BGSAM – Tarih 15 Şubat 2019

Editörün Köşesi:

Politik sınıfın demokrasiden korktuğu bir ülkede yaşıyoruz. Politik partilerin yöneticilerinden, meclisten, devlet kurumları yöneticilerinden, polis, özel koruma, bereli komandolar, ordu, trafik polisi ve itfaiyedeki iri yıldızlılar ile bir avuç vurguncu zenginden oluşan Bulgar politik sınıfı demokratik değişimlere ve halk iradesinin toplumda ağırlık kazanmasına kesin karşı olduğunu seçim kanununda yeni değişiklikler yaparak bir daha kanıtladı.

Postayla, internet üzerinden, seçim makinesi kullanılarak oy kullanılmayacak, Bulgarca yazıp okuması olmayanlara oy kullanırken sandık başında başka bir dilde bilgi verilmeyecek, seçmen listeleri muhtarlık ve okullara asılmayacak, seçmen Avrupa Meclisine, Sofya Meclisine, Belediye Başkanlığına ve muhtarlığa aday gösteremeyecek. 30 yıldan beri olduğu gibi bir elinde çatal kaçık, ötekinde kalem, kulağında cep telefonu ile sofra başında parti listelerini hazırlayamaya devam edecekler. Liderlerin gösterdiği kişilere oy vermeyenlere zulüm etmeye devam edecekler. En önemlisi de seçimlerde oy çuvallarını değiştirenler, 12 500 seçim sandığından 12 500 çuval oy çıkması beklerken, 12 500 paralel oy çuvalını da peşi doldurup tek nüsha tutanak yazanlar, tesadüfen yakalansalar da Mahkemeye verilemeyecekler. Bizimki işte böyle bir demokrasi! Ne de olsa 2019 seçim kanunu tartışmalarında Bulgar faşizminin siyah bayrağını meclis çatısında dalgalandırmak isteyenlerin arzusu kursağında kaldı. 1945’ten önce monarşi döneminde bizde seçim yapılırdı fakat oylar sayılmazdı, Çar III. Boris’in gösterdiği kişi gidip meclisteki sandalyesine otururdu. Todor Jivkov diktatörü, milletvekilleri adaylarını kendisi seçer, onlarla ön görüşme yapar ve “ben ne dersem onu tekrar edecek misin?” sorusuna “Evet!” diyenleri listeye alırdı.

Ahmet Doğan’ın seçim listeleri kuluçkaya dizilmiş yumurtalar gibi, hepsinin kabuğu beyaz olsa da, içinden çıkan civcivin beyaz mı kahverengi mi, namuslu bir kişi mi yoksa hırsızın ve dolandırıcının teki mi olduğunu önceden kestirmek maalesef imkânsız. Örneklersek HÖH eski Burgas milletvekili Nesrin Uzun’un birkaç ciltlik polis dosyası, HÖH listesinden eski Halk Meclisi  Başkan Vekili Rumen Biserov’un uluslararası para aklama operasyonları, Bay Sali ismiyle halka inen Romen Mihaylov’un elektrik kaçakçılığı ve başka olaylarla bizim de yüzümüz kızarmadı mı, rezil olmadık mı?

Şimdiki seçim kanunu değişikliğiyle 16 Kasım 2016’da yapılan ve 2.5. milyon vatandaşın oy verdiği halk oylaması (referandum) ile kapısı aralanmak istenen seçim yoluyla siyasi sistem değişikliği güzelce paketlenip arşive gönderildi. Halkın sesinin cılız da olsa işitilmesi umudunu yaşatan partilerin seçim listesi sırasından birini seçip ona numarasını karalayarak meclise gönderme yolu da tamamen kapandı. Şimdiye kadar bu iş seçmen oylarının % 5’i ile oluyordu. 26 Mayıstaki AB seçimlerinde bu iş için artık 100 000 (yüz bin) oy gerekli. Olacak iş değil… İstediğimiz kişiyi Sofya veya Brüksel meclisine gönderme hevesimiz 7 kat yerin dibine gömüldü…

Bu kararlar önceden Amerikan Büyük Elçiliğine okunmuş ve onay alınmış. HÖH Başkanı Mustafa Karada’yı F-16 savaş uçaklarına oy verince ve seçim kanunu değişikleri konusunda niyetini açıklayınca ABD Başkanı Donald Trump tarafından yine bu ay Kilise avlusunda sabah kahvaltısına davet edildi. Avluya varan Karadayı herkes içeri giriyor ben de bir bakayım diye kiliseye girmiş. İlk gelenlerin ağızına hapa benzeyen bir beyaz şeker veren zenci papaz Karadayı’nın elini usulca tutmuş vaftiz ettirmiş, kulağına eğilerek “sen bize çok yakınsın, gönder çocukların burada okusun, Misisipi ırmağı boyundan kendine bir çiftlik al! Alışırsın!” demiş.” Amerikan Kahvaltısında bir usul vardır. Hani şu Ruslar’da kadeh dibine kadar bir solukta içilir ya, onlarda da tabağa ne konursa süpürülür. Karadayı kısmetine domuz kulağından yumurtalı “bekon” düşmüş. Başa gelen çekilir. Bulgaristan Türklerine çoban atanırken Ahmet Doğan Ruslardan, vodka kadehinde viski içme hakkı talep etmişti. Karadayı’nın aklına bir şey istemek gelmemiş…

İşler böyle görülse de, kılıfın içinde ne olduğu yeni yeni belli oluyor. Bugüne kadar kaskatı olan seçim kanunumuzla meclisin içinde % 80 eski polis, gizli ajan, toplama kampları şefleri katillerin torunlarını, Bulgaristan’a 1940’larda faşizm tohumları saçanların yeğenlerini ve 1972- 1984-1989 zulüm yıllarında kesip biçemlerin damatlarını oturtuyordu. Artık bu sayfa kapandı. Yani seçimlerde, son 15 yılda gizli okullarda, gizli akademilerde eğitilen ağızını bucak açmayan ya da yalan makinesi asla susmayan yeni tipleri göndereceğiz. Bu tiplere yeni takım elbise ve gölek dikiliyor. Onlar, öksüzlerin, sefillerin en sefillerinin arasından seçilmiş ve kuluçkadan yeni çıkıyorlar. Her şeyi bilen ve hiçbir şey bilmeyen tipler. Paragöz değiller. Adaletsiz de değiller, çünkü adaletin ne olduğunu bilmiyorlar. Onlara politik sınıfın dışında olan ve onu temsil eden robotlar diyebiliriz. Halkın kazanı  kalaylı, içinde ne kaynatırsan o pişer.

Gazetemizin bu sayısını ANADİL GÜHÜMÜZE, DÜNYA KADINLAR GÜNÜNE YİNE EDEBİYATIMIZA, SANATA VE AKTÜEL HABERLERE ADADIK.

İyi okumalar!

Gazeteyi okumak için: https://sites.google.com/bulturk.org.tr/e-bulturk/2020

Reklamlar