Tarih: 20 Nisan 2019
Yazan: Av. Seniha R. SABRİ
Konu: Birinci Bulgar Anayasası 140 yaşında.

Birinci Bulgar Parlamentosunun ve aynı zamanda Birinci Bulgar Anayasasının 140. Yıl dönümü 16 Nisan 2019 tarihinde Veliko Tırnova kentindeki Eski Konakta anıldı. Törene devlet erkânı katıldı, değerli konuşmalar yapıldı.

Kuşkusuz bu resmi demeçler ve yayınlanan söylevler, yıllardan beri öz tarihini ana dilinde okuyup öğrenme olanağı bulamayan özellikle genç kuşağımız için çok büyük önem arz etmektedir, fakat ben bunların yeterli olmadığı görüşündeyim. Bir avukat olarak kaleme sarılıp açıklamalı bir yazıyla olayın ayrıntılarına girmeyi seçtim.

Basında ve sosyal medyada çıkan yazılarda, Bulgar anayasa fikrinin doğmasında Osmanlı devrindeki DİRİLİŞ RUHU bulunduğunu çok okuduk. Ne var ki, Bulgar Prensliği fikri ilk önce 1878 Berlin Konferansında masaya yatırılmış, dolayısıyla Bulgar topraklarına dışardan gelmiş bir fikirdir. Ayrıca şu da var, Bulgar yasama organı (meclis) ve Prensliğinin kurulmasında yöneten ve yol gösteren BÜYÜK DEVLET olarak Rusya imparatorluğu görevlendirilmiş, ancak o dönemde II.Alaksandır’ın Çarlığında (Rusya’da) yasama organı (meclis – Duma) o zamanlar henüz yoktu.

Rusya’da ilk Duma 1905’te Petersburg’da toplandı.

İlk Rus Anayasası da 1918’de kabul edilmiştir. Söylemek istediğim aslında şudur. 10 Şubat 1879 tarihinde Tırnova şehrindeki Osmanlı Kaymakam Konağında III.Bulgar devletini kurmak niyetiyle 230 milletvekili toplanırken bugün yaşadığımız topraklarda gerçekten önemli bir başlangıç yaşanıyordu. Bu delegeler arasında. Rus-Osmanlı Savaşına katılan Bulgarlar temsilcileri, Rus istila güçleriyle çalışan Bulgar memurlar, komitacılar, haydut çete başları hepsi buradaydı. Diyarbakır hapishanesinde yatmış mahkûmlar, Odesa sivil ve din okullarında eğitim almış Rusçu militanlar, Baş Piskopos I.Antim başta olmak üzere, büyük sayıda din adamı, büyük toprak sahibi, esnaf ve tüccarlar hazır bulunmuşlardır.

Bu konuda birçok araştırma kitabı yazılmıştır.

Bunların buluşma noktasında şöyle bir fikir vardı. 1879’da artık Yunanistan, Sırbistan ve Romanya’nın milli Anayasaları vardır. Anayasa devlet ile vatandaşları arasında imzalanmış bir temel belgedir. Anayasa devlette kurumlar aracılıyla bir hukuk düzeni kurmak için hazırlanır.

Berlin Konferansı, Bulgaristan’ın Osmanlı Padişahına bağlı, ona vergi veren bir Prenslik olarak kurulmasını öngörmüştür. Devletin parlamenter monarşi olması karara bağlanmıştır. Anayasa kurucu meclisin ürünü olup devlet egemenliğini ve hukukun üstünlüğünü ilan eder.

O zaman Bulgar toplumunda elit bir zümre yoktur.

Meclisin toplanmasıyla görevlendirilen Rus yetkililer Çerkaski ve Dondukov’tur. Rus çarı II. Aleksandır, kurucu meclisin ve Anayasa’nın Berlin Kongresi kararlarına uygun olmasını denetlemek içinse Lukyanov isminde bir yetkiliyi Tırnova’ya delege etmiştir.

Kurucu Meclis Salonunda Bulgar delegelerle birlikte Yahudi (1 kişi Ravin), Yunan (3 kişi din adamı) ve Müslüman Türk (9 kişi ve Varna, Şumnu, Plevne ve Vidin Müftüleri) yer almıştır. Türk tebaadan olan bu 9 kişiden biri Bulgar komitacılarının başı olan, 1873’te asılan Vasil Levski’nin güvendiği Osman İbrahim Bey’dir ki daha sonra Sofya Meclisi ona ve daha bazı Türk’e ömür boyu emekli maaşı tesis etmiştir.

Şu ayrıntıyı da unutmamalıyız. Kurucu Meclise katılan Türk delegeler, Varna Müftüsü Osman Bey dışında Türkçe dışında lisan bilmiyorlardı. Osman Bey, 24 Aralık 1876’da kabul edilen Birinci Osmanlı Anayasasını Fransızcadan Bulgarca’ya tercüme ederek, Tırnova Kurucu Meclisi’ne bir esas kanun örneği olarak sunmuştur.

Aynı şekilde bilgi kaynağı olarak Sırp, Romen, Yunan ve Belçika Anayasaları da çevrilmiştir.

O zaman Bulgar Prensliğinin toprak bütünlüğünü bozmaya yeltenen ilk toplumsal güç 35 bin kişilik Yunan etnik azınlığı olmuştur. Bulgaristan’da yaşayan Yunanlar VARNA şehrini ve eyalet topraklarını Yunan Cumhuriyeti kurmak için istemişlerdir.

Kuzey Bulgaristan’da yaşayan Yahudilerin Ravini ise Kurucu Meclise ve Bulgar Prensliği kurulmasına karşı çıkmış ve Rus ordularınca işgal edilen toprakların Osmanlı İmparatorluğunda kalmasında direnmiştir. Bu direnişi kırmak amacıyla 1879’da Ravin ile Rus komiser Dondukov arasında özel bir Yahudi azınlığı Antlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmada Yahudilerin din hakları tanınmış, fakat sivil hakları tanınmamıştır. Tırnovo Anayasası diğer etnik toplulukların sivil haklarını da tanımamıştır.

Anayasa’nın hazırlanmasından aktif rol alanlardan biri ise Osmanlı Yüksek Divan üyesi, Sofya’da komitacı V. Levski davasına bakan mahkemenin başkanı İvanço Hacı Pençeviç’tir. İşlediği günahlara karşı 3 defa Kudüs’e gidişi ve 3 defa hacılığıyla övünen biri olarak ilgi çekmiştir.

Kurucu mecliste liberal ve tutucu (konservatif) olmak üzere 2 görüş yüzleşmiştir. Konservatif görüşleri savunan Moskova Üniversitesinde eğitim almış ve hukuk hocalığı yapmış Bulgar Hristo Stoyanov ile Odesa Bulgar Topluluğunu temsilen katılan Nikolay Pauzov’dur. Liberal görüşler, daha sonra Başbakan koltuğuna oturan Petko Karavelov ile Dragan Cankov gibi aydınlar tarafından savunulmuştur.

Anayasa’nın biçimlenmesinde çok büyük rolü olan Bulgar hukukçu Dr. Konstantin Stoilov’tur. O, İstanbul Robert Koleji bitirdikten sonra, Almanya kültür merkezlerinden Heidelberg’te hukuk tahsil etmiş ve daha sonra 10 yıl boyunca Paris barosunda avukatlık yapmış deneyimli bir aydın kişidir.

Kısacası, kürsü tartışmaları genelde Paris’ten gelen, Dr. Konstantin Stoilov ile Moskova’dan gelen Hristo Stoyanov arasında olmuştur.

Bu tartışmalardan birisi Bulgar tebaalı ve Bulgar vatandaşı (grajdanin) üzerinde yapılan tartışmadır. Meclis, “maraba” anlamına gelen “raya” kelimesinin yerine vatandaş kelimesini kabul etmekle Osmanlı sosyal ortamından ve sözlüğünden uzaklaşmıştır. Özel tartışmaya açılan ikinci konu ise, kadınlara oy hakkı tanınıp tanınmamasıdır ki, konunun 1879’da açılması ve İsviçre’de bile kadınlara 1936’da oy kullanma hakkı tanındığı dikkate alındığında anlamlıdır.

Kuşkusuz 1879’da Bulgar dili modern bir Anayasa’yı taşıyabilecek kadar gelişmiş olmadığından, gerekli olan yeni kavramlar Fransızcadan ve Rusça’dan alınıp Bulgarlaştırırken Bulgar dil bilgini ve yazar Nikolay Makareopolski’nin rolü paha biçilmez olmuştur.

Kurucu Meclise Eflatun’dan gelen Dr. Dimitır Molov ise, sivil toplum örgütlenmesi, dernekleşme ve basın yayın özgürlüğü üzerinde durmuş ve isteklerde bulunmuştur.

Kurucu mecliste görüş beyan etmeyen 70-80 kişi, Bulgar diriliş ve devrim hareketinin fikir babası (ideoloğu) olan Georgi Sava Rakovski’nin görüşlerini savunan taraftır. Bu grup, Rus komiserlerin meclis salonundaki rolünü ve hazırlanan anayasa maddelerinin son görüş ve onay için Rusya İmparatorluğu Dış İşleri Bakanlığı Dairesine gönderildiğini gördükçe hiddetlenmişlerdir. Bu grup, Prensliğin ayakaltına alınmış, istila edilmiş bir bölge haline getirildiğini, sömürgeci fikirlerin maddelere işlendiğini gördükçe suskun tepkisini arttırmıştır.

O dönem, Bulgaristan nüfusunun % 93-95’i çiftçidir. Bütün Bulgaristan’da 800 pulluk vardır. 2 milyon köylü toprağı kara sabanla sürmektedir. Beklenti büyüktür. Rusçuk Büyük Valisi Mithat Paşa ile başlayan tarım reformu ve Tuna Boyunu Osmanlı Bahçesi haline getirme çabaları durmuştur. İstilacı Rus askerlerin geçimi yerli halkın sırtına yüklenmiştir.

İşte böyle bir ortamda, daha birinci ay 10 partiye parçalanan Tırnova parlamentosundan Liberal görüşlü bir Anayasa çıkması beklenirdi ve öyle de oldu. Birinci anayasa küçük ölçekli toprak ve mülk sahiplerinin haklarını yasallaştıran bir hamledir. 1948 yılına kadar yürüklükte kalmıştır. Birinci defa 1881-82 döneminde ve ikincisi de 1934 Askeri darbesinden sonra 1934-1938 yılları arasında 4 sene lav edilmeden rafa kaldırılmıştır. Değişikler yapmak için 4 Büyük Halk Meclisi toplanmış ve ilavelerde bulunulmuştur.

Birinci Bulgar Anayasasıyla Bulgaristan’a liberal demokrasi getirilmiştir. Mal Mülk sahibi Bulgarların hak ve özgürlükleri savunulmuştur.

Bu Anayasa Bulgar Prensliğinde, 1886’dan sonra Doğu Rumeli’de ve daha sonra bütün Bulgar Krallığında (1908) yaşayan etnik azınlıkların temel insan hak ve özgürlüklerini gereği gibi savunmamıştır. Bu Anayasa yürürlükteyken 1942’den sonra Yahudi vatandaşların başına gelenler, 1948’de ilk fırsatta 50 bin kişinin birden Bulgaristan’ı terk etmeleriyle sonuçlanmıştır. Bulgaristan’da yaşayan Yunanlar da ülkeyi terk etmiştir. Bulgaristan Türkleri 1878’den beri ata-vatan topraklarından sökülerek Anadolu istikametinde göç ediyorlardı.

Anayasa’nın kabul edildiği gün toplam nüfusun % 52’si olan Müslüman Türkler ancak 1000 köyde ve büyük kentlerin belirli semtlerinde ikamet ediyorlar. Ana-dillerinde konuşma, yazma, haberleşme, edebiyat, sanat ve kültür yaratma başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerinden, törelerini, geleneklerini ve yaşam tarzlarını zenginleştirerek geliştirme olanaklarından yoksunlardı.

Önemle belirtilmesi gerekir ki, Bulgaristan Türk azınlığına karşı anayasa dışı baskı ve terör XX. Asır boyunca sürmüştür.

1948 yılında halk oylamasıyla geçersiz kılınan Tırnova Anayasası 1990’da yeniden uygulanmak istense de tutmamıştır. Bulgaristan halkı monarşiye dönmeyi ve tek dilli ve tek milletli devlete dayanan bir geleceği kabul etmemiştir.

Birinci bölümün sonu.

İkinci yazımızda Bulgar anayasasındaki ilkeler üzerinde duracağız.

Okuyanlara teşekkürler.

Paylaşanlara özel selamlar.

Reklamlar