Rafet0010Rafet ULUTÜRK
Konu: İnsanlar ilerlemeyi yürüye yürüye öğrenir.
Daha bir ay önceki yazımızda genel seçim değerlendirmemizde “Türkiye yeni seçime gidecek” demiştik. “CHP görev alır Kılıçtaroğulu hükümet kurar” diyenler son bir ayda kahvehanelerde ayağa kalkarak konuşmaya başladılar. Ankara’da US Büyükelçiliği’ne gidip “hükümet ateşi istediler” alıp alamadıklarını bilemeyiz, kapıdan çıktıklarında elleri boştu. Anlayabildiğimiz kadarıyla “Amerikan Büyükelçisi, bütün Türkiye’de yanan bir Mustafa Kemal ateşi var, istediğiniz nedir!” diye sormuş.
Dört sene öncesine kadar,  Türkiye devlet bütünlüğünü elde silahla korurken şehit düşen gencecik kahramanlarımız son yolculuğuna uğurlanırken MHP gönüllüleri çok aktif ve olumlu bir görev üslenmişlerdi. Vatan toprağımızda Yeni Çağ öncesi düşünenlerden biri, “feylesofluk edenler halktan kopar ve ana acısını anlayamazlar!” diye yazmıştı. Türkiye’miz ateş çemberi içindedir, bunu görmek istemeyen kör kafalar, “Müslüman kurşunundan ölen Müslüman şehit midir?” tartışması başlatmaya çalışıyor. Bu olaya, “Bırakın konuşsun arkanızdan isteyen herkes, martı kakasıyla denizler kirlenmez…” mantıyla bakamayız.  Bizim için Anavatanımızı savunma hattında tereddüt yaratanların hepsi hiç istisnasız haindir. Kişisel, yerel, yöresel, örgütsel, partisel çıkarlarını Türkiye devlet bütünlüğünü savunma gerçekliği üstünde görmeyen ve bu amaçla tüm saflarını seferber etmeyen hiçbir politikacı ve siyasi güç, Türkiye’nin geleceği üzerinde söz sahibi olamaz. Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner, pasiflik ve halkı gevşetip uyutmayı hedefleyen felsefi-politik gevezelikler de yargılanmalıdır.
Dönen dönsün, biz dönmeyiz yolumuzdan iradesi acılarını bugün de yüreğimize gömüyoruz.
Son Türkü: “Mezarlık oldu ülkemiz, yata yata çürüdüm ben!” derken halkın iradesi “Bir öldüm, bin dirildim ben” haykırışında dile geldi. Toprağa düşerken canlar, toprağı yatarken kanlar, 21. Yüzyılda Türk ruhu doğdu. Bu şahlanışta ihanete tahammül çizgisi yoktur.
 
“Size sesleniyorum… Unutmayın ki, en büyük savaş, cehalete ve gericiliğe karşı yapılan savaştır” diye uyaran büyük önderin ruhu yönetiyor bugünkü kavgamızı.
Türkiye’nin yarınlarına açılan iki yol var: Evet yol ayrımındayız.
 
Birinci yol: Bundan 100 yıl önce Osmanlı bünyesindeki 44 kardeşimizle ayrılma kaderine katlandığımız gibi, daha o zamanlara uzanan ve halkımıza Türkiye Cumhuriyetini çok gören emperyalistlere uşaklık etmeyi kabullenmiş olup silaha sarılan, kana susamış hainlerle son defa hesaplaşırken, seçtiğimiz kardeşçe birlik içinde aynı vatanda beraberce var olmaya devam etmektir. Paylaşamayacağımız hiç bir şeyimiz yoktur. Devletimizin her vatandaşa olan sevgisi gökyüzünün sonsuzluğuna kadar büyük ve sonsuzdur.
Kendi kabuklarında kendi nefesiyle boğulmaya mahkûm olanların hedefi, Türkiye vatandaşlarına rahat bir nefes aldırmamaktır. Cumhurbaşkanımız Sayın R.Tayyip ERDOĞAN ve Başbakanımız Sayın Profesör Dr. Ahmet DAVUTOĞULU yönetiminde 21. yüzyıl trendini doğru biçimde yakalayan Türkiye, ülkemizi sıçramalı gelişme ve yükselme yoluna çekti ve bunu çok görenler kudurdu.
Zaten bizi hep kıskandılar. Eski kıtada yeni uygarlık motorunun teklemesi ve umutların Türkiye’ye kayması hepsini çılgın etti.
Gözle görülen köy kılavuz istemez, kendi memleketlerinde işsiz, aç kalanlar bugün Türkiye’de, savaş kaçakları ona keza, bizim gibi vatan toprağından kovulmuş milyonlar da buradayız. Kısaca Büyük Türkiye kapısı herkese açık!
Emperyalizmin bomba yağmuru: Afganistanda yaşayan halkların yuvasını bozdu; Arap Baharı, Suriye diktatörü Beşer Esad, İŞİD katliamları, 40 yıldan beri şarjör dolduran PKK terörü vb gibi saldırılar yerli milyonları Güney’den Kuzey’e hareketlendirdi.
Yakın Doğuda huzur kalmadı.
Yayılan ateş alevleri göklere tırmanıyor. Türkiye’yi savaş ve çatışma çemberi içinde yorup parçalamak isteyenler baş gösterdi. İçte,  KCK terörü, paralel yapılanma, bombalı saldırılarla yollarımızı yürünmez hale getirip kan dolaşımımızı durdurarak, ayrıca HDP ikiyüzlülüğüyle bizi çökertmek istiyorlar.  İngilizler yayınlarına devam ediyorlar “Türkiye’de iç savaş başladı” diye.v20. yüzyılda yapamadıklarını 21. yüzyılda gerçekleştirmeyi hedefleyenler yine sahnelerdedir.
Beklemedikleri bir anda tosladılar. Bu toslama, o bilinen “durun, hallederiz!” gibi olmadı. Cumhurbaşkanımızın yönetimindeki Türkiye devlet iradesi, kaynağından kirletilen suyun ırmak boyunca dizilen arıtma tesisleriyle arıtılamayacağına kesin inandığını dile getirdi.
Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük hava saldırı harekâtını başlattı.
Düşmanı yuvasında yok etme planı gerçekleştiriliyor. Kara kartallar düşmana çullandı. Bu şahlanış, Türkiye vatandaşlarının güvenliğine ve huzuruna, Türkiye toprak bütünlüğüne, bayrağına ve egemenliğine dil uzatanlarla içte ve dışta kesin ve son hesaplaşmadır.
Zafer tarihi önemli değildir. Bütün memlekette, bu arada Bulgaristanlı soydaşlarımızın tümünde hakim olan kesin hesaplaşma iradesine ruh veren, hiç bir çatışma ve savaşta yenilmeyen Büyük komutan Mustafa Kemal gibi bu günde Cumhurbaşkanımız bu yoldan devam ediyor. Artık Türkiye’nin çıkarları her şeyin önünde yürüyor.
BİZLER DE ANAVATANA, VATAN BÖLÜNMEZ DAVASINDA ER OLMAYA GELDİK!    
İkinci yol: Bu da nafakasını, emirlerini, mermileri PKK, İŞİD ve benzeri terör örgütlerinin seçtiği yok olmanın son bulmanın yoludur.
Bir Millet olarak barışı savunmamız gerek, hem de katkısız, “ama”sız ve koşulsuz barışı… Bütün bir halk olarak şiddete karşı durmamız gerek, “ama”sız ve koşulsuz ve mertçe….
Şiddete başvuranlara sonuna kadar karşı çıkmalıyız. Erzurum’da PKK canilerinin yolunu çapa, tırpan ve satırlarla kesen köylüler, “BU VATAN HEPİMİZİN ULUSAL HAREKETİNİ BAŞLATTILAR!” sonuna kadar destekliyoruz. Şiddete karşı durup barışı savunurken hainlere silah bıraktırmak değil o elleri kırana kadar yürümeliyiz.
Önümüzde Kasım ayında Türkiye yeniden sandık başına gidecek.
7 Haziran seçimlerinde AK Partiye, Büyük Türkiye projelerine, devletimizin Orta Doğuda Dev olmasına, halkımızın huzuruna ve güvenliğimiz oy vermeyenler –şiddet kurbanı oldular. Her şey ortada pusudaki hainlerin fırsat kolladığı gün gibi ortadadır. “Biz çabuk unutan bir milletiz” diyen, yanılıyor. Pusuda yattıklarını biliyorduk. Türkiye’mizi zayıf düşürmek, iktidarsız bırakmak, hükümet kurulmasını engellemek, sorunların çözümünü engellemek istediklerini biliyorduk, görüyorduk, izliyorduk. Amma şimdi yeni seçimden sonra sokakta kaldıklarını neyle izah edecekler merak ediyoruz.
 İmralı adasındaki çocuk katilinin bu kavgada bir virgül, bir nokta bile olmadığını biliyorduk. “Çözüm Süreci” nin Türkiye’yi köstebek tarlasına çevirip havaya kaldırmak isteyenlere zaman kazandırdığına inandık. Şunu da eklemek istiyorum, “bıçak kemiğe dayandığında ne ideoloji, ne raftaki binlerce kitap, ne ardındaki hesaplar, ne de yalvarma yakarma beş para etmez!”
Türkiye devlet bütünlüğünü ve halkını savunma savaşı veriyor. Bu savaşta ana güç Cumhurbaşkanımız Sayın R.Tayip ERDOĞAN ve AK Parti hükümetidir. Halkımızın iradesi bu makamda toplanmış ve hareketlenmiştir.
Zafer kararlılığımızı zayıflatmak istemeyen yan güçlere yardakçılık yapmakla ne çarpışma ne de savaş kazanılamayacağını iyi bilmelidirler. Biz soydaş topluluğu olarak Türkiye halkının iradesinden bir parçayız ve kaderimiz anavatanımızın kaderidir.
Seçim hükümeti bileşimini asla dikkate almaksızın oyumuzu topluca AK Partiye vermeliyiz. Biz her zaman Büyük Türkiye’nin yanında olduk ve şimdi de bunu AK Parti ile birlikte ayağı kalkmalıyız. Bizlerden her tür insan çıkar amma hain hiçbir zaman çıkmaz bu böyle biline.
İki seçim arasında boşa geçen dönemi, yerinde sayma olarak değil, büyük sıçramaya zemin hazırlama olarak değerlendiriyoruz.
Türkiye’mizi şahlandıracak ve aydın ufku açacak olan R.Tayip ERDOĞAN ve AK Partidir.
Reklamlar