Konu:

Biz Bulgaristanlı göçmenleriz.  Türkiye bizim anavatanımızdır.

 Türkiye Cumhuriyeti’nin başına gelen bizim de başımıza gelmiş demektir.

 

Sayın kardeşlerim,

Kıymetli kader kardeşlerim, soydaşlarım,

Yaşadığımız ağır sınav günlerinde omuzdaşım olan BULTÜRK yönetiminde canım dostlarım.

Sevgili konuklarımız ve gazeteciler. Hoş geldiniz!

Olağanüstü bir ortamda olağanüstü bir durumu, olağanüstü sorunları ve vazifelerimizi görüşmek için toplanmış bulunuyoruz. 15 Temmuz gecesi hepimiz için – ölüm kalım gecesiydi. Hepinizin başı sağ olsun. Ailelerinize, yakınlarınıza selamlarımı iletmeniz iyi olur.

Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyib Erdoğan, dün akşam yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında, 3 ay süreli OLAĞANÜSTÜ DURUM kararı alındığını açıkladı. Bu karar bugünden başlayarak yürürlüğe girmiş durumdadır. Lehimize alınmış bir karardır. 15 Temmuz gecesi Türkiye Başkanı Sayın Erdoğan’ın, Türkiye Başbakanı Sayın Yılmaz’ın sokağa çıkın çağrısına uyduğumuz gibi, OHAL kararına da uyacağız.

Olağanüstü durum yani OHAL, biz hepimiz ilan edilmemiş, baskı, terör ve zulümle uygulanan Bulgaristan’da sıkıyönetimler zulmünden kaçıp gelmiş olsak da, bizim kendi dilimizde olmayan bir sözdür. Biz Bulgar diktatör Jivkov’un ne zaman başladığı ve 1989 Mayısında Ayaklanmamış olsak, ne zaman biteceği belli olmayan SIKIYÖNETİMLERİNE karşı direnişlerden geldik. Başa gelen çekilir. Bu defa, 15 Temmuz 2016 gecesi anavatanımızda FETÖ –hain çetesi ve “paralelci” alçaklar devletimizin dış düşmanlardan, yabancı “üst akıldan” aldığı bir kararı uygulamaya kalkıştı. “Terör” belasından bizi – halkımızı – korumak için devletimizin satın aldığı uçak, helikopter, tank, top ve silahlarla Türkiye Büyük Millet Meclisine, Bakanlıklarımıza, Özel Güvenlik Güçlerine, jandarma karargâhına, yolda evine dönen ailelere, araçlarımıza, radyo ve televizyona, gazetelere saldırdılar. Köprüleri kuşattılar. En gaddar ve vahşi bir şekilde saldıran düşmanla boğuşmak için biz de devlet büyüklerimizin çağrısına uyup sokaklara döküldük, ay yıldızlığı bayrağı kapan kardeşlerimle meydanlara, kavşaklara dolduk ve dünyanın en büyük şehirlerinden olan İstanbul’da, diğer kardeşlerimiz başkent Ankara’da, İzmir’de, Konya’da, Malatya’da ve bütün illede DARBE GİRİŞİMİNİ gemlemeyi başardık, şükür durdurabildik. Hepimizin yaşadığı en karanlık gecelerden biriydi. Hepimize geçmiş olsun. Biz, BULTÜRK olarak,  Bayrampaşa’da görev başındaydık.

260 şehit düştü. Hepsinin ailelerine geçmiş olsun derken, Vatan Sağ Olsun! Diyen milletimize, ateş saflarında bizim de katıldığımızı duyuruyorum. 1 500’den fazla yaralımız var. Hasardan söz etmek istemiyorum.

İnsanlık tarihinde bir halkın çıplak ellerle, bilek gücüyle, vicdan kudretiyle, demokrasi, barış ve huzurdan yana çıkarak bir KANLI DARBE GİRİŞİMİNE “Stop!” ettirebildiği görülmemiştir. Geçen yüzyılın başında, Atatürk önderliğinde dünya mazlum halklarına Milli Kurtuluş Çağını örneklerle açmıştık. 21. yüzyılda Türkiye Başkanı R.T. Erdoğan yönetiminde çıplak ellerimizle darbe katliamını durdurduk, barışa ve demokrasiye yeniden su verdik.

Darbeler,  o vahim gecede İstanbul ve Ankara sokaklarında masum insanları ezip geçtiği gibi daha önce de hep ezip geçmiştir. Bir atasözü var, “Geçmişten kaçıyorsak, geriye bakmamalıyız!” Fakat biz göçmen soydaşlarımın, 1985–1989 yaralarından kalan savmayan yaraları var. 1960–1970–1980 darbelerinden geçen Türkiye demokratik barışsever ulusalcı güçlerinin unutamadıkları katliamlar var. Son 15 yılda 6 darbe denemesi yapıldığını biz de gördük. Ölüm taşıyan bu iğrenç kükremeleri her defasında kıran ve her defasında düşmanı inine tıkan,  Sayın Tayyib Erdoğan başkanlığındaki AK Parti iktidarının 15 Temmuz gecesinde halka sarılarak, aralarında bulunduğumuz milletimizden güç alarak elde ettiği BÜYÜK ZAFER, öyle basit sözlerle anlatılabilecek türden değildir.

Görüldüğü üzere, başını ininden çıkarak FETÖ çetesi ve “paralelci” zalim, “Ejderha” filmindeki ağzı ateş püsküren hayvan gibi dikildi gece karanlığında karşımıza ve Türkiye’mizin egemenliğini yok etmek, anavatanımızı parçalayıp bir iç savaş başlatmak, biz göçmenlerle de kanlı hesaplaşmak istedi. Hain planın ilk maddesinde anavatanımızı 50 yıl geri atmak, karanlıklar içinde boğmak vardı.

Bir “üst akıla” hizmet eden, yuvaları “Pensilvanya”da olan ve memleketimizin devlet kurumlarına 30–40 yıldan beri girip çöreklenmiş olan zalim düşman güçleri yolda, çarşıda, pazardaymış. Kendilerini kamufle etmeyi başarmışlar. Aramıza gizlenmişler. Sanki hepsi bir içim su, selam sabahlı, namazlı niyazlı, sanki hepsi cennetlik, 1 150 okul, yerleşke ve dershanede örgütlenmişler, kertenkele ve yılan üretiyorlar ve gecelerin en zifiri karanlıklarında onları silahlı kuvvetlere, adliyeye, polis birimlerine ve diğer devlet katlarına yerleştirmişler. Düşmanla iç içe yaşadığımızın farkında değilmişiz.

TBMM’ni gece bombalayan zihniyet, bu kahramanlar vatanı asil topraklarda nasıl yetişir?, diyeceksiniz. Savcılıkta verilen ifadelerde, çocukları daha 5 yaşında ele geçirip, kendi okullarında beyinlerini yıkadıktan sonra,  hepsinden bakar-kör, dinleyen-sağır, ruh hastası, taş kafa, yeminli hain, katil yetiştirdikleri 15 Temmuz gecesi katliamında ortaya çıktı. Biz size tüm yayınlarımızda benzer katillerden birinin Bulgaristan’da “saray”da yaşatılan Ahmet Doğan olduğunu çok kez anlattık.

Kardeşlerim, T.C. Bakanlar Kurulunda, OHAL kararı, işte bu başını kopardığımız ÇIBANBAŞINI tamamen sıkmak ve ebediyen yok etmek için alındı. Gerektiğinde 400 bin değil, 500 – 600 bin kişi tavsiye edilecek. O boş kafalılara sınavlarda soruların yanıtlarını gizlice dağıtan Profesör, doçent ve hocaların hepsi sokağa atılacak. BU kafasızlar Türkiye’mizi 19. yüzyıl karanlığında tutmaya, BÜYÜK TÜRKKİYE ATRILIMLARIMIZI baltalamaya yemin etmişlerdir. Yurt dışına çıkmalarına yasak getirilmiştir, hepsi hainliklerine cevap verecek ve hak ettikleri cezaları çekeceklerdir. Bu, yeni asrın temizliği olacağı için, Türkiye halkını, hepimizi rahatlatacağı için, sabırlı olacağız. OHAL devam ederken devletimizin yanında olacağız, gerekirse biraz da dişimizi sıkacağız.

Değerli kardeşlerim, bu darbe denemesinin özünde bir de şöyle bir gerçek var. 2002’de, AK partisini,  Türkiye partisini, iktidarını buldu, kısa bir dönem de olsa “altın çağ “ yaşadı. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde % 52 ile seçilmiş bir Devlet Başkanı yoktur. Halkımız Sayın R.T. Erdoğan’ın Türkiye Başkanı olmasını istiyor. Bunu bize çok gördüler. Bir halkla başkanının birlik olmasına yürekleri varmadı. Kıskandılar. Uykuları kaçtı.

Türkiye büyüyor. Avrupa ile Asya’yı deniz altından ve su üstünden birbirine bağladık. Dünya 16-ncısı olduk. Dünya piyasası İstanbul’a geliyor. Dünya para piyasası “İstanbul” diyor. Avrupa ve Dünya kültür merkezi İstanbul oldu. Bu kazanımlarımız bizimdir, siz hepsini biliyorsunuz, fakat çekemeyenlerin içi içine sığmıyor.

  1. ve 19. yüzyıllarda Osmanlıya ateş püskürenler, 20. yüzyıl başında Atatürk’e yenik düşenler, 21. yüzyıl lideri Tayip Erdoğan, “sizin faizli paranızı istemem, biz kendi kendimize yeteriz, İslam Dünya’sında baş olmak, sizlerle dost olmaktan hayırlıdır,” dediğinde iyice kudurdular. 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımız, iştebu hırs ve öfkenin, uzanıp da erişememenin, öfkeden içi içine sığmamanın bir patlaması, irinli-kanlı fışkırmasıdır. Bu öyle bir halk patlamasıdır ki, 10 bin kilometre uzaktaki Pensilvanya çete başı, öfkesinden kudurmuştur. AB devletleri, Türkiye halkı karşı devrimi yenince, hemen Brüksel’e toplandılar, yine “demokrasi”, yine “insan hakları” demeye başladılar. Neredeyse katilleri, hainleri, katliamcıları “kahraman” ilan edecekler. 50 yıllık çabaları boşa gitti. Ah vah ediyorlar…

 

Değerli kardeşlerim, OHAL – halkımızı korumak için alınan bir itaatli yönetim usulüdür. Devlet yönetimlerinin bazı özel sorunları çözmek ve ortamı sakinleştirmek için aldığı bir önlemdir. Amacı vatanımızda huzur sağlamaktır. İlk adımda uçaklar, tanklar, askerler üs ve kışlalarına toplanmıştır. Asayiş sağlandı. OHAL’in bizdeki süresi, yukarıda dediğim gibi,  3 ay olacak. Amerika büyük sellerle başa çıkamadığında OHAL uygular. Macaristan geçen yaz göçmen seliyle başa çıkamadığında OHAL dedi. Fransa, 2 ay önceki “terör” saldırından sonra OHAL kararı aldı, Niş faciasından son bu kararını 8 ay uzattı. Türkiye’mizde 3 aylık bir uygulama, belki de 3 ay bile sürmeye bilir, işlet yoluna koyulunca, devlet kurumları FETÖ – terör örgütü ve paralelci hainlerden temizlenince ve yeni atamaların yapılmasından hemen sonra kaldırılır. İş uzaya da bilir.

Sizlere şunu özellikle anlatmak istiyorum. OHAL – 15 Temmuz gecesi mahrum olanları korumak ve yaralarını sarmak için alınmış bir karardır. (Biliyorsunuz şehitler, yaralılar, zarar görenler var.) OHAL, geçmişe dönük, hesap sorma ve gerginlik yaratmayı amaçlayan bir uygulama değildir. Suçüstü yakalanan, halka silah çekenler cezalandırılacaktır. Katillerin hepsi tutuklanacaktır. OHAL – bizim hepimizin yaşama hakkımızı, anavatanımızda mutlu olma hakkımızı korumak için alınmıştır. Bu gerçeğin başka yorumu olamaz ve yoktur. Bakanlar kurulunda, OHAL uygulama kararı alınmasını öngören madde, tüm kişisel hürriyetlerinizin, din, dil, düşünme gibi özgürlüklerimizin korunmasını başa çekmiştir. Bizim çifte vatandaşlık haklarımıza, gidip gelmemize ve Bulgaristan’da yapılacak seçimlere katılmamıza engel olunmayacaktır.

Tabii bu konularda Bulgar milliyetçiler ağzını hemen açtı. Gözünü yuman konuşuyor. Fırsat kollayanlar harekete geçti. Güya “Yurtsever Cephe” parti başkanı Valeri Simyonov, İstanbul menzilli füzeler alalım dedi. Kanlı katillere “şerefli erkekler” dedi. Sınırımızın kapanmasını istedi. Çifte vatandaşlığımızın kaldırılmasını gündeme getirdi. Fırsat buldum sandı ve bugün meclise bir kanun tasarısı sundu. “camilerde Türkçe ibadeti ve konuşmayı” yasaklamak, T.C.’den gelen hoca ve öğretmenlerin hemen kovulmasını istedi.

Başka bir milliyetçi kırıntısı olan Reformcu Blok’taki, Güçlü Bulgaristan Partisi Başkanı Radan Kınev ise, 2016 Kasımında yapılacak olan Bulgaristan Cumhurbaşkanı seçimlerinde oy kullanmamızın yasaklanmasını talep etti. Onların icatları saymakla bitmez. Bilmem sizin köylerde var mıdır, bizde kartlaşmış ve kesilme zamanı gelmiş tavuk, “iki sarılı yumurtlar” derler, hemen işte öyle bir ortam belirdi Bulgaristan’da. Dillerinin altındaki zehirli baklaları şıp şıp ekmeye başladılar. Kahırdan ölecekler. Türkiye’de FETÖ illetinin temizlenmesi hepsini pes edecek. En büyük korkuları BÜYÜK TÜRKİYE! Balkanların modern Türkiye’mizin etki alanına girdiğini biliyorlar. Rusya ve Mısırla anlaşmamızdan felç olanlar var… Bu gelişmelerin ardında bir de,  HÖH-DPS partisine asla ve hiçbir zaman oy vermeme kararımız bulunuyor.

Kısacası, devletine sahip çıkan halkımız bir devrim yapmıştır. Bu demokratik ve barış bayraklı dönüşümde yer alabildiğimiz için mutluyum. Hepinizi kutluyorum, Gerekirse her akşam Bayrampaşa meydanında demokrasi nöbeti tutacağız. Taksime kadar bayraklı alaylar düzeceğiz. Demokrasi ve barış zaferiniz kutlu olsun!

Teşekkür ederim.

 

Reklamlar