Tarih: 08 Mayıs 2019
Yazan:  Rafet  ULUTÜRK
Konu:  Papa Franzist başa dönmeyi denedi

Katoliklerin Papası Franzist’in, Müslüman Türk, Pomak ve Romanlar’ın da yaşadığı bir Hristiyan ülkesi olan Bulgaristan’ı ziyareti geldi geçti. Bulgar Ortodoks Kilisesi dışında, Başbakan Boyko Borisov’un daveti üzerine yapıldığından dolayı ve Sofya’daki en önemli görüşmelerin Cumhurbaşkanı Rumen Radev ve hükumet lideriyle yapıldığı için, bir politik ziyaret olarak nitelendi ve hatta konuğun Roma devlet başkanı ve Katolık Kilisesi Papası olarak gelip gittiğine işaret edildi. Böylece Bulgar Doğu Ortodoks Kilisesinin rolü gölgede kaldı.

Papa, Sofya’da ilk önce resmi tören kilisesi olan “Aleksandır Nevski” yi ziyaret etse de, burada bir ortak “Katolik ve Ortadoks Ayin” yapılamadı. Nedenini bilen var mı bilmiyorum. Yüksek konuk misafir, Bulgar Doğu Ortodokslarının Yüksek Ruhani Meclisi Sinot’u ziyareti esnasında Baş Piskopos Nofit’in elindeki haçı eğilerek öpse ve bu görüşmeye Sinot yönetimi tarafından bir monarh “mutlak hükümdar” olarak sayılan İkinci Simeon Sakskaburrgotski katılmış olsa bile, görüşme ruhani meclis üyelerinden beşi tarafından boykot edildi. Aynı akşam Ruse (Rusçuk) mitropoliti “Biz Papa’dan neden korkuyoruz” başlıklı bir yazı yazdı.

Görüşmesinin ikinci gününde Bulgaristan’da yaşayan Katoliklerin ana kenti olan Rakovski belediyesine Papamobili ile giderken, 2019’da Avrupa Kültür Merkezi olan Plovdiv (Filibe) kentinde Mitropolit Nikolay ile birlikte bir Katolik-Doğu Ortodoks – “Tanrı Bizde, Biz de Tanrıdayız” ortak Hristiyan ayini yapmak isteyen Papa Francist’in girişimi olumlu yanıt bulmadı. Hristiyanlığın temel gizemine dayanarak Katolik ve Doğu Ortodoks Kilisesini aynı kubbe altında buluşturma girişimi olarak yorumlandı yani politik bir girişim olarak reddedildi. (Seit podtepeta.bg)

Bu esasa dayanılarak, görüldüğü üzere, Bulgar Ortodoks Kilisesi yönetimi tarafından ilgisiz karşılanan Papa Francist’in Bulgaristan ziyareti çok sıkı güvenlik önlemleri altında geçti. Gerek Sofya’da 7 bin Katolik Bulgaristan vatandaşı önünde yapılan ayinde; gerekse Rakovski şehrinde 245 çocuğun Papa töreninde resmen Katolik dinine kutsanması esnasında verilen demeçlerde ve gönderilen mesajlarında Papa Francist aslında tüm dünyaya hitap etti.

Bu mesajların özünde barış, tolerans (hoşgörü), duyarsızlık, çok kültürlülük, birlik olma, sığınmacılarla dayanışma, onlara kapıları açma ve özgürlük vardı.

Bulgaristan’a ilk Papa ziyareti 2002’de Simeon Sakskoburrgotski hükumeti zamanında İkinci Yoan Pavel tarafından yapılmıştı. Tarihsel olarak nitelendi. Derine bakıldığında bu ziyaretin birincisinden farklı olan yanı yoktur.

1. Yoan Pavel de dünyayı barışa çağırmış, fakat bölgesel savaşların durdurulmasını, sığınmacı sorunlarına son verilmesini, silah gücüyle ilhak edilen toprakların iadesini, esir halkların özgürlüğünü istiyorum, dememişti. Kendisini öldürmek isteyen Mehmet Ali Agca ile birlikte hareket ettiği iddiasıyla tutuklanıp yargılanan, sonra serbest bırakılan, Bulgar Sergey Antonov’un Sofya’daki anıt levhasını Papa Francist ziyaret edip bir demet çiçek bırak(a)madı.

Sofya “Bağımsızlık Meydanı”ndaki törensel ayinde Papa Francist “farklılıkların ve çeşitliliğin vatanı olan toprağımızda, özgün özelliklere saygı göstermemize, çatışmalara neden olarak değil, zenginlik olanağı olarak bakılıyor” dedi.
Sahte hoşgörüsüyle dünyada övünmeyi adet eden Bulgaristan’da, bu sözler sahte tolerans anlayışı olarak yorumlandı. Çünkü Bulgaristan’da tolerans, ötekini, yabancıyı, tanımadığını susarak kabul etmeme, hatta ondan suskunca nefret etme olarak algılanıyor. Evet Bulgaristan’da kin ve öfkeden sıcak çatışmalar belirli aralarla ve dar çerçeveli bölgelerde patlak vermeye devam ediyor. 1989 Türk Ayaklanması, her yıl en az 10 yerde baş göstererek etnik Romen çatışmaları biliniyor.

“Yeniden doğuş/ soya dönüş” adlı asimilasyon sürecinde totaliter komünist rejimin Türklere kin ve öfke kapısını açıp körüklediğinden sıradan Bulgarların bu vahşilikten faydalandığını unutmayalım.

Papa Francist Sofya’da “Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın!” dedi.
O, birbirinizden hesap sormaktan vaz geçin mi demek istedi. Bu sözleri işiten Bulgarlarda sevinenler oldu. Çünkü birçoklarının geçmişlerinde hesabı görülmeyen suçlar var. Romen gettolarında baskı ve terör, etnik zulüm bugün de devam ediyor, ama adalet huzuruna dikilen yok. Yakılan evlerin, cahil bırakılan çocukların  hesabını kim ve ne zaman verilecek. 3 milyon vatandaş ekmek parası için vatanını terk etmek zorunda bırakıldı. Bu suç değil mi ve hesabı sorulmayacak mı? Bulgar hoşgörüsünün görülen yüzü ırkçılık değil mi?

Ayrıca şu da var: Son yıllarda Bulgaristan’da, “Yahudiler dünyayı gasp edecek, fırsat bulup bizden hesap soracaklar” korkusu var. Sokakta birine, şu ziyaret günlerinde “İsa Peygamber Yahudi! Azizlerden hepsinin Yahudi olduğunu biliyor muydunuz?” desen, bön bön bakıştan sonra, saldırıya da uğraya-bilirsin…

Bunun en çarpıcı örneği, Papa Francist’in “Barış Ayini’ne” Bulgar Ortodoks Kilisesi yönetiminden hiçbir papazın katılmayışı, kilisenin bir memur tarafından temsil edilişi, küçük yaşta kızlar korosunun bir ateist yazar olan İvan Vazov’un bir ayinini okuması oldu.

Papa Trancist’in Sofya mesajlarından ikincisi sığınmacılar konusundaydı.
Onun başkent yakınındaki “Bojurişte” kampını ziyareti Bulgar Ortodoks Kilisesine bir tokat oldu.” (Prof. İvan Jelev. Diyanet Ajansı Eski Başkanı.)

Papa Bulgar vatandaşlara ve yöneticilere dönerek şöyle konuştu: “Geleneğinize uyarak, portalarınızı çalanlara gözlerinizi, kalplerinizi ve ellerinizi kapamamanızı önermek istiyorum.” Bu sözler üzerinde ciddi düşünmemiz gerekir. Komşumuz Türkiye’de 4 milyon sığınmacı ve savaş kaçağı yaşıyor. Bulgaristan BMT’nini Mülteciler Anlaşmasını imzalamadı, AB sığınmacı anlaşmalarına uymuyor. Bu bakıma Bulgaristan tavrında Avrupa’ya yaraşır bir şey yok.

Birinci, yukarıda da işaret ettiğim gibi, Bulgaristan geleneklerinde kişisel ve devlet düzeyinde olmak üzere,  hoşgörü adına bir şey yok. Buna en büyük örnek Bulgar – Türk sınırına çekilen dikenli tel örgüdür.

İkinci, Bu güne kadar Bulgar kapısını çalan sığınmacı yoktur. Sığınmacı ya da vatanını bırakıp daha iyi iş ve daha yaşanası bir hayat arayan yabancılardan Bulgaristan’da kalmak ve barınmak isteyen yoktur. Bu yoksul, iyi örgütü olmayan ve hoşgörüsü eksik ülkede kalmak isteyen henüz belirmedi. Biz sefilliğimizi duyumsayamaz duruma getirildik, ama dışarıdan gelen biri bunu hemen kavrıyor ve tiksiniyor.

Papa Francist Bulgaristan ziyaretini tamamlayınca Kuzey Makedonya başkenti Üsküp’e uçtu. Orada 15 bin kişilik bir kalabalık tarafından törenle karşılandı ve Aziz Tereza’nın anıtına çelen koydu ve dua etti.

Makedonya’dan ayrıldıktan sonra Papa uçakta “Katolik Herald” ajansı üzerinden şu mesajı yayınladı:

“Makedonlar” ve Bulgarlar 2 tamamen ayrı milletlerdir.

Bulgarlar asırlar ötesinden gelenekleri olan bir halktır. Öte yandan, bir devlet olarak olmasa da, Makedonların da, sonu sonunda bir ulusa dönüşmüş bir halk olarak, asırlar ötesinden gelen töreleri olan bir halktır. Bu güzel bir savaşım! Biz Hristiyanlar için Makedonya Hristiyanlığın Doğuya yayılması sembolüdür.
Aziz Pavel’in “rüyasında beliren ve yanımıza gel, bize gel” diyen Makedonların hepsi aracılığıyla Hristiyanlık Doğuya açılmıştır. Makedonlar Asya’ya yayılmış olmalarından utanç duymuyorlar. Onlar, Hristiyanlığı Avrupa’ya taşıyanlar da bizdik, demekten çekinmiyorlar. Bu iş için Aziz Pavel’i davet eden Makedonların kendileridir.”

Kuşkusu verilen demeçler ve genelde tüm bu olaylar bundan 85 yıl önce 6 Mayıs günü meydana gelen bir olayın gölgesinde gelişti. O tarihte Viyana’da Sovyet ve Bulgar komünistleri Mayıs Manifestosu adından bir belge yayınlamışlardı. Bu, İç Makedon Devrim Örgütü’nün (VMRO) – bugün Sofya’da hükumet ortağı olan VMRO- Makedon halkına ve Makedon devrimcilerine hitaben bir bildiri yayınlamıştı.
Bu belgede, Makedon Kurtuluş Hareketinin tüm kollarının “Birleşik Balkan Devrim Cephesinde” birleşmesine ve Komintern ile sıkı işbirliği daveti vardı. Bu bildiride ilk kez olmak üzere “Makedonlar” ve öteki Balkan halkları arasında fark gözetildiğinden dolayı, günümüzde ayrı bir Makedon Ulusu kuruculuğuna götüren yolun başlangıcı olarak kabul ediliyor. Papa Francist’ın uçak mesajı sanki bu yolun doğruluğunu onaylamış oluyor.

Pazar gün (05 Mayıs 2019) Makedonya’da yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinde Sosyal Demokratların ve Arnavut milli azınlığın adayı Stevo Pendarevski seçim kazandı. Cumhurbaşkanı oldu. O ilk demecinde Makedonlara Arnavutlara Sırplara Türklere ve Romenlere teşekkür ederken “Bulgar” sözünü dile getirmedi. Ardından, ülkede yaşayan Bulgar etnik azınlığın da diğer azınlıklar gibi tüm anayasal azınlık haklarını elde etmesi için Makedon Bilim Enstitüsünden bir mesaj geldi. Bu mesajda, Bulgarlara karşı kinli ve öfkeli medya politikasının durdurulması da istendi.

Başkan Pendarovski, “Bulgar kimlikli vatandaşlara baskı uygulama ve polis tarafından kovalama siyasetine son verildi,” dedi ve hemen ardından Bulgaristan’dan da, ülkedeki Bulgar vatandaşı olan Makedonlarla ilgili aynı yasal önlemleri garantilemesi istendi.
Böylece Makedonlar “Bulgar-dır” siyasetine mezar kazılmış oldu.
Sıradaki “Bulgaristan’da Türk Yoktur” siyasetine de derin bir mezar kazma planıdır.
Kim demiş su üzerinde “iz” kalmaz diye! Papanın ziyaretinden kaldı işte…
Papa Francist bu ziyaretiyle Kuzey Makedonya’nın bağımsız ve egemen bir devlet olarak Avrupa sisteminde yerini almasından yana çıktı. Saygılarımızla, devam edeceğiz…

Okuduğunuz için Teşekkür ederim.
Dostlarınızla da Paylaşınız.

Reklamlar