Yazan: Rafet ULUTÜRK

Tarih: 07 Mart 2018

Konu:  Hey gidi dünya.

3 Mart, Bulgaristan Milli Bayram tatili sona erse de herkes işinin başına dönse de, tüm medya dallarında, biz 3 Mart 1878 tarihinde “kurtarıldık mı?” yoksa “köleleştirildik mi?” tartışmaları tüm hızıyla devam ediyor.

Yeni açıklamalarda Milli Bayram günü, “Şipka” tepesi anma töreninden sonra, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in,  Cumhurbaşkanlığı sarayında, Rusya ve Osmanlı imparatorlukları arasındaki savaşın sona ermesinin ve “San Stefano” Barış Belgesinin imzalanmasının 140. yıl dönümü vesilesiyle gelen Moskova ve Rusya Federasyonu Başpiskoposu Kiril arasında (4 Mart 2018) özel bir görüşme olduğu açıklandı. Kapalı kapılar ardında gerçekleşen bu görüşmeye Bulgar gazeteciler ve kameramanlar bırakılmazken,  dini lider Kiril’in konuşması Rus medyası tarafından belgelenmiş ve önce Moskova, ardından da Sofya’da patladı.

Cumhurbaşkanı Radev’e hitaben yüksek sesle, parmak sallayarak ve azarlamalı konuşan konuk din lideri Kiril, “Bulgarları kurtarmak için Osmanlı ile savaşta Rus kanı döküldüğünü, bu savaşı Rusya’nın ilan ettiğini, savaşanların Rus İmparatoru Orduları saflarında yer aldığını ve bugün Bulgaristan’da kurtarıcı Rus Ordusunun bölündüğünü belirtti” Başpiskopos Kiril, “Kurtarıcı Rus Ordusu için  Bulgar devleti ve halkı tarafından ebedi minnettarlık” istedi.

“Bulgaristan’ın kurtarılmasına başka ülkelerin de katıldığına ilişkin havale iddiaları dinlerken zorlandığımı açık beyan ediyorum. Leh Sem’i olduğu gibi Lituanya Meclisi de Osmanlı Türkiyesiyle savaş kararı almamıştır. Bulgaristan’ın kurtarılmasıyla ilgili tarihsel olayların yanlış yorumlanmasına tanık olduğunu” söyleyen Kiril, iletişim araçlarının kendisini işiteceğine ve “Başpiskoposun uğradığı hayal kırıklığını halka duyuracağı umudu” ise TASS ajansından geldi.

Başpiskopos Kiril şöyle konuştu: “Dostluktan söz ederken, Bulgaristan’ın kurtarılması için verilen şehitler unutulursa, dostluk sözünün anlamı kalmaz.”

Biz tarihsel “gerçeği” ebediyen yaşatacağız diyen Başpiskopos Kiril’e Cumhurbaşkanı Radev’in nasıl cevap verdiği gizli kaldı, medyada açıklanmadı. O, “susmanın gücünden yararlanmak isterken”, Başpiskopos Kiril’in Cumhurbaşkanı Radev’e, parmak salladığına işaret edildi.

Olay, Cumhurbaşkanı ile Başbakanlık arasındaki uçurumu daha da derinleştirirken, hükümet ortaklığı da birbirine girdi. Güya “Yurtsever Cephe” Başkanı olan, Başbakan Yardımcısı Valeri Simyonov, TV ekranından Dünyanın en Büyük Ortadoks Kilisesi Başpiskoposu hakkında “yalancı” ve “kaçakçı” dedi.

Ayrıca sözlerini ispat etmek için 15 Ekim 1996 tarihli Rusya Federasyonu Gümrükler raporunu gösterdi. Bu evraklarda Moskova ve Rusya Federasyonu Başpiskoposu Kiril’in bir sigara kaçakçısı olduğunu ve Rusya Federasyonu’na 14 milyar US Dolar tutarında kaçak sigara soktuğunu belgeledi. Ardından kolundaki saatin 35 bin Euro tuttuğunu ve bu din adamının “ikinci kategori Başpiskoposunun bir KGB” ajanı olduğunu açıkladı. Rus-Osmanlı savaşında Bulgaristan’ın “kurtarılması” için ölen, Fin, Leh, Romen ve diğer Milletlerden olan şehitlerin isimlerini anıtlardan kazımamızı mı istiyor? Tepkisinde bulundu.

Bu konuyu görüşmek ve V. Simyonoıv’un Başpıskopos Kirilden özür dilemesi için toplanan hukümet orakları anlaşamadılar. “Ataka” partisi şefi Volen Siderov, “Bunlar incitici sözlerdir. Hıristiyanlığın en büyük düşmanı Rusya Başkoposuna “yalancı” ve “kaçakçı” diyemezsiniz. Simeyenov özür dilemezse, Hıristiyanlığın düşmanı ilan edilecek. Bu konuda ödün veremeyiz” dedi. Ardından diğer başbakan yardımcısı ve savunma bakanı ile birlikte toplantıyı terk ettiler. Başbakan Borisov bu konuda susmaya devam ediyor.

Çalışma ofisi Kremlin Sarayında bulunan ve Rusya Federasyonu devlet elit ekibinden önemli biri olan Rus Ortodoks Kilisesi Başı Kiril’in kimliği ve tavrı (Farkto bg.) yayınında Bulgaristan’ın eski Moskova Büyükelçisi İlyan Vasilev tarafından da yorumlandı:

O,  da  “Dünyanın yarısını Rus çizmesi altına alan büyük savaşta  Fin, Leh, Lituanyalı, Romen ve başka milletlerin kan dökmediğini iddia etmek, halkı aldatmak yani demagojidir” dedi.

Basında, “anılar ölenlerin aziz hatırasını mı yaşatıyor yoksa iktidar çevrelerine hizmet mi ediyor?” sorusuna yanıt aranıyor. Rus Ortodoks Kilisesi’nin Başı’nın Bulgaristan devlet yönetimini küçümseyen tutumu ve konuşmaları, Rusofil cepheyi birden bire kanatlandırdı. Avrupa Konseyi Sofya dönem toplantıları günlerinde, Avrupa Birliği siyasetine karşı çıkışlar hız aldı.

Tarihimiz çocuklarımıza köleler gibi ezberletilmez” başlıklı bir yazıda ise,  3 Mart 1878 San Stefano protokolünde, bir ay sonra imzalanan Londra Sözleşmesinde ve savaştan önce imzalanan, gizli Avusturya-Macaristan ile Rusya Çarlığı Antlaşmasında “Bulgaristan” dan ve “Bulgarlardan” söz edilmediğine alıntıların altı çizilirken, gerçeklerin saklandığı ve yalandan tarih anlatıldığına işaret edildi.

III. Bulgar devleti tarihini yeniden yazmak isteyen ve özellikle de bu konunun lise tarih derslerinde yeniden açıklanmasında ısrar edenler, son 30 yılda bu konuyu açmak isteyenlerin sürekli taşa vurduğunu anımsatırken, Bulgar halkının yalan olduğunu bildiği  verilerin yine ön plana çıkarılması da kargaşa yaratıyor.

Çelişkiler sertleştikçe ulusal bölünme çizgisinin derinleştiği dikkati çekiyor.

Başbakan B. Borisov ile iktidar partilerin hiçbir temsilci “Şipka” anma törenlerine ve 3 Mart akşamı Sofya verilen resmi kabulünde hazır bulunmadı. Halk Meclisi Başkanı Ts. Karayançeva Koca Balkan doruğunda yuhalandı. Bunlar kırmızı çizgiyi daha da derinleştirdi. Devlet kurumları arasında temasın kesildiği herkesin dikkatini çekti.

Konuk Başpiskopos Kiril’in “Şipka” doruğundaki mitingde  “Bulgaristan halkından”, “Bulgar ve Rus halklarının aynı din ve değerleri olduğundan” söz etmedi ve bu özellik Rusya’yı sevmeyenler tarafından “iç işlerimize karışma” şeklinde algılandı.

Tartışma sorularından biri ise, Bulgar halkının kime nerede ve nasıl teşekkür edeceğinin egemenlik haklarından olup olmadığı oldu. Bir önceki Bulgaristan Cumhurbaşkanı R. Plevneliev 3 Mart kutlama demeçlerinde, 1877–78 savaşına katılan Karadağ ve Sırp askerlerine de teşekkür etmeyi unutmadı.  Yeni CumhurBaşkanı Radev, konuşmalarında bu sayfaları atlayınca basın “Rusya’nın adamı” başlığı attı. Rosofoblar “dış ülke çıkarlarına hizmet ediyor” dediler. (yani duruk dururken denmiyor)

Olayla ilgili yorum yapan Sofya Üniversitesi Prof.  Lübomir Georgiev, Bulgaristan’daki Rus seven ve Rus’a düşman olanlar arasındaki ilişkinin yıllar içinde, duruma göre ve çıkarlara uygun  “komünizm” ve “faşizm” ideolojilerinde kendini belli ettiğini söyledi ve şöyle dedi:

“Bir defa daha olmak üzere “komünistler” yani “Rosofiller”, kendilerine “Sovyet filler” de diyebiliriz, Batının Avrupa-Atlantik değerleri ardına saklanan “Batı yanlıları” yani “Rusofobcular” birbirlerini tüm günahlar için lanetliyor. Söz konusu olan “milli gurur eksikliği” idi. Ben bu iki grubun ikisine de “Siz aptalsınız!” diyorum.

Ben bu iki grup insana Moskova ve Rusya Federasyonu Başpiskoposu Kiril’in “Bulgar Ortodoks Dini olmasaydı Rus Ortodoksluğu da olmayacaktı” sözlerini hatırlatmak isterim.

Bu, Bulgar medeni ve milli kimliğinizin, aynı zamanda Bulgar İnsan oluşumuzu yeniden değerlendirmeye vesile olabilirdi.

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Radev, Bulgar onurundan bir parça olmadığından dolayı, Fin veya başka bir takım askerlerden söz edeceğine Moskova ve Rusya Ortodoks Kilisesi Başpiskoposuna şunu söyleyebilirdi:

Rus Ortodoks Dini konusunda Bulgaristan’ın bir sübje (öz) olduğunu tanımanızdan dolayı size teşekkür ederim, bununla ilgili sizin bir adım daha atmanız ve Bulgar Kiril Alfabesiyle halk ve devlet olabildiğinizi tanımanızı da beklerdim.”

Bu sözler Başpiskopos Kiril’in Bulgaristan ziyaretinin akademik çevreleri de karıştırdığına bir işarettir. Bulgar halkının kendi tarihindeki rolü ve yeri üstüne yeni bir tartışma başlamıştır. Aynı zamanda Rusya’nın Bulgaristan’dan yeni istekleri olduğunu ortaya korken,  Bulgaristan siyasetini de bütünüyle yeniden yuvarlak masaya çekmiştir.

Kamuoyu gözlemcileri, Cumhurbaşkanı R. Radev, Hak ve Özgürlükler Hareketi “fahri” Başkanı A. Doğan ve Sosyalist Parti lideri K. Ninova’nın izleyeceği yeni siyaset çizgisini yakından takip etmek zorundayız.

Rus Ortodoks Kilisesi başının Bulgaristan ziyaretiyle Başkan Putin’in yıl sonuna kadar Sofya’yı ziyaretine kapı açılmış oldu. Önemli vurgulanması gereken nokta şudur: Bulgaristan’da Rusofiller artık azınlık kaldılar. Çoğunluğun büyük kanadı altında tüm azınlıkları, Müslümanları görüyoruz. Onlar bu görüşme, kutlama ve resmi kabullerde kendilerinden söz edilmeyenlerdir.

Onların da binlerce ölü verdiği ve 1 milyondan fazlasının göç etmek zorunda kaldığı biliniyor. Şehitleri anılmayan, köyleri boş kalanlar hesapta yok.  Bu savaşta vatansız kalanlar, göçe zorlananlar 140 senedir anılmadılar, görmezlikten geldiler.

Bulgar halkı şimdi artık 1877–78 savaşından sonra “köleleştirildiğinin” farkına ve bilincine varmaya başladığına göre, baskı ve ezme yelpazesinin en altında inlerken büyüyen azınlık kitlesi ne desin!

Hey gidi dünya!…

Kalın sağlıcakla.

Reklamlar