Muazzez YURDAKUL

Eskiden Bulgaristan’ı gidip görenler anlatarak bitiremezdik. Şimdi gidip gelenler, 25 yıldan beri cephesi sıvanmamış, dökülmeye başlamış binalardan, pişmanlıktan dem vuruyor. Dinleyenlerde, işi gücü olmayan, yüzleri tıraşsız, kaş kılları uzamış insanların medeniyet dışı tavırları ayrı bir gerginlik yaratıyor.

Hafta sonunda, Filibe (Plovdiv) ana yolunda açık havada 140 km. süratle ilerleyen 20 aracın önüne kimilerine göre kara, bir başka gruba göre, kahverengi sis çökmüş, üçüncü bir grubun paylaştığına göre ise, etrafı duman sarmış, herkes kendini karanlık tünelde bulunca, anlatılması zor bir zincirleme trafik trajedisi yaşandı.

Sebep yok. Aydınlık bir havada etraf nasıl kapkara olur, açıklayabilen yok.

Yok da yok! Bizi yoklara mı? Kara kara düşünmeye mi?,  yoksa karamsarlık içinde çaresiz ve umutsuz yaşamaya mı alıştırıyorlar, bir türlü anlayamadım.

İnsan kara günde kara günü, trajik günde trajedisini düşünüyor.

Fakat bu yıllarca sürünce çok kötü olmuyor mu?

Biz 25 yıldan beri hep kara düşünürken, mal mülk bir yana, en kötüsü umudumuzu kaybettik.

Ruhumuz 1985’te karardı ve bir daha gönlümüzce açılmadı.

Avrupa yeni bir soğuk savaşa başlarsa, AB içinde yeni-nazi faşizan uçlar üstünlük sağlayabilir mi? Bulgaristan bu gidişin neresinde bulunuyor. Tehlike ne kadar büyüktür. HÖH partisinin halktan kopmuş olan politikasına nereye kadar güvenebiliriz? Cevap aradığımız konular bunlardır:

 

Politik karanlık ne kadar kara?

25 Mayıs 2014, Avrupa Birliği (AB) Parlamento seçimleri eşiğindeyiz. Ben bir öğretmen olarak her gün dersimi iyi hazırlamak zorundayım. Bu seçimlere de sizi iyi hazırlamayı kendimize vazife ettik.

 

BULTÜRK Stratejik Araştırma Merkezi’nde arkadaşlar konuyu çok ciddi ele almaya başladı.

Başlayan çok ciddi bir şey daha var:

Kanımca 2000’li yılların başında dünya kökten değişmeye başladı. Bu değişimi yakın takip eden İngiliz “Ökonomist” dergisi, daha yılın dördüncü günü yani 4 Ocak 2014’te, Avrupa ülkelerinden aşırı sağ politik güçler, Mayıs ayında,  AB Parlamentosu’ndaki sağ marjinal (uç) milletvekili sayısını 2 kat arttırabilir,  diye yazarak, bombayı patlattı.

Avrupa ülkelerindeki sağ sıra dışı seçmen % 20 oranındadır. 2009’dan beri onlar güçlerini toparlamak için birçok adım attı.

 

Bir: Avrupa Hürriyet Birliği (EAF) kurdular. Bu birliğe, başta Marin le Pen (Fransa) tarafından yönetilen Milliyetçi Cephe ile Georg Wilders (Hollanda) yönetimindeki Hürriyet Partisi katıldı.

 

İki: Uç milliyetçiler 25 Mayıs 2014 için Ortak Seçim Manifestosu yayınladı.

 

Üç:  Fransa ve Slovenya’da yapılan yerel seçimlerde önemli başarı elde ettiler.

 

Milliyetçi hatiplerin halkı etkileyici konuşmaları ve aşırıların sosyal tabanı yerinden oynatabilen hitabesi dikkate alındığında İngiliz dergisi öngöründe haklıdır, demek geliyor insanın içinden.

 

Şu noktaya dikkat çekmek isterim. AB Parlamentosunda, aşırı milliyetçi grubun artık % 20 oranına varabileceği ortada, ya karşılarında  % 80 dururken,  esemeleri mi okunur, demeyin.

Çünkü politik hayatta dengesiz olmayan bir şey yoktur. Aşırı sağ toparlanırken, karşı tarafta yani aşırı sol da kendini toparladı. Komünist ve komünistlerin fikir ortağı olan sosyalistler de % 15–20 gibi bir oy potansiyeline sahip olduklarından ortaya çıkan tablo şöyledir:

Aşırı sağ ile aşırı sol bazı konular oylanırken birleştiklerinde ki, onların AP politikası konusunda birçok ortak eylem noktaları olduğu biliniyor, dengeler değişiverebilir. Aşırı uçların ortak hareket etmesi geleneksel oyalama ve toplumu beklenti içinde yaşatma politikasında usta kaptan olan Sosyalistler, Hıristiyan Demokratlar ve Yeni-Liberaller için, belki bu dönem kimi defa AB gemisinin güvertesi dar gelebilir.

Aşırı sağ ve sol uçlar AB’ye güvenmeyenleri temsil ediyor.

Seçim günü oy kullanmayan ve daha önce hep % 50 oranında kalan, bu kesimin de AB politikalarına bel bağlamadığını belirtirsek, 28 ülkede izlenen ortak politikaya güvenmeyenlerin çok kalabalık olduğu sonucu kendiliğinden sivriliveriyor.

2009’da Bulgaristan’da yapılan AB seçimlerine katılma oranı % 42’de kaldı.

25 Mayıs 2014’ten sonra AB Parlamentosunda çok kutuplu bir ortam meydana gelecek.

Bir defa sol ve sağ aşırılar iki kutup oluştururken, sağ marjinallerin fırsat bulduklarında ne sosyalistler ne liberaller ne de Hıristiyan demokratlarla birleşme niyetinde olmadıklarını vurgulaması, çok grupluluğu ve çok kutupluluğu kendiliğinden oluşturuyor.

 

Olaya AB Parlamento seçimleri arifesinde açıklanan mesajlar açısından bakalım:

Aşırı sağcıların anahtar konulardaki temel görüşü şudur:

  1. AB’ne aşırı sağcı güvensizlik şu noktalarda netleşti:

a)      Brüksel kurumlarının 28 üye devletin ulusal egemenlik haklarını daraltma ya da kısıtlama hakkı olmamalıdır;

b)      Ortak para birimi Euro’nun üye ülkelerin hepsinde uygulanması zorunlu olmamalıdır. Ulusal para birimleri korunmalıdır. Örnek: Bulgar levası.

c)      AB ülkeleri içinde iş gücünün serbest dolaşma ve istihdam arama haklarına sınırlama getirilmelidir. Şimdi bizde kırmızı Pasaportu olan AB ülkelerine çıkıp iş arayabiliyor. Bulursa çalışıyor. Bulamazsa aramaya devam ediyor. Çingene azınlığında ve ülkemizin bazı Bulgar meskûn bölgelerinden büyük gruplar halinde aileler Almanya’ya göç edip sosyal yardımlarla yaşamayı tercih ettiler. Kuşkusuz ciddi sorunlarla karşılaşılıyor.

d)     Mali yetersizlik yaşayan devletlere parasal yardımda yapılmamalıdır.

 

Bu, genel çizgileri önceden belirlenmiş olan, AB politikasına karşı gelişimin sivri uçlarından biri rüşvetçi ve dolandırıcı görevlilerin Brüksel ve Strasburg’tan kovalısı hareketidir. Bu eylem güç kazanıyor. İngiliz milliyetçilerinin önderi olarak hareket eden,   N. Fraj şu sloganı yükseltti: “Ulusal demokrasi Avrupa devlet bürokratlarıyla savaşmalıdır!” Fraj’ı yerli seçmenin % 25’i destekliyor.

Avrupa Birliği Parlamentosunda sandalye sayısı 220’dir.

Bunlardan 70’i eski bileşimde yeni- liberallerindi. (HÖH / DPS Partisi 3 vekille bu gruba katıldı.) Yeşillerin 40 vekili var.

Almanya ve Yunanistan’da sol aşırıların seçim hazırlığı, bu seçimde seçmenin ilgisizliğini ateşleyebilecek durumdadır.

 

Bulgaristan gerçekliğine geri dönersek, bugün aşırı sağ demekle yetindiğimiz Hitler faşizmi yandaşı güçlerin daha 1934’ten sonra ülkemizde General Lukov tarafından örgütlendiğini görürüz. Demokrasiyle birlikte başkent Sofya sokaklarında  “Lukov Marşları” belirdi. Yani faşistler kaldırım çiğnemeye başladı.

1934’te kurulan ve adına Bulgar Demokratik Cephesi (BDC) denen faşizan hareket yeniden örgütlendi. Dikkatinize çekerim, Bulgar faşistleri daha 1992’de yani daha demokrasi şafağımız sökerken Başbakan Filip Dimitrov hükümetine katılmayı başardılar. (Filip Dimitrov’un başbakanlığını onaylayanlardan biri Ahmet Doğandır.)

Bulgaristan Halk Cumhuriyeti tarım ve sanayisinin yerle bir edilmesinde tırpan savuranlar bunlardı. ( Bu işte suçsuzuz deyemezsiniz!)

Daha sonra 2001’de Başbakan İvan Kostov Güçlü Bulgaristan Hareketi DCB) ve Demokratik Güçler Birliği (CDC) ile birlikte kurduğu hükümete aynı faşizan güçler (BDC) yine katıldı. Ve biz bugün “Lütfü kardeşim, sen bu bizim hak ve özgürlükler işinde olamazsın, çünkü kanın başka, ideolojin başka, mayalanman başka derken ve dilimizde tüy bitene kadar anlatarak bitiremiyorsak, hatta gülünç duruma düşüyorsak, demek istediğimiz budur. Senin BSP ile kurduğun hükümete de faşist Volen Siderov’u davet ettin. Kardeşim anla bizi, bu işlerin yani politikanın kuralı vardır. Sen dil bilim okumuşun, bazı dillerde virgüller, noktalar, nida ve soru işaretleri tümcenin başına konur, nasıl bir cümle olduğu ta baştan belli olsun diye, ama bu iş Türkçede ve Bulgarcada böyle değildir, senin bilmediklerin var ve LÜTFEN GÖNÜLLÜ VAZGEÇ! Sen faşizan zihniyetle iç içe ve sarmaş dolaş olmuşsun. Zehirlendiğinin farkında değilsin.

 

Konumuza devam edelim: Aşırı milliyetçilerin AB ülkelerinde bir enternasyonalde birleşme çabaları, onların da kendi aralarında farklı renklerde olduğunu ortaya çıkardı. Örneğin, birinci grup olan ve kendilerini ılımlı- demokratik – milliyetçiler olarak tanıtanlar ile   Yunanistan’daki “Altın Ufuk” hareketi, Macaristan’daki “Yubik” oluşumu, Britanya Ulusal Partisi’ vs. temas bile kurmak istemiyor. Bu sonuncular açık faşizan yani yeni-faşist tipidir.

 

Aşırı milliyetçiler arasında başka bir farklılık daha var.

Hollandalı Georg Wilders, yeni liberallerin (HÖH partisinin katıldığı AB grubunun) talep ettiği çok sıkı bütçe kısıtlamaları ile her çeşit sosyal harcamaların durdurulması (yani 2014 Bulgar bütçesinde olduğu gibi, emekli maaşlarına yalnız 4–5 leva (2 Euro) zam yapılmasıyla yetinilmesi) politikasından yandır.

Ilımlı milliyetçiler sosyal devletin onarılmasından, daha büyük rol üslenmesinden yana olduklarını gizlemiyorlar. (Bulgaristanlı V. Siderov’un AB milletvekilleri geçen dönem bu gruptaydı. Emekli maaşlarının 500 Euro olmasını istemişlerdi.)

Böyle bir durumda Bulgar milliyetçilerinin lideri Volen Siderov ile İngiliz aşırı milliyetçilerinin lideri Hayjıl Fraj arasında aşılmaz çelişkiler olması gün gibi ortadadır.

 

Bulgar milliyetçi partileri seçim arifesinde:

25 Mayıs 2014 AB Meclis seçimlerine Bulgar milliyetçileri 2 (iki) politik partiyle katılıyor:

Bir: Kendini ılımlı milliyetçi olarak tanıtmaya çaba gösteren ama Müslümanların vakıf haklarını elde etme, devlet okullarında ana dilde zorunlu ders görme ve benzer etnik ve dini haklar konusunda sert ve aşırı saldırgan tavırlı olan ve aşırı sağ politika propaganda eden “Skat” TV yayınlarının sahibi olup ideolojisine bağlı bulunan, ayrıca anti-Türk, anti-İslam eylemlerde aktif katılan Bulgaristan’ı Korumak İçin Ulusal Cephe (BKUC) aday listesini kaydettirdi. Bu partinin merkezi Burgas şehrindedir. Ulusal çapta örgütlenmesini tamamlamıştır.

İki:   Bulgaristan koşullarındaki eylemleri ve söylevleriyle aşırı uç milliyetçi olarak nitelenen “Ataka” partisi de aday listesini açıkladı.

Bulgaristan’da 2013 protesto eylemlerinin sona ermesinden sonra “Ataka” partisi bayrağını dürmedi. Emekli maaşlarının ve ücretlerin yükseltilmesi, tekellerin devletleştirilmesi, imtiyazların kaldırılması vb. halk yardakçısı (popülist) isteklerle propagandasını sürdürdü.

Ukrayna bunalımının patlak vermesiyle Rusya’nın yanında yer alan “Ataka” hareketi aşırı sol ve Moskovacı seçmeni de yanına çekti.  Bulgaristan’da şimdilik kimsenin elini kanatmayan saçını yolmayan aşırı sol ve aşırı sağ sloganların yer değiştirmesine kimse şaşmaz oldu. Önemli olan her gün bir şeyler bekleyen seçmeni oyalamak ve başını bir sağ ve sonra da sola çevirerek devamlı hareket halinde olmasını başarabilmektir. Onların anlayışına göre, bir noktaya bakan insan, istese de istemese de körleşmeye başlar.

 

Bu bakış açısında Nikolay Barekov’un kurduğu “Sansürsüz Bulgaristan” ve

Parvanov’un Sosyalist Partiden kopardığı “ABV” gibi yeni oluşumlar da AB Parlamentosuna aday listeleri açıkladı. Önemli olan bu yeni akımların izledikleri politikaların artık Leh, Çek ve Macar politik arenasında başarılı baş göstermiş olmasıdır.

Yeni politik akım, aşırı milliyetçiler gibi olumsuzlamaktan çıkmayarak, ılımlı orta çizgiyi izlemeyi tercih ediyor.

Bu ılımlı çizgide:

1)  milliyetçilik – saldırgan olmayan yurtseverliktir;

2)  proteksiyonist yani yalnız ulusal çıkarları savunan ve içine kapalı olan iktisatçılık

yerine – dünyaya açık ekonomik politika izlemelidir ve

3)      Bulgar ulusal çıkarlarının Avro-Atlantik Birliği menfaatlerinin altında

      olmadığını savunan politik çizgide kendini gösteriyor.

 

Bu akım GERB partisinden oy çekebilir.

 

Bu defa başlıca aşırı milliyetçileri büyült geç altına aldık.

AP seçimlerine giren diğer partilerin ve politik akımların siyaset çizgilerini açmaya devam edeceğiz.

Reklamlar