Filiz SOYTÜRK

 

Eli katranlı ama ruhu nurlu,

Elleri kat kat nasırlı ama gözleri nurlu,

İki büklüm neredeyse yerde ama gönlü nurlu,

Dürüstlükte ve alın terinde parlak nurlu!

Rodop İnsanı!

Kardeşlerim benim!

Ruhu nurlu insanlar.

 

Aktıkça akan pınarlar, suyu çavdar sapı kadar ama durmadan uzayan dereler, baharda bir taştı mı önü alınmaz ırmaklar, gece gündüz kazsan bitmez tükenmez yeraltı zenginlikleri, gümüş, kurşun ve çinko, taş toprak değil altın, gayr içinde yeşermiş deniz gibi dalgalanan tütün ….başka yerde hiç gördün mü sen! Rodopları görmemişsen görmemişsindir.

 

Hem fakir hem gururlu, hem çok çalışkan hem iki ucunu bağlayamayan ama gururundan da kıl kopartmayan insanlar gördün mü sen. Böylesini sevdin mi sen? Sevmemişsen Rodopları sevemezsin!

 

Bizde ağaçların en büyü ya karaağaç ya karaçalıdır. İkisini de severiz biz. Birisinin kuytusunda çiğdem, akça bardak, menekşe, sümbül yeşile serilir, karaağaç altında beyaz koyun kuzu meleşir.

 

Büyüklerin büyüklüğü ve hepsinin en büyük ve ortak zenginliği namuslu, çalışkan, elleri katranlı olmasındadır. Elleri nasırlı inşaatçılar! Arda boyuna barajlar, elektrik santralleri dizdiler.

 

Dağlara hayat veren elleri kazmalı madenciler. Köyleri dolaşıp bakırlarımızı, sinilerimizi, sahanlarımızı ayna gibi parlatan kalaycılar. Sırt başlar ona göre, katran kınalı kızlar. Rodoplu kardeşlerim benim. Gönlünün içi güzel güllülerim benim!

 

İnsanlıkta, iyi komşulukta, hoşgörüde, dürüstlükte dünyada eşi olmayan hemşerilerim benim!

Bakın Rodoplu ozan Recep Küpçü sizleri ruhu nurlu insanlarımızı nasıl anlatmıştı:

 

Sen baba kaygısından yoksun çocuklar büyüten canımın içi Rodoplar,

Babaları gurbetten

Topladın mı bağrına artık?…

Elverir,

Elverir bunca üzüntüler,

Bunca ayrılıklar!…

Sende büyür, canımın içi Rodoplar,

Uykuları tütünden talan edilen,

Yollar yapan

Temeller kazan,

Benim fakir, garip kardeşlerim,

Çam ormanı havası kadar

Temiz yürekli kardeşlerim!

Nerede olursa oturup çıkınını açan,

Sofra kurup peynir ekmek yiyen,

Gençlik çağını yaşamadan,

Dalından vakitsiz yere düşen,

Ahlat örneği yüzleri kırışan,

Halleri güz rüzgârlarına tutulmuş

Yapraklar gibi perperişan

Yolda belde evindeymiş gibi konaklayan,

Canım kardeşlerim!…

…Senin her manzaran,

Her bakışın

Her ağacın

Hatta her taşın

Duygusal.

Sen hem yeni bir gerçeksin,

Hem eski bir masal.

Ben de senin eteklerinde doğmuşum

Tahtımı gönlümde özlemden kurmuşum.

Elverir, bunca ayrılıklar,

Ey, devler, cüceler diyarı,

Canım içi Rodoplar.

Reklamlar