Musa VATANSEVER

 

26 Kasım günü ikindiden sonra Sofya’da Yüksek Yargı Konseyi (BCC) önünde “Lanet Duası” okundu. Cüppeli Hocaların Başında eski Baş Müftü Nedim Gençev, refakatinde ise Türklerimizin yoğun yaşadığı Kırcaali ve Razgrat eski bölge müftüleri özel olarak gelmişler ve beraberce lanetlediler.

 

Aynı gün yüksek yargı mensupları Yüksek İdari Mahkemesine (BAC) geçici Başkanı seçecekti. Başkan adaylarından biri olan ve yıllar önce şimdiki Bulgaristan Müslümanları Baş Müftülüğüne Mustafa Aliş Hacıyı sözde “bazı evrakları değiştirerek ve Euro olarak büyük bir rüşvet alarak” seçen ve şimdi de (BAC) başkanı seçilmek istenen yargıç Stefan Grozdev beddua aldı. Aynı gün açıklanan seçim sonuçlarında Grozdev seçilemedi, 2 oy yetmedi.

 

  1. Gencev, “Ben yargıcı lanetlemiyorum, Allahtan onu cezalandırmasını talep ediyorum, Hacı Mustafa’nın Bulgaristan Müslümanlarına Baş Müftü seçilmesi yanlış oldu” dedi.

Olayın temelinde gündemden düşmemek ve medya gündemine oturma hesabı olabilirdi. Öyle de oldu hafta sonu basını, radyo ve TV “lanet duasına” geniş yer verdi ve dinleyen şaşırdı. Bulgarlar boş boş şeylere biraz inanmaya yatkın bir millet olduklarından olacak, eski sandıkta ne varsa havalandırmak üzere hafta boyu ipe serildi.

 

O, kendisi eski bir polis olduğundan dolayı Müslümanların konseylerinde seçilmediğini söylemeyi tasarruf etti.

 

Yeri gelmişken değinmek istiyorum, Nedim Gençev’in özel olarak lanetlediği kişilerden birisi de Hak ve Özgürlükler Partisi “fahri” Başkanı A. Doğan’ın eski özel ofis şefi Ahmet Emin’dir. O intihar etti ve artık hayatta değildir.

 

Gençev’in bir yakının açıkladığına göre, “mali yolsuzluk için Baş Müftü görevinde iken onun tutuklanması emrini veren” Emin olmuştur. Lanetlendi! 17 Ekim 2008’de “sarayda” intihar etti. Baş Müftülük görevinden alınmasını isteyen Ahmet Doğan ise lanetlenmedi. Ahmet Doğan Bulgaristan Müslümanlarına tonlarca kötülük etti, insanlarımızı köle etti ama Gençev lanet duası yapmaya vakit ayıramadı.

 

Üçüncü olay da şudur: Gencev’in Baş Müftülük veznesinde 600 000 leva çaldığı iddiasına dayanan ve tutuklamaya gerekçe olan bu olaya geçici savcı olarak bakan Petır Santirov da lanetlendi. Daha sonra bu savcı devlete 120 milyon leva zarar veren bir dava ile ilgili tutuklandı.  Ve kısa bir süre sonra ansızın hayata gözlerini yumdu.

 

Gençev ve adamlarının iddialarına göre, Sofya Belediye Mahkemesi yargıçlarından Dobri Dobrev de lanetlenmişti. Çok kısa bir zaman içinde kalp sektesinden öldü. Bu yargıcın suçu ise, başka bir davadan Gençev’i büyük miktarda müftülük malını zimmetine geçirdiğinden cezalandırıp hapse attı.

 

Nedim Gençev bu arada Dini Bilimler Doktoru ve ardından Profesör oldu.

 

2010 yılında Prof. N. Gençev Baş Müftülüğe Baş Müftü sıfatıyla geri döndü. Fakat Sofya eski Baş Savcısı olan Nikolay Kokinov Müftülükten çıkmasını emretti. Müftülükten çıkarken Gençev savcıya “sözüme kulak ver, sen bu görevde uzun zaman kalmayacaksın!”  dedi ve ertesi gün Sofya içinde yeni bir “Lanet duası!” okundu. Hakikatten 2 ay sonra Kokinov Sofya Şehir Baş Savcısı görevinden kendi isteği üzere istifa etti.

 

Üstüne Bulgaristan Cumhuriyeti Baş Savcısı Nikolay Filçev de beddua aldı. O, şimdiki Baş Müftü Hacı Mustafa’nın Baş Müftü seçildiği 4 Müslümanlar kurultayının  kararlarının tanınmaması isteğine uymadığı ve kararları geçersiz kılmadığı için lanetlendi. Filçev hala sağdır. Gençev’ın yakın çevrelerinin anlattığına göre, daha sonra Bulgaristan’ın Kazakistan Büyük Elçisi olan N. Filçev çok ağır sağılık sorunları yaşamıştır.

 

Olayın ceza yasası kapsamına girebileceğini sezen Gençev “ben kimsenin intihar etmesi ya da ölmesi için dua etmedim, yüce Allah’tan adalet ve intikam talep ettim, her şeyi onun yüce vicdanına bıraktım.” Beyanı verdi.

 

Bulgarların Hıristiyan dininde de “lanet duaları” olduğundan ve Sofya Baş Piskoposlun’da sık sık bu yola başvurduğundan, “hocaların lanet duaları” kamuoyunda olay geniş yankı uyandırıyor.

 

Birkaç örnek vermemiz gerekirse, dünyaca ünlü bir kâhin olan Vanga “ölülerin ruhlarıyla temas kurabildiği” için “cadı” olarak aforoz edilmişti.

 

Hıristiyanlıktaki lanetleme sürecinde, önce belirlenen kişinin “suçu” Yüksek Sinod’un özel bir komisyonunda görüşülüp karar alınır. Bulgar ulusuna büyük hizmetlerde bulunan kişiler listesinde Uyanış Çağı Havarisi Paisiy Hilendarski, büyük şair Hristo Botev ve komitacı havari Vasil Levski’den önde sıralanmış olan bilgin Dınov kiliseden kovulmuştur.

 

1997’de İvan Kostov hükümetinde Eğitim Bakanı olan ve Bulgar devlet okullarında din eğitimi uygulanması programını geliştiren Bakan Daniel Vılçev de beddua alan faka hala  yaşayan aydınlardan biridir. Bu alanda konsept geliştiren Bulgar Bilimler Akademisi görevlisi Prof. Bakalov ise lanetlendiği günden 2 ay sonra hayata gözlerini yumdu.

 

Benzer örnekler sıralamakla bitmez. Burada değinmemiz gereken noktalardan biri şudur.

 

Bulgaristan Müslümanları Baş Müftülüğüne el uzatan, dinsizleri imam hatip okullarına Müdür atayan, Ruse’de vakıf otellerini oğluna devreden, günah olduğunu bile bile vakıf mallarını satıp paralarını cebine atan vs. Prof. Nedim Gençev “Bulgarlaştırma” süreci konusunda, milyonlarca insana zulmedenleri lanetlemedi.

Müslüman köylerine tanklarla saldıranları, gösterici, grevci ve direnişçi kitlelerimize ateş açanları lanetlemedi.

Camileri ve mescitleri kilitleyenleri, türbeleri yıkanları, medreseleri geri vermeyenleri, yüzlerce tarih ve Müslüman mimari eserinin onarılmasını ve hizmete açılmasını engelleyenleri lanetlemiyor.

Binlerce dönüm Müslüman vakıf toprağının işlenmesine engel olanları lanetlemiyor.

“Büyük Göç”ün sorumlularına beddua etmedi.

İnsanlarımıza kan kusturan hapis gardiyanlarını, “Belene” ölüm kampında zulüm edenleri lanetlemedi!

Evlatlarımızın ana dilini öğrenmelerine engel olanları lanetlemiyor.

1970 – 72’de Pomaklara yapılan baskı ve terörü görmezlikten geldi. Totaliter rejimde zalimlerin baş çavuşu Todor Jivkov’u lanetlemedi.

Yardımcılarını aforoz etmedi. Hainler, ihbarcılar, jurnalciler ve gizli ajanlar için ağzını açmadı.

Dikkati çeken ikinci nokta ise, bedduaların yalnız kişisel menfaatler ve şahsi kazanç için yapılmasıdır. Artık çeken çekeceğini çekti, ölen öldü, sağlar bizim. Bir gün lanet duası okuyan ertesi gün mevlit okuyan hocadan kimseye fayda gelmez. Halkımız da bunu iyice anladı.

 

Lanetleyenlerle lanetlenenleri birbirinden daha titiz ayıralım. Bu memleketten 1 000’den fazla din adamı takip edildi, içeri düştü, vatandan kaçmak ve göç etmek zorunda kaldı.

Bu çileyi yapanlar ne zaman lanetlenecekler?

İnsanlarımızı vatan değiştirmeye, adaleti ve özgürlükleri başka ülkelerde aramaya zorlayanları lanetleme zamanı gelmedi mi? Bir de, Bulgaristan Müslümanları Baş Müftülüğü ne Osmanlı malının düklünün talan edildiği bir açık artırma merkezidir. Ne yargı duruşma ve hesaplaşma salonudur. Ne de bir sayfiye merkezidir. Unutmayalım!  Baş Müftülüğe haksız yere el ve dil uzatan kendiliğinden lanetlenir. Baş Müftülük bir şeref yeridir. Namus ve adalet ocağıdır.

 

Gelecek hafta, “Kâhin Vanga’nın yerine kalan kim biliyor musunuz?” sorusunu gönderen Gülşen Akgün’e yanıt vereceğiz. Evet Vanga’nın varisi bir Türk kızıdır.

Reklamlar