5.Ekim Mehmet Karahüseyin’in doğum günüydü.

ŞAİR MEHMET KARAHÜSEYİNOV’UN 10. ÖLÜM YILI
Yazan: İsa Cebeci
Türk kökenli Bulgaristan şairi Mehmet Hasanov Karahüseyinov 5 Ekim 1945 yılında Deliorman bölgesinin Razgrat iline bağlı Sevar (Caferler) köyünde dünyaya geldi. Deliorman şairi Hasan Karahüseyinov’un (1985 yılından sonra Asen Karahanov Sevarski) ikinci oğludur. Ailesinin Sofya’ya yerleşmesi nedeniyle çocuk yaşta Sofya’da yaşamağa başladı. Deliorman’ın Türk dili ortamından uzaklaşması, onun Bulgarcayı daha iyi öğrenmesine neden oldu.
Sofya’da Rus Dili Lisesini bitirdikten sonra Matbaacılık Teknik Okulunu dışarıdan okuyarak bitirdi. Matbaa işçisi, Yeni Hayat dergisinde mürettip ve inşaatlarda inşaat işçisi olarak çalıştı. Lise yıllarında şiir yazmaya ve resim çizmeye gönül verdi. Birkaç defa Resim Akademisi’ne girmek için sınavlara girdi, başaramadı. Buna karşılık Veliko Tırnovo Üniversitesi’nin Rus Filolojisi bölümünde okudu, mezun olamadan ayrıldı. Bir Bulgar kızıyla evlenmişti. Bulgarcayı ana dilinden daha iyi bildiği için şiirlerini Bulgarcayla kaleme alıyordu. Sofya’da bir etnik Bulgar gibi yaşamasına karşın Komünist Bulgar iktidarının 1985 yılında giriştiği Türkleri eritme eylemlerine gönlü razı olmadı.
İnsan haklarına karşı işlenen bu cinayeti protesto etmek amacıyla 1 Şubat 1985 tarihinde Vitoşa eteklerinde kendini yaktı. Hastanede tedavi altına alındı. Ancak aldığı yaralarının derin olması nedeniyle 3 Mayıs 1990 senesinde hayata veda etti.
Çok sevdiği Türk şairi Nazım Hikmet’in “Ben yanmasam/sen yanmasan/ biz yanmasak/nasıl çıkar/karanlıklar/aydınlığa” mısraları onun acılı hayatının motosu olmuştu. Mehmet yanmayı göze almıştı. Komünist şair olan babası Asen Karahanov Sevarski, makale ve kitaplarında Bulgaristan Türklerinin Bulgar kökenli olduklarını “ispatlayıp” Bulgar komünistlerini kuvvetle desteklerken oğlu Mehmet “Hayır!” demiş, hatta ona dayak bile attığı duyuldu. Ona, yaptıklarından dolayı utandığını, insan arasına çıkamaz olduğunu söylemiş. Daha sonra da kendini ateşe vermiş. Ancak bu dik duruş ona çok pahalıya mal oldu. Beş yıl boyunca yanık acılarını söndürmeye çalıştı.
Oğlunun acıları karşısında dayanamayan baba, yetkili bakanlarla görüştüğünü ve oğlunu tedavi için uçakla Moskova’ya götürmek istediğini söyler. Oğul Mehmet’in babasına verdiği cevap ilginçtir: “Benim acım içimde baba. Bedenimi tedavi ettirip de ne yapacaksın benden! Herkes için Moskova’ya uçak kaldırmak mümkün mü? Ben senin utanç verici ayrıcalığından yararlanmaktansa ölmeyi yeğlerim.” ( Bk. Ahmet Şerif Şerefli, Sen İstanbul’a Gelme, Tuna Yayınları, 2000.) Arkasında bir şiir defteri, genç bir kadın, Sevara adında bir kız çocuğu ile Aspar adında bir erkek çocuğu bıraktı. Bir aile faciası olan bu sonuç şair babasına da bir ceza mahiyetindeydi. Nitekim çok uzamadan Asen Sevarski de dönülmez yolun yolcusu oldu.
Mehmet Karahüseyinov, sağlığında şiirlerini kitaplaştıramamıştı. Ölümünün dokuzuncu yılında (1999) İvan Tsanev’in seçtiği ve dizgisini yaptığı 72 şiir “Uluslar arası Azınlık Meseleleri ve Kültür Alış-Verişi Merkezi”nin maddi katkılarıyla “Ne po noti” (Notalara Göre Değil) başlığını taşıyan bir kitapta toplandı ve “STİGMAT” Yayınevi tarafından yayınlandı.
“NE PO NOTİ” kitabından alınan şair Mehmet Karahüseyin’in birkaç şiirini İsa Cebeci’nin çevrisinde okurlarımıza sunuyoruz:
SUÇLU
Bir yerden bir şey çalınırsa
Biri yıkılmışsa eğer
Birine kelepçe vurulmuşsa
Suçlu olan benim, ben!
Eğer bir kişi hastalanmışsa
Eğer bir yerde biri ölüyorsa
Sessiz ve pisipisine gidiyorsa
Suçlu olan benim, ben!
Biri nefretle doluysa
Eğer alçaklar kutsanırsa
Eğer biri kimseyi sevmiyorsa
Eğer ikiyüzlüler varsa
Namussuz yükseliyorsa eğer
Suçlu olan benim, ben, ben, ben!
1983
ÖRÜLMÜŞ DUVARLAR
Dört kapıya da duvar ördüm
Güvence ekip, yalan biçtim
Gözlerinde yaş parlıyorsa
Alnın omzumda değil.
Dört duvar arasına kapandım
Yanıldım bu kadar açılmakla
Sana kıskanç geceler, hızlı günler vaat ettim
İki yolum var benim: aşağı ve yukarı.
Kulaklarımda çınlıyor sesin
Her şey harcanmış olamaz –
Özlenen aşk, yaşanmamış his
Müzikten çatlamış piyano.
1984
KEHANETLERİM
Neden gerçek oluyor kötü kehanetlerim?
Çöküyor sürekli oyduğum kristal mâbet
Birinin pervasızca alçaklığı yüzünden-
Yalnız geçiyorsun bir sürünün karşısına
Son gömleği de sıyırıyorlar üstünden….
Neden gerçek oluyor kötü kehanetlerim?
İzlerim siliniyor bataklıkta hemen
Batak kardeleni bir av yemidir-
Gelip sokulur bakışlarımıza yerden
Kovulmuş bir dişi mahlûk gibi…
Neden gerçek oluyor kötü kehanetlerim?
Senin için tehlikelidir benim dünyam
Lâkin anılardan nereye kaçarsın
Yanmış ütülmüş kızılcık sopası gibi
Bu kentin her yerinde ben varım…
1985
YALNIZLIK
Tramvayda yalnızlık kaynıyor
Kimseler tanımıyor kimseyi
Hindistan’da mı Malaya’da mı
Bir inek sakince ilerliyor…
Ben mi cennetteyim, cennet mi bende-
Kimseye şapka indirmiyorum
Ben mi Şiva’yım, Sen mi Kali’sin
Bu hiçlikte bunu sana kim söylesin?
Ve yalnızlık geliyor mu geliyor
Hapşırsan da, öksürsen de geliyor
Kaplan gibi böğürsen de duyan yok
Her şey su ve her şey ateş olmuş…
1988
Reklamlar