Ertaş ÇAKIR
Tarih: 11 Haziran 2021

 Hava sıcak, can sıkıntısı boğaza kadar, kimse kimsenin halini soracak durumda değilken, birden kapıdan mı, camdan mı caz cuz bir iri sinek girer ve bir duvara bir tavana vurarak dolaşmaya başlayınca, eline geçenle yerinden fırlayıp sineğe saldırdığımız gibi bir şeyler yaşanıyor bizde…

Gazetelerde, sosyal medyada 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti – Türk Dünyası ve şahlanan TURAN Birliği lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte Türkiye iktidar partisi ve hükümetin ileri gelenleri ve Bulgaristan Müslümanlarının HÖH Başkanı Mustafa Karadayı ve beraberindeki heyetin beraberce resmi görüşmede boy resimlerinin yayınlanması Bulgaristan’da olağanüstü büyük etki yaptı, yorumlandı, kimilerinden destek, büyük çoğunluğundan da tepki aldı.

Hafta sonundan beri Sofya’da milliyetçiler davul çalıyor.
Türklerin 11 Temmuz seçimlerine katılmasından ve en az 40 milletvekili çıkarmasından korktuklarını birbirlerini kışkırtarak ifade ediyorlar. Türkiye’den  seçime gelecek otobüsleri “Kapıkule”, “Hamza Beyliği” gibi sınır kapılarında durdurmak için hazırlıklara başlamışlar. Halbuki o eski oy kullanalım görevimizi yerine getirelim diyen vatandaşları küstürdüklerinin farkında bile değiller. Türkiye’de yaşayan Bulgaristan vatandaşları oy kullanır yani seçme hakkı var amma seçilme hakkı yoktur, bunu konuşan bir Bulgaristan siyasetçisi gördünüz mü? Yok göremezsiniz çünkü bunların hepsi ön yargılıdırlar. Kendi vatandaşlarının oy kullanmasından korkan siyasetçi gördünüz mü? İşte görün bunlar Bulgaristan’da.
Bulgaristan ırkçı partilerin gerekçeleri ise Türkiye’den büyük sayıda Türk vatandaş seçmenin Bulgaristan erken parlamento seçimlerine katılmasını meclis bileşimini ruhunu değiştireceğini ve Türk bilincin mecliste ağır basmasını önlemekmiş. Seçime 31 gün kala Sofya’da kazan kaynarken, koskoca Bulgaristan’da “Ya abi, şu sizinki de iş mi? Bu kabadayılığı, seçmeni engellemeyi Anayasanın hangi maddesine göre yapacaksınız, seçmene saldırmak terör vakasıdır” sorularını yönelten yok?
Bulgar savcılığı şu günler canı sıkkın. Gösterilerin 335. gününde Adliye Sarayı önüne çadırlar dizilmiş. Tramvaylar durmuş. Beş Savcı İvan Geşev’in istifa etmesi için sürekli gösteri yapan protestocular yolları kesmiş. Öte yandan Avrupa Birliği Başsavcısı Köveşi olaylara şaşmıyor, çünkü Bükreş’teki gece direnişlerini yaşamış bir bayan. Olayları izliyor.

2017’nin  26 Mart günü Türkiye sınırında otobüslere yapılan saldırıların sorgulanmasını henüz istemedi, çünkü “Bulgaristan’ın iç işiymiş…” Dünyanın neresinde gördünüz vatandaşlık hakkı oy hakkını kullanmaya giderken tartaklanmak, daha ne olsun. Başlarına gelecek vardır…

Faşistlerin gösterileri meclis önünde. “Türkiye vatanımdır!” diyen bir kişi “meclise giremez, milletvekili olamaz, listelerden çıkarılsın!” temposu tutuyorlar. II. Simeon Saks Koburgotski 50 yıl sonra döndü ve hem milletvekili, hem başbakan oldu hem de Bulgaristan’ı soydu, kimse bir şey demedi. Bu da Bulgar değildi, neredeydi o “vatansever” o ırkçılar. Yoksa sadece denileni mi yapıyorsunuz, uşaklıktan başka ne yapabilirsiniz ki.

Türk oylarının artması Bulgar popülist aşırı milliyetçilerinin kâbusu.
Onların asıl korkusu gettolardan çıkan oy çuvalları olmalı, ama söyleyemiyorlar. Çünkü Mustafa Karadayı’nın Ankara’da “Bulgaristan yaşadığımız topraktır. Biz Türk’üz. 1877-78 Rusya Osmanlı Savaşından sonra memlekette kalmışız” demesinden Roman-Çingene nüfus çok etkilendi, yüreklendi ve seçimi bekliyor. “Numaramız 7! Bas yediyi olay bitsin!” diyorlar. Pomaklar da yüreklendi. “Türk’üz!” gerçeğini dünya işitti” diyorlar. Karadayı’ya oy borcumuz var.

Çarşı pazarda sohbet hep aynı konuyu işliyor.
Rusların “Onların vatanı yoksa, ancak papazın yurdu varsa, bize ne bizim hem memleketimiz, hem vatanımız, hemen Ata vatanımız hem de Anavatanımız var, hem de TURAN YURDUMUZ var” diyorlar.
Almanya ve Avusturya’ya gidip gelenler, orada ise, memleket sözü yok, vatana da “baba yurdu” diyorlar diye anlatıyorlar.  İngiltere’de elma haşatına gitmiş Mehmet, her defasında, İngiliz sömürgelerinden gençlerle teması olmuş biri ve İngilizlerin sömürgelerde “vatan” sözünü kullanmalarını kanunla yasakladıklarını anlatıyor.

Benim en sevdiğim söz “memleketim.” Şarkıları türküleri, kokusu, şu an dallarında kızarmış salkımlar sararmış, albenili kirazları var. Kiraza taş atılmaz. Bizim memleket sevgimize taş atılması günahtır. Anayasaymış, yasaymış, ya kardeşim insanlar binlerce yıl sözlü kurallarla yaşamışlar ve hep mutluymuşlar. Bulgar anlayasında “Türk” sözü yok ki, “Türküm” değilim diyene ceza kesilsin.

Anayasayı değiştirmek isteyenlerin işi zor.
Çünkü 1997-2001 yılları arasında Başbakan olan ve başarılı biri olarak bilinen İvan Kostov, Temmuzun 11’inde yapılacak seçimlerle ilgili basına demeç verdi ve “Bu iş olmaz!” dedi. Toplum dağıldı, parçalandı, birbirinin kokusunu ve sesini unutmuş, umutsuz insanların vereceği oydan irade çıkmaz, birlik kuramayan toplulukların ortak hükümeti olmaz demiş.

“İnfo bg”de dün çıkan yazısını aynen tercüme ediyorum:
“GERB sağır bir deliğe girdi. Kendilerini “yurtsever” olarak tanıtan milliyetçiler bile GERB’den kaçtı. Demonte edilmeye başlanan şu toplumsal modelin yüksek mimarlarından biri olan sosyalistlerin BSP’si kendinden utanıyor. Çünkü eski yükün altına girip birlik kurup hükümet kurmak isteyen yok.

“Kostov’a göre, bu yıl 2. erken seçime gidilse bile, ülkedeki politik bunalımdan çıkarmak uğruna, devlet kurumlarını nasıl yapılandırmak, yargı reformunun nasıl yapılacağı, hukukun üstünlüğünün nasıl sağlanacağı, yeni anayasa fikri olgunlaşmadan vs vs  gibi konularda diyalog kurup uzlaşmaya varılmadan ileri adım atılamaz.

“Bu konular Bulgaristan’da tartışılmıyor. Tartışmak karşında olanı işitmen, onun sunduğu tezleri eleştirel karşılaman, iyi olanı, akla yatkın olanı kabul etmen anlamına gelir ki, Bulgaristan’da böyle bir şey yok. Politika maloz güçlerin kontrolüne kaymış.

“Bulgaristan toplumu çok parçalanmış. Bu dökülmüşlükten, dağılmışlıktan tartışma, fikir çıkmıyor ki, bu da milli dokuyu parçalıyor ve hırpalıyor.

“Bir tek Demokratik Bulgaristan siyasi program sundu, diyalog başlatmayı denediler, adalet reformu onların ateşlediği konudur.

Bu teklifin ciddi olduğuna inanıyorum ama görüşme masasına oturan olmadı. Olumlu olmaya çalışıyorlar, fakat tartışmaya katılmak isteyen kimseler yok. Tartışma ana konular, öz, politik esas üzerinde olmalı, ama ateşlenmiyor.

“Ben bir Reformlar Bildirisi onaylanmasını istiyor. Bu tartışmaya katılmayanlar demokrat olamaz. Yenilikleri istemeyen biri demokrat olamaz.  Reformlar üzerine çalışacak ekip kurulmalı. Bunlar yapılmadan hükümet kurulamaz. Halkın ve toplumun arınması gerek, bu sürecin yönetilmesi gerek ve bu süreç başlamalıdır. İlk adımın ne olacağını belirlemeliyiz. Toplum birikimlerinin ateşlenmesi gerekiyor.

Dönüşümler ekipleri kurulmadan ilerleyemeyiz. Bu uyanışta sivil toplum örgütlerine yol açılması şarttır. Halkımız şimdi atılım yapamıyor, çünkü kapasitemiz yok.”

İvan Kostov da Türkler olmadan bu işler olmaz, yapamayız, birlik olmalıyız, bugünkü tutumumuz toplumu parçalıyor diye haykırmıyor.

Türk düşmanlığına uyanmak, 21. Yüzyılda işe yaramıyor ve yaramayacaktır. Bulgaristan’ın geleceği Türklerle, Müslümanlarla birlikten geçiyor. Kısır siyasetin, kısır umuduyla birlik olamayız, ileri gidemeyiz. Birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Mutlu huzurlu bir hayat istiyorsak buna mecburuz.

Türkler öncülüğünde birlik ve beraberlik, günün sloganıdır!

Paylaşınız.

Reklamlar