Şakir ARSLANTAŞ

Pazar kuruldu. Oy alıcıları ve oy satıcıları meydana çıktı. 15 politik parti ve kuruluş 5 bin levayı saydı ve pazara girdi. Yüksek Seçim Kurulu kayıt yapmaya devam ediyor.

Her yerde canlılık var. İlk kurbanlar kesti. Seçimle Hıdrellez üst üste gelince kuzu fiyatları fırladı.

Avrupa Birliği (AB) Parlamento seçimleri 25 Mayıs günü yapılacak. Çingene oylarında peşin ödemeli ilk toptan fiyat oy başı 20 levaya takıldı. Aydınlar ve gençler 100 ile 150 leva geveliyor.

Tartışılan konu yok. Bilinçlenme süreci henüz başlamadı. Alış veriş hayvan pazarındaki el sıkışmalar şeklinde yol alırken, kalabalıklaşan bir ortamda giriyor, kızışmaya başlıyor.

Pazarlıklar bira masalarında yapılıyor. Bira şişeleri kasa ile taşınıyor. En çok tüketilen “Astika” ile Becks”.  “Tuborg” içenler de var Su akan yerde bereket vardır. Köpüklü bira akıyor. Marul soğan karışımı taze mezeye sınır yok.

Politika sayfası henüz açılmadı. Sanki hiç kimse Brüksel’de hiçbir şey istemiyor. AP politikalarını anlatmaya gerek yok. Zaten ne anlatılacak ki?

Şu Kırım ve Ukrayna işleri bizim politikayı karıştırdı.

“Standart” gazetelerde çıkan bir yazıda, Rusya İmparatorluğunun tarihi boyu Saldırgan Savaş yürüttüğünü yazıyor. Bu işlerin böyle olduğu şimdiye kadar yazılmazdı. Öyleyse, Bulgar resmi kamuoyu bakış açısını değiştirdi!

1877 / 1878 Rus –Türk Savaşı’nda saldırgan olan ve saldırı harbini başlatan Rusya’dır.  Saldırıya hedef olan ve uğrayan da Osmanlı toprakları olduğuna göre, Rusya “kurtarıcı” olmayıp, “işgalci” dir, diyebilir miyiz?

“Standart” bunu böyle kabul ettiğine göre, bundan sonraki tarih yazıları değişecek ve 1877 / 1878  savaşını anlatan sayfalar yeniden yazılacak, anlamına gelir. Bu olur mu?!

Bunalım ortamlarında bizde uzun vadeli plan program yapılmaz.

AB milletvekili seçimleri de “al gülüm ver gülüm” şeklini aldı.

Oyları yeşile kapatmak isteyenler aracılara ve mahallelerdeki gorgor başlarına pek güvenemiyorlar.

Oy avcılarında parayı alır gider poliste ihbarda bulunur endişe ve korkusu var. Şu ana kadar Mercedes’ten çuval dolusu para indiren ve saymadan başka birine teslim eden henüz yok.

Bu seçimlerde HÖH partisinden milletvekili ve Meclis Başkan Yardımcısı Hristo Biserov’un yokluğu hakikatken hissedilecek gibi. Onun Çingene “baronlarla” arası iyi olduğunda, çekinmez, onların evlerine gider, sofralarına oturur, boş dolu kâğıtlar imzalar ve işleri hallederdi. “Kaldaraş” Çingenelerin başbuğ olarak bilinen “Çar Kiro” da hapisten çıkalı aylar oldu fakat henüz bir türlü toparlanamadı. İki seçim arasında Sofya Çingenelerinin elebaşçısı “Yaponetsa” lakabıyla bilinen Japon Kiro da kabuğuna çekildi. Bundan dolayı, bu seçimlerde büyük miktarda oyu topluca satın alma işi gerçekleşmeyen hayal kalabilir.

Bir de bu işin içine artık kendi politik partisiyle giren, azı durmayan gazeteci Nikolay Barekov var.. Hatırlayacağınız üzere, 12 Mayıs 2013 seçimlerinde TV-7’de çalışan N. Barekov çok aktif bir gazeteci sezisiyle oylamayı izlerken, sandıklar kapanmadan birkaç saat önce Sofya varoşu olan Kostinbrod şehrindeki bir matbaadan 350 bin oy pusulasının çıkarıldığını tespit etmiş ve stüdyodan fırlayıp çekim ekibiyle basım haneyi basmış ve dalavereyi görüntülemişti. Bu olay, Başbakan Boyko Borisov’un GERB partisinin iktidardan düşmesinde büyük rol oynadı. İki çok yakın dost olan, Todor Jivkov’un eski korumalarından, Başbakan Boyko Borisov ile çok dinamik ve vurucu yayınlarıyla kendini sevdiren gazeteci Nikolay Barekov’un arasını açtı. Bundan 11 ay önce, Kostenbrod matbaasında kullanılmış gibi hazırlanmış seçim bültenleri görüntüleyip büyük bir politik seçim dalaveresine parmak basan ve çok populer olan Barekov, bu yılın başında “Sansürsüz Bulgaristan” partisini kurdu ve şimdi AB seçimlerine giriyor.

Giriyor da, onun açıkladığı 350 000 sahte bülten olayından sonra, AB seçimleri için bültenlerin numaralı ve şifreli bir şekilde Merkez Bankası matbaasında basılması kararlaştırılmışken, şimdi ansızın bir kısmının da Ruse şehrinde başka özel bir matbaada basılacağı haberine yeniden kükredi.

Bu olaya dikkatinizi seçmemin nedeni şudur.

Biz Türkiye’de yaşayan ve Bulgaristan seçimlerine katılan soydaşlar kalabalığız ya, fakat bu gidişle belki de (daha önce de olduğu gibi) /olabilir ya başkasının günahını almayalım. Belki olmamıştır, olabilmiş olur da, belki çok büyük boyutlarda olmamıştır/ İstanbul’da, Ankara’dan, İzmir’den ve başka il merkezlerinde Bulgar konsolosluklarına giden torba torba, kaşon kaşon oylar diyorum yol boyunda çoğalmış olamaz mı, bunlar hep Bulgar seçim küpüne Dobriç üzerinden girdi, şimdi Dobriç köylerinde insan kalmamış, oradan hep büyük sayıda milletvekili çıktı, kendilerini ne gören, ne tanıyan, ne de kendilerinden bir iş isteyen ya da isteseler de yapılan bir olmayan bu dolap, şimdi nasıl dönecek diye düşünüyorum?

 

Reklamlar