Raziye ÇAKIR
Bazı hakikatler vardır ki, hem ruhu hem bedeni yıkar, arındırır. Abdest bunlardan biridir. Pek çoğumuz için namazın şartı, ibadetin ön şartı gibi görülse de, abdest aslında hayatın kendisine bir ayardır. Bir düzendir, bir sakinleşmedir, bir nefes alma biçimidir.
Modern bilim yeni yeni fark ediyor; abdestin suyla teması yalnızca bir temizlik değil, aynı zamanda bir tedavi.
Yüzünü yıkadığında baş ağrın hafifler.
Kollarını sıvadığında damarların rahatlar.
Başına mesh ettiğinde zihnin ferahlar.
Ayaklarını yıkadığında yorgunluğun çekilir gider.
Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, abdest almak tansiyonu düşürür, öfkeyi yatıştırır, uyuklamayı ve halsizliği giderir. Bu sıradan bir temizlik değil, sinir sistemine gönderilen sakinleştirici bir komuttur. Damarlar açılır, kan dolaşımı rahatlar, zihin uyanır.
Abdest bir tür sıfırlamadır. Günde birkaç kez yeniden başlama, yeniden tazelenme fırsatıdır. Hızla akan hayatın ortasında birkaç dakikalığına durmak, derin bir nefes almak gibidir. Eller yıkanır ama aslında kalp arınır. Ayaklar yıkanır ama aslında yön yeniden çizilir.
Dünya bizi kirletirken, biz suyla kendimize geri döneriz.
Her damla, sadece tozu değil, derdi de alıp götürür.
Abdest, sadece namaza hazırlık değildir.
O, aynı zamanda hayata yeniden hazırlanma şeklidir.
Sahi sen bugün abdest aldın mı?
Yoksa yorgunluğun, öfken, baş ağrın, kalp daralman hep ondan mı?