Tarih: 01 Ocak 2020
Hazırlayan: Raziye Çakır
Konu:  Biz Bulgaristan’dan zorla kovulduk ve çok çektik.

“Almanya’nın Sesi” – “Deutsche Welle” radyosu iyi ve kötü günümüzde şükür hep yanımızda bulundu. Yaralarımızı zaman geldi üfledi, vakit vakit de sardı. Şimdi de anımsatarak eski günlerimizi bizimle birlikte yaşıyor.

Beni Bulgaristan’dan Kovdukları Vakit
Burhan Ardagili, eşini ve küçük kızını Bulgaristan’dan zorla kovmuşlardı. Bugün ünlü ressam 77’sine merdiven dayamıştır. Başından geçenlerin hesabını Göklerdeki Yüze Kudretin soracağına inanıyor. Kin besleyip düşmanlık güde yerine alay etmeyi seçmiş.

Kırca Ali’li Burhan edin Faikov’ın öyküsü radyodan sosyal medyaya düştü ve memleketi dolaştı. Kalabalık buluşmalarda park konuşmayan ama bir şeyler söyleyince akıllara takılan, mavi gözlü, kor yürekli suskun ressam gitse de, hiç unutulmadı. Türkiye’de Ardagil soyadına layık görülmeyi peşin o hak etmişti. Arda nehri kıyısındaki şehirde dünyaya gelmiş ve terörle uygulanan soykırım denemesine karşı direndiğinden dolayı vatanından kovulmuştu. Kırca Ali’ye yeni sergisini açmaya gelen Burhan Hoca “Öç mü alsak, af mı etsek! Kararı verecek olan yukarıdakidir,” diyor ve şöyle devam ediyor.

Bulgarlara neden kızdığımı sordular yüzlerce defa bana.”  O sel suyu gibi bulanık dönemde çok sorgulandım, Türkiye lehinde casusluk yapmakla suçlandım. 19 kişiydik. 1984-1989 yılları arasında tutuklananlar, sürgün edilenler, öldürülenler, sakatlananlar ve kayıplara karışanlar hakkında Türkiye Cumhuriyetine bilgi göndermekle itham edildik. TIR kamyonu şoförlerinden mektupla bilgi gönderiyorlarmış. Şoförlerden birisi Sofya’da tutuklanmış ve bildiklerini dökmüş.  Burhan da tutuklanmış ve 90 gün içerde kalmış.  Hücrede kaldığı günlerden birinde hapishane radyosundan İç İşleri Bakanı Dimitir Stoyanov’un “bu gece isimin değiştirilmesine kim karşı çıkarsa idam edilecektir”, sözlerini bizzat kendi kulağıyla işitmiş.

Şöyle anlatıyor:
“Her sabah üç sorgu yargıcı karşıma dikiliyor ve bana sorular soruyorlardı. Yüz defadan fazla bana “Sen Bulgarlardan neden nefret ediyorsun? “ diye sordular. Cevabım şu olmuştur: “Ben onlara kızamam. Ekmeğimizi paylaştık, beraber okuduk, çocukluk dostlarıyız. Ben Botev, Levski ve Vapsarov’u ülkülerinden ötürü sizden fazla seviyorum. Siz ise onları “para için” seviyorsunuz.”

Kırca Ali milis amirliği (MVR) koğuşundaki günlerim ağır geçti. Sonra Haskovo’ya değildim. Orada Kırca Ali’de daha önce ağır suçluların kaldığı bir hapishane olan akıl hastalarının arasına düştüm ve orada 6 ay kaldım.

Ben Bulgaristan’ı terk etmedim, beni vatanımdan kovdular” diye devam eden büyük ressam şunları paylaşıyor:
“1989 yılının sonunda Kırca Ali Milis Amiri bana 24 saat içinde Bulgaristan’dan çıkmam gerektiğini emretti. Eşimi de Milis Amirliğine çağırdılar.

Türkiye’ye gitmek için pasaportları, başvuruda bulunmadan,  önceden hazır edilmiş. Hemen ülkeden çıkmaları gerekiyormuş. Eşine boşanması, gurbet yoluna çıkıp sürünmemesi önerilmiş. Yalvara yakara sınırdan çıkışı 9 Hazirana erteleyebilmişler ve o gün Burhan’ı, eşi ve 14 yaşındaki kızını, sabah karanlığında sınır kapısı “Kapitan Andrevoya” indirmişler. Sınırı yaya geçmişler ve bir gün sonra yakınlarından biri gelip sınırdan onları almış. Almaya gelen ev eşyalarını yüklemek için kamyonla gelmiş. Fakat onların bütün eşyası 2 bavul giysi ile bir çanta boya ve fırçadan ibaretmiş.

İstanbul’da Burhan Beyin işleri aklan gitmiş. Sanatını tanıyan insanlara rastlamış. “Türkiye” gazetesinde, reklam işlerinde çalışmış, uluslar arası yarışma ve festivallerde 75 ödül kazanmış.
“Ben af etmiş olsam da ne olacak, Gökteki her şeyi görüyor ve ceza kesiyor” demekten çekinmiyor.

“Bulgaristan aydınlarını vatandan kovdular. Kör cahiller kaldı. Onlar da politika yapmaya soyundular ve durum ortada. Politik büronun” hiç utanmadan “diriliş süreci” dediği yalana kanarak, siyasete soyundular. İnsanları korkuttular ve korkutmaya devam ediyorlar. Yapılan bir işkencedir. İnsanların endişesi ve korkularını kumar masasına yatıramazsınız. Gökteki her şeyi görüyor, katilleri olduğu gibi, bugünkü DPS kalpazanlarını da cezalandırıyor ve mutlaka cezalandıracaktır. Halkımızın gururuyla oyun oynamaya, hiçbir kimsenin hakkı yoktur. Er geç hesap sorulacaktır!”

77 yaşındaki ressam Burhan öç almaya çalışmıyor. O sakin ve gururlu.
O birçok karikatür çizerek birçoklarından öz almış, hesaplaşmış bulunuyor. “Yaşadıklarımızı Unutma” adlı 2. Baskısı elden ele dolaşan eserinde düşündükleri ince nüansla anlatmıştır.  O katillerle fırça darbeleriyle alay etmeyi seçmiş.

Tutuk evlerinde, koğuşta çekerken, gurbet acısını yaşarken ve şimdi perişan edilen yurdumuzda yaşananlara üzülürken o fırçasıyla duygularını döküyor, nefretini ateşleyip, yeni ateşler yakıyor. Kalbinin sızladığı gözlerinden okunuyor. Ne var ki, düşmanla ve başa gelenle alay edebilmek yarına yol açan en büyük güç kaynaklarından biridir.

İnsan gururunu anlatmak ve resmetmek zor olsa da, gururlu yaşamak mutluluk boyutlarının doruğudur.

Lütfen baylaşınız.
Nice yıllara.
Bizi takip ediniz.

Reklamlar