Ertaş ÇAKIR

Konu: Demokratlar darbeci zihniyete karşı savaşıyor.

Demokrasiyle buluşma günü.

Edirne’den Karsa demokrasi nöbeti 10. günündedir.“Gevşemeden” ilerliyor. Halkımız demokrasiyle kucaklaşıyor. Dünya Türk-gücünün topta tankta değil, eğilmez bileğinde ve yüce iradesinde olduğunu gördü. 1919’da Efeye Akdeniz’e dökülenler bir asır sonra Ankara’da teslim oldular.

Büyük halk dirilişinde 21. yüzyıl ufku parladı. Bu şafakta tüm soydaşlar, Bulgaristanlı Türkler de katıldılar. Biz de, 79 milyonun içindeydik! Birimiz demokrasi nöbetlerinin gece tutulduğunu bilmezdik. Darbe gece geldi. Sabah olmadan yenildi. Kardeşlik, demokrasi ve barış nöbetleri gece boyu tutuluyor. Bir asır parçalanmaya çalışılan Türkiye’nin 81 ilde bir yumrukta birleştiğini görünce çıldırdı. Bu ilkti bu Türk tarihinde yeni bir ufuk göründü.

Demokrasi nöbetlerinde birleşebilenler bayrakları şarkı söylüyor teröristlere karşı muzaffer savaşta.

Birlik ve beraberliğimiz yakınmış

Kötü gün dostlarıyız biz. 26 yıl önce ana-vatana gelirken Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünden asla kuşku etmiyorduk. Çok uzun ve çok karanlık bir geceden geldiğimize karşımızda yalnız aydınlık olduğuna inanıyorduk. 15’i – 16 Temmuz 2016 bağlayan gecesi bizim için bir hayat akademisi oldu. Yeniden uyandık ana-vatan toprağında. Türkiye’mizde ordumuzun bağrında yılan olduğu aklımızın ucundan geçmiyordu. Karanlık güçler, Türkiye’mizle birlikte Bulgaristan’daki kardeşlerimizin geleceğini de karartmak üzereymiş meğer.

Yıllardan beri camilerimizde, mescitlerimizde, encümenliklerimizde yürütülen insanlarımızın kafasına mankurtluk külahı geçirme faaliyetleri iyi sonuçsuz kaldı. Onların köreltme etkinlikleri neticesinde Bulgaristanlı Müslüman Türkler halk Müslümanlığından git gide koparılmak istendi. İslam dininin sihri bir mıknatıs “levha” ve “F” ve “G” serisinden dolarlara, deterjan paketleri içindeki “mavi granüllere” kilitlendi.  Bu İslam hikmetinden öyle bir kopmadır ki, imamlarımız FETÖ örgütü elemanlarının tesiri altına düştüklerinde, halkımıza din hizmeti sunmaktan caydı. Ülkemizde şu an 431 cami imamsızdır. Fatiha okuyacak hocasız kalıyoruz. Bohçasını sıkan din adamları memleketten kaçıyor.

FETÖ okullarından çıkan din eğitimli gençler paragöz!  Almanya, Hollanda, İtalya ve diğer Batı Avrupa ülkelerine kaçıp oradaki camilerde hizmet veriyorlar. Bu karamsar tablonun içinde, 2016’da kapkara çizgiler var.

Son açıklamalara göre, Mestanlı Şumen ve Ruse İmam Hatip Okulları 2016 – 2017 ders yılını “0” sıfır yıl ilan etti. Bu ders yılı için öğrenci kaydı yapılmıyor. Ders görülmeyecek, eğitim yapılmayacak. 1950’lerden sonra birer ikişer kapanan ilkokul ve okullarımızdan sonra, şimdi de sözde demokrasi ortamında üç imam hatip okulumuz birden kapı kapıyor. Bulgar milliyetçiler camilerde Bulgar dilinde ibadet edilecek diye baskı yapıyor. 20. yüzyılın kuduzluğu 21. yüzyıla taştı. Bu defa camilerimize ve irfan ocaklarımıza kibrit suyu döken FETÖ hainleri oldu.

Dinimiz rafa kaldırılıyor?

Osmanlı’nın İslam bahçesi olan Balkanlar’da, bu arada Bulgaristan’da daha 1990’ların başında dinimize mezar kazma çabaları başladı. Biz bu işi sizden iyi biliriz havasıyla ortaya çıkan “Zaman”cılar, “Ümitçiler”, İslam Enstitüsüne sızan kör hocalar, ilk onur belgesini ömründe abdes almamış ve camiye girmemiş olan, Bulgaristan Türkleri haini Ahmet Doğan’a verdiler. Ardından İslam düşmanı sözde bilim doktorları, doçent ve profesörler ödüllendirildi. Her toplantımıza hoşgörü ve papazlar da çağrılmaya başlandı. İftar yemeklerinde bir rakı içmedikleri kaldı. İslam’ın kutsallı üstüne tez yazanların hepsi “bilim adamı” oldu.

Biz bu darbeyi yıllardık beklemiştik

Olay Feytullah Gülen haininin İSLAM DÜNYASINI TEMSİLEN Papanın elini öpmesiyle başlamıştı. O, Roma’ya gidip Papa’nın elini bizim adımıza da öpmüştü ki, biz ona böyle bir vazife vermemiştik. Papa’dan aldığı ödevde, emperyalizmin ülkemizdeki menfaatlerini savunmak için de yerel işbirlikçiler bulmak ve onları halkımızın içine çakmaktı.

FETÖ-cü misyonerler bu ödevi, Moskova ajanı, ihanetçi hain Ahmet Doğan’la gizli işbirliği yaparak gerçekleştirdiler. Onların sayesinde İslam camilerde bile yanlış anlaşılan bir din oldu. “Ataka” çetecileri Sofya “Banya Başı Cami”ne saldırdıklarında “Zaman” misyoncuları ağızlarını açmadılar. Köy ve kasabalarımızda hoşgörü maskesi takan bu özel görevli din kâfirleri, Bulgaristanlı Müslüman Türk etnik halk topluluğunu dinle aldatmaya çalıştılar. Biz memleketimizde dinler arası diyalog girişimlerini de onlardan duyduk ve Müslümanlığımızın geleceğinin hedef alındığını anlayana kadar yıllar geçti.

20 yılda bütün Bulgaristan’a yayıldılar.

FETÖ ajan çetesinin Bulgaristan Müslümanlığına bu denli büyük bir darbe indirmesi bekleniyordu. “Komünist ajanı” dedikleri Baş Müftüyü makamından atarken, onun yerine müftülüklere kendi kadrolarını yerleştirme hesaplarını çok ince yapmışlardı.

İlgili makamlar defalarca uyarılmıştı. 1990’dan beri Bulgaristan’da Feytullah Gülen’in tüm eserleri hiç eksiksiz Türkçe ve Bulgarca basıldı. Köfte ziyafeti gecelerinde gençlerin kafalarına aşılandı. Bu eserlerinde sapkın bir dini anlayışı olduğu ve ana-vatanımızı bir askeri diktatörlüğe sürüklediği, memleketimizde de Türklük ocaklarını kurutmaya çalıştığı artık ortaya çıktı.

Bu kitaplardaki en aydın sayfalarda bile bilim, modern dünya görüşü, demokratik anlayış, çağdaş insan hakları, farklı etniklerin ortak medeniyette buluşma kuramı  ve elektronik çağ baştan başa karartıldı. Halkımız Gülen parasıyla bizde cami kurulmasına ışık yakmadı. O haram parayla dağıtılan “Bulgaristan Zaman” gazetesi yıllarca dünyamızı çarpıttı. Çocuklarımızın beynine yıllar yılı zehir damlatan “Ümit” dergisi, imam hatip okullarımızda “0” sıfır yıl ilan etmesiyle hedefine ulaşmış kabul edilebilir.  Bu yayınlar Avrupalı düşüncesiyle mayalanmış dünya görüşümüzü her gün biraz daha köreltti.

Moskova ve Washington misyonerleri bizde buluştu

Bununla birlikte, FETÖ – ülkemizin anakentlerinde – Sofya ve Plovdiv (Filibe)  – lise düzeyinde yatılı “Drujba” okulları açtı. Bu okullar bir defa, Bulgaristan Türkleri ve Çingeneleri arasında parası olanları parasızlardan ayırdı. Ancak milletvekili, büyük toprak sahipleri, tüccar ve bazı yüksek memurların çocuklarını paralı eğitime topladı. Sefil köylü aileleri evlatlarından hiç birine yüz göstermedi. Başka bir anlatımla Hak ve Özgürlük Hareketi yönetim elit grubu çocuklarını halktan koparıp özel mutfaklı eğitim ocağına topladı. Bulgaristan’a paralı eğitim uygulaması getiren bu hainler, HÖH omuzlamasıyla Avrupa Birliği fonlarımızdan da pay aldılar. Parası olmayana okul yok zihniyetini yerleştirirken, ahalimizi parçaladılar, ancak Bulgar Türk karma ailelerin çocuklarına ön verdiler, ayrıcalıklı grup oluşturdular ve onları emperyalizmin ajan yetiştirme, misyoner eğitme enstitülerine gönderdiler ve halkımızın baş düşmanı durumuna getirebildiler. Böylece A. Doğan haininin “Bulgar Etnik Modeli”ni hayata geçirmiş oldular. Bulgaristan Türklerinin hayat hakkını ellerinden alma hedefinde Moskova ve Washington misyonerleri birleşebildi. Hedeflerinde uyanma, dirilme, okuma, bilgilenme azmimizi yok etmek vardı. Bu nedenle bu okullarda okuyan tüm öğrenciler çok iyi takip edilmelidir.

FETÖ okullarında öğrenciler polis olmak istiyor

FETÖ misyonerleri halkımızın ufkunu kararttı. Okul adındaki bu kafa yıkama merkezinde eğitim İngilizce verildiği gibi, kız ve erkek öğrenciler ayrı yerleşkelerde kalıyor. Beyin yıkama yöntemleri de farklıdır. Son hedefte insan beynini betonlaştırmak ve taş kafa yetiştirmek için yazılmış olan bu özel kitaplar parasız dağıtılıyor.

Dış ülkelerden getirilen özel hocalar derslerinde farklı sundukları bilgileri birbirine bağlayamayan düşüncesiz genç tipler yetiştiriyor. Yıllar içinde bizde de taş kafa yetiştirme yöntemleri uygulandığı ortaya çıktı. Bu “bilim” merkezlerinde yapılan anketlerden alınan sonuçlarda, öğrencilerin % 90’nının polis, kovuşturma görevlisi, sigorta şirketi memuru, gardiyan, savcı vb olmak istemesi öğrencilerin sistemli olarak tek taraflı yönlendirildiğine kanıttır.

FETÖ örgütünün ülkemizdeki liselerinde din dersi okutulmuyor.

Verilen tüm derslerde geliştirilmek istenen dünya görüşü sapık bir din anlayışına dayanıyor. Politika ile din birbirine kaynaştırılır iken değer sistemlerinde keşmekeş yaratılmış oluyor.

FETÖ misyonerlerini her adımda görmeye alışmıştık

FETÖ misyoncusu çarpık görüşlü din uzmanlarının imam hatip liselerimize girdiği, Ramazan’da camilerimize çöreklendiği, Kurban Bayramları’nda baş kasap rolüne soyunduğunu herkesçe bilinir. Bunlar bizde ekmeğini kazanmadan yiyen kişilerdir.

Son 26 yılda ülkemizde yürüttükleri etkinlikler ahalimizin halk dini kültürüne darbe üstüne darbe indirdi. Dinimizi dilimizi bozdular. Anlaşılmaz duruma geldi. Din hizmetleri paraya bindi.

Bu bakıma, 15 Temmuz’dan sonra destansı günler yaşayan Türkiye’de Bulgaristanlı soydaşlarımızın, sivil toplum örgütlerimizin sesi her zamankinden daha gür yükseliyorsa, bizim de FETÖ din ve eğitim tuzağından, yalancılardan, yılanlardan kurtulmak istediğimiz ifade buluyor demektir. Bu arada FETÖ – köfteci örgütünün Bulgaristan Üniversitelerinde ve Yüksek Enstitülerinde okuyan öğrencilerle etkin çalışmaları da kesin son verilmesi zamanı gelmiştir. Bu öğrenci grupları arasındaki çalışmalarla FETÖ ajan çetesi eğitimine ve terörist ağı kurulmasına kararlı bir şekilde son verilmesinde ısrarlıyız. 15–16 Temmuz gecesi, Türkiye’de demokrasi ve barış aleyhtarlarının kalkışması, başarısız bile olsa, bu darbe girişimi bizim de hayatımızı direk olarak etkiledi, gözümüzü açtı. Türkiye halkına kurşun çeken bu hainlerden bize fayda gelmez.

FETÖ örgütü bir terör örgütüdür.

FETÖ ajan ağı Türkiye’de halkın kendi kendini yönetmesine silah çekip son vermeye çalıştığına göre, tam bir terör örgütüdür. Meclisin bombalanması kudurmuş terörcülerin eseridir. Amaçları uğruna kalkışmış, ayaklanmış, kan dökmüş, meclisi ve bakanlıkları bombalamış, sivilleri tanklarla ezmiş, medyaya el atmış ve köprüleri kapatmıştır. Yasal kendini, devletini, cumhuriyeti ve demokrasiyi savunma hakkını kullanan halkımız darbeci terörü ezmiş geçmiştir. Kalkışan kara güçleri halkımız durdurup bastırdı. Mikropları bize de sıçramışa benziyor. Geçen hafta Bulgaristan’ın Pazarcık şehrinde, Başsavcı Tzazarov, polis şefleri ve basın ve kamuoyu temsilcileri önünde, Bulgaristan’da “sapkın bir din anlayışına ortam oluşturduğunu” söyledi. Din kurslarında terörist eğitildiğini iddia etmek istemiyorum, fakat sapık eğitim çalışmalarının Bulgaristan Müslümanlarına adresli eleştirel ve sitemli söylemlerin hele son dönemde artmasına neden oldu. Yine son günlerde, Bulgaristan Türklerinin camilerinden imamların görev bırakıp Batı Avrupa ülkelerindeki camilerde iş bulması da dikkati çekti.

Cin büyüsüyle yönetilmek istenen kitle.

Totalitarizm döneminde olağanüstü şiddetli baskı, terör ve zulüm görmüş Bulgaristan Müslüman tabanının yönetilmesi için Fytullahcı imamların uyguladığı usullerden biri de camiye gidenleri arka odaysa alıp ya da özel ikili görüşmeye davet edip mıknatıslı bir cisim üzerinde yemin ettirmekti. Artık hayatta başına hiçbir kötülük gelmeyeceğine ilişkin cin büyüsü yapılıyordu. Zulümden yeni çıkan insanlarımız büyüde dermen aramaya yatkındı. Büyünün yapılmasıyla, insanımızın uyanıklılığını söndürdüğü gibi, geçmişi unutma ve başa gelen yeni belalara da tarafsız kalma gibi sapıklıklar aşılanıyordu. Mevlitlerde yapılan konuşmalarda “olan olmuş, olacaklar da belli” gibi saçmalıkların çok defa tekrarlanması, kitlemizin direşkenliğini törpülemek için yapılıyordu. Oruç ayında Bulgaristan Müslümanlarının düzenlediği iftarda, mevlit ve bayramlarda, hatta yağmur dualarında mutlaka Türkiye’den bir imama söz verilmesi geleneği dayatılırken işin özü çarpıtılıyordu. Sanki en önemli konuşmayı bizi tanımayan yabancı din adamının yapacağı, ancak onların gerçekleri söylediği havası, DOST partisi yönetiminde Başkan Yardımcısı görevine yükselen Şabanali Ahmet ve Hüseyin Hafızov’un konuşma ve etkinliklerinde de izleniyor. Özellikle, Şabanali Ahmet’in Büyük Göç’ün bu yılki yıldönümü anma törenlerinde Türkiye Trakya’sı köy ve kasaba halkının kır gezileri ve alan törenlerinde yaptıkları konuşmalarda sivrildi.  Bizim gerçekliğimizle yakından uzaktan ilgisi olmayan bu konuşmaların, sapık bir din anlayışından kaynaklandığı geniş olarak yorumlandı. Siyasetle din birbirine karışırsa işin içinden çıkamayız deyenler oldu.  Öne sürülen görüşler, büyülenmiş kişilerin doğal ve toplum yasalarından tamamen uzak bir dünya görüşünden kaynaklandığı için özellikle gençler arasında geniş tepkilere neden oldu. Türkiye kamuoyunun Bulgaristan’da yaşayan Müslümanlarla ilgili esassız bir anlayışla etkilenmesi sonucunu doğdu.

Aramızda gizli işler yapan kişiler var.

15-16 Temmuz gece olayları, Türk halkının darbeleri suya düşürme işinde de dünyaya örnek olduğunu gösterdi. Darbecilerin yakın ve uzak ülkelerdeki kol ve bacaklarının kesilip etkisiz hale getirilmesi gündeme çatılma meydanlarında geldi. Bulgaristanlı soydaşlar bu kavganın içindeydi. BULTÜRK kültür ve Hizmet Derneği Bayrampaşa ve Taksim demokrasi nöbetlerinin hepsine katıldı. Olaya bizim ülkemiz açısından bakıldığında, 40 yıl demokrasiye susamış, 40 yıl özgürlük ve doğal ve insan hakları uğruna çok ağır koşullarda savaşmış insanlarımız, 1989’de göçle parçalanırken dinimize susamıştı, Türkçemiz özlemiyle bağrı yanmıştı. FETÖ ajanları ülkemize, cami ve imam hatip okullarımıza, ananelerimize ve geleneksel kutlamalarımıza böylesi bilgiye, geleneklerimizle yaşamaya aç bir ortamda gelip su gibi aramıza girdiler. İnsanlarımız arasında kendilerine adam seçtiler. Kutsal bildiğimiz her şeyimizi etkilemeye çalıştılar. Gözlerimizi körletip bizim yenidünyayı görebilmemizi engellemeye çalıştılar. Bizimle uğraşırken misyoner kadroları arasında uyanma oldu. Bu halka sapkın din değil ana dilini öğretmek gerek, işin başı anadil ve öz kültürdür deyenler ortaya atıldı, fakat hemen görevden alındılar. Ne ki birçokları da aramızda yuva kurdu. Yerleşenler nüfus sahibi oldu. Şimdi ortaya çıktığına göre, bunların hepsi bir ajan ağı oluşturduğundan mağda, Pensilvanya’daki Gülen haini tarafından bir ahtapot gibi yönetilip yönlendiriliyor. Bu örgütün bir illegal örgüt olduğu ortaya çıktı. Biz, bu illegal oluşumlar yok edilmezse, bitirilmezse çalışmalarına arasız devam eder ve bizi bitirmek ister kanısındayız.  Bulgar savcılığı bazı tespitlerde bulunsa da, başarılı çalışma yapacağına inanmıyoruz. Bir şey yapılsa bile daha önce olduğu gibi dinimize karşı, bize karşı olur ve ajanlar bu defa da sıyrılıp kaçar ve kayıplara karışır. Birçok kardeşimiz aldatıldı. Belki de tüm  ihtimaller göz önünde bulundurulduğundan, son günlerde misyonerlerle ilgili “yılan” benzetmesi kullanılıyor, bir deliğe dalıp yeni fırsat belirince  yüzlerce encekle yine saldırabileceğine işaret ediliyor. Biz devamlı T.C.’ye gidip geliyoruz. Bu bağlarda, FETÖ gizli örgüt ilişkilerine olup olmadığına da özellikle bakmak gerekir.

Demokratlar darbeci zihniyete karşı savaşımına her yerde ve her an katılmaya hazırız. Biz kendi özlemlerimizle ve hür yaşamak istiyoruz.

 

Reklamlar