Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Osmanlı’nın kendi döneminde izlediği siyasetle bugünkü dünyanın etnik, dini, siyasi, mimari ve şehircilik yapısını etkilediğini belirtti.

Afyoncu, Fatih‘teki Millet Kütüphanesi’nde “Ali Emiri-Dersaadet Sohbetleri” kapsamında düzenlenen “Osmanlı’nın Modern Dünyaya Tesirleri” başlıklı toplantıda yaptığı konuşmada, Osmanlı’nın Anadolu’da kurulmasına rağmen aslında bir Rumeli devleti olduğunu söyledi.

Bütün müesseselerde Rumeli‘nin daha öncelikli olduğunun görüldüğünü anlatan Afyoncu, “Balkanlara geçtiği zaman, doğudan Osmanlılar, batıdan da Macarlar ve Venedikliler tarafından tehdit ediliyordu. Macar ve Venedikliler Katolikliği, Osmanlı Müslümanlığı getiriyordu. Burada şu fark vardı. Mezhep çatışması, din çatışmasından daha olumsuz bir netice verebilir. Hristiyan olmalarına rağmen Venedik ve Macarlar gittikleri yerlerde halkı Katolik olmaya zorluyordu. Osmanlı farklı bir dinden olmasına rağmen, Balkanları fethettiği zaman Ortodokslara Müslüman olma şartı getirmedi. Bunun en önemli sebebi, mensup olduğu dinin, din değiştirme şartını koşmamasıydı. Bunu hiçbir Müslüman devlet yapmadı” diye konuştu.

Afyoncu, Osmanlıların fethettikleri yerlerde “gönül kazanma” metodunu uyguladığını kaydederek, “Halkın dinine karışmadılar. Feodal vergilerin üzerindeki yükü azalttılar. Kiliselere ve kilise vakıflarına karışmadılar. Askeri sınıflara da din değiştirme şartı koşmadan kendi bünyelerine aldılar” ifadelerini kullandı.

“Osmanlıların Balkanlar’a geçmesi Ortodoksluğu yaşatmıştır”

Bugünden 150 yıl önce, Avrupa‘nın herhangi bir yerinde, esir olarak gitmemişse, Müslüman kimseye rastlanmadığını anlatan Afyoncu, şöyle devam etti:

“Müslüman coğrafyasında 550 yıl önce de, 150 yıl önce de her dinden insanı görmek mümkündü. Bu Avrupa ile mukayese edildiği zaman çok ileri bir örnektir. Osmanlıların Balkanlar’a geçmesi Ortodoksluğu yaşatmıştır. Balkanlar’da ve Doğu Avrupa‘da, Ortodoksluğun var olmasında Osmanlının çok büyük tesiri vardır. Osmanlılar, Ortodoksluğu yaşatmanın yanı sıra milli kiliseleri de desteklediler. Bulgar, Sırp kilisesini destekleyerek, Yunanlıların Helen kültürü karşısında bunların ezilmesini engellediler.”

Osmanlıların Avrupa‘nın ortalarına kadar ilerlediğini belirten Afyoncu, “İstanbul’un fethi çok büyük bir hadisedir. Çünkü İstanbul dini açıdan önemli bir merkezdir. İlk Hristiyan başkentidir. Aynı zamanda Roma’nın son başkentidir. İstanbul, hem dini hem siyasi açıdan Avrupalılar için son derece önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.

Afyoncu, İstanbul’un fethinden sonra yıllarca haçlı seferleri yapılmasının ve İstanbul‘un geri alınmasının düşünüldüğünü vurgulayarak, “Fakat İstanbul‘u bir türlü geri alamadılar. Alamadıkları gibi Fatih gitti, Sırbistan‘ı, Mora’yı aldı. Arnavutluk‘u, Bosna’yı aldı ve İtalyakapılarına dayandı. Bu Avrupa‘da “yenilmez Türk” imajını ortaya çıkardı. ‘Bu dünya Türklerin, ahiret bizim. Gelin kiliseye dua edelim, para verin, endülüjans satın alın ve ahiretinizi kurtarın’, düşüncesini ortaya çıkardı. Yenilmezlik psikolojik bir imajdır” görüşlerini dile getirdi.

Avrupa‘daki yazarların ve aydınların, Türklerin ilerleyişi karşısında halkın gözünde Türkleri küçük düşürmek için çok farklı çizmeye başladıklarına işaret eden Afyoncu, “Bunun amacı, Türk korkusunu yayarak Türklere karşı bir direnç sağlamaktır. O dönemde haritalar da Osmanlı Devleti, ‘Türk İmparatorluğu’ şeklinde geçer. Osmanlı, kendi döneminde izlediği siyasetle bugünkü dünyanın etnik, dini, siyasi, mimari ve şehircilik yapısını etkiledi” şeklinde konuştu.

Reklamlar