Nevzat ÖZTÜRK
Düzce İl Milli Eğitim Müdürlüğü,
Maarif Müfettişi, Eğitimci Yazar.

Kültür, bir milletin maddi ve manevi değerlerinin bütününe denir. Yani, bir milletin yeme, içme, yaşama, geçimini sağlama gibi etkinlikleri yanında, milletin duygu, düşünce, ahlak, gelenek ve göreneklerini içeren özellikleridir. Kültür, bir milleti ayakta tutan en önemli yapı taşlarından biridir. Kültürün bozulması veya yok olması, milletlerin sonunu hazırlayan nedenlerdir. Türk kültürü, milletler içinde en yüksek ahlakı ve yaşayışı içeren değerlerden oluşmaktadır.

Zamanla kültür gelişir ve değişir. Kültürel değişme; hemen hemen her toplumda çeşitli şekillerde insanların, toplumların etkileşmesi sonucu meydana gelmektedir. Fakat kültürel değişmenin iki yönünü ele almak gerekir. Bunlardan birincisi kültürel gelişmedir ki bu toplumsal yapı için faydalı bir süreç olmakla birlikte diğeri kültürel yozlaşmadır ki buda toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkilemekte, toplumu bir çöküşe götürmektedir.

Kültürel değerlerin yozlaşmaya uğraması sahip olunan dilin, dinin, ahlaki değerlerin, örf ve adetlerin yozlaşmaya uğraması demektir. Kültür ve içinde barındırdığı unsurlar bir toplumu ayakta tutan değerler ise bu değerlerin yozlaşmaya uğraması ve giderek yok olması, toplumsal düzenin yozlaşmaya uğraması ve giderek toplumun yok olması anlamına gelmektedir.

Türk-İslam kültüründe dini bayramlarımızın önemli bir yeri vardır. Geleneksel bayramların insani değerleri ve yardımlaşmayı ön plana çıkardığını geçmişte yaşayan ve bilen orta yaş ve öncesi nesiller, bayramların bu birleştirici, sevgi ve hoşgörüyü ön plana çıkarıcı özelliğine bugün daha fazla ihtiyacımız olduğunu görebilmektedir. Bu bilince sahip aileler, anne babalar çocuklarının da bayram geleneklerini devam ettirmesine çaba harcamakta ve yaşatmaya, sonraki nesillere aktarılmasına çalışmaktadır.

Toplumun sosyal, kültürel ve tarihi yapılanmasında önemli bir yeri ve olumlu katkıları olan bayramlar, bu özelliğini değişime uğrayarak da olsa devam ettirmektedir. Ramazan bayramı Kameri takvime göre Şevval ayının ilk üç günü, Kurban bayramı ise Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün süreyle kutlanır. Bu bayramlar halk geleneklerinde eskisi kadar olmasa da hala canlı bir şekilde varlıklarını sürdürmektedirler.

Giderek her konuda olduğu gibi bayramlarımız, bayram geleneklerimiz de yozlaşmaya başlamıştır. Bunları ortaya koyabilmek için öncelikle, Kurban Bayramının coşkusunu yaşadığımız bayram günlerinde neler yapılır/ neler yapılmalı, yaşanan yozlaşmaları ele almak istiyorum. Öncelikle bayram günlerine özel neler yapılmalıdır onlara değinelim:

Arefe Günü: Bayramdan önceki güne arefe günü denilir. Arefe günü bayrama, madddi-manevi olarak hazırlanma günüdür. Anadolu’da dini bayramların bir hazırlık süreci vardır. Bayramdan önce evlerde uzun uzun temizlikler yapılır; köy ve kasaba evlerinin ön kısımları, bahçeleri temizlenir ki, buna “bayram temizliği” adı verilir. Çocuklar başta olmak üzere bayramlıklar alınır ve bayram gününden önce giysiler mutlaka hazır olur. Bayram günleri için özel yemekler ve tatlılar hazırlanır. Özellikle arife gününde hamama gidilir veya evde yıkanılır, temizlenilir. Bazı yerlerde buna “bayram suyuna girmek”, “arife suyuyla yıkanmak” denir. Arife suyuyla yıkanmanın bereket ve sağlık getireceğine inanılır. Bu günde;

1-Teşrik Tekbirleri:Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç farz namazının arkasından birer defa  “Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi’l-hamd” diye tekbir getirilir ki, buna “teşrîk tekbiri” denir. Anlamı şöyledir: “Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah’a mahsustur.”

2-Kabir Ziyaretleri: Ölümü hatırlamak, ölüden ibret almak ve ahireti düşünmek için kabir ziyaret etmek sünnettir. Kendisinin de aynı hallere düşeceğini hatırına getirir. Kimseye kötülük düşünmez. İyi bir müslüman olarak yaşamaya çalışır. Özellikle Arefe günü, Bayram günleri, cuma günü kabirleri ziyaret etmek sünnettir. Ziyaret edenin, ölü için Kur’an-ı kerim okuması, ona dua etmesi gerekir.

Kurban Bayramının 1.Günü:

1-Bayram Namazı: Kurban Bayramının birinci gününde sabah saatlerinde cemaatle bayram namazı kılınır. Bayram namazı sayesinde, birçok Müslüman bir araya gelir. Namazın ardından cami bahçesinde cemaat bayramlaşır. Böylelikle toplum arasında birlik ve beraberlik olgusu güçlenir. Bayram namazı, iki rekattır ve cemaatle kılınır. Bayram namazında ezan okumak yoktur. Bayram namazında ikamet getirilmez. Bayram hutbesi ise sünnettir. Hutbe namazdan sonra okunur.

2- Teşrik Tekbirleri: Arefe günü sabah namazından itibaren başlayan teşrik tekbirleri bugünde de devam eder.

3-Kurban Kesme: Kurban Bayramının birinci günü, Mekke’de Mina denen yerde hacıların kurban kestikleri gündür. İslam dinine göre kurban kesmek maddi gücü yerinde olan her kul için “borç”tur. Kurban kesimi Kurban Bayram namazı kılındıktan sonra başlayıp bayramın üçüncü günü akşam namazı vaktine kadar olan süre içinde kesilir.

4-Bayramlaşma: Bayram Namazından sonra ilk iş, aile efradının birbirleri ile bayramlaşması olur. Camiden gelen evin büyüğü kapıda karşılanır, önce karı-koca, sonra çocuklar anne-babaları ile ve kardeşler kendi aralarında bayramlaşırlar. Sonra yakın komşular, anne-baba ziyaret edilerek bayramlaşmaya devam edilir.

4-Ziyaretler: Bayramın ilk günü genellikle insanlar kurban kesmekle meşgul oldukları için ziyaretler ikinci günden itibaren yapılmaya başlanır. Ayrıca kabirler ziyaret edilerek ölüm hatırlanır, geçmişlere Kur’an okunur.

Kurban Bayramının 2.Günü:

1- Teşrik Tekbirleri: Arefe günü sabah namazından itibaren başlayan teşrik tekbirleri bugünde de devam eder.

2- Kurban Kesme: Kurban kesimi Kurban Bayram namazı kılındıktan sonra başlayıp bayramın üçüncü günü akşam namazı vaktine kadar olan süre içinde kesileceğinden kurbanının bayramın birinci günü kesemeyenler kurbanlarını keserler.

3- Bayramlaşma: Bayramın birinci günü kurban ile meşgul olunduğundan genellikle aile içi ve yakın komşular ile bayramlaşılır. İkinci gün ise, anne-baba, eş dost ziyaret edilerek bayramlaşılır, büyüklerin ellerinden , küçüklerin gözlerinden öpülür, hediyeler/harçlıklar verilir.

4-Ziyaretler: Bayramın birinci günü yapılamayan ziyaretler yapılarak, hal hatırları sorulur, ihtiyaçları giderilmeye çalışılır, dargınlıklar-küskünlükler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Ayrıca kabirler ziyaret edilerek ölüm hatırlanır, geçmişlere Kur’an okunur.

Kurban Bayramının 3.Günü:

1- Teşrik Tekbirleri: Arefe günü sabah namazından itibaren başlayan teşrik tekbirleri bayramın üçüncü günü ikindi namazında sona erer.

2-Kurban Kesme: Kurban kesimi Kurban Bayram namazı kılındıktan sonra başlayıp bayramın üçüncü günü akşam namazı vaktine kadar olan süre içinde kesileceğinden kurbanının bayramın birinci, ikinci günü kesemeyenler kurbanlarını keserler.

3-Bayramlaşma: Bayramın birinci, ikinci günü ulaşılamadığı için bayramlaşma imkânı bulamadığımız varsa, anne-baba, eş dost ziyaret edilerek bayramlaşılır, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpülür, hediyeler/harçlıklar verilir.

4-Ziyaretler: Bayramın birinci, ikinci günü yapılamayan ziyaretler yapılarak, hal hatırları sorulur, ihtiyaçları giderilmeye çalışılır, dargınlıklar-küskünlükler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Ayrıca kabirler ziyaret edilerek ölüm hatırlanır, geçmişlere Kur’an okunur.

Kurban Bayramının 4.Günü:

1-Bayramlaşma: Bayramın birinci, ikinci, üçüncü günü ulaşılamadığı için bayramlaşma imkanı bulamadığımız varsa, anne-baba, eş dost ziyaret edilerek bayramlaşılır, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpülür, hediyeler/harçlıklar verilir.

2-Ziyaretler: Bayramın birinci, ikinci, üçüncü günü yapılamayan ziyaretler yapılarak, hal hatırları sorulur, ihtiyaçları giderilmeye çalışılır, dargınlıklar-küskünlükler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Ayrıca kabirler ziyaret edilerek ölüm hatırlanır, geçmişlere Kur’an okunur.

Şimdi de, Kurban Bayramı vesilesi ile gözlemlediğim yanlış uygulama ve yozlaşmalara değinelim:

1-Kurban Bayramı’nı Tatil Olarak Görmek: Bayramı tatil olarak algılamak son derece yanlıştır. Bayram, birlik beraberliğimizi pekiştirici coşkulu günlerimizdir. Bayramlar, evlerden kaçılması, kapılarının kapatılması değil, evlerimizin kapılarının ziyaretçilere sonuna kadar açık olması gereken günlerdir. Her ne kadar, tatile çıkan vatandaşlarımız kurbanlarını vekalet yolu ile kesmiş olsalar da kurbanın neşesini ve coşkusunu yaşayamamaktadırlar.

2-Kurban Kesmeyi Hayvan Katliamı Olarak Değerlendirmek: sofrasında et eksik olmayanların her Kurban Bayramı’nda “hayvan katliamı yapılıyor” çığırtkanlığı samimi olmadığı gibi, dine, dini değerlere karşı bir tavırdır. Kurban bir ibadettir, Allah’ın emridir, katliam değil, teslimiyet ve yakınlaşma vesilesidir.

3-Camilerin Birleştirici Değil Ayrıştırıcı Rol Almaya Başlaması: eskiden bir beldenin, bir mahallenin, bir köyün bir camisi vardı. Tüm belde halkı, mahalleli, köylü aynı camide bayram sabahı buluşur, bayramlaşır, kaynaşırdı. Şimdilerde ise, her mahallenin her mevkiine, belki de köyün her sülalesine özgü yapılan camiler, üstelik kadrolu din görevlisi olan camiler birleştirmek yerine ayrıştırıyor, özellikle köylerde çoğu camilerde beş on kişi ile bayram namazı kılınır hale geldi.

5-Bayramlaşma ve Ziyaretleşmeler Yerine Sosyal Medyadan Mesaj ve Kutlamanın Tercih Edilmesi: Bilişim çağı ile sosyal medya inkâr edilemez bir gerçek haline geldi. Maalesef teknolojiyi kullanmayı da öğrenemedik. Aklımızı kullanmak yerine akıllı telefonları kullanmaya başladık, esasında kullanıldığımızın farkına varamadık. İletişimde en sağlıklı olanı yüz yüze, göz göze iletişimdir. Samimiyet için yüz yüze iletişim tercih edilmelidir. Bayram günlerinde, özellikle anne-babamızı, yakınlarımızı ziyaret etmemiz gerekirken, sosyal medya üzerinden samimiyetten yoksun ve en şerefli varlık olan insanı giderek değersizleştiren sosyal medya mesajının tercih edilir hale gelmesi özümüzden bizi uzaklaştırmaktadır. Kalabalıklar içinde yalnızlaştırmaktadır.

6-Resmî Kurumların Protokol Bayramlaşmaları ile Bayramı Göreve Dönüştürmeleri: Bilindiği üzere bayramlar milli ve dini bayramlar olarak ayrılmaktadır. Milli Bayramlarımız yasalar ile çerçevesi belirlendiği üzere günü ve zamanında usulünce kutlanmaktadır. Ancak dini bayramlarımızın çerçevesini din çizmiştir. Dolayısıyla bayramları dini bağlamından koparacak uygulamalara gidilmemelidir. Resmî kurumların protokol bayramlaşmaları samimiyetten yoksun ve zoraki bir bayramlaşmaya, göreve dönüşmektedir. Ayrıca, kurum amirinin keyfine göre bayramlaşma günü ve zamanı belirlemek bayramları değersizleştirmektedir. Bayram gelmeden bayramlaşma törenleri düzenlemek ne kadar yanlışsa, bayram bittikten sonra bayramlaşma töreni veya kutlama törenleri yapmak o derece yanlıştır. Zamansız bayram kutlama ve etkinlikleri ile “bize her gün bayram” söylemini doğrulatmaya kimsenin hakkı olmasa gerekir.

7-Medyanın Bayramın Anlam ve Önemine Uygun Yayın Yapmaması: Bizim medyamız dini değerlerimizi topluma benimsetmek, örf-adetlerini yaşatmak yerine, daima görmezlikten gelerek yozlaşmaya katkı sunmaktadır. Oysa, bu toplumdan beslenen medyamızın, bayramlarımızı, dini değerlimizi, bayram geleneklerimizi tarihsel süreç içinde sunarak toplumun bilinçlenmesine, kültürümüzün nesilden nesile aktarılmasın katkı sunması gerekir.

8-Dini Kurum ve Kuruluşların Bayramı Fırsat Olarak Görmeleri: Dini Vakıfların, Derneklerin, Dini grup ve yapıların bayramları fırsat bilerek yardım kampanyaları, kurban hisse yarışları düzenledikleri hepimizin malumudur. Hatta, Bayram namazı hocalar için bulunmaz bir fırsattır, yardım toplamak için en uygun zemindir. Bu tavır ve davranış da son derece yanlıştır. Kurban ibadetini bağlamından ve esas gayesinden uzaklaştırarak kendi menfaatleri uğruna alet etmeye hiç kimsenin hakkı da haddi de yoktur. Her ne kadar, kendilerine uygun fetvalar ilan etseler de İslam buna cevaz vermez.

9-Bayramın Yaşlılar ve Çocuklar Nezdinde Giderek Değersizleştirilmesi: Bayramların en önemli unsurlarından biri yaşlılar ve çocuklardır. Bayramlar, gözü yaşlı ihtiyarlarımızın ziyaret edilerek ihtiyaçlarının giderilmesine, unutulmadıklarını göstermeye vesiledir. Bayram, yaşlılarımızın kapıları gözlediği nadide günlerdir. Bayramlar aynı zamanda çocukların sevindirildiği, dini duygu ve sevginin yerleştiği çok önemli günlerdir. Dolayısıyla, çocuklar bayramı doyasıya yaşamalı, dini coşkuyu hissetmeli, hissettirmeliyiz. Oysa bugün, yaşlılarımız kapıları gözlüyor, eski bayramları özlüyor, çocuklarımız bayramdan bir şey anlamıyor.

Daha önce Kurban Bayramı ile ilgili yazılarımda benzer konulara değinmiştim. Ancak gözlemlerim doğrultusunda yeniden bazı konular açıklık getirme gereği duydum. Hakkınızı helal edin. Derdimiz, davamız ve endişelerimiz var. Hep birlikte aydınlanmaya devam edeceğiz inşallah.

Allah’a emanet olunuz.

Reklamlar