Neriman ERALP

Her sabah işe gidderken tasma ucu ellerinde köpeklerini yol kenarlarında bahçelerde gezdirenlere rastlıyorum. Boyunluk ve tasma, köpekleri evlere kapamak aslında bu hayvanlara it köleliği devri yaşatıyor. Hürriletleri belirledikleri birkaç ağıç belini ıslatmak, taşları ve bazı otları koklamaktan ileri gitmiyor. Havlamayı unutmuş olan köpekler var…

Geçen gün grubumuzdan bir arkadaşın anlattığı İki Köpek Hikayesi benietkiledi. Bu benzetmede, doğurması yakalaşan bir köpek, kendi kulübesinde sefa süren bir başka köpekten üstü kapalı kuru bir yerde, kuytuda doğum yapmak ve enceklerinin yağışta toluda telef olmaması için birkaç günlüğüne olmak üzere, kulübesinden çıkmasını rica eder ve muaffak olur. Fakat encekleyen köpek doğumdan sonra yavrularını aynı inde emzirir ve büyüter ve bir gün kulübe kendisine ait olan it “çık arık” diye daha sert hırlamaya ve diş sıkmaya başladığında “gel bakalım, 12 aslanım ve benimle başa çıkabilirsen, gir yuvama! cevabını verir.

Arkadaşım bu anlatımıyla A. (Dönek) ve diğer Bulgar gizli polisi ajanlarının Hak ve Özgürlükler Partisi yönetimine çöreklenmelerini ve halkımıza hiçbir hizmette bulunmadan, 25 yıldan beri bildiklerini okuduklarını anlatmıştı.

Ben bu cümleden olmakla birlikte başka bir benzetmeli ibret dersi olan Kurt, Köpek ve Özgürlük öyküsünü anlatmak istiyorum. Aslında bu çok eski zamanların bilinen bir masalıdır. Benim her sabah işe acele ederken yolda tasmalı köpekler gördüğüm gibi, anlatacağım tiplerle de her gün yolda, meydanlarda, TV ekranında ve gazetelerin birinci sayfalarında istesek de istemesek de indirek olarak temas halinde olmak zorunda olduğumuzdan öykü dedim.

Kurt, Köpek ve Özgürlük

Bu öykümle sizlere özgürlüğün ne tatlı ve hiçbirşeyle asla değişilmez bir nimet olduğunu kısa yoldan anlatacağım.

Bir deri bir kemik kalmış bir kurt bir gün tıka basa doymuş bir köpekle karşılaşır.

Birbirini kokladıktan sonra karşı karşıya durmuş ikisi de ve kurt sormuş köpeğe.

“Parlaklığına diyecek yok doğrusu. Ne yiyorsun da böyle semirdin? Senden çok daha güçlü olmama karşın, ben açlıktan ölüyorum, bir kemik bir deri kaldım, açlıktan ağızım kokuyor.”

Köpek kuyruğunu sağ sola sallayarak cevap vermiş açıkça:,

Efendine saygıda kusur etmezsen, sen de yakalarsın benim yakaladığım fırsatı.”

Nasıl yani?” demiş kurt.

Bekçilik edeceksin kapı önünde, geceleyin evi hırsızdan koruyacaksın!”

Bunu içiten ve açlıktan barsakları gugurdayan kurt hiç dişinmeden:

Ben hazırım doğrusu” derken, anam ağılıyor ormanlarda, yağmurun, karın altında, diye düşünmüş ve köpeğe biraz daha sokulmuş.

Ardından da hayal etmiş: “Ah! nasıl işime gelir bir bilsen yan gelip yaşamak bir çatı altında. Karnım dolu yiyecekle ve uyu uykun kanana kadar…”

Kurdun iştahlandığını sezen köpek “Gel öyleyse benimle!” demiş ve ikisi beraberce köpeğin evine doğru yollanmışlar.

Yanyana yürürlerken kurdun gözü köpeğin boynundaki zincir izine ilişmiş ve “Dolsum” demiş “Ne oldu burana, tüyleri düşmüş?…”

Yanit vermiş köpek “Birşey değil…” diye.

“Söyle söyle haydi…” diye üstelemiş kurt.

Korkutan bir görünüşüm olduğundan, bağlarlar beni gündüzleri. Gündüz uyurum. Gece uyanık olayım ve gece dolaşayım diye çözerler beni...” diyerek cevaplamış ve devam etmiş köpek:

Ekmeğimi kendileri getirir. Efendim sofrasından kemik verir. Aile bireyleri kırıntılar atar önüme. Sevmedikleri yemeklerin hepsini ben yerim. Hiç çalışmadan karnım doyar tıka basa. ..”

Dikkatle dinleyen kurt “Canın bir yere gitmek istese, izin var mı pek iyi?” diye sorar.

Köpek: “Hiç olur mu! Yok! İstediğimi yapamam. İstediğime havlayamam!” deyince

“Anladım. Tepe tepe kullan övdüğün şeyleri, ye istediğin gibi bulaşık artıklarını, istemem eksik olsun saraylarda saltanat sürmek, ÖZGÜRLÜĞÜ yitirmek pahasına.” diyen kurt köpekten uzaklaşır ve ormana döner. Özgür olduğundan dolayı ENSESİ BUGÜN DE KALINDIR.”

Ö Z G Ü R L Ü K İT OLMADAN YAŞAMAKTIR.

Reklamlar