DEM ERYAR ÜNLÜ

Balkan ülkelerinde gündemde olan 2 bin baraj inşaatı, Avrupa’nın nehirlerini ve ekosistemini tehdit ediyor. Hidroenerji santrallerinin fakir ülkelere enerji güvenliği sağlayacağını savunan birçok finans kurumu bölgede gerçekleştirilmesi planlanan hidroelektrik santralleri için milyonlarca dolar finansman sağlıyor.

Avusturya merkezli sivil toplum kuruluşu RiverWatch’ın direktörü Ulrich Eichelmann, Balkan nehirlerinde bir tür “altına hücum” vakası yaşandığına dikkat çekiyor. Eichelmann, “Batı ülkeleri baraj inşaatlarına finansal destek sağlayarak yarattıkları yıkımın farkındalar mı?” sorusunu yöneltiyor.

Hidroelektrik santralleri açısından batının en fazla ilgilendiği ülkelerin başında Arnavutluk geliyor. Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, The Guardian’a yaptığı açıklamada, Avrupa veya ABD’li şirketlerden her gün mail aldığını ve hepsinin ülkede hidroelektrik santral kurmakla ilgilendiğini söylüyor. Nitekim geçtiğimiz sene Arnavutluk’ta hidroelektrik santrallerinin kurulumu veya özelleştirilmesi için gerçekleşen yabancı yatırımlar ülke GSYH’nin yüzde 10’una ulaşmış. Başbakan Rama yabancı finans kurumlarından küçük çaplı tarım üretimini desteklemelerini istediğini, fakat aldığı cevabın olumsuz olduğunu söylüyor. Rama, “Çünkü onlar en çok hidroelektrikle ilgileniyorlar” diyor. RiverWatch verilerine göre; Arnavutlukta 435, Makedonya’da 400, Bulgaristan’da 400, Sırbıstan’da 700, Bosna’da 100, Macaristan’da 100, Karadağ’da 70 ve Slovenya’da 50 baraj inşaatı planlanıyor. RiverWatch’ın değerlendirmeye aldığı 646 büyük hidroelektrik santralinin dörtte birinin milli parklara ve koruma altında olan bölgelere kurulması planlanıyor. Çevreciler ise planlanan hidroelektrik santrallerinin kurulması ile bölgeye yollar inşa edileceğini, bunun da gürültü, sanayi kirliliği ve insan trafiğini beraberinde getireceğini söylüyorlar.

65 milyon euroluk finansman askıda

Makedonya’nın en büyük milli parkı olan Mavrovo’da binin üzerine bitki türü yaşıyor. Park aynı zamanda ayılara, kartallara, kurtlara, nesli tükenen Balkan vaşaklarına ev sahipliği yapıyor. The Guardian’a göre, park için planlanan projenin nesli tükenen Balkan vaşağını tehdit edeceği eleştirileri üzerine, Avrupa Kalkınma Bankası 65 milyon euroluk finansmanı askıya almaya karar verdi.

Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN) santralin ekosistemi tehdit edeceğine dair bir mektup yazdı. Projeye karşı koymak amacıyla başlatılan kampanyada 100 bin kişinin imzası toplandı; 119 çevresi biliminsanı projeyi protesto etti. Proje finansmanını durduran Avrupa Kalkınma Bankası ise; “Arnavutluk halkı, bu projelerin sularını çaldığını ve onları topraklarından ettiğini düşünüyor” açıklamasını yaptı.

UEA’ya göre hidro, yenilenebilir enerji

Arnavutluk’ta enerjinin üçte biri ithal ediliyor; geri kalanı ise hidro enerjiden elde ediliyor. Uluslararası Enerji Ajansı, hidro enerjiyi yenilenebilir enerji olarak sınıfl andırıyor. RiverWatch’ın direktörü Ulrich Eichelmann ise, “Ne topraklar, ne de biyoçeşitlilik yenilenmiyor. Bir kere kayboldu mu, gidiyor” diyor. WWF Avrupa İklim ve Enerji Başkanı Jason Anderson’un yorumu ise biraz daha ılımlı: “Hidro enerji projelerinin koruma altındaki bölgelere inşa edilmesi Güneydoğu Avrupa için gerçek bir sorun oluşturuyor; fakat ülkeler kendi enerji ihtiyaçlarını başka yöntemlerle karşılayamıyorlarsa, o zaman uygun mekanlar bulunabilir.” Bu arada 2027 yılından itibaren, AB su yasaları doğrultusunda, tüm üye ülkelerin nehirlerinin ekolojik açıdan belli standartlarda olması gerekecek. İşin komik yanı şu ki, bu seviyeye ulaşabilmek için Makedonya ve Arnavutluk, Avrupa yatırım bankalarının tetiklediği hidroelektrik santral inşaatı patlamasını durdurmak zorunda!

www.dünya.com

Reklamlar