Derya YILDIRIM

Hayatta bazen mantığın sustuğu, kalbin konuştuğu anlar yaşarız.
Birini ya da bir şeyi sevmeye başladığımızda, bunun nedenini her zaman açıklayamayız.
Hatta bazen bu sevgi, bir anlam arayışından uzak, sessizce filizlenir ve büyür.
O insan, o yer, o his… Sanki görünmez bir bağla bize dokunur.
Ama neden? İşte tam bu noktada bir gerçek açığa çıkar:
Her sevgi, bilinçle değil, bazen kalbin derinliklerinde saklı bir hikâyeyle başlar.
Mantık hep sebep-sonuç ilişkisi arar. Neden bu kişiyi seviyorum?
Bu yere neden kendimi yakın hissediyorum?
Oysa bu soruların cevabı çoğu zaman geçmişimizin gölgelerinde saklıdır.
Unutulmuş bir anı, belki bir yüzün hatırlattığı eski bir dostluk ya da çocuklukta dinlediğiniz bir masalın yankısıdır bu bağı Kalp, geçmişin sessiz izlerini bugüne taşır, tıpkı okyanusun derinliklerinden yüzeye çıkan bir inci gibi.
Ancak bu sevginin kaynağını bulmak şart mıdır?
Belki de cevaplardan çok, hislerin kendisi kıymetlidir.
Sevgi dediğimiz şey, zaten bir neden aramaya ihtiyaç duymaz.
Birini ya da bir şeyi seviyorsanız, bu yeterlidir. Kalbiniz size nedenini söylemek zorunda değildir çünkü kalbin dili, mantığın dilinden çok farklıdır.
Bir anlam aramak, o hissin saflığını gölgeleyebilir.
Bu tür duyguların en çarpıcı tarafı, doğallıklarıdır.
Hiç tanımadığınız birine karşı duyduğunuz yakınlık, bir an için sizi sarıp sarmalayan o huzur, hayata dair başka bir gerçekliği işaret eder:
Sevgi, sadece bugünden ibaret değildir. Kalbinizde hissettiğiniz şeyler, bazen geçmiş bir yaşamın yankısı, bazen unuttuğunuz bir anının silinmez izi olabilir.
Her şeyin bir nedeni olduğunu düşünen mantığımız, bu tür derinlikleri kavrayamayabilir.
Bazen bu his, bize yaşamın görünenlerin ötesinde bir derinliği olduğunu hatırlatır.
Belki bir tesadüf gibi gördüğümüz bu hisler, aslında evrenin büyük planında önemli bir parçadır. Tanımadığınız birini seviyorsanız, belki onun size öğreteceği bir şey vardır.
Belki de o kişi, farkında olmadan size, yaşamınıza ya da kalbinize dair bir kapı aralıyordur.
Bir yeri seviyorsanız, o yerle bir bağınız olabilir. Bu bağ, geçmişte yaşanmış olabilir ya da henüz farkında olmadığınız bir geleceğe dair işaret taşıyabilir. Bu tür sevgiler, insanın sadece bir bedenden ibaret olmadığını, ruhunun ve kalbinin geçmiş, bugün ve geleceği aşan bir boyutta yaşadığını gösterir.
Sonuç olarak, kalbin neden sevdiğini sorgulamaktan vazgeçmek belki de en doğrusudur.
Kalp, zihnin çözemediği bağlarla dünyaya bağlıdır.
Bu nedenle, sevginin nedenini aramaktan çok, o sevgiyi kabul etmek ve yaşamak gerekir.
Çünkü hayatın en güzel yönlerinden biri, bazı şeylerin sır olarak kalabilmesidir.
Gelin, kalbinizin size rehberlik etmesine izin verin.
Onun size gösterdiği yolda yürüyün, hissettiklerinizi sorgulamadan kucaklayın.
Belki de sevgi dediğimiz şey, hayattaki en büyük mucizenin ta kendisidir:
Mantığı aşan, sadece hissedilen ve yaşanan bir mucize.
Unutmayın, kalp bazen aklın göremediği şeyleri hatırlar.
Ve işte o hatıralar, hayatın gizemini güzelliklerle doldurur.

Reklamlar