rafett33 Rafet ULUTURK

Konu:  Söz vermek borçtur.                             

Biz halkımıza borçluyuz, çünkü ona Bulgaristan’da Türklüğü yeniden yüceltmeye söz verdik.

1990’dan beri bunu yapamadık, çünkü “İtin yoldaşı ittir” atasözümüze inanmadık.

Amam hepsi bizden değil mi?

Su akar yolunu bulur!” deyip kendimizi avuttuk .

Bize, “Şu Ahmet ter dökmemiş, kitapsızdır, ezilmemiştir” diyenlere inanmadık. Kendisine güven duyulmayacak bir “Lider” bozuntusunun peşinden giderek, aptal olduğumuzu kendi hareketlerimizle kanıtladık.

Şimdi bugün artık “Başkalarının teriyle saraylar kuranların vay haline!

Her bir taş bir cinayet demektir!” fikirleri dolaşıyor kafamızda ve sesiz sesiz içten içe “Vay biz ne yaptık!” diyoruz.

Son yıllarda rüzgar döndü. Türklerimiz tiksindikleri hain Doğan’dan usulca ayrılıp Boyko Borisov’un GERB partisine 120 bin oy verdiler.

Razgrad’a bağlı Kubrat-İsperih belediyelerinde HÖH listesinde sıralamayı bozan seçmen, bilinçli hareket ederek Hüsmen Güney’i Sofya meclisine gönderdi. Blagoevgratd seçmeni de Paşov’u seçti. Bu iki milletvekilinin Sofya meclisinde belirmesi bir isyandı.

Seçmen “siz bizi aldatamazsınız!” dedi ve “ağaçları yemişlerine göre değerlendirdiği gibi HÖH yönetimini de işine, aldığı kararlara, sergilediği vizyona göre değerlendirmeye başladı”.

Bu eğilim son yerel seçimlerde daha da derinleşti ve HÖH Dobruca ve Batı Rodopları kaybetti.

1989 Mayıs Ayaklanmasından sonra 20 yıldan fazla bir yerinde sayma ve bocalama ritmine itilen seçmenimiz parti yönetiminin ilgisizliğine tepki vermiş oldu. Ve işe bir an önce son verilmesi gerektiğine inandı.

Şu önemsiz görülen işler zaman gelir bizim başımıza, Türklük davamıza daha büyük işler açabilir  inancı kök saldı.

Hain Doğan’ın liderlik otoritesinin sökülmesi de böyle başladı. Halktan kaçma, halktan uzak kalma, saraya saklanma, 3 yılda bir kurultayda boy gösterme, umursamadığı davayı tamamen çöpe atma onun ilgisizliğine kanıt oldu.

Bulgaristan Türlerinin hak ve özgürlük, adalet ve demokrasi davasını rafa kaldırıp, yalnız oligarşi-mafya takımının ve kulis ardı oligarşinin çıkarlarına hizmet etmek, partinin misyonuna ve halkın dertlerine ilgisiz kalmak, geleceğimizi karartan kara delik oldu.

Artık anlaşıldığına göre, henüz bir açıklama yapıp da gerçekleri  seçmene açıklamaya pek yanaşmayan DOST partisi Genel Başkanı L. Mestan’ın HÖH-DPS partisini iç arınmaya zorladığı, meclis kürsüsünden çok sık tekrar ettiği “katarzis” dediğinde işte tam da bu mafya ve oligarşi asalaklarından temizlenmemiz gerektiğine işaret ettiği artık ortaya çıktı.

Mestan,  DOST partisini kurarken yaptığı konuşmalarda, 17 Aralık 2015 tarihinde HÖH Genel Başkanlığından uzaklaştırıldıktan sonra HÖH’te mafya bozuntularından  içi temizliği gerçekleştirebilme olanağını yitirdiğini, buna rağmen onların dış bağlarını keserek, baltalayarak insanlarımızı bu kan emicilerden kurtarma azminden vazgeçmediğini dile getirdi.

İşte bu noktadan çıkarak, DOST partisinin mücadele ruhlu yeni bir oluşum olarak ortaya çıkması ve halkla ilk görüşmelerinde gerçekleri görebilen ve adalet ve demokrasi uğruna direşken olduğunu ortaya koymasıyla dengeler değişti.

HÖH partisi 1990’da Müslüman Türk kitle bile Bulgar demokratik güçlerinin kaynaşmasının önlenmesi için kurulmuştu. Türklerin “Bulgar Etnik Modeline” kapayıp boğulma ve yok olana kadar da kulis menfaatlerine göre kullanma  planı gözle görüldüğünde 1993’ten sonra HÖH partisinin dağıtma ve memlekete milliyetçi-ırkçı Bulgar partisi kurulmasına yol verilmemesi tezi ağırlık kazandı.

Ne yazık ki, HÖH partisi milletvekilleri 24’ten 17’ye indiğinde, Bulgaristan Türklerinin Bulgar ulusu ile kavga istemediği dikkati çekti.

Çözülüp yok olmaktan korkan saray bekçileri para verip sol aşırı milliyetçi, Moskofçu “Araka” partisi kurdurarak rahatladılar.

Saflarına bir işe yaramayanları, boş kafaları toplayan ve aralarında en boş olanı da baş yapan bu zihniyet, hem Bulgaristan hem ve karma bölgelerde yaşayanlar için zararlı olmaya başladı.

Yani kısaca Yönetim seçmenden koptu.

Yerel örgütler bozuldu, tembeller başa geçti, yalancı ve iki yüzlüler çanta taşımaya ve ofislerde oturmaya başladı. Baş, şirketler çemberi aracılığıyla çalmaya başlayınca, yerli  hırsızlara ilham kaynağı oldu ve işler bozuldu.  Bizim için çalışmak ibadettir. Bir göreve seçilmek, isim yapmak, sayılan olmak, sevilen olmak, yorucu gayretle, sıkı çalışmalarla elde edilir.

İşte böyle bir ortamda, “saraya” kapanmakla, gölge beklemekle, gizlenmekle, sabah akşam içmekle işlerin çözülemeyeceği gün gibi parladı.

Ve halk, HÖH partisinden gönül çevirdi

DOST partisinin doğuşu işte böyle bir ortamda çok gerekli bir zorunluluk olarak ortaya çıktı. Sanki halk -DOST’u bekliyordu. Bu gerekliliğin özünde bazı büyük gerçeklerin hemen ele alınması ve aşılanması ön plandaydı.

Bir, Türk olduğumuz, Müslüman olduğumuz ve asla Bulgar ve Hıristiyan olmak isteyişimiz; Bunun anlamı bizim Bulgaristan’daki tüm Türk ve Müslüman taşınmazlarının mirasçısı, koruyucusu ve kullanıcısı gerçeğine dayanır. Camilerimiz, mekteplerimiz, külliyatlarımız, hamamlarımız,topraklarımız hemen geri verilmelidir.

İki, Bulgaristan’da fakat kendi öz kültürümüzle, örf ve adetlerimizle, Müslüman Türk gibi yaşama arzumuza saygı duyulmalıdır.

Radyo ve TV programlarımız ana dilimizde açılmalı ve yayın yapmalıdır.

Entelektüellerimize engel olunmamalı, hepsi  görev başına çağrılmalıdır. Yaşama, dinimize, örf ve adetlerimize, halk sanatımıza dayanan bir manevi dünyada yaşamamıza engel olunamaz.

Özgün kültürel varlığımız yaşam hakkı bulmalıdır.

Üç, Çok kültürlü adil ve demokratik çoğulcu bir toplumda eşit haklı olmamız kaçınılmaz oldu. Anayasa ve yasa değişikleriyle karma bölgelerde yaşayanlara bu hakla ve özgürlükler bütünüyle tanınmak zorundadır.

Dört, Avrupa Birliği üyesi olarak  dilimize, dinimize, yaşam biçimimize saygılı bir eşit haklı etnik azınlık olarak var olmak ve Türkiye ile yakın kültürel ve ekonomik etkileşim içinde bulunmak vb. gibi isteklerimiz esastır.

Eğer DOST partisinin mahkemede tescili gecikmeye devam ederse, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve olası erken meclis seçimleri dikkate alındığında yeni bir formül bulmak zorundayız. Herkes bilsin ki, biz soydaşlar, İzmir, İstanbul, İzmit, Ankara ve Bursa’da HÖH-DPS partisinin Türklüğe ihanet politikasına bir tek oy vermemekte haklıyız.

Bizi Rusçu yapmak isteyenler bizden oy alamaz. HÖH’e oy verenlerin Türkiye Cumhuriyetinde işi yoktur ve olamaz.

Bu defa HÖH partisinin seçim ofislerine uğrayan olmayacaktır. HÖH defteri dürülmüş ve çöpe atılmıştır, bu da önümüzdeki ilk seçimlerde görülecektir.

DOST partisi ile Korman İsmailov yönetimindeki, Kasım Dal girişimiyle kurulan Özgürlük Şeref ve Demokrasi partisi arasında seçime  birlikte girme sözleşmesi imzalanabilir. Bu koalisyona Güner Tahir ile Osman Oktay ve Menderes KUNGÜN, Adem Kenan’ın partisi, irili ufaklı Pomak ve Romen partileri de katılabilir. Böyle bir birleşmenin, GERB’e kayan 120 bin oyu geri alabileceğine ve Türkiye’deki soydaşlarımızdan ve Batı Avrupa ülkelerinde işte olan kardeşlerimizden en az 150 – 180 bin oy alabileceğine de inanmak istiyorum. Milliyetçi ırkçı düşmanlarımızı Sofya parlamentosundan atmamızın açık yolu da budur.

30 milletvekilinden fazla çıkardığımız an, tarihimizde ilk kez Bulgar Meclisinde 2 parti olacağız ve her hükumete katılmamız, yasama organında yürütmedeki sözümüz daha ağır basacaktır. Bu gerçek, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve yerel idare organları için de geçerli olduğu kadar yeni bir anlam da kazanıyor, kazanacaktır.

Yeri gelmişken şunu önemle belirtmek istiyorum. Sivil toplum örgütleri güçlü olmayan bir ülkede demokrasi olamaz. Sözlerimi Amerika gerçekliğiyle örneklersem, Birleşik Amerika’da her vatandaşın en az 2-3 dernek, vakıf, kulüp, birlik vb üyesi olduğunu görürüz.

Bizde kültür dernekçiliğimiz iyi kök salmaya çalışsa da, dernekçiliğin genelde şehir nüfus arasında daha kolay kök saldığından, köylük alanda tarımsal ünitelerde örgütlenme, dini törenlerde beraberliğimiz dışında  halen pek fazla bir şey yapılamıyor. Bu bahar Deliorman’da tekke ziyaretlerinin çok başarılı ve anlamlı geçmesi, edebiyat programlarıyla desteklenmesi, çok anlamlı oldu.

19 Mayıs Cebel’de Mayıs İsyanı’nı anma törenleri çok farklı yarış ve turnuvalarla gerçekleşeceği için ilgi özellikle büyük olacak. Şehir merkezindeki kitle etkinliklerine DOST partisi yeni anlamlı siyasi konuşmalarla ve kültürel etkinliklerle renk kazandırmaya hazırlanırken, HÖH de bu çorbada bu sene de tuzum olsun anlamında Cebellilerin yalın ateşini söndürme, artık yakın ve uzağı görebilenleri doğru yoldan saptırma gayretlerinden vazgeçmiyor.

Halkın önüne çıkmaya yüzü olmayan hain Doğan saraydan dışarı adım atamadığı için yerine davamızdan uzak yeni HÖH palyaçolarını göndermeye hazırlanıyor. Bu törensel anma buluşmasının Türkiye’den gidecek olan dernek ve federasyon  başkan ve heyetlerinin der son dönem Bulgaristan’da meydana gelen değişikliği, halkın uyanışını ve yeni bir arayış içine girişin kavramasına yardımcı olur. Bu yıl Cebel buluşmasının çok anlamlı olacağına inanıyoruz. Törende BULTÜRK-İstanbul temsilcileri de yer alacaktır.

Gerek DOST partisi ve gerekse  koalisyona davet ettiğimiz diğer parti ve sivil toplum kuruluşları, bu adımı atmazsak, baş gösterecek tehlikeyi, hiç bir Türk partisinin meclise girememesini, politik sahneden atılmamızı, Bulgar ırkçılarını bayram edişlerini şimdi görebilmiş olmalıdır.

HÖH eski genel başkan yardımcısı Osman Oktay’ın Bulgar TV yayınlarında ağzını sulandıra-ballandıra anlatmaya çalıştığına göre, 1993’ten beri Türk Müslümanların siyaset arenasından attırılmasına çalışılıyor.

Bulgar partilerinin hele GERB ve BSP’nin bizim etnik  azınlık haklarımızı savunacağı bir masaldır.

Oyumuzu verdiğimiz gün unutulmadık mı?

Ne geldiyse başımıza onlardan gelmedi mi?

Birleşmek zorundayız.

Hem de birleşip, onlara bizim atalarımızın savaşmadan bu topraklara yayıldığında, birkaç kale dışında, hiç bir Bulgar kasabası olmadığını, Bulgarların Batı Avrupalılardan 200 sene geri olduklarını; 19787’de Etropole, Kotel, Teteven, Tryavna, Loveç, Gabrovo ve başka Bulgar kasabalarına, köylerine giren Rus askerlerinin kilise, manastır ve okulları,  iki katlı, çardaklı, çatısı kiremitle örtülmüş konak gibi köylü, hala pullukla sürülen tarlaları gördüğünde dudak ısırdığını her gün, her saat, her an hatırlatmalıyız.

Bu medeniyetler yaratan bir soyun torunlarıyız, bunu asla unutmadan birleşip yeni mucizeler yaratalım.

Birlik olalım. İşte o zaman asla yenilmeyiz!

Biz halkımıza zaferin bizim olacağına söz verdik, buna az kaldı. İlk kıvılcım Cebelde başladı, HÖH’ün yok oluşunun kıvılcımı da burada atılacaktır.

Devam edecek.

Reklamlar