Şakir ARSLANTAŞ

Varna ilinde yaşayan nüfusun üçte biri Rus.

18 Rus ilk ve orta okulu açıldı.

Göçler nereye kadar. Elden giden VATAN.

 

Ukrayna kaynıyor. Kara Deniz kararıyor. Odesa ateşinin dumanı burnumuzda. Rus savaş uçakları semamızda burun gösteriyor.

Dünyayı sarsan ve ateşleyen yeni çelişkinin adı: ANADİL.

Anadili Rusça olanların Kırım Yarımadasını Rusya Federasyonu’na bağlamasından sonra, körlerin gözü açılmaya başladı.Bölgesel politikada büyüyen ateş var. Yüzölçümü olarak Ukrayna devlet topraklarının yarıdan fazlasında yaşayan ve ana dillerinin Rus dili olduğunu idda edenler Kırım örneğine uygun bir referendumla Moskovaya bağlanmak istiyor.

Şİmdiye kadar dünya karasının parçalanma nedenleri, hep topraklar, pazarlar, etki alanları, sömürgeler, doğal kaynaklar, yeraltı zenginlikleri, hatta Irak’ta olduğuna göre doğrudan doğruya PETROL oldu, fakat şimdi kurallar, antlaşmalar, ilkeler değişiyor. ANADİL temel, ana ve belirleyici ilke oldu.

Kuşkusuz çağdaş dünyada Anadili farklı olan etnikler, halk toplulukları, ulusal azınlıklar, başka bir ulusla birlikte aynı devlette yaşayamaz diyen bir kural, bir uygulamalı ilke yok. Olmuş olsa, bütün dünya ülkelerinin sınırları yeniden ve çok farklı çizilirdi.

Bir düşünelim, Belarus’un % 80’ni “Rusça bizim anadilimiz” diyor, Kazakistan’da Rus ana-dilliler toplam nüfusun % 20’si, yani bu anadil virüsü genişlerse, 15 devlete dağılan Sovyetler Birliği sınırlarının, Rusya Federasyonu sınırları olarak yeniden çizilmesi gündeme geliyor. 14 devlet sınırının yeniden çizilmesi XXI. yy. politikasına konu olabilir.

Soru: O zaman Kazan Tatarlarının durumu ne olacak vs. vs.

Yanıt aramaya gerek yok. Bultürk Kültür ve Hizmet Derneği ve Stratejik Araştırma Merkezi olarak a n a d i l i m i z T ü r k ç e konusuna neden bu denli büyük önem verdiğimiz ortaya çıktı.

DÜNYA POLİTİKASINDA DİNAMO ROLÜ GÖREN BÜYÜK GÜÇ ARTIK ANADİL OLUYOR.

Kırım olaylarından sonra, anadilin devlet sınırlar değiştirebilen bir güç olduğunu herkes gördü. Virüs Ukraynayı sardı. Helikopterler düşürülüyor, sendika binaları ateşe veriliyor, 400 kişi öldürüldü, meclisler, belediyeler, bakanlıklar, savcılıklar işgal ediliyor.

Kiev’ten sonra Ukraynada yaşayan Ruslar anadil esasına dayalı ayrılmak ve Moskovaya katılmak istiyorlar.

Yeni durum Bulgaristan’da huzuru kaçırdı. 25 Mayıs 2014 seçim konuşmaları, 1 Mayıs meydan mitinglerinde verilen demeçler, politikayı iki cepheye ayırdı. Hükümet ve Sosyalist lider Stanişev “ne Doğu ne Batı, önüme bakıyorum!” dese de, ortağı olan HÖH lideri L. Mestan dilini yuttu. Bulgar dilinden başka dilde pek okuma yazması olan bu arkadaş, “anadilimiz Türkçe sorunlarını, anadilde okul, anadilde kültür sorunlarımızı çözmezse” fırtına kopmasına gerek yok, ilk esintide yerinden, makamından, koltuğundan uçacağının farkına varmaya başladı.

Görüldüğü üzere şu çifte vatandaşlık, hatta üçlü vatandaş-lığımızın Bulgaristan Türklerinin ana dil sorununa çözüm getirmediğini herkes gördü.

Kimseyi daha fazla oyalamaya gerek yok.

Kırım ve Ukrayna örnekleri virüs gibi dört yana yayılıyor ve Avrupa Birliği politikalarını da kökten değiştirecek güçtedir. 150 seneden beri Flamenlerin ana dilini dilden saymayan Belçika hükumetlerinden bu konularda örnek alınacak hiç bir şey yok.

Burada değinmek istediğimiz, çok etnikli bir şehir olan Varna’nın son 25 yılda nüfus tablosunda büyük değişiklikler meydana gelmiş olmasıdır.

Varna’mız, geçen yıl Plovdiv’i (Filibe) 3 bin nüfusla geride bıraktı ve ikinci büyük şehrimiz oldu. Şehrin en büyük özelliği, kuşkusuz Karadeniz İncisi olmasıdır.

Son 25 yılda Bulgaristan’da en fazla otel ve sayfiye merkezi Varna köylerinde inşa edildi. Yabancıların en fazla konut, deniz ve dağ evi satın aldığı il de Varna ilidir.

Bulgaristan’da Anayasa Mahkemesi, “Yabancılara Toprak Satma” konusuna artık açıklık getirdi. Yeni yasaya göre, Bulgaristan’da 5 yıl yaşayan her yabancı Bulgar vatandaşı olmadan gidip kendi adına istediği yerden istediği kadar taşınmaz ve toprak satın alabilir. Şimdiye kadar da, para sayıp almak istediği ofis ya da daire olduğunda ve seçtiği konut bir apartman binasının zemin kat üstünde tapulu mülk satın alabilirdi.

Eski yasaya göre, Varna içinde ve etraf sayfiye köylerinde yeni inşa edilen konaklama merkezlerinde son dönemde çok daire satın alan Ruslar artıkça arttı ve büyük bir koloni oluşturdular.

Bu arada, gelene “Hoş Geldin”. Onlardan artık Türkiye sınırına kadar sahi şeridi boyunca uzananlar az değil.

Varna nüfusunun üçte biri artık Rus kökenli vatandaşlardır.

Şöyle düşünmem doğru mudur, dersiniz?

Bulgar taşınmazlar pazarının inicisi olan Varna’ya bu denli akın varken, Rusya vatandaşları yarın öbür gün, henüz yakında demiyorum, örneğin birkaç zaman sonra yani Varna il nüfusunun % 51’ini oluşturduklarında, bir referandum (halk oylaması) yaparak, (Kırım ve Ukrayna ana dili Rusça olanların özel hakları örneği esas alınarak), durumun vaziyetini değiştirip, kantarın topuzunu Moskova’ya çevirdiklerinde, istesek de istemesek de, biz, yani hepimiz yalnız Varnasız değil, bir de VATANSIZ mı kalacağız? Diye sormaya başladım kendi kendime…

Tabii bu Konuda politikacılarımız henüz susuyor. Meclis topluyor, Cumhurbaşkanlığı katında tartışmalar başladı. Bir yandan Bulgar vatandaşlığı hakkı elde eden Suriyeli ailelere Rozovo köyünde taş çıkartılıp, köyden kovulurken, Varna konusunda toplumun dilini yutması hepimiz için düşündürücü olmalıdır. Bir de şu yonü var bu sorunun:

Biz, yüz yıl Ata Vatan’dan Ana Vatana aktık.

Gelin giden kız gibi, baba ocağında hiçbir şeye gözüm yok, havalarına girdik. Ama sürü sürü kaçarken arkada bıraktığımız baba evi değil, Ata Yurdu vatan toprağıdır. 6 asır yarattığımız kültür, yaşam tarzı, o topraklarda büyüp gelişen ana dilimizdir.

Hiç düşündünüz mü? HAKKIMIZ VAR MI? alıp başımızı çekip gitmeye diye. Biz kovanlar kim oluyor da topraklarımıza mülklerimize çöreklene-biliyor. Ahmet Doğanlar, Lütfü Mestanlar kim oluyor da bu politikaları destekliyor?!

Yoksa bu soruları hep yutkunarak cevapsız bırakmaya devam mı edeceğiz?

Uyanmamız, aklımızla yol almamız artık İlahi bir emir oldu.

Bizde insanlar ana kara yolu ve tren istasyonları etrafına göç edip toplanıyor.Tren yolu Vatanımız olamaz. Biz şose kenarında büzülecek, gelip geçene yüz göz kızartacak, avuç açacak bir millet miyiz? Yol kenarı Vatanımız olamaz. O yıkık ev, o sağınlı bınar, o kurbağları vraklayan dere, buğday, arpa, mısır, ay çiçeği, tütün yüklü ovalardır BİZİM VATANIMIZ. Onların şarkısını başka hiçbiryerde dinleyebilmek mümkün değildir, olamaz! Onlardan başka bir Vatan hayal edilemez.

Şimdiki durum ne mı?

Ruslar, petrol boru hatları boyunca yeni yerleşim yerleri kurup, oralara toplaşıyor.

Şu “ Güney Akım” doğal gaz boru hattı, Varna’dan başlıyor, oraya toplanmaları doğal, artık % 33 olmuşlar ve kolenileri büğüyor.

1900’ların başında onların anadil durumu bizden farklı değildi. Peterzburgta II. Nikolay eşiyle Fransızca konuşuyordu. Şimdi L. Mestan’ın Şirin hanımla Bulgarca konuştuğu gibi. Okumuşsunuzdur muhakkak. Lütfen hatırlayın. L. Tolstoy bile “Savaş ve Barış” eserinde birçok olayı Fransızca anlatmıştır. Hatta, 1912 Borodino meydan savaşından önce Çar Nikolay’ın Başkomutan Kutuzov’a emirlerini Fransızca vermiştir. Ama o savaş Rusya ve Ruslar için aynı zamanda bir ana dil savaşı da oldu ve Napolion Bonapard ordularıyla birlikte Fransızca Rus halkının dil havzasından çıktı, buharlaştı ve yerini Rus dili doldurdu ve öyle bir hakimiyet kurdu ki, bugün artık Kırım ve Ukrayna’da değişim, dönüşüm, parçalanma, ayrım ve yeniden bütünleşmede motor oldu.

Düşünsenize: Biz Bulgaristan nüfusunun en büyük halk topluluğuyuz ve ana dilimizde bir okulumuz yok.

Am m aaaaaa!

Varna’da artık 28 okulda Rusça okutuluyor.

Ruslar, Güneye bakıyor ve güneye kayıp yerleşiyor.

Parayla yeniz topraklar satın alıyor. Anımsarsanız, bugünkü Amerikan devleti, Fransız sömürgecilerden metre karesini 5 sente satın alınan topraklar üzerine kuruldu.

Bu toprakları satın alanlar Avrupa’dan kovulanlardı. Dünyanın en güçlü ve dev devleti, metre karesi 5 sente alınmış toprak üzerine kurulmuştur.

Biz ise kaçıyoruz, lanetlenmeden bile bırakıp gidiyoruz.

Daha güneye, ana vatanımız olan Türkiye’ye göç ediyoruz.

Korkudan kaçmak hiç bir yiğide yakışmaz. Ter dökmeden dişlemek de öyle, hele hele ata mezarlarını bırakıp kaçmak.

Ruslar için bizim bıraktığımız topraklar Güney, sıcak, bereketli, yeni Vatan.

Ama bizim için Türkiye’den güneyi yok.

Hem biz güneye kayarken, arkamızı boşaltıyoruz, Kuzey ise, öteden beri ve ebediyen hep onların.

İşte bizler de biraz bu konular üzerinde düşünelim ve yeni stratejiler belirleme zamanı gelmiştir diyoruz.

Üçlü vatandaş olsak, ne fayda eder! Biraz değil, bu konuyu lütfen çok düşünelim!!!

Düşünüyorum çünkü Ukrayna yanıyor…

Reklamlar