Söz alan Zulüm Mağdurları Kulübü Başkanı Lilyana Drumeva komünistlerin hiçbir zaman değişmediğini ifade etti ve konuşurken göz yaşlarına hakim olamadı.
Drumeva, edebiyat derlerini komünistlerin istediği gibi vermediği için 1 yaşındaki çocuğuyla birlikte Pet Mogili köyüne gönderildiğini, eşiyle ayda 1 kez 2 saat görüşmesine izin verildiğini anlattı.
Drumeva Pet Mogili’de sürgündeyken kendilerine Türklerin yardım ettiğini ve Türklere minnettar olduğunu ifade etti.
Drumeva 16 yıl boyunca Şumnu İli’nde binlerce Türk çocuğuna ders verdiğini söyledi.
Drumeva zulmün başladığı dönemde Karavelovo köyünde adı Tanya olarak değiştirilen bir Türk kızını ailesinin Türkiye’ye yanında götüremediği için biriktirdiği 2 bin dolarla birlikte bıraktığını, üniversite öğrencisi olduğunda kira bulmasını, gerektiğinde de paradan azar azar vermesini istediklerini anlattı.
Bunları, konukları hüzünlendirmek için anlatmadığını söyleyen Drumeva Zulmün başlamasından bu yana 30 yıl geçtiğini, komünist rejimin yıkılmasından bu yana da 25 yıl  geçtiğini, ancak zulümlerin mağduru olan Türkler ile Bulgarların bir yumruk olup da zulm edenlere karşı birleşemediğini ifade etti.
Drumeva, 22 Eylül Hareketi ve BAF ile birlikte birçok kez meclise komünist rejimde işlenen suçların zaman aşımının kaldırılması için talepte bulunduğunu, bu konuda ısrarcı davrandıklarını, BAF Başkanı Mümin’in Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) temsilcilerinin bunu desteklemeleri için ikna etmeye çalıştığını, fakat HÖH’ü ikna edemediğini söyledi.
Drumeva şöyle konuştu:
Komünistlerin zulümlerine mağruz kalan Türkler neden HÖH’e oy vermeye devam ediyorlar. Bunlar, bugüne dek üstlendikleri yükümlülükleri çoktan unuttu. Sürekli etnik barışla tehdit ediyorlar. Bu, onların kullandığı kart. Türkler tereddüte düştüğünde Bulgarlar size şöyle böyle yapacak diye sizi korkutuyor. Bu şekilde Bulgaristan’da ve Türkiye’de yaşayan Türklerin beyinlerini yıkıyorlar. Türklerin sağlıklı düşünmesine imkân vermiyorlar. HÖH, Bulgaristan’da ve Türkiye’de yaşayan Türklerinin çıkarrlarını savunuyor mu, yoksa sadece bunu iddia ederek Türklerin sırtından mı zenginleşiyor. Bazılarınının milyarder olduğunu söyleyebilirim. Bu ne zamana kadar böyle devam edecek. Belki de komünist dönemde işlenen suçların zaman aşımının kaldırılması için yeterince çalışılmadığını düşünüyorsunuz, belki de gerçekten de haklısınız. Bu yıl 20 Mayıs’ta Zulüm Mağdurları Kulübü ve BAF, Bulgaristan Cumhurbaşkanına o günü Yusufhanlar (Pristoe) olaylarını anma günü ilân etmesini teklif ettik. Cumhurbaşkanı anma törenine geldi, çok heyecanlıydı, o eski günleri hatırladım. Polisler bir taraftan üzerine sıcak su sıkıyordu, öte taraftan çıkışı olmayan sokaktan kaçmaya çalışanlara ateş ediyordu. Bunları ben kendi gözlerimle gördüm. Bu zulümleri yapanları nasıl bağışlayabildik. Bunları yapanların cezasız kalmasına nasıl izin verebildik.
Drumeva şunları da ekledi:
Cumhurbaşkanı 20 Mayıs’ta tam saat 12’ye 10 kala helikopterle geldi. Tören tam saat 12’de başladı. Düşünebiliyor musunuz Cumhurbaşkanı ordaydı. Orada birçok Yusufhanlar, Şumnu, Prevlev, Filibe, Kırcaali, Sofya, Eski Cuma (Tırgovişte) sakini bulunmuştu. Otobüslerle gelmişlerdi. HÖH’ten tek bir kişi bile gelmedi. Çünkü bu, onların anma töreni değilmiş. Ben sorarım, bu kimin anma töreni? Bunlar kimin çıkarlarını savunuyor. Bu sorunun cevabını size bırakıyorum. 
Drumeva sözlerini şöyle sürdürdü:
Bunu böyle bırakmadık. Bildiri hazrıladık. Bildiride Cumhurbaşkanına hitap ettik. Buraya bildiri okumaya gelmedik, kısaca özetleyeyim bildiride 20 Mayıs’ın milli birlik ve uzlaşı günü ilan edilmesini istedik. Fakat şu soruyu da sormak gerek: Ne uzlaşısı, ne barışı ve bunu kiminle yapacağız? Sizlere yapılan zulümlere ve komünizme karşı gelen Bulgarlara yapılan zulümlere üzülmeyenlerle nasıl birleşelim? Biri pişman olduğunda ve üzüldüğünde uzlaşı olabilir. Bir insan özür dilediğinde sen gözlerinde üzüntüyü gördüğünde bağışlıyorsun. Onlar sadece üzülmemekle ve özür dilememekle kalmadılar, devleti soymaya ve Türkleri ve bütün Bulgarları aldatmaya devam ediyorlar. Sözde onlar suçlu değilmiş, hiçbir şey çalmamışlarmış. Başkası suçluymuş. 
Drumeva, konuyla ilgili dönemin Meclis Başkanı Mihail Mikov’a mektup gönderdiğini, 20 Mayıs’ın Bulgaristan İnsan Haklarını Savunma Günü ilan edilmesini teklif ettiğini, ancak Mikov’un bu konuda sessiz kaldığını söyledi. Drumeva, Mikov’un Bulgar Sosyalist Partisi’nden (BSP) seçildiğine de vurdu yaptı.
Komünist rejimle mücadele eden Demokratik Lig’in kurucularından biri olan Sabri İskender de konuşma sırasında geldi ve bütün dikkatleri üstüne topladı.
Drumeva, Belene kampının sadece Türkler için açılmadığını, komünizme karşı gelenler için açıldığını, hatta Bulgarların cesetlerinin bile domuzlara yedirildiğini ifade ett.
Drumeva, komünist dönemde sadece istihbarat servisi DS ile iş birliği yapan Türklere okuma ve gelişme imkânı verildiğini hatırlattı ve Türklerin askerde sadece ağır işlerde kullanıldığının altını çizdi.
Drumeva, 80 yılına kadarki dönemin iyi olduğu iddialarının tamamen yalan olduğunu, kendisinin 80 yılında sürüldüğünü ve 1980’den sonra Türklerin komünislerin emirlerine uyulmadığı zaman neler yapabildiğini gördüğü ifade etti.
Drumeva, komünist rejimin gençlerin hayallerini ve umutlarını öldürdüğünü, her şeyi takip ettiğini ve sürekli ifade vermek zorunla kalındığını kaydetti.
Drumeva, biz acımız tazeyken olayın üzerine gitmediğimizi ve halk olarak mücadele edenleri desteklemediğimizi belirtti ve 1989’dan sonra da hiçbir şey değişmediğini, komünistlerin her iktidara geldiğinde kendisinin görevinden alındığını ve iş birliği yapmayanları sevmediğini ve imza atanların dosyalarını şantaj için kullandığını söyledi.
Reklamlar