Seyhan ÖZGÜR

 

Usta gazeteci Dr. İsmail Cambazov’un  Beşiğim ve Eşiğim” kitabı çıktı. 700 sayfanın  yazarı kitabı yazma nedenlerini kısaca şöyle anlatırken eserini mütevazi  tanıtıyor:

“Bu kitabı en aşağı 50 yıl kalbimde yaşadım. Kendi kendime ‘zaman gelecek ben doğduğum büyüdüğüm köy için kitap yazacağım’ diye vaat ettim. Ancak gençliğimde, her işittiğimi gördüğümü hemen kafama nakşeden hafızama güvenerek günlük tutmadım, not almadım. Ne kadar hata yaptığımı kitabı yazmaya başlayınca anladım. 50 – 60 yıl önce kafama yazmış olduğum hadiseler, eski kitap sayfaları gibi sararmış, solmuş, birçok yerleri okunmaz olmuş. Bu hayat kitabı hepten okunmaz hale gelince aklımda kalanları yazayım diye oturdum basanın başına.”

Bizde “bize biz derler” sözü vardır. Ama deneyimli yazarın 80’ni aşmış beyazlı kafasında ve genç gönlünde biz hep “Eli Katranlı, Nasırlı, Gönlü Nur Dolu” olarak anlatırken, insanımızı daha bir başka tanıtmak için aynı tepelerin başka bir ozanı olan Recep Küpçü’den yardım alıyor:

“Sende büyür, canımın içi Rodoplar,

Uykuları tütünden talan edilen,

Yollar yapan,

Temeller kazan,

Benim fakir, garip kardeşlerim,

Çam ormanı havası kadar

Temiz yürekli kardeşlerim!

Nerede olursa oturup çıkınını açan, Sofra kurup peynir ekmek yiyen,

Gençlik çağını yaşamadan,

Dalından vakitsiz yere düşen,

Ahlar örneği yüzleri kırılan,

Halleri güz rüzgârlarına tutulmuş

Yapraklar gibi perperişan

Yolda belde evindeymiş gibi konaklayan,

Canım kardeşlerim!…

İnsanımızdan sonra toprağımız, köy ve kasabalarımız anlatılır bizde, yazar köy ve mahaller yerine, canımız olan Arda ırmağını şöyle dile getirmiş:

Nereden geliyor, bu pek de şairlerimizin büyüttüğü kadar muazzam olmayan nehrin şöhreti? Doğu Rodoplar’ın atan damarı, akan kanı olmasından. Rodoplar’ın iki yakasına açtığı geniş, verimli vadilerinden.

Arda Doğu Rodop nehirlerinin en büyüğüdür. Doğu Rodopları ortasından ikiye yarar.  Kuzeydeğu Rodoplar, Güney Doğu Rodoplar. Benim doğup büyüdüğüm köy, belediyem, ilim, Güney Doğu Rodoplar’da bulunurlar.

Doğu Rodopların  her iki yakasına da hayat veren Arda Nehri, bu alçak yüzeyde derin bir vadi açarak çok verimli tarım toprakları meydana getirmiştir. Kırcali’nin üst ve alt tarafına kurulan iki büyük baraj (Kırcali, Studen Kladenets /Soğuk Pınar/ Barajları), Bulgaristan ve Türkiye’nin ortaklaşma kurmayı kararlaştırdıkları “Tunca” barajı Rodoplara hem elektrik vermekte, hem yeni bir sanayi kolu olan balıkçılığı geliştirmekte, tarım ürünlerini sulamakta, göl turizmini geliştirmektedir.

Smolyan (Paşmaklı) şehrinin güneyinde bulunan Çur Dağından çıkan Arda nehri Meriç’e kadar 246 kilometre uzunluktadır. Ancak bunun sadece 170 kilometresi Bulgaristan Topraklarındadır. Bu kısmında vadi 6.080 kilometre karelik bir alanı kapsamaktadır ki, bu da 17–18 bin kilometre karelik Rodop yüzeyinin 3 / 1’ini oluşturmaktadır.

Arda nehri havzası boyutu itibarıyla Bulgaristan’da 6. yeri tutar. Tunca’nın arkasından gelir. Uzunluk bakımından ise 7. cidir. Önünde Yantra nehri vardır. Arda, Bulgar halk türkülerinde Tunca ve Meriç nehirlerinin kız kardeşi olarak efsaneleştirilmiştir.

Doğu Rodopların hayat damarı olan Arda nehrinin coğrafi, ekonomik, stratejik önemi anlatmakla bitmez. Vadilerinde mis kokulu tütün yetiştirilen, elektrik santrallerinden ışık elde edilen, barajlarında milyonlarca metre küp su toplayan Arda, Büyük Dağ ile öyle kucaklaşmıştır ki, Arda Rodoplar demektir, Rodoplar Arda demektir.

Yazar Dr. İsmail Cambazov Bulgaristan’ın Eğri dere (Ardino) belediyesinin Halaçder (Brezen) köyünde 10. VI. 1928’de doğmuştur.  Şöyle anlatıyor:

“Eğri büğrü derenin iki yakasına serpilmiş bir köy.

Ardino şehri eskiden köyün içinden geçmekte olan dereden dolayı Eğridere olarak bilinirdi. 1934’te Eğri dere adı Ardino olarak değiştirildi. 1960’ta bir kasaba olarak ilan edildi. Kuzeyinde, doğusunda ve güneyinde Kırcaali ve Cebel kasabarı ile batısında da Nedelino, Madan ve Smolyan bölgesinden Banyalar ile komşudur.

Büyük savaşların birisinden sonra bizim oralara uğrayan bir Rusnak Eğri dereyi şöyle anlatmıştır. Çeviri yine Rodoplu Koşukavak köylerinden Ömer Osman Erendoruk:

Otuz ev ki, hepsi birer Türk süsü

Ortasında çürük mürük köprüsü

Bir de eğri büğrü minare

İşte sana Eğri dere

Tabii, o zamanlar Eğiri dere, derenin iki tarafına serpişmiş mahallelerden ibaretti.

İnsanın doğup büyüdüğü yer ne kadar fakir olursa olsun, yaşam koşulları ne kadar ağır olursa olsun, herkese yeryüzü cenneti gelir. Nereye gitse, ne yapsa da orasını bir türlü unutamıyor.  Bulgar zindanlarında 23 yıl çürümüş olan rahmetli şair Nuri Adalı, hapishanede dahi rüyalarında hep doğup büyüdüğü köyü görüyor. Tek hücrede gece mum şavkınsda yazdığı “Köyüm” şiirinde doğup büyüdüğü toprağın hasretini şöyle dile getiriyor:

GÜLLERİN ve gülen yüzlerin bir yana

Kırlarında eşek dikenlerini özledim.

Evladımın gülüşünü, şen türküsü bir yana ağlamasını

da özledim.

Bir kıyısında geçen çayı değişmem Cennet ırmağı ile…

Gönlümün sesi mümkün olsa da gelse dile.

Seni soruyorum güneyden esen bir rüzgara;

Hasret kaldım tırmandığım yamaçlara…

Gümüş sularında yıkandığım dereler hep

Öyle çağlayarak akar mı?

Suların aynasında sevgilim ağlayarak

Aya, yıldızlara bakar mı?

O mehtaplı geceler gönlümün cennetiydi.

Baharın getirdiği çiçekler

O cennetin ziynetiydi…

Tatlı tatlı meleyen kuzular,

Gül yanaklı kızlar neş’e saçar mı köyüm?

Senin kucağındaydı gerdeğim, düğünüm!…

Doyamadım ne sevgilime ne de sana,

Ömrüm geçti zındanlarda

Köyüme, sevgilime yana yana…

Ziyanı yok, ko ben menfalarda çürüyeyim

Yeter ki bir gün seni AZAD göreyim.

Hayvan bağlasan durmaz güzelim Halaçdere sırtlara, çukurlara, gayraklara serpilmiş 9 mahalleden oluşu: Emiroğulları, Alaylası, Hüseyinciler, Kocabaşlar, Ezigüller, Kayacılar, Salihoğulları, Kırbaşlar, Hacılar mahaller ve bunların arasında ikişer üçer kilometre mesafeler vardır. Bazıları ise adeta birbirine bitişik olsa da kendi isimleri vardır.

Toprağımız ve Biz” anlatımı devam edecektir..

Reklamlar