Tarih:  29 Haziran 2019
Yazan. Dr. Nedim  BİRİNCİ
Konu  Belediye başkanı seçiminden  sonra başlayan durulma

Sosyal işlerde meydana gelen abartılı gelişmeler her zaman aklıma şunu getirir. Tecrübe olmadan, yalnız aklı kıyasla hakikate ulaşma mümkün olamaz. Yalnız vaatlerle ya da umut saçarak çok büyük hatalara yol açmak kaçınılmazdır. Her karışıklıklar yeni olaylara gebedir. Aranan hep adalettir. Ve adalet kavgası her gün yeniden doğar ve kızışır.

Bizim kafa kafaya verip yanıt aramaya ve ter dökmemize gerek yok. Deliorman’ın ıhlamur kokan bahçelerinde kiraz vişne atıştırırken Bulgaristan gerçekliğine ayna tutarak üstatlarımızdan şair Habil KURT şöyle demiş:

SUÇSUZ SUÇLU

Alevi içimden çıkararak
Tanyerini ağartarak
Geçtim karanlığın içinden

İtiraf ederim çok korktum
Duracak diye zaman
Bitmeyecek o çirkin oyun

Suçsuz halde suçluydum
Kimliğimi çalan onlardı
Kabahatlı ben oldum.

İşte böyle bir olay dolaşıverince hayatımıza,  ayıkla ayıklayabilirsen 30 yıl pirinci taşını. Her büyük olayın öncül ve ardıl darbeleri, tepki ve yankıları olur. Bizimki de ceset gibi ortada kaldı. Gerçek suçlulara kalem kıracak ve mezar kazacak kimse yok.

İstanbul’da Büyük Şehir Belediye Başkanı seçimi oldu. Olay çok şişirildi. Bir mega olay gibi gösterildi. Oysa İstanbul bir dünya şehri olarak 566 yıldan beri Türk valiler, kadılar ve Belediye Başkanları tarafından idare edildi. İki kıtayı bağlayan inci şehrin ilk valisi Hızır Çelebi (Hızır Bey) dir. Amerikan Hukuk Fakülteleri araştırmacıları iki dünya imparatorluğuna (Bizans ve Osmanlı) başkent olan bu şehirde Belediye Başkanlarının aldığı her kararı, mahkemelerde görülen her davaya ilişkin kararları didik didik inceleyip yeni ADALET anlayışını oluşturmaya çalıştılar. Dünya hukukunda ADALET anlayışının temeli olan bir örnek, araştırmacıları fazlasıyla etkilemiştir.

Olay şudur:

İstanbul’un fethine bizzat kayılmış,  Eskişehir doğumlu, Fatih Sultan Mehmet’in sırdaşı ve yoldaşıdır. Tarihe İstanbul’un ilk Belediye Başkanı olarak geçmiştir. Meşhur Nasrettin Hoca’nın torunu olan Hızır Bey, zekâsı ve çalışkanlığıyla kısa zamanda birçok dini ve fenni ilimde âlim olmuştur. O yıllarda Belediye Başkanı aynı zamanda Şehrin Yüksek Kadısıdır. (Yargıcıdır.)

Hızır beyin ününü bugünlere taşıyan birçok olayın arasında, birisi adeta efsaneleşmiştir ve sizin için özel seçtik.

FATİH’İN ELİNİN KESİLMESİNE KARAR VERİYOR

 İstanbul`u fetheden Fatih Sultan Mehmet, fethin üzerinden yaklaşık on sene sonra cami inşasında kullanılacak iki mermer sütunu Sinan Atik isimli Rum mimara (bazı kaynaklarda bu mimarın ismi Khristodoulos olarak geçer) teslim eder ve yeni kurulacak cami kubbesinin Ayasofya Kubbesinden büyük olmasını buyurur.

Fatih Sultan Mehmet, yeni yapılan camiyi görünce “Kubbesi Ayasofya’dan daha büyük olsun…” emrine neden uyulmadığını sorar. Mimar; büyük bir depremde caminin yıkılacağından korktuğu için kubbesini Ayasofya’dan daha küçük yapmak zorunda kaldığını ve bu yüzden sütunları kestirdiğini söyler.

Fatih, mimarın hem Ayasofya’yı (emrine rağmen) özellikle kayırdığını düşündüğü için hem de kendinden izin alınmadan böyle bir işe kalkıştığı için “Mermer sütunları kesen ellerin bileklerinden kesilmesi” emrini verir…

Mimar Atik Sinan, bunu özellikle yapmadığını “Hesaplarına göre Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük bir kubbenin, ilk depremde yıkılacağını” düşündüğünü söyler ama emir büyük yerdendir ve geri dönüşü yoktur. Fakat çevresindekilerin de cesaretlendirmesiyle, mimar haklılığına olan güvenini daha da bir pekiştirir ve “İstanbul’u fetheden, fatihler fatihi, Padişah Fatih Sultan Mehmet”i mahkemeye verip hakkını aramak için Kadı Hızır Bey’e şikâyet eder…

Bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından atanmış, Osmanlı adaletini simgeleyen Kadı Hızır Bey, mimarı dinleyip dava açılması için haklı sebep olduğuna kanaat getirir ve Fatih Sultan Mehmet’in mahkeme edilmesine karar verir…

Fatih mahkemeye gelir ve duruşma başlar; Fatih Sultan Mehmet çok büyük bir insan olabilir ama emrindeki birini mahkeme etmeden cezalandırmıştır. Karşı taraf savunmasını yapar, mimar gerekçelerini açıklar ve kadı kararını verir: Fatih Sultan Mehmet suçlu bulunur ve kendisi de mimara uyguladığı cezayla yani elleri kesilerek cezalandırılacaktır…

Bunu duyan Mimar Atik Sinan kulaklarına inanamaz ve kadıya yalvararak şikâyetini geri çeker. Kadı, bunu göz önünde bulundurarak cezayı maddi tazminata çevirir ve mimara yüklü bir miktarda para verilmesine karar verir…

Evliya Çelebi`nin aktardığına göre, karardan sonra Fatih, çıkardığı demir sopayı kadıya göstererek; “Eğer sen Allah`ın hükmünü uygulamayıp, elimi kesmeye beni mahkum etmeseydin bununla başını paramparça ederdim” der. Kadı Hızır Bey de sakladığı kamayı çıkararak cevap verir: “Sen de benim hükmümü kabul etmeseydin, ben de bununla seni delik deşik ederdim” der.

***

Bunları düşünürken ve hele Sayın Habil Beyin “Suçsuz Suçlu” şiiri bilgisayarıma düşünce, İstanbul Büyük Şehir Belediye seçimlerinde yeni Başkan Sayın Ekrem İmamoğlu’nun OTOBÜS ÜSÜNDEN tek sesli konuşmalarında yaşanan bir tektonik depremiydi, volkanik deprem mi oldu, çöküntü depremi mi yaşadık yoksa bir sosyal zunami mi oldu sorusuna yanıt aramaya koyuldum.

Sonra birden bire, Yeni Başkan İmamoğlu’nun Hoca, imam ve müftü dualarına ihtiyacı duyduğunu gördüm ve irkildim. Ben bu olayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıştaroğlu’nun Haziran 2017 ADALET YÜRÜYÜŞÜ artçı tepkisi olduğunu düşünmüştüm.  Çünkü İstanbul gibi bir şehir tesadüf sonucu, şans eseri, dua ve tövbe edilerek yönetilemez. Mega şehrin yönetim sırrı ADALETTİR.

Geleceğe renk vermenin adı da ADALET…

Bizi izlediğiniz için teşekkür ediyoruz.

Paylaşırsanız memnun olurum.

Teşekkür ederim.

Reklamlar