muazzMuazzez YURDAKUL

Konu: Kırcaali’de Türkçe Radyo hemen yayına başlamalıdır. Yeter artık.

Babam, baharda şafakla düşen kıra meyve ağaçlarımızın goncalarını kavurup kurutmasına olanak vermemesi için tedbir alırdı. Korunan çiçekler, güzün sepet sepet meyve toplayabilmemize teminattı. Bunu bildiğinden, erken kalkar, yüzünü, burnunu kızartan ve gözlerini yaşartan kuru ve sert havaya aldırış etmeden, kafesle saman taşır, ağaçların etrafına ateş yakar, tütsün diye de üstüne tezek atardı. Yükselen duman çiçeklere sarıldıkça onun rahatladığını izlemek hoştu. Elini cebine uzatır, tabakayı çıkarın, parmaklarının içine açar, sardığı kaçağın ilk çekiminden içine aldığı dumanı lüle lüle üflerken, ocaktan yükselen duman bulutuna katmaya gayret ederdi.

25 Ekimde Bulgaristan’da yerel seçim var ve mevsimlerden yaz sonu olmasına rağmen anız ateşleriyle birlikte politik blöfler kör fişek gibi patlamaya başladı. Bu benzetmeli girişle ne demek istediğimi hemen anlayacaksınız.

Bu yılın Mart ayında Ermenistan’ın Başkenti Erevan’dan bir Kültür Bakanlığı – Radyo Televizyon heyeti Sofya’yı ziyaret etti. Bulgaristan’da yaşayan etnik azınlıklar arasında nüfusun % 25’i olan Çingene, 860 bin Türk ve 900 bin Pomak ortamında 20 – 30 bin kişilik bir cemaat olan Ermeniler, azınlıklarımızın renkli denizinde devede kulak olsalar da, özgün haklarını savunmada ilgi çekici öncülük ediyorlar. Bir defa Ermeni çocuklarının hepsi, okudukları okullarda düzenlenen Cumartesi – Pazar kurslarında ana dillerini öğreniyor. Kız çocuklarının hemen hemen hepsi bir müzik aleti kursunda ders alıyor. Okul çağı öncesi çocuklar MOLL – tipi büyük AVM-mağazalarının masal dinleti salonlarında bir araya gelip ana dilde konuşuyor, masal ve şiir dünyasına gömülüyorlar. Her birinin elinde Ermenice kitap var. Bu katılımlarda milli efsane kahramanlarıyla tanışıyorlar.  Yaz aylarında yaş grupları halinde örgütlenerek Ermenistan’a bir haftalık ziyarete katılıp, milli tarihi, ünlü Ermeni soyları, şehirler, saraylar, mimari anıtlar, gelenek ve görenekler, yerel yemekler vs üstüne çok ayrıntılı ve dorucu bilgilenmeden geçiyorlar. Son akşam bir de tiyatroya gidiyorlar. Bu ziyaret sırasında otellerde değil konuk yaşında çocuğu olan Ermeni hanelerinde kalıyorlar.  Demek istediğim, Bulgaristanlı Ermeniler çocuklarının düşen Bulgar çiğinde kavrulup milli kimliklerini unutmalarına yani kimsizleşmelerine olanak vermemek için kendi ocaklarını tüttürmeye büyük gayret gösteriyorlar. Ermenistan’dan gelen Kültür eylemciler heyetinin de Sofya ziyareti esnasında, Bulgaristanlı Ermeniler için günde 4 saat Ermeni dilinde radyo yayını istemesi dikkati çekti ve iletişim ortamına düştü.

Bu heyetin soydaşlarının kültürel haklarını savunması, onlar için özel istekte bulunması, bir blöf, bir kör fişek ya da saman dumanından fazla bir şeydir. Bu arada Bulgar Elektronik Medya Konseyi toplantısında artık böyle bir istek görüşüldü.

Ermeni heyetin Sofya ziyaretinden hemen sonra geçen Nisan ayında Kırcaali Belediye Başkanı mühendis Hasan Aziz de Sofya’da Ulusal Radyo Kurumu Başkanlığını ziyaret ederek, Kırcali’de 3 saatlik Türkçe Radyo Yayını başlatılmasını istedi. Gerekçe bölgede yaşayan Türklerin Bulgarca bilmemesi ve ana dilini kullanmasıdır. Radyo programında 1 saat folklor ve sanat müziği; 1 saat yerel haber, hava durumu ve 1 saat Bulgaristan Müslümanlarının ahlakı, adet ve görenekleri, özgün kültürü, edebiyatı üstüne sohbetler vb. yer alması gündeme geldi.

Elektronik Medya Kurumu (EMK) bu haftaki toplantısında anadilde radyo yayını isteklerini görüşürken dananın kuyruğu koptu. Eminin görüşülen pakette yalnız Ermeni dilinde ulusal radyo yayını isteği olsaydı,  yüzde yüz kabul edilirdi. Ama Türk dilinde radyo yayını yapılması söz konusu olunca, OLMAZ çıktı! Gerekçeleri, Kıbrıslı Türklere ana dillerinde Radyo ve TV yayını hakkı tanınmışmış, bakın 1974’te ne olmuşmuş! Bosnalı Boşnaklara öz kültürlerini geliştirme hakkı tanınmışmış, 1996’da bakın ne olmuşmuş vs. Bin dereden su getirenler o kadar gülünç bir duruma düştüler ki, Türkçe yayınları Smolya, Rudozem, Madan, Nedelino ve diğer Pomak Müslümanları tarafından dinlenince Türkleşeceklermiş….zorla Türkleşmelerine vesile olacakmış ve asla izin verilmemeliymiş….Sanki Müslüman Pomakların ahlakı bizim ahlakımızdan ve yaşam tarzımızdan farklıdır!

Türk müziği dinleyen Türk çocuklar Türkleşeceklermiş, İslam kültürü, Müslüman ahlakı üstüne bilgilenen Türk evlatlar “kökten dinci Müslüman” olacakmış vb.

Yeni tüten yerel seçim blöfünde en tuhaf olan ise, HÖH – DPS partisi meclis grubundan ve kamuoyu temsilcilerinden bir temsilcinin Elektronik Medya Konsey (EMK)  toplantısında hazır bulunmaması oldu. Bununla birlikte Sofya’daki Türk ve Müslüman aydınlara da bu toplantı üstüne ön bilgi verilmedi. Katılımcılar arasında en kalabalık olan grup İslam, Müslüman, Türk ve Pomak ve Çingene düşmanlığında başbuğu durumuna olan hergelelerdi. AB milletvekili ırkçı av. Cambazki başı çekti. Bu “hukukçu” Bulgaristan’da Türklüğü ve Müslümanlığı “anayasa kuyusunda boğmak isteyenlerin” başında geliyor. Sanki anayasa bir “İncil” ya da değişmez bir mete.Bir defa HÖH partisi milletvekilleri dolayısıyla Bulgaristanlı Türk ve Müslümanlar 1992 yılında “kabul edilen” şimdi yürürlükte olan Anayasa’yı imzalamadılar. Yani özgün kültürel ve diğer hakları savunulmadığı için kabul etmediler. Buna rağmen aynı esas yasa kuralları arasında “Bulgaristan’da yaşayan etnik azınlıklarının kendi ana dillerinde radyo ve diğer yayın yapmaları serbesttir!” cümlesi yer alıyor. Irkçılar, bizim anayasal haklarımızı istedikleri gibi çiğniyorlar. HÖH yönetimi ötekileştirme blçfleriyle insanlarımızın gözüne uyutucu gazlı duman salıyor. Ne zamana kadar?

Bulgaristanlı Türk ve Müslümanların hak ve özgürlük davasında başarı elde etmesi yolunu kesme, özgün kültürel haklarımızı elde edebilme fırsatlarını baltalama;  ebediyen tıkama ve kendi ahlakımızı da yasalarla yasaklama işlerinde VMRO –Makedonya İç Devrim Partisi milletvekilleri çok aktifleşti. Bu parti sözde “yurtsever cephe” kanadı altında meclise girdi.   Aralarında en aktif olan ve bir “medya yıldızı” rolü alan, ayrıca AB Genel Kurulu komisyonlarına katılan Cambazki zehir kusmaya devam ediyor. Avrupa Birliği Genel Kurulu’nda etnik sorunlar komisyon ve gruplarında görev alan bu ırkçı avukat elinden geleni ardına koymuyor. Bu gidişle AB vekilleri Bulgaristan Türkleri hakkında cahil, soyunu sopunu bilmeyen, Bulgarcayı öğrenemeyen, dağlı “vampirler” olarak düşünmeye başlarsa şaşmayalım… Bu ırkçı ve aşırı milliyetçi, “ötekileştirme hukuku uzmanı” Sofya’daki EMK komisyon toplantısına katılmış ve “Türklere radyo hakkı tanınmasına” kesinlikle karşı çıkmıştır.

Kırcaali’de 3 saatlik bir Türkçe radyo yayınına karşı çıkan grubun başında ise, Lütfü Mestan ve Ahmet Doğan’ın yakın dostu olduğu bilinen, VMRO – eski komitacılar partisi lideri Karakaçanov bulunuyor. O da Türkçe radyo yayınının “Bulgaristan’ı böleceğini” söyledi ve “Kültür isteyen varsa, Bulgar kültürünü öğrensinler” dedi. Ahmet Doğan’ın ikizi! Parislere gönderip okuttuğumuz  “büyük hukukçulardan” Çetin ve Metin Kazak kardeşler ise bu hafta Arap çöllerinde deve güdüyorlarmış.

Gelişmelere HÖH – DPS partisinden hiçbir tepki gelmedi. Herkes düşündü kaldı. Hiç olmazsa Lütfü blöf yapar, bir maytap patlatır, polise kendine ceza kestirir, denizde oltasına balık yerine denizanası takılır bir şey olurdu. Kumsalda yatarken Lütfü Mestan’a bir Bulgar milliyetçisi bir yengeç fıkrası anlatmış.

 

Yavru yengeç bir gün babasına sormuş:

  • Babacığım sen neden yan yan yürüyorsun?
  • Sen bana bakma, bildiğin gibi yürü! Olmuş babanın cevabı ve yan yan basarak yoluna devam etmiş. Ardından oğlu da aynı şekilde kışını yana attıra attıra yürümeye başlamış. Olay bu:

Olay bu: Bulgaristan Türklerinin artık üç kuşak ana dillerini okuyup öğrenememesi, radyo yayını dinleyememesi, anadillerinde tökezlemelerine neden oluyor. Büyük bir kural vardır: çocuklarımız bu bakıma babalarını aşamıyorlar. Hayatımızın en üzücü yanı budur. Bize karşı bu sürekli kültürel saldırının maskeli baş aktörü ise Lütfü Mestan olmaya devam ediyor.

Herkes görüyor ki, Bulgar milliyetçileri Türklük ağacımızın hırpalana hırpalana kurutulması için elinden geleni yapıyor, son 26 yılda yetiştirilen ırkçı militan kadro her gün her yerde görev başında, düşmanlık ateşi yakıyor. Türklüğümüzü yaşatmama görevini üstlenen yeminli kadrolara dört söz söyleyip, durun anlamında iki kişi kalmadı artık!

Biz Bulgaristan’ın iki bölünmesini istiyoruz. Aynı cumhuriyetin iki ana kantonu olsun: Azınlıkların hür olduğu ve ırkçıların özgür olduğu kantonlar. Beraberliğimiz dayanılmaz olmuştur.

Bu anlamda biz, Bulgar zihniyetini, ülkede kabaran anti-Türk birikimini, memleketimizdeki Türklük ve Osmanlı din ve yüksek mimar eserlerini bire dek yok etme niyet ve çabalarını her gün görüyoruz. Bu saldırı sokakta, kahvelerde, radyoda, basında, TV yayınlarında vs hiç arasız değişik biçimlerde sürüyor ve devam edeceğe benziyor. Ecdadımızın kimlik davamızı sürdürebilmesi için yeni biçim örgütlenmek ve Türk Ocaklarına dönme zamanı gelmiş bulunuyor. Bulgar makamlarının beslemesi olduğu ortaya çıkan HÖH yönetim kadrolarının öz davamızda bize yararlı görev alacağına tamamen inanmaz oldum. Yeni kadrolarımızı Tük ruhuyla eğitip yetiştirmek zorundayız. Türkiye’den gelen Türkçe gramer ve edebiyat ders kitapları kabul edilmiyorsa, Türkçe edebiyat eserlerine düşmanca gözle bakılıyorsa, Türk yatırımlarına güçlük çıkarılıyorsa, azılı milliyetçilerin, Türk ve Müslüman düşmanı ırkçıların “PF” – partisi kanalıyla iktidarda olmasına göz yumuluyorsa, anadilimizde konuşmamız, seçim propagandası yapmamız, okumamız, yazmamız, radyo dinlememiz, TV seyretmemiz, gazete ve dergi, kitap okumamız yasaklanıyorsa bunun neresi demokrasi, hangi hakkımızı alabildik, hangi özgürlük bizim?! Lütfen siz örgütleyin.

Sosyalist dönemin Bulgaristan Türklerine Mahsus Türkçe Yayınları günde 3.5 saat idi.

1974–1978 döneminde,  Kıbrıs olayları sırasında, bu yayınlar her gün 5 saat olmuştu.  Yayınlarımız 1985 yılının 25 Şubat akşamı saat 20’de kapandı. O günü isimlerimizin değiştirilmesinin resmen bittiği ve Bulgaristan’da Türklüğün resmen gömüldüğü gün olarak kabul edebiliriz. Türkçe radyo yayınlarımızın yasaklanması büyük kayıplarımızdan biriydi.

15 sene mücadele edildikten sonra (bu süre içinde HÖH –DPS iki defa iktidar ortağı oldu) Bulgaristan Türklerine Mahsus Türkçe Yayın yapılmasına 2005’te yetki belgesi alına bildi. Şimdiki yayın tamamen yetersizdir. Günde 10 dakika TV Türkçe Program hakkımız gibi bir şey işte. Bir kazan domuz kavurmasına bir tutam tuz. Bu sorun kökten çözülmelidir. Ve bu sorundan önce çözülmesi gereken sorun, eğer Bulgar devleti Türk ve Müslümanlardan topladığı vergilerden para ayırıp Türk azınlığın özgün (spesifik) /ÖZELLİKLİ/ haklarını tanımayı kabul etmiyorsa, maneviyatlarını, ruhlarını, ahlaklarından kaynaklanan medeniyetlerini tamamen yok etme niyetinden vaz geçmezse, bizden vergi toplamasın! Verdiğimiz vergilerle hırsızları ve beceriksizleri beslemeye mecbur değiliz.” Türkçe radyo yayını için para yok!” deyenler, işlerine gelince talancı Ahmet’i çalışmadan, saraylarda yaşatıp korumak için yılda 3.6 milyon levayı buluyorlar! Bu adaletsizlik son bulmalı, adaletli yasalara dönülmelidir. Sofya’da BTK-bankasından toplam 6.2 milyar leva çalındı. Bir tek tutuklanmış hırsız yok. Bu böyle devam edemez! Biz adaletsizliğin hamalı olamak istemiyoruz. Biz artık hayallerin hamalı olarak yaşamak istemiyoruz.

Anayasa sizin Türkçe konuşmanıza izin vermiyor” deyen ırkçı küstahlara cevabımız şudur: ANAYASA DEĞİŞTİRİLSİN VE HAKLARIMIZIN TÜMÜ HEMEN TANINSIN!

Siz, Türk koncaları çiğden korumak için ateş yakmıyorsunuz, ÖZÜMÜZÜ ZEHİRLİ DUMANLA KAVURUP KURUTMAK İSTİYORSUNUZ.

Türk özümüzü boğmak için zehir tüttürüyorsunuz. 60 bin Ermeni kadar olamadık, gitti…

Seçim dumanları tütmeye başladı.

Reklamlar