Tarih:  18 Aralık 2018
Yazan: Raziye ÇAKIR
Konu: Bu işler seyretmekle veya gökten düşmesini beklemekle asla olmayacak.

Biz Türkler köle olmamış/Edilememiş tek milletiz. Kölelik yaşamamış olmanın tam anlamı yenilmez bir ruha sahip olmaktır. Yenilmez ruhu kantarda ya da elektronik terazide tartamazsınız. Güçü ve kudretini ölçebilen ancak ve yalnız tarih ve gelecektir. Biz göçe zorlandığımızda arkada kalanlarımızın Türk ruhu yaralandı ve sakatlandı, özürlü kaldı. Onların yanında, onlara arka olmak zorundayız. Onları bulup ruhlarını ısıtmalı ve yüreklendirmeliyiz.

Kötülükler atölyesi:

Bulgaristan’da devlet işine alınırken “ruhlu insan” aradıklarını işittiğim var. Son analizlerin gösterildiği üzere, Bulgar devleti ve kötülüklerin atölyesi olarak adlandırmak istediğim perde ardında gizlenen ve yalnız bizim nasıl eğitilebileceğimizi düşünen koca-kafalı beyaz saçlılar çok önemli bir sonuca varmışlar. Görsel olarak Türk erkeklerini küçültmek ve yerimize kadınlarla doldurmak istiyorlar. Bu usul totaliter rejim zamanında da uygulanmıştı son 89 göçü ile gelenler hatırlarsanız.

Altın kesim:

Çok kişi bu konu üzerinde çalışmış. Hele Türklerle ilgili tüm eserler okunmuş. Türk bir tip olarak incelenmiş. Türk erkeğini çelimsiz, gözleri şaşa, alnı basık ve asimetrik gösterebilmek için heykellerimize bile müdahale etmişler.
Zaten kaç heykelimiz var? Türk erkeğinin muhteşemliği omurgasında, sırtındadır ve boynundadır. Buralar küçültülsün emri gelmiş. Bilirsiniz heykeltıraşlık işinde “altın kesim” kuralı esastır. Bozulunca yaratılmak istenen sima ya ufalır ya da istendiğinde görkemli, heybetli, muhteşem olur.

Sofya ziyaretinde, “Banya Başı Camii” önünden bakınca görülen “Sofya Anıtı’nın” altın kesim kuralına uyulmadığı, Sofya’nın bacaklarının uzatıldığı dikkatimi çekmişti. Bu olayı Şumnu’da 1300 Yıl Bulgaristan anıtında da gördüm. Sofya’daki Kültür Evi bahçesindeki heykelse o kadar hesap kitapsız yapılmıştı ki, yıkıldı ve söküldü. Şumnu’nun (Şumen) iline bağlı Şeytancık (Hitrino) Belediyesi Çerna köyündeki Koca Yusuf Anıtını inceledim. Sırtı yere gelmemiş dört dünya alem pehlivanı Koca Yusuf bu heykelde altın çizgi dışında bırakılmıştır. Kural tamamen bozulmuş ve Türklere ilham olmasın diye, yürekleri kabartan bir abide dikilmesi engellenmiştir. Bilinen heykeltıraş Behçet Danaci, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 26 Temmuz 2011’de aynı belediyede açtığı 4 metre yüksek ve 8 ton ağırlığındaki anıtla hatalarını düzeltti. Anıtı gören yerli Türk çocukları anında “Hayat Bayram Olsun” şarkısını söylediler ve Osman Paşa şiirleri okudular.

Şöyle ki, birinci abidenin etrafındaki taşlar bile ufak seçilmişti.

Yani Bulgar’ın perde ardında kaynattığı çarpık düşünce kazanından çıkan Türkleri, Türk erkeğini, Türk simasını ve imajını çelimsiz – güçsüz, kuvvetsiz – gösterme çabalarında şaşmaz tavırlıdır. Hedefte Türkleri küçültürken, Bulgar imajını büyütmek var.

Hırsız haydut, katiller başı Benkovski anıtını bilmem gördünüz mü? 

Dağ büyüklüğünde bir uçan beygir anıtı!  Vola Bayırında bir Bulgar tarafından tek kurşunla öldürülen çeteci Hristo Botev’in heykeli boyundan 10 defa daha büyük. Kafasını büyük göstermek için sakal salan ve saçını kestirmeyen haydutta, Vraça (Vratsa) şehri merkezindeki anıtta keşkek tasından büyük göz takmışlar.

Yeni hedefteki Türk kadını.

Türk erkekleriyle başa çıkamayacaklarını anlayanlar uyumuyorlar. Çocukları ana-okuluna toplayıp önlerine domuz yemeklerini dayadıktan sonra biraz rahatlamışlardı.

Son günlerde yeniden sivrildiler ve konuşmaya başladılar. Bulgaristan’daki yakınlarımız ardı arkası gelmeyen bir iğrenç eridip kimliklerini yok etmek isteyenlerin baskısı altında bulunuyor. Bu işlerin okul kapatmakla, Kur’an Kurslarını yasaklamakla, haça ve müftüleri göçe zorlamakla olmayacağını, Türklerin sarı ot gibi dikmediğin yerde bittiğini, okul dışında da bilinçlenme yolları bulduğunu sezen Bulgarlar, bu gidişle İslam’la uğraşmaktan da el çekecekler gibi duruyor. Çünkü İslam’a saldırdıkça Türklerin saflarının sıklaştığı ve ruhlarının bilendiği gerçeği var ortada ve yaşamaya devam ediyor. Bir Türkün Türk maneviyatla yetişmesi için mutlaka sünnet olması gerekmediği sonucuna varanlar, bir araya gelip sohbet etmelerinden de Türk kimliği oluştuğu neticesinde buluşmuşlar.

Artık Sofya Üniversite ve Bulgar Yüksek Okullarında Bulgaristan Türk kadınların ailede ve hayattaki rolünü mercek altına almak istiyorlar..

Kadınerkil Bulgaristan Müslüman Türk toplumu ve Geleceği gibi konularda diploma ve doktora tezleri hazırlanma işine ağırlık verilmiş.

 Düğün gelenek ve törelerimiz mercek altına alınıyor.

Geniş kapsamlı sosyolojik araştırmalar yapmakla görevli olan “Trend” anket ajansı, Türk, Pomak ve Çingene köy ve mahallelerine, kent ortamlarındaki etnik mekânlara girerek sondajlar yapmış ve ilgili kurumlara sunduğu raporlarda “Hedef Kadın” olmalı yönelimini belirlemiş. Erkeklere soru soran yok. Şöyle ki yeni ortamda sanki Türk ailede sözü söz dediği dedik erkek yok gibi…

Özendirilen kadınlar.

Ailelerimizde horoz yerine tavuk ötmesini isteyenler, kadı tüyünün parlaması için ellerinden geleni yapmaya hazırlanmışlar gibi bir hava var ortamda. Bu paraların AB’nin “jender” merkezlerinden gönderildiğini düşünmeye başladım. Haskovo ve Kırca Ali’ye “Azınlık Ailelerde Sosyal Etkileşim” araştırma merkezleri kurmuşlar. Tayinler yapılmış.

Bulgar Etnik Modelinde” böyle bir saçmalık yoktu. Anketçiler ancak dış kapıya kadar gelebiliyordu. Şimdi artık ellerinde dolu poşetlerle çalıyorlar kapı zilini. Mutfağa girip birlikte çorba yapmak, baklava açmak istiyorlar. Mutfağımızdaki iş bölümünü, düzenimizi mercek altına almak, ev ekonomimizi incelemek istiyorlar. Ev ekonomimizin mevsimlik yapısına da ilgi artmış. Bu yapıda kanının rolünü öğrenmeye çalışıyorlar.

Aile eğitimine ilgi de büyük. Çocuklara Türkçe masal kitabı okunup okunmadığına ilişkin sorular var ankette.

Annelerin çocuklarına hangi masalları anlattığı ve okuduğunu, hangi ninni ve türküleri söylediği bu halk edebiyatının esasında olanı öğrenebilmek için tercümeye vermişler. Türk evlerinde şiir kitabı olup olmadığını, hangi şairlerin sevildiğini ve benze sorular yöneltenler, Türk dilinin gelişmesinde şiirin oynadığı rolü biliyor olmalılar. Bulgaristan’da son 50 yılda çocuk şiiri kitabı basılmadı.

Sorulan cümlelerden biri:

Yeni doğan çocuklar büyüp konuştukça harfleri ve kelimeleri ana babaları çevrelerindeki insanlar gibi telaffuz etmedikçe büyümezler. Yere bakıp büzülürler. Her evde, her köyde ve yörede biraz farklı bir şekilde söylenir aynı kelime. Afacanlar için kelime kendiliğinden dizilen ve cümle olan, herkes için aynı anlamı kazanan bir değer olabilmesi için kendi ortamında yaşamalıdır. Amaçlarında bu ortamı bozmak var anlaşılan.

Bu sorunun derinliğinde biz Türk ailesindeki ortamı nasıl bozabiliriz?” sorusuna cevap aranıyor.

Anneler özendirilerek değişirse, evden çıkarsa, Bulgar ortamına karışmayı kabul ederse, kafaları karışabilir… Geçim sıkıntısı olduğundan maddi teşvikler etkili olabilir. Zaten paralar (AB) Brüksel’den geliyor. Anlaşılan planlar onaylanmış. Türk ailesi bozulmalı sonucuna varmışlar. Sosyal aktifliklere karışan Türk kadınlarının değişik biçimlerde maddi ve manevi özendirilmesi. Dernek STK vb başkanlıklarına kadın seçilmesi. Onların ve kendileriyle çalıştıkları Türk kız ve kadınlarının aile ortamından koparılması hedefe alınmıştır.

Bu Program Çingene mahallelerinde ve Batı Rodop köylerinde artık uygulanmaya konmuştur. HÖH ve diğer parti yöneticileri veya Diyanet, bu derneklerin gözünü ne zaman açacak?

Soydaşlarımızın bu işte yapmaları gereken nedir?
Biz düşünmeye başlamak zorundayız. Köle olmak kolay!
Ama kölelikten kurtulmak çoooook zooor olacak!

Devam edecektir.
Lütfen paylaşınız.

Reklamlar