Tarih: 21  Aralı  2018
Yazan: Dr. Nedim BİRİNCİ
Konu: “Kurtarıcı” ininden çıktı.

Daha 2015-2016 yıllarında yazdığım seri yazılarda ve verdiğim konferanslarda Hak ve Özgürlük Partisi’nin (HÖH) sözde “lideri” ve şimdiki yine sözde “fahri başkanı” Ahmet Doğan’ nın bir tek ödevi olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Bu ödev, HÖH partisini  milliyetçi Bulgar devletine ve devletine “koltuk değneği” yani “yama” olarak kullanmak, Bulgaristan’da karıştıkça karışan işleri sözde “düzeltmek” ve Moskova’nın ülkemize çöreklenmesine yardım ve hizmet vermektir diye belirtmiştim.

Durumda küçük bir değişiklik oldu. Artık bu sözde “fonksiyonlu” kişi yalnız oluşamayan Bulgar ukusunu, toparlanmaya çalışan Bulgar oligarşisini, yamalı  iktidarı, Rusya çıkarlarını, yalnız aşırı milliyetçiliğin Türk ve İslam düşmanlığını, ülkemizde gece karanlığında bir kara yılan gibi sürünen küstahlığı ve dalavere oyunlarını desteklemekle kalmayıp bir de tüm kötülüklerin başı olan BULGAR SİYASİ VE EKONOMİK ELİTİNİ kurtarmak olarak niteliyoruz. Halkımızın onurunu ve namusunu hiçe sayarak  partimizi “Bulgar elit koltuk değneği” hazır olduğunu görüyoruz. Doğan tutarsız yeni olanını  20 Aralık gecesi açıkladı.  Biliyorsunuz ayılar kış uykusuna yarat, Doğan da yıllık uykusundan uyandı ve çöken, kokuşan, yenilgisi ve yok olması kapı çalan Boyko Borisof’un hiçbir işe yaramayan GERP-li partisine arka çıktı. Bu partinin polis, itfaiyeci, Ordulu ve diğer işe yaramayanlar  tayfasından oluştuğunu bu defa da hatırlatmadı. Oysa onun desteklediği kişilerin hepsi 1984 Aralığının şu günlerinde Kırca Ali ili Kığlı (Benkovski) belediyesi köylerine çöreklenmiş Türklerin isimlerini değiştirme ve Kimliklerini yok etme hazırlıkları görüyordu.

O, 2015’in 17 Aralık gecesinde de benzer konuşma yapmıştı. Büyük Yeni Türkiye’ye bakan Bulgaristan Müslümanlarının gözlerini Moskova’ya çevirmeye çalışmıştı. Kafalarını kuzeye doğru mumlamak için çıkış yakmış, Parti Başkanı Lütfi Mestan ve daha 5 milletvekilini karşı kış ortasında partiden, davadan uzaklaştırmıştı.

Doğan Hak ve Özgürlük davamızı özelleştirdi. İsterse yaşatırım, isterse boğarım, öldürürüm ve dereye iter ve kurda kuşa yem ederim diyor.

2015’te Müslümanların topluca öteye (Türkiye’ye) bakmasından korkan Doğan bu defa kimden korktu. Soru budur:

Doğan bu defa kimden korktu?

:Pek tabii ki halktan korktu. Doğan Bulgar devletinin çökmesinden ve aşırıcı milliyetçi, Türk ve İslam düşmanlarıyla harabenin altında kalacağından ve yok olacağından korktu. Moskova’nın Bulgaristan’daki çıkarlarının yok edileceğinden korktu. Doğan, Bulgaristan’da “isim değiştirerek Bulgarlaştırma” siyaseti suçluları ve katillerinin ortaya çıkaracağından ve cezalandırılacağından korktu. Doğan, 30 yılda Bulgaristan’ı Avrupa kıtasının en sefil, yoksuz ve hastalık ve cahillikten nefes alamayan ülkesi haline getiren siyaset modeli projesini hazırlayan ve uygulayanların yargılanacağından korktu. Bulgar Modeli içinde etniklerin haklarının tanınması yoktu. Etnikler ezilecekti ve ezildiler. Doğan bu işten hesap sorulur mu korkusuna kapıldı ve titriyor.

Paraları nereden aldığını gösteremediği için, vergi ödemediği için,  malı ve mülkün elinden alınacağından korktu ve yeniden “koltuk değneği” olmayı kabul etti. Bu demeç büyük bir korkunun ürünüdür.

Doğan ne mi dedi?

Parlamento içinden yeni bir program hükümeti çıksın, faşistlerle, aşırı milliyetçilerle, dedelerimizin ve babalarımızın katilleriyle biz artık kardeşleşmeye hazırız, bizi de sofranıza alın, dedi. Başka hiç bir şey demedi. Doğan bulaşık suyu içen bir köpek olduğunu herkese gösterdi. Bulgaristan Müslümanlarıyla hiçbir irtibatı kalmadığını gören Karadayı da dilini yuttu. Bu yılki Yılbaşı Demeci Milli  Model (Bulgar Geçiş Modeli) çöküşüne işaret ettiği için durum çok ciddi ve onarılmaz hale gelmiştir.

2018’in ilk gününden son gününe kadar Bulgaristan baştanbaşa protesto gösterileriyle dalgalandı, titredi, ürperdi ve iktidar ve yandaşları devamlı korktu.

Korkanlar biri Ahmet Doğandı. Çalışmadan bey paşa gibi yaşamak nerede görüşmüş? Bir gün gelir adamdan hesap sorarlar. Göstericiler, Borisov Hükümetinin ülkemizi Avrupa’nın en fakir, en yoksul, en cahil ve en perspektifsiz ülkesi durumuna ittiğini gece gündüz yüzüne vurdu. Bu sözler kendini Milli Modelci, Geçiş Mimarı, Etnik Modelci olarak tanıtan Drındar köylüsünün de yüzüne vuruldu.

Borisov, durumu borç para dağtarak zor zar idare etti. Gerileme nereye kadar?  2019’un Şubatında 30 yıllık sahte geçiş dönemini ve yoğun bakımdan taburca edilemeyen demokrasinin “çöpe” atılması ve yerinde ateş yakılması için 1.5 milyonluk (bir buçuk milyonluk) Sofya meydan mitingi yapılacak. Ülkemizdeki 72 bin polis, 5 bin itfaiyeci ve 20 bir Ordulu bu mitingi gemleyebilecek durumda değildir. Borisov ve soyguncu çetesinin son günleri geldi. Doğan’ın işverenler yanında yer alması anlamsızdır. Yoksulların ve çaresizlerin kudretini kimse durdurulamaz.

Bulgaristan’daki gerçek durum:

Halkın öfkesinden korkan Doğan “erken seçime gerek yok” diyor. Seçimden korkuyor. Siyaset çöplüğünden korkuyor. Bulgarlar ulus olamadı ama haydut çeteciliğinden geldikleri için kavga etmesini bilir. Yalancı, hain ve dolandırıcı çete başlarını tarih boyu tek kurşunla öldürmüşlerdir. Botev’i Bulgar öldürmedi mi? Aleksandır Stanbolov’un başını ikiye yaran Bulgar değil mi? Stanboliyski’nin elini kolunu kesen, kafasını torbada taşıyanlar Bulgar değil miydi?

Bu bir kimlik çizgisidir. Bulgar bu çizgiyi ruhunda taşıyan bir milletir ve Ahmet Doğan hesaplaşma gününün geldiğini his etmiştir. Tek başına kurtulması mümkün olmadığından tüm suçlu ve katillerle yeni birlikte –hükümette – sarmaş dolaş olmak istiyor. Bu imkansızdır.

Benzer durum daha önce de yaşanmıştı.

Bulgaristan’da, 2018’in Aralık ayında durum,  19 Mayıs 1934’ü anımsatıyor. O zaman, Çar III. Boris’e danışmadan bir askeri darbe yapılmıştı. 1912’den sonra bütün savaşları kaybeden, 1919’da Versay Sarayında “yenildik” anlaşmasını imzalayan, 1918 ve 1923 Asker ve İşçi ayaklanmalarını kanla bastıran, Çiftçi Partisi iktidarını katliam yaparak devirip yok eden, biz neden bu kadar yoksullaştık hırsını yenemeyen “Askeri Lik” güçleri gece darbesi yaparak Kimon Georgiev’i başbakan yaptılar. Kimon Georgiev o zaman Rus dış İstihbaratı KGB’nın Bulgaristan ajanı ve istasyon şefiydi. Ülke 10 sene, yani İkinci Dünya Savaşı yenilgisine ve 1944’te Sovyet Çizmesi altına girene kadar bir uydurma “Program Hükümeti” yani “eksperler” kabinesi tarafından yönetilmişti. Çok sıkışmış olacak ki, Doğan şimdi “program hükümeti” istiyor. Hem de meclis içinden olsun diyor. O zaman da bakanlar meclisten seçilmişti. Ne durumlara düştük desene…

O zaman, “bu, kime hizmet ettikleri pek bilinmeyen, sonunda birbirlerinin de canına kıyan uzman kişiler” 9 Eylül 1944’ten sonra da yine Kimon Georgiev Başkanlığında 3 kez “geçici hükümet” kurarak iktidar oldular, sözde “Halk Mahkemesi” kararıyla 249 kişiyi infaz etti, 169 toplama kampı işlettiler vs. Bu infazlar II. Simyon adına kardeşi Kiril ve diğer naipler tarafından onaylandı, sonunda onlar da öldürüldü.

Bunların hepsi Rusya istihbaratının istasyon şefi K. Georgiev’in yönetiminge gerçekleşti. Doğan da istasyon şefliğine soyunmak istiyor. Oligarşiyi korumak ve Rusları ülkemize yerleştirmek için “program hükümeti” düşlüyor, ama bu defa tutmayacaktır. Bulgaristan halkı hırsızların program hükümeti kurulmasına yol vermeyecektir. Bu sayfa artık kapanmalıdır, kapanmıştır. Doğanı konuşturanların hesapları tutmayacaktır.

Şimdiki durum o kadar mı kötü?

Aslında bir kukla olan sözde “fahri lider” Doğan’ın önceki yıllarda olduğu gibi bu sene de perde ardında duran ve onun iplerini çekenlerin yazdığını okudu.  Bulgaristan’da durum çok kötüdür. Şu an Bulgar medyasında söz sahibi olan gazeteci ve yazar Georgi Kuritarov’a göre “Bulgar demokrasisi derin dondurucuya” atılmıştır. Adaletten söz edilemez. Mecliste görüşülen yeni bir caza kanununa göre ülkede şöyle bir yeni durum oluşuyor. Muhtar ve Belediye Başkanlarından başlayarak devlet üst katını oluşturan zengin politikacı ve iş adamları katının malına mülküne, dışarda ve içerdeki paralarına dokunulamayacak. Onlardan hesap soran olmayacak. Zenginlerden hiçbir konuda hesap sorulamayacak. Sıradan insanlar ise mahkeme kararı olmadan 48 saat tutuklanabilecek, tutuklandıkları yakınlarına bildirilmeyecek, mahkemede aklansalar bile, savcılık kararıyla içerde kalmaya devam edecekler.

Bulgaristan’da olmayan adalet tamamen buharlaşıyor. Hak ve özgürlükten söz edilemez oldu. Bu adaletsizliğin akıl hocalarından biri ise Meclis Adalet Komisyonu üyesi, milletvekili, Doğan’dan emir almadan soluyamayan Hamdi Hamdi’dir. 20 Aralık günü “bTV” – “4 göz arasında” programında – gerçek adı faşizm, diktatörlük, zorbalık, adaletsizlik siyasetine daha geniş yol açan – yeni kanun değişikliklerini ısrarla savundu. HÖH Başkanı Mustafa Karadayı başını erkek koldur gibi kaldırmış, boş boş koldur damaya devam ediyor. Bu gelişmeler karşısında L. Mestan dilini yuttu, çünkü harcadığı paraların kaynağı soruşturulursa tanesi 100 leva olan purolardan artık içemeyecek… Halkımız yeni zamları kucaklayacak durumda değil, kimsenin umurunda değil.

 Sözde ufuktaki “Program Hükümeti” başka neyi anımsattı?

İlk akla gelen sorumsuzluk oldu. Bir de Başbakan Lüben Beron’un  (30 Aralık 1992 – 17 Ekim 1994) Bulgar hükümeti. HÖH girişimiyle kurulmuştu. Her sabah Bakanlar Kuruluna Bulgar – Türk sınırından bir koli Deutsche Mark (DM) gelirdi. İlgililer arasında paylaşılırdı. Doğan o günleri özlemiş olabilir. Avantanın böylesi görülmemişti.Paralar gizli dağıtılıyor hesap sorulmuyordu.

Ahmet Doğan Sofya hükümetinin ve meclisin sorumluluk taşıyacak durumda olmadığını tespit etti. Topyekün çöküşü kabul etti. Devlet kurumlarının çalışmadığını da kabul etti. Aynı zamanda HÖH partisinin de yolunu tamamen şaşırmış olduğunu gizleyemedi. Türklerin isim, Türk kimliği, din, hak, hukuk ve adalet davasıyla da hiçbir ilişkisi olmadığını, 13 Aralıkta dünyaya gelen ilk torununa Admir adını vermesi de yeniden kanıtladı. Bu vesileyle o “koltuk değneği” olduğu soyguncu “elitten” 100 kişiye 100 000 levalık ziyafet verirken, öksüz çocuklara birer bonbon bile göndermedi. Kendini unuttu. Çocukluğunu, süründüğünü, zavallı halini tamamen unuttu.

“Program hükümeti” meclis içindeki partilerden seçilecekmiş.

Son nefesini alan, kürsü kavgasından başkaldıramayan, Avrupa’nın en işe yaramayan yasalarını bir yerlerden alıp Bulgar meclisine onaylatmak için ayak direyen bu parlamenter elitten yeni bir hükümet çıksa da ne olu ne değişir?  Doğan Şubat ayında GERB’in hem iktidar hem de parti, hem de meclis grubu olarak tarih çöplüğüne atılmasından neden korkuyor.  “Program Hükümeti” emri Moskova’dan mı geldi dersiniz. Bunu Cumhurbaşkanı Radev mi istiyor?  Radev’in nüfusu gün geçtikçe azalıyor. 2017 yılının başında halkın % 70’i tarafından destekleniyordu, 2018 başında bu oran % 60 düştü, şimdi de % 52’ye inmiş. “Program hükümetini” kim seçecek? Başbakan’ı kim gösterecek? Çünkü 27 Ocak 2017 tarihi ile 3 Mart 2017 günleri arasında Bulgaristan’ı Cumhurbaşkanı R.Radev tarafından seçilen Prof. Ognyan Gercikov hükümeti yönetmişti. 26 Mart 2017’de yapılan erkek genel seçimleri, o gün başımıza gelenleri unutmamız mümkün olabilir mi? Milliyetçiler, Karakaçanlar, Siderovlar, Simyonovlar, Cambazkiler ve onların mayasından olan ırkçı Bulgar milliyetçileri Kapı Kule sınır kapısına yığıldılar. Seçmen dolu otobüslerimizi durdurdular, seçim bürolarını basarak, “Bularca yazacaksın” terörü uyguladılar, Türk partilerine verilen en az 100 000 oy çöpe atıldı. Doğan zorbalığı özlemiş olabilir… Doğan’ı konuşturanlar “azılı Türk düşmanları mıdır?” program hükümetinin süresi gelecek seçimlere (2020) kadar olacaksa dayanabilecek miyiz? Aslında camilerde Türkçe konuşulmasını, şerefeden ezan okunmasını ve dış ülkelerde eğitim alan din adamlarımızın diplomalarının Bulgaristan’da tanınmasını ve Diyanetimize dış kaynaklardan maddi yardımda bulunulmasını yasaklayan vs kanun önerisi de Gercikov’un “program hükümeti” tarafından hazırlanmıştı. Bu Türk düşmanı bir hükümetti. İş başına geleli 12 yasaya veto koyan Cumhurbaşkanı Radev, Türklerin hakları konusuna gelince niyetlerini gizlemiyor, elini taşın altına koymuyor.

Doğan’ın Radev seçilirken (16 Kasım 2016) oylarımızla destek sağladığı bizi “koltuk değneği” olarak kullandığı unutulmamalıdır. Bunun karşısında kendisi Varna Isı Elektrik Santralı masalıyla yılda 30 milyon levaya oturdu, oy veren Hasan dayı sümüğünü çekmeye devam ediyor. Bu gidişe son verilmelidir. Yeni oyunlara kurban olamayız.

Bulgaristan’da hiçbir konuda, hiçbir yerde sorumluluk olmadığı ortaya çıktı. Halkımıza 30 yıl yalan söylendiğini itiraf edenler şerefliler sayılamaz, kabul edilemez. İşlenen suçlar af edilemez! Talandan hesap sorulmalıdır. Dolandırıcı hırsızla el kol sallayarak bundan öte sokak ölçemez. Buna yol verilmemelidir. Bir gün işe gitmeden saraylar, konaklar, en lüks “Mercedeslere” “Audilere”, “Yatlara” sahip olanlardan hesap sorulmalıdır. Bulgaristan’da Müslümanların Diyanetinin Tüm mal varlığına el koyanlara yeşil ışık yakılırken, Devlet bütçesinin 12 milyon leva “çöp” borcunu bir çırpıda silmesine meclis mali komisyonunda HÖH-milletvekilleri (Tsonev gibiler) de engel olunurken, Doğan’a her yıl 30  000 000 leva (otuz milyon leva) karşılıksız heybe verilmesine halkımız adına tahammülümüz yoktur.

Korktular diyorum. Korktular. Halk uyandı. Çöplük kokusunu alan iktidar şerefsiz Doğan’ı bir deha gibi göstererek “oligarşinin, iktidarın, elitin, faşistlerin koltuk değneği olmaya” razı etti.  Bu kabul edilir bir durum değildir. Bu defa bütün katil, soyguncu ve dalaverecilerin hepsini korumasını ve Türklere ve Müslümanlara karşı baskılara devam edilmesinde ısrar ediyorlar.

Bu siyaset çizgisinin geleceği yoktur. Fakirler daha fazla yoksullaşmak istemiyor, şerefsizlere destek vermek istemiyorlar ve rejim değişikliğinde birleşmeye hazırlığımız devam ediyor. Doğan mevsimi geçmiş bir bostan korkuluğudur.

Reklamlar