levent1 Levent RASİM
Konu:  Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş.

Biz öğrenimimizi Bulgar okullarında gördüğümüz için, düşünme tarzımız, Bulgarca soyutlamalarla belirlenmiştir. Bir şey ne kadar soyut kavramlarla anlatılırsa, o kadar gerçeklikten uzak ve basitleşmiş gibi görünse de, anlaşılması zorlaşır.

Son seçim ve halk oylamasından sonra üzerinde en fala durulan sorun “siyasi sistem” kavramıyla gündeme geldi “Siyasi sitem değişikliği” kavramı aslında siyasi soyutlama içinde bir daldır. Dal değince, “siyasi sistem değişikliğini” bir ağacın dallarından birdal olarak soyutlasak ve onu kessek ne olur? Ağaç ayakta kalır mı? Bu düşüncelerin cevabında: Bir yıl sonra kesilen dalın yerinde iz bile kalmaz, vardır.

Bizim Deliorman’da “dalımı kıranın ağacını kırarım” değimi vardır. İnsanlarımız buna inanır. Dalı kesen, yani Borisov hükümetini ikinci defa alaşağı eden, halk iradesidir. Demokrasiyi arayan bir toplumsa seçmeye yanı halka hiç kimse hiçbir şey yapamaz! Bu bakıma Borisov’un ağzından sert sözler çıkmadı.Pıtır pıtır gitti ve istifasını sundu. Niyeti şimdilik kursağındadır.

O şimdi,  “Sistem değişikliği” yapılırsa hepsini meclis dışı bırakırım hesapları yapmaya başladı. “Sistem değişikliği” dendiğinde burada seçmen, partilerin dayattığı orantılı sistemin, en fazla oy kazanan kazanır sistemiyle değiştirilmesini anlıyor. Bizde daha önce de uygulanmıştı. Partiler bütün kadroları tanıdığından kazanacak olanın seçilmesine arka olur ve yine meclise dolar, diyenler kendini dinletmeye başladı.

İşin özünde, biz burada kimseyi gözümüzde büyütmek istemiyoruz. Çünkü nabız yoklamaya gelen siyasetçiler, muhtarlar, belediye başkanları ve özel yetkili sohbet misafirleri ancak biz dinlersek konuşabilirler. Herkes kalkıp gitse ve “işim var” deyip savrulsa, köy ortasında direk gibi yalnız kalırlar. Bizim onları dinlemekten vazgeçtiğimiz gün, hepsi birden ortalıktan yok olur.

Sofya’dan gelenler, havası sertleşince güz kıyafeti seçen Deliorman’da, GERB partisinin oy ve seçim kaybını, Bakanlar Kurulu’ndan kaymasını, yukarıda değindiğim soyut kavramlarla anlatmaya çalışıyorlar. Elini dümdüz sağ çekip ardından ortasına dimdik inen bir işaretleme yapınca, işte bu ordinat sistemidir, dedikten sonra, soluklanmadan Avrupa Birliği üyesi 28 ülkede siyaset bu sisteme dayandırmıştır. Bunu söyledikten sonra sistem partileri kavramını kullanıp Bulgaristan’da solda Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP, sağda da Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi Partisi GERB var diyorlar. Durum böyle, dedikten sonda, sol elini kaldırıp, sol partileri birer birer sıralıyorlar: Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), Alternatifçiler (ABV), Tatyana Donçeva’nın partisi ve Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) hep sol partiler listesinde adı geçenler arasında yer alıyor.

Ardından da sağ elini kaldırıp şu partileri sıralıyorlar: Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi Vatandaşları (GERB) partisi, Reformcu Blok (RB) küpüne giren 5 parti ve hareket, onlardan ayrılan Güçlü Bulgaristan Hareketi (DCB), aşırı sağda bir olumsuz tümör gibi yumaklanmış güya “Ulusal Uyanış”, “Yurtsever Cephe”, VMRO ve benzer hareket, dernek ve birlikler.

Dikkatle dinlendiğinde, konuşmacıların işaret etmek istediği yapılan BÜYÜK YANLIŞ’A değinerek, GERB partisi 2014 yılında, Avrupa Birliği üyesi ülkelerden farklı hareket etti. Yanlışın kaynağı burada! Farklılık olan şudur. Avrupa geleneklerinde aşırı uçlardan partiler iktidara davet edilmez, onlardan yama da olmaz. GERB başkanı Borisov ömrü 2 yıl olan iktidar süresinde güya “Yurtsever Cephe”, VMRO ve “Ataka” partisinden yani hem sağ ve hem de sol aşırı milliyetçi uç güçlerden destek aldığından dolayı düştü. . Onları bakanlık vermese de iktidar kokusu almalarına imkân tanıdı. Onları besledi ve kıllandırdı. Türk, Müslüman ve sığınmacı düşmanlığı kışkırtmalarına imkân tanıdı. Kendisi de aynı havalara girdi. Türkiye sınırına tel duvar germeyi siyasetin merkezine çekti ve gülünç duruma düştü. En büyük yanlışlığı da aşırı milliyetçi belasının baskısı altına düşerek Türkleri ve diğer azınlıkları iktidardan kovmayı denedi.

Şimdi GERB partisi bunu kendisi açıklasa da, yanlış yaptığını tanısa da, seçmenden af dilemiyor. Bize göre ilk af eden en güçlüdür. Af dilemeyen ise büzüldükçe büzülür. Biz Deliorman’da bu işlerin böbürlenmekle olmayacağına inanırız. Allah uğuldama hakkını yalnız ağaç denizimize tanımıştır. Deliorman uğuldarken insanları uyarır, kalın kış geleceğini haber verir. Bir de şu var. Deliorman pehlivan yatağıdır ve cesurluk insanın heybetliliğinde, boyunda, kilosunda, sesinde değildir. En cesur yürekli insan ilk özür dileyendir. Bu bizim siyaset anlayışımıza da yansımıştır. Kılavuzumuzdur.

Bizim burada sıkça kullanılan bir atasözümüz vardır. “Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş.” Biz Bulgarlarla aynı vatan yollarında dolaştıkça aynı yolların yolcusuyuz. Kader birliği yapmamız var olabilmemizin ilk ve son kuralıdır. Türkler üzüldüğünde Bulgar asla ıhmadı. 1989’dan beri yar kenarında düşsem de kurtulsam mı, yoksa birisi gelir beni kurtarır mı havalarında bocalıyor.

İstesek de istemesek de, yukarıda bize anlatılan ve benim de sizinle paylaştığım seçimlerin mekanik analizi, ne mahkemeye verilecek ne de haklı haksızı belirlemek için davası görülecek bir iştir. Kökleri faşizm bataklığında olan Bulgar milliyetçilerinin iktidar sofrasına davet edilmesine karşı olduğumuzu daha 2014’seçimlerinden sonra defalarca dile getirdik. Fakat HÖH liderlerinin Sofya’da yaptıkları yanlışların acısı bizden çıkarıldı. “Türkleri devletten ve siyasetten” sökme sloganı Bulgar tarihinde en yanlış söylevdir. Burada yerliler hep bir elin beş parmağı birbirinden ayrılmaz, yanlış olur dediler. Biz üreten, alın teriyle bu toprakları sulayan emekçi insanlarız. Bu toprak bizim mayamız ve bekamızdır. Başımıza gelmedik kalmasa da “ilk unutan en mutludur” dedik ve vatan dedik bağrımıza bastık. Fakat Bulgar Avrupa kapısı açılınca kendisini Avrupalı sandı. Balkanlı kimliğini Avrupa’ya taşıdı. Köyler ikinci el “Mercedes” araçlarla doldu, eskiden kaçak saranların elinde “Mall Boro” kutusu belirdi, kod pantolonla bacak bacak üstüne atanlar kendilerini dinletmek istediler, sökmedi. Bu topraklarda ilk ve son sözün bu toprağı her gün traktörle süren, ormandan yaşlı, kırılmış, yan yatmış ağaçları çıkaran, sığır koyun güden, derelerin dibini açan, köprüleri onaran ve evinde soba yanan insanların olduğu hemen ortaya çıktı.

Son seçimler de bunu ortaya koydu. Ormanın sesi rüzgâra göre değişir. Rüzgâra dayanamayan ağaçlar kırılır, çekip çıkarılır. Siyaset de böyle evdeki hesapları çarşıya uymayan partiler iktidardan düşer ve yerine başkaları hazırlanır. Son 11 yılda Bulgaristan’da 7 hükümet değişti. Bizde süreğen bir siyasi bunalım olduğu ortadadır. Kendilerini bir leke gibi hep suyun üstünde ve biraz farklı gösterenler, Avrupa Birliği devletlerinden de farklı hareket ettiklerinde, mutlaka toslayacaklarını dikkate almalıydılar.

Deliorman’da işiyle gücüyle, kış hazırlıklarını tamamlamakla meşgul insanlarımız,  seçim ardından seçim yapıp her defasında dizimizi vurmaktansa, doğrudan Büyük Millet Meclisi toplanmasından, 1878’den beri yapılan yanlışlar süzülüp siyaset sisteminden atılarak, yeni bir Anayasa’da uzlaşma yolu aranmasından yanadır. Bu yeni Anayasanın birinci maddesine BÜLGARİSTAN ÇOK MİLLETLİ BİR DEVLETTİR. YÖNETİM BİÇİMİ PARLAMENTER DEMOKRASİDİR” yazılmalıdır. Kendini ana nüfus olarak tanıtmaya devam eden Bulgar etniği, gerçekleri kabul etmeyi öğrenmeden, azınlık haklarını tanımadan, adalette eşitlik ayarı çekmeden, hiçbir yeni Anayasa ile yasal çöküşümüzü durduramaz. Unutmayın biz hepinizin kardeşiyiz.

Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş. Bu atasözü bizimdir. Her karanlığın sonu aydınlık değildir.

Reklamlar