BGSAM

Bulgar devletinin bizim hakkımızda düşündüklerini de öğrenelim.

Sosyalist Bulgaristan’da 3 016 Bulgaristan Müslüman Türkünün

Devlet makamları lehinde çalıştığını öğrendik, ardından Ahmet Doğan ekibinin

İnsanlarımızı bilgisizliğe boğma tuzağına düşürdüğünü gördük.

Şimdi bir komünistlerin gözüyle Çar III. Boris zamanında Türklerle ilgi siyasetin nasıl yürütüldüğü görelim.  Sunduğumuz alıntı 1956 yılında BKP MK’ne sunulmuştur.

 

                                   Türk Ahalisi Arasında Kültür Devrimi

Bulgar halkı kültürünün uzun yıllık geçmişi vardır. Çok eski zamanlarda doğan ve karmaşık gelişim aşamasını geçiren Bulgar halkının kültürü günümüzde dünya kültüründe önemli bir yer kaplamıştır. Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nde  (BHC) Türk ahalisinin kültürü Bulgar halkı kültüründen organik bir bölümdür. Kültür konusu genel olarak olduğu gibi, BHC’de Türk ahalisinin maddi ve manevi kültürü de, hayatın maddi koşullarının gelişmesini, yaşayış tarzının, eğitim düzeyinin, edebiyat ve sanatların gelişmesi, gelenek, görenek ve alışkanlıkların da yenilenmesi anlamına gelir. Bu gelişim Türk ahalisinin somut tarihsel gelişim düzeyini yansıtır.

Üç toplumsal ekonomik gelişme devrinde Bulgar halkıyla birlikte yaşamış olması Bulgaristan Türk ahalisi kültürünün gelişmesi için karakteristik olandır. Bu temel üzerinde Bulgar nüfusla Türk ahalisi arasında dayanıklı ekonomik, sosyal, yerel, kültürel ve başka bağlar gelişmiştir. Tüm bunlar, Bulgaristan Türk ahalisi kültürü için oldu gibi, onu bütünsel Bulgar nüfusun kültürüne yaklaştırıcı olarak belirleyici olmuştur. Bu, Bulgaristan Türk ahalisi kültürünün halkına bağlı özgünlüklerini yadsımaz.

Uluslar ve milli mensubiyetler var olmaya devam ettikçe, sosyalist ve komünist toplumlarda bizim olarak milli, fakat içerik olarak sosyalist kültürler var olacaktır. İlgili milliyetler ve milli azınlıklar arasında sosyalist kültür ve ideolojinin yaygınlaştırılmasında milli biçim en uyumlu kabul edilendir. Bu nedenledir ki, sosyalist toplumda kültür alanında iki isabetli gelişim izlenir: Birisi, azınlıkların ve milletlerin sosyalist içerikli kendi kültürleriyle gelişmelerine olanak sağlamak, öte yandan da, ortak Marksist Leninist ideler ve sosyalizm ve komünizmi kurmak gibi hedefler temelinde değişik millet ve azınlık kültürlerinin birbirlerini devamlı tamamlayarak ve zenginleştirerek yakınlaşmasını sağlamaktır. Bu iki süreç, bizde,  Bulgaristan Türk ahalisi için daha da büyük önem arz ederek geçerlidir. Çünkü bu ahali yüzyıllardan beri Bulgar nüfusla aynı koşullarda yaşamaktadır. Bulgaristan Türk nüfusu kültürünün gelişmesinde Bulgar halkının kültürüyle bu organik bağımlılık çok parlak bir şekilde dikkati çekiyor. Çünkü Türk ahali Bulgar nüfusla aynı toplumsal- politik ve sosyal koşullarda gelişiyor.

1.Kapitalizm ve faşizm döneminde Türk ahalisinin kültürü.

Bulgaristan’ın kapitalizm yolunda gelişmesi ülkede burjuva kültürünün gelişmesinde ön koşul oldu. İnsanların farklı sınıfsal durumu (sömürenler ve sömürülenler) her iki sosyal sınıfın kültürünün ayrı yolda gelişmesine temel oldu. Bulgaristanlı Türk ahalisi içinde olduğu gibi, Bulgar nüfus içinde de, ekonomik, siyasi ve ideolojik olmak üzere amansız sınıf savaşı gelişti.

Türk ulusal azınlık, Burjuvazinin doğru olmayan siyasetinden bağımsız bir şekilde olmak üzere, milli esaslar üzerinde birliğini korumayı başaramadı. Türk ahalisi arasında sınıfsal esasa dayanan gruplaşma ve Bulgar nüfus içindeki ilgili sınıflara yakınlaşma süreci başladı. Türk ahalisinin kültürü de bu temel üzerinde gelişti.

Müftülükler işçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadeleyse katılmasını engellemeye çalışırken, aile ve miras sorunlarını çözmek için şeriat mahkemeleri sistemi de oluşturarak Tük ahali üzerindeki etkisini daha da arttırdı. Böylelikle Müslüman din çevreleri faşist iktidara sımsıkı sarıldı ve Türk ahalinin gelişmesinde son derece olumsuz rol oynadı.  Çarlık Bulgaristan İç İşleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın 17. XI. 1934/20 327 1-V nolu çok gizli mektubunda şöyle deniyor:

Şimdiye kadar aramızda bir kuşku uyanmasına herhangi bir en ufak şüphe girmemiş olduğundan, Bakanlık Baş Müftülükten aldığı ihbarlara inanıyor. Yeni rejimin güçlenmesinde ( burada söz konusu olan 1934 Bulgar faşist darbesinden sonra kurulan siyasi düzendir) Müftülüğün yerel organlarının önemli rol oynadığı biliniyor.”

 

Şumen polis makamında görevli müfettiş Kostov’un  aldığı ve İç İşleri Bakanlığı 4632/12.VI.1937 no olarak arşivlenen gizli ihbarda aynen şöyle deniyor:

Biz Türkler arasında aydınları ne kadar azaltabilirsek, bizim için o kadar daha iyi olacaktır. Bunu yaparsak, Türk öğrenciler arasından olup, ortaokul bitirdikten sonra liseye yazılmak isteyen Türk öğrencilerin sayısı da azalacaktır. Biz uyanık Türklerin sayısını azaltma hedefine en kolay nasıl ulaşabiliriz? Kuşkusuz bunu yaparken, biz Türk öğrencilerin eğitim işlerini yarı cahil ve batıl düşünceli olan yaşlı hocalara devretmeliyiz. Onlar yıllar yılı derse girip çıkabilirler, fakat öğrencilerin bizim Bulgar liselerine girip başarılı olmaları için gerekli olan hazırlığı hiçbir zaman veremezler.”

 

Şumnu İl Müdürü 1938’de şunları yazdı:

En önemli olan Türkler arasındaki kör cahilliğin sürüp gitmesini ve katmerleşmesini sağlamaktır. Özel dersler düzenlenerek Çar’a olan sonsuz sevgi özel öykü  ve efsanelerle kafalarına aşılanmalı,  korku içinde yaşamaya, boyun eğmeye ve bağımlı kalmaya öğrenmeleri gerekir….”

 

İç İşleri Bakanlığı “Din İşleri” Şubesi Amiri Gruev’e gönderilen bir mektupta şöyle deniyor:

“Biz bundan sonra din adamlarını teşvik edelim. Medeni eğitim saatlerini azaltalım. Müslüman nüfusu geleneklerine bağlı tutalım ve ancak dini eğitime ağırlıkl verilmesine izin verelim.”

Müftülükler özel Türk okullarına da ağırlıklarını koydu. Faşist iktidarın güçlenmesiyle okul müdürü ve öğretmen olarak ancak “Nüvvab” mezunları arasından atama yapılıyor.  Okul encümenlikleri bileşimi tamamen yenileniyor. Emirlere uymayan okullar kapatılıyor. Yalnız Şumnu ilinde özel Türk okullarının % 56’sı yani 158  özel Türk okulu kapatıldı. Böylece Türk ahali kör cahilliğe itilmiş ve kültürsüz bırakılmıştır.

 

İç İşleri Bakanlığının yardımlarıyla Bulgaristan Müslümanları Baş Müftülüğü, “Bulgaristan’da Müslüman Dininin Savunucuları Derneği” basın organı olarak “Medeniyet” gazetesi çıkarılmasını örgütlemiştir. Aslında bu faşist hükümetin çıkardığı bir basın organıdır, parasını ödeyen devlettir. Gazetenin fikirsel esasına, Panislamizm ideleri ve en gerici İslam muhafazakârlığı dayatılmıştır.

Görüldüğü üzere, bu kültür Bulgaristan’da egemen olan burjuva kültüründen farksız bir kültürdür. Türk milli azınlığını bilgisizlik karanlığında ve batıl dini inançlar dünyasında kapalı tutmayı amaçlamıştır.

 

Türk milli azınlığından çıkan burjuvazi ise başka bir tabaka oluşturmuştu.

Bu tabakanın ana kesimi Bulgar burjuvazisi ile kaynaştı ve burjuva parti ve iktidarlarına aktif olarak katılmıştır. Bu burjuva kesiminin tipik temsilcisi “Dostluk” gazetesinin editörü Tahir Nuriev’tir. Bu gazetenin parasını hükümet öderken, işçi sınıfına karşı kışkırtma ve ihtiralar yaydı. Gazetede çıkan bir yazıda şöyle deniyor: “Kuranı Kerim elimizde oldukça ve biz de Kıbleye dönüp dua etmeye devam ettikçe, Moskova’ya ve Kremlin’e ibadet edenlerin karşısında olmaya devam edeceğiz. “Dostluk” gazetesinden başka, “Doğru yol”, “Deliorman”, “Karadeniz”, “Medeniyet” ve “Yeni Gün” gibi gazeteler de gençleri ve aydınları Panislamizm ve burjuva milliyetçiliği ideleriyle beslemiştir.”

 

Halk kültürünü yaratıp yaşatan işçi sınıfı ve emekçi köylülerdi, Türk azınlığı da dahili Bulgar halkı ve halkçı aydınlardı.

19.yüzyılın 80’li yıllarında Bulgaristan’da sosyalist hareketin başlamasıyla ülkemizde sosyalist edebiyat, sanat ve kültür de oluşmaya başladı. 19. yy. sonlarında ve 20. yy başlarında ve hazırlıklı Marksist Dimitır Blagoev’ti. Sosyalist hareket Bulgaristan’ın tüm kültürel yaşamına etki göstermeye başladı. Bulgar sosyalist edebiyatı biçimlendi. En seçkin Bulgar şair ve yazarları sosyalizmin etkisi altında kaldı. Sosyalist edebiyat ve sanat din ve etnik kimliğe bakılmaksızın bütün halkın gönlüne işledi.

 

Bu gelişmeler Türk asıllı işçi sınıfını da etkiledi. Daha 1910’da “Tütün İşçisi” gazetesi sayfalarına yansıdı.  Bu gazetesinin geleneklerini daha sonra “Ziya” gazetesi sürdürdü. Bu iki gazete ülkede Türkçe çıkan sınıfsal nitelikli gazetecilikte yol taşı oldu. Bulgaristan’da kapitalizm ve faşizm dönemlerinde bu iki gazete Türk ahalinin sınıfsal eğitiminde başı çeken rol oynadı.

 

Ziya” gazetesi Bulgar Komünist Partisi BKP (dar sosyalistler) karakteri, programı ve ödevleri üstüne büyük sayıda yayınladı. Bu yazılarda bütün etniklerden ve milletlerden işçiler arasında dayanışma, ortak mücadele vb ödevleri açıklık kazanıyordu. Bu yazılarda,  Türk ahalisinin Bulgaristan vatandaşlarından oluştuğu ve sosyalizm koşullarda vatan toprağında kalmasının eşit haklı var olma ve birlikte yaşama kapılarını ardına kadar açacağı tezleri işlendi. Bulgaristan Türk ahalisinin “Yaşam koşullarının iyileştirilmesi” başlıklı yazıda şöyle deniyordu:

 

“Yoksullar ve zenginler arasında yürütülen sınıf mücadelesinin amacında, zenginlerin, sermayedarların iktidardan indirilmesi vardır. Bunu yaptığımız zaman işçiler, köylüler, yoksullar esnaflar iktidar olacak ve maddi durumları iyileşecektir. İktidar fakirlerin eline geçtiğinde onların durumu değişecektir. O zaman kurulacak yeri idare, milli mensubiyetine bakmaksızın fakirlerin işçi ve köylülerin yanında olacak ve çıkarlarını savunacaktır.”

 

Bulgaristan Türk ahalisinin sınıfsal uyanışı, işçi sınıfının Bulgar Burjuvazisine ve onun yamakları olan Türk sanayici ve tüccarlara karşı sınıf mücadelesine ışık tutulmuştur.

 

Reklamlar