Tarih: 11 Ocak 2020
Yazan: Ertaş ÇAKIR
Konu:  Sıkışan Komşuya Karşılıksız El Uzatan Komşu – Türkiye.                   

Hafta içinde Balkan devletleri tarihinin en önemli olaylarından biri yaşandı. Rusya’dan Türkiye’ye, Türkiye üzerinden de Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan ve Slovenya’ya ve daha öte doğal gaz taşıyacak “Türk Akım” gaz boru hattı hizmete açıldı. Rusya kaynaklı Karadeniz dibinden Kırklareli’nin Kıyı Köy mevkiine çıkan 2 paralel doğal gaz borundan birisi Türkiye’ye, ikincisi de Bulgaristan ve Sırbistan’da “Balkan Akım” adıyla Macaristan ve daha öte de yine “Türk Akım” ismiyle Avusturya’nın “Baumgarten” tesisinden Orta Avrupa ülkelerine doğal yakıt dağıtacaktır. 2020’de bu tesis birden bire olağanüstü önem kazandı.

İlgili ülkelerde kamuoyu parçalandı. Moskova ve Washington’un “enerji kaynaklarını politik araç olarak kullandığı, Avrupa’nın parçalandığı ” öne sürüldü.

İstanbul’da T.C. Recep Tayyip Erdoğan, R.F. Başkanı Vladimir Putin, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç ve B.G. Başbakanı Borisov’un katılımıyla uluslararası törende, Bulgaristan’a ve Balkanlarda doğal gaz sorunu kökten çözülürken, Sofya’da düzenlenen Bulgar-Amerikan stratejik işbirliği görüşmelerinde, ABD Büyükelçisi Bayan Hero Mustafa “Türk Akım” Bulgaristan’a yararlı olmayacak” dedi.

Bu tartışma ve ayrışma son 5 yılda gündem oluşturdu ve Avrupa Birliği konseyi ve ABD baskılarıyla “Güney Akım” projesinin suya düşmesinden sonra Bulgaristan Avrupa enerji haritasından adeta silinmişti.

Şimdi artık,  Türkiye Cumhuriyeti ve şahsen Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın olağanüstü katkılarıyla Güney Doğu Avrupa (Balkanlar) ve Orta Avrupa doğal gaz haritasında Bulgaristan yerini yeniden alabildi.

Fakat bu olumlu gelişmeyi engellemek amacıyla ABD Dış İşleri Bakanı’nın politik sorunlar yetkilisi Deyvid Hel, Sofya’ya yöneldi, ne ki Tahran Kiev seferini yapan Ukrayna yolcu uçağının İran hava savunma güçleri tarafından yanlışlıkla düşürülmesi ve Irak’taki AVD askeri üslerinin İran füze saldırısına uğramasıyla bu ziyaret ertelendi.

Heyk’in Bulgar basınında yayınlanan mesajında aynen şöyle deniyor:

“Avrupa’da enerji güvenliğinin öneminin bilincindeyiz, müttefiklerimizin daha güvenilir enerji kaynakları olduğunda kendilerini daha emin, güçlü bağlaşık ve umutlu hissettiklerini görüyoruz.”

“Moskova’nın konuya farklı yanaşmasından değişik sorunlar çıkıyor. Moskova enerji kaynaklarını Avrupa’yı parçalamak için kullanıyor. “Kuzey Akim – 2” ile “Türk Akım” bu bakıma sorunludur, çünkü Avrupa’nın değişik kaynaklardan enerji almalarına engel oluyor. Ukrayna’da istikrarsızlığa neden oluyor. Rusya Ukrayna topraklardan geçen gaz boru hatlarını kullanımdan çıkarıyor.”

Heyg bu konuda Bulgaristan’la stratejik görüşmeleri başlatmak istediğini açıkladı. Bulgaristan ise, Türkiye sınırından Sırbistana kadar yapımı 2020 yılının Temmuz sonuna kadar döşenecek  “Türk Akımı”, “Balkan Akım” ismiyle bir ülke içi dağıtım şebekesi ve transit gaz boru hakkı olarak tanımlıyor.

Yeni hattın açılmasıyla Ukrayna ve Romanya üzerinden Bulgaristan’a ve Türkiye’ye giren gaz boru hattı 2020’de Ukrayna’da kesilecek.

Bilindiği üzere, 2016 ‘da “Güney Akım” projesi suya düştü ve yerine “Türk Akım” döşendi. 5 yıl önce Bulgaristan’ın doğal gaz alabileceği hiçbir kaynak kalmamış ve ülke Balkanlar ve Avrupa doğal gaz ve enerji haritasından silinmişti.

2018’den beri elektrik enerjisi üretebilmek için ısı santrallerinde Batı Avrupa ülkeleri ve özellikle İtalyan mafyasından aldığı çöpleri yakan Bulgaristan, “Balkan Akım” girişimiyle çok büyük bir sorununu Türkiye’nin büyük yardımlarıyla, uzattığı iyi komşuluk ve barışçı işbirliği eliyle çözebiliyor.

  1. yüzyılda Bulgaristan’ın Doğu Blokundan, totaliter sosyalist sistemden ve onun askeri özü olan Varşova Paktı’ndan koparak Atlantik – Batı Avrupa dünyasına başarılı yönelmesinde belirleyici rolü oynayan ülke yine Türkiye Cumhuriyeti olmuştu. 2004 yılında Bulgaristan’ın Kuzey Atlantik Paktı (NATO) askeri örgütüne Türkiye Büyük Millet Meclisi garantörlüğünde alındı. Bu konuda alınan özel özel kararla Bulgaristan’ın yolu açıldı. Tam destek oldu. Günümüzde Bulgaristan bir NATO üyesidir ve askeri paktın Kosova’dan Afganistan’a tüm askeri kamplarına asker göndermiş ve görevler üstlenmiştir.

Şu da var, Bulgaristan’ın NATO üyeliği ülkeye 2007’de Avrupa Birliği katılım kapısını açan anahtar oldu. Bu iki siyasi adım Bulgaristan’ını Batı topluluğu ile bütünleştiren ana etkenlerdir.

Yine son yıllarda ve özellikle de Suriye krizi derinleşince yoğunlaşan, Asya ve Afrika’dan Balkanlar üzerinden Orta Avrupa’ya sığınmacı, savaş kaçağı ve göç akını yine Türkiye Cumhuriyeti’nin kesin kararlı çabalarıyla durduruldu. Bulgaristan’a karadan en az 1 milyon Afrikalı, Suriye, İran, Afganistan ve Pakistanlının girip yerleşmesi yolu kesildi. Sayıları 4 milyonu bulan Türkiye’deki sığınmacı ve göçmenlerin topluca Edirne’den öte sınırı geçip Bulgaristan’a yerleşmesinin önlenmesinde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın rolü Olağanüstü büyük olmuştur. Milli bir güçten, son söz sahibi bir bölgesel kuvvet olan ve etki alanı Yakın Doğu’daki çatışma alanlarından Batı Balkanlara kadar uzanan Türkiye Cumhuriyeti, birçok konuda Bulgaristan’ı koltuğu altına aldı. Bulgaristan’a yapılan Türk yatırımları işsizliği durdururken, 2 komşu arasındaki alış veriş hacmi 5 milyar Avroyu aştı.  Edirne Pazar ve çarşıları Bulgar alış veriş merkezi olurken, turizm kapısı genişledi, Bulgar iç Pazar sıkıntıları Türkiye’den daha emin karşılanmaya başladı.

Bu gelişmeler Bulgaristan’da olduğu kadar Balkanlar’da da politik havayı değiştirdi. Balkan halkları huzur ve güvenlik kalesi olarak Türkiye’yi gördü. Monarşi ve totaliter komünist iktidarların Osmanlı mirasından kurtulma çabalarının boşa enerji tüketme olduğu herkesçe anlaşılırken, tarihsel ve yüksek mimar ve sanat mirasını onarma kapıları açıldı, işbirliği yeni boyutlar aldı. İlk dönemde çok kısıtlı ve çekingen olsa da bu hamleye Bulgaristan da katıldı. Filibe camilerinden, Vidin Pazvantoğlu külliyesinden, Razgrad Pargalı İbrahim Paşa Camii’ne, Şumnu’da “Tumbul Caamiye” ve Sofya’da “Banya Başı” camiye kadar pek çok tarihi eserin hayat hakkı uzatılırken, Kırca Ali şehrinin “Vızrojdentsi” semtine yeni dev cami, Köseler köyüne yeni cami inşa edildi. Köstendil’deki “Fatih Cami” gibi eserler de yeni onarım hamleleri bekliyor. Alabildiğine büyüyen bir modern devletin önce kültür ve dininin komşusuna ve çevresine yayılması doğaldır.

2007 yılından sonra özellikle 2009’da Bulgaristan Gayrı Safı Milli Hasılatında % 8 gibi bir anı düşme yaşadı. Emek verimliliği, gelir düzeyi, yoksulluk ve seçeneksizlikte ülkemiz Avrupa sıralamasının sonuna sabit şekilde yerleşti ve artık 10 yıldan beri bunalımdan çıkamıyor ve yerinde sayıyor. Bu ağır çökertici eğilimin sonuçlarının aşılmasında güney komşunun rolü çözümleyici oldu ve artmaya devam ediyor. Son dönemde Bulgar ekonomisine en fazla yatırım yapan ülkelerden biri Türkiye’dir.

Razgrad, Şumen, Kırca Ali gibi Türklük merkezlerinde ayakta kalan sanayi Türk yatırımları ve menajerliği sayesinde ayakta kaldı ve yaşıyor. Güney Bulgaristan’da, Plovdiv (Filibe) ve Sofya’da çalışan yüksek verimli ve çevreci sanayi tesisleri Türk girişimciliği sayesinde çalışıyor.

Sofya yeraltı tren ulaşımının 2. Ve 3. Hattı, Sofya – Pernik iki yönlü ana yolu, Karnobat – Burgaz, Bulgaristan demiryolu ağının en ağır kesimlerinin Türk şirketleri tarafından yenilenmesi kendini atılan örneklerdir. Bu işbirliğinin “Hemus” ve “Struma” otoyollarının “Karadeniz” adlı iki yönlü kıyı yolunun yapımında ve Güney Bulgaristan’ı Kuzeyle bağlayacak olan Koca Balkan’da “Şipka” tünelinin açılmasında ve hizmete sunulmasında görebiliyoruz.

Bu gelişmeler Büyük Türkiye kuruculuğunun Balkanlarda ve Bulgaristan’da devamıdır. Birçokları zaman zaman Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmadığına vurgu yapıyor. Fakat yeni dönemde Avrupa Birliği’nin göç gibi dev problemlerini Türkiye sayesinde çözdüğüne tanık oluyoruz. “Türk Akım” sayesinde Bulgaristan doğal gaz verimliliğinden, doğal gaz piyasasının özgürleşmesinden (liberalleşmesinden), Balkanlarda Balkan piyasasına giriyor. Türkiye sayesinde bir yandan Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Slovenya doğal gaz boru hattı ve aynı zamanda yine Türkiye üzerinden Yunanistan, Arnavutluk ve Adriyatik Denizi altından İtalya’ya uzanan Şah Denizi kaynaklı TANAP doğal gaz yolunun son hedefe yürüdüğünü izliyoruz. Balkanlardaki artan enerji gereğinin Akdeniz ve Kıbrıs (KKTC) çevresi kaynaklarından yine Türkiye üzerinden Doğu ve Güney Doğu Avrupa ülkelerine uzanacağına ve güvenlik ilişkilerinin daha da gelişeceğine inanıyorum.

Komşu halkların el ele vermesini engellemek ve birlikte atılımlar gerçekleştirmek için attıkları adımları engellemek için dünya egemenliğine uzanan güçlerin küstahlığını bu defa da görmüş bulunuyoruz. Balkan halklarını birbirine düşürme planları ancak Balkan halkları tarafından suya düşürülebilir. Bu davanın bölgesel kalesi ve ana gücü Türkiye’dir ve uzattığı dostluk ve işbirliği elini asla bırakmamak gerekir. Balkanlarda Osmanlı devrinde 300 sene barış, huzur ve güvenlik hüküm sürmüştür ve o günlere geri dönmek zorundayız. Türkiyesiz Balkanlarda huzur olamaz…

Okuyanlara teşekkürler.

Reklamlar