Rafet ULUTÜRK

Tarih: 01 Nisan 2018 Bir nisan şakası değil gerçekler.

Konu: Bulgaristan Siyasi kriz içinde tepindikçe batıyor. . .

Dünyada herhangi bir devletin ekonomisi Rusya ile yakın işbirliği bağları içinde bulunuyorsa, şu dönem çok dikkat etmelidir. Kimyasal bir gazla zehirlendiği, bu öldürücü gazın da Rusya’dan getirildiği  iddia edilen “Skripal” olayından sonra, çığ gibi gelişen diplomatik skandalda İngiltere’ye katılan ve dayanışma gösteren devletlerin sayısı görünmemiş bir hızla artıyor.

NATO ve Avrupa Konseyi’nin Rusya’ya karşı yaptırımlarının daha da şiddetlenmesi kararlarına katılan, Moskova Büyük-elçiliğini ancak danışmada bulunmak için geri çeken ve 3 ay sonra geri göndereceğini açıklayan Bulgaristan Bakanlar Kurulu, şimdilik yeni adım atmaya kararlı değil..

Bu karar, Bulgaristan hükumetini ayakta tuttu. Sözde “Yurtsever Birliği” diplomatlarımızı geri çekmemiz ve Sofya’daki Rus diplomatlarından bazılarını “casus” ilan edip geri göndermemizin ardından hükumetten ayrılacaklarını açıklamıştı.

Avrupa Konseyi dönem başkanlığını yapan Başbakan Boyko Borisov yeni diplomasi krizinde, hem Başbakanlıktan hem de AK dönem Başkanlığından ayrılmak zorunda kalacaktı. Bulgaristan’da Hükumette düşecekti. Aşırı gericilerin hükumeti düşürmesi şeklinde yorumlanacak olan bu hareket, Avrupa Birliği içinde çok büyük bir skandal doğurabilir. Hatta “Batı Balkanlar” planı daha tartışma masasındayken suya düşebilir. Önümüzdeki günlere dikkat…

Yedek planda, güya “Yurtseverler” – yani aşırı milliyetçiler Sosyalistlerle ve “Volya” (İrade) partisiyle ortaklık kurup yeni bir hükumet kurmayı kabul etmişlerdi. Sosyalistler, aşırı milliyetçiler gibi Rusya ile ilişkilerin bozulmasını istemiyor. Avrupa Konseyi dönem toplantıları devam ederken erken genel seçime gitmenin politik çöküş yaratacağı görüşünde birleşen kamuoyu, pür dikkat durum değerlendirmesi yapıyor. Bu gün erken seçime gitseler de pek bir şey değişmez daha da kötü olma ihtimali daha da yüksek.

Bu olay, Bulgaristan vatandaşlarının % 80’inin Rusya’ya sempati beslediğini ortaya koydu. “İngiltere’yi destekliyoruz ve onunla dayanışma halindeyiz” fakat Rus “casuslarınıkovmayacağız” sözleri büyük kitleye sanki rahat bir nefes aldırdı.

Rusların dış ülkelerde casus yemleme stratejisi “üçüncü kuşakta” uyandırma uygulamasıyla çalışır. 1878’den beri Bulgaristan’da Rus ailelerin veya karışık ailelerin çocukları doğuyor, artık beşinci ve altıncı kuşaktan söz edebiliriz, bunların hepsi Bulgaristan vatandaşıdır, ajanlar ve istasyon şefleri hepsi Bulgaristanlı-dır.

Rus ajanlarına dokunmama kararı, aslında Bulgaristan’ı Avrupa Birliği ve NATO’dan uzaklaştırdı ve biraz daha kopardı. Bu karar, iktidar partisi olan Bulgaristan’ın Avrupa Vatandaşları GERB partisi ile Sosyalist Parti (BSP) nin dış siyaset konularında aynı davulu çaldıklarını gösterdi. Böylece GERB ile BSP’nin dış politik konularında gizli ortaklık içinde olduğunu da kanıtladı. Bunun gerçek anlamı, Todor Jivkov partisi Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) partisinin GERB içindeki kanadı ile BSP içindeki kanadının çok sıkı temas ve görüş birliği içinde olduklarına da işaret etmiş oldu.

BSP’nin izlediği reel siyaset Bulgaristan’ı NATO ve AB’den koparmayı amaçlarken, Borisov hükumetinin aldığı karar da ülkeyi Brüksel’den biraz uzaklaştırmayı başardı.  Alınan karar şunlara da işaret etmiş oldu:

1- Altı aylık AK Başkanlığı süresinde, Boyko Borisov’ta Batı Balkanların lideri olma hevesi uyandırdı.

2- Bulgaristan’ın öncülüğünde ve girişimleriyle Makedonya, Karadağ ve Arnavutluk gibi ülkelerde AB üyeliği düşü uyandı ve Borisov’ta ise ben bunların ipini çekerim fikri alevlendi. Bunun altında Borisov’un Balkanların Büyük lideri olma hesapları da saklıdır.

Demek oluyor ki, Bulgar siyaset adamlarının ve siyasetinin gerçek maskesi artık düştü.

Şöyle bir hatırlatma yapmak istiyorum;

Kosova olayları başladığında NATO Yugoslavya’da Miloşoviç rejimini bombalıyordu. O zaman Rusya Bulgaristan’da uçakları için uçuş sahası istemişti. 38. Halk Meclisi bu isteği onaylamadı. Rus uçaklarına Bulgaristan üzerinden uçma yasağı getirildi. Bu harekete yanıt olarak Bulgaristan NATO (2004) ve AB’ye (2007) kabul edildi. O zaman Bulgaristan’ın Başbakanı Boyko Borisov olsaydı, Halk Meclisi bileşimi de şimdiki gibi olsaydı, Bulgaristan NATO ve AB’ye asla üye alınmazdı.

Bu konularda halen dilini yutan Ahmet Doğan ve Mustafa Karadayı düeti, dünya savaşa gidiyor savsaklığı ile vatandaşlarımızı yanlış yönlendirmekten vazgeçsinler ve göbekten bağlanmış oldukları totaliter diktacı kadro zincirinden kopmak bir yana daha iyi kölelik nasıl yaparız derdindeler. Bulgaristan Türkleri için bu bir zorunluluktur. Bulgaristan’da maskeler düştü.

Bulgaristan sırat köprüsünden geçiyor. Doğru yolu seçemezse AB’den atılan ilk ülke olabilir.

23 Rus diplomatını Londra’dan kovan İngiltere hükumetine Moskova’dan gelen cevap “50 diplomatınızı” çekin oldu. TASS ajansı, Sankt Peterburg’daki İngiliz Konsolosluğu,  Rusya Federasyonu’ndaki Britanya Konseyi kapandı haberini verdi.

Bulgar siyaset bilimcisi Prof. Evgeni Dynov, “Yönetimde bulunanlar el ele vermişler ve Bulgaristan’ı batıdan koparmaya ve dolayısıyla Rusya’ya bağlamaya” çalışıyor, dedi.

Eski Rus ajanı “Skripal ve kızının” Londra’da zehirlenmesi ve Batı ülkelerinin ortak hareketlerinde ağır ve gevşeklikle tavır aldığına değinen Prof. E. Daynov şunları yazıyor:

“Rusya saldırganlığının şiddetlendiğini görmeyen kalmadı. 2008’de Rus birlikleri Gürcistan’a saldırdı. Abhazya ve Güney Osetya’yı kopardılar ve bölgesel himaye sağladılar. Batı bu saldırıya karşı gürültü kaldırdı. Ama bir şey yap(a)madı. Sonra yutkundu. Birkaç yıl sonra Rus askerileri Kırın’ı Ukrayna’dan kopardılar. Kırım, Mariopol, Dombas kuşağı Rusya’ya bağlandı. Ardından Rusya Odesa’yı da yutmak istedi. Rus ordusu Romanya sınırına çıkmak istedi. Ukrayna’nın denize çıkışı kalmayacaktı. Bu defa Batı’dan yüksek sesli tepkiler geldi. Ama yine her şey sesli tepkide kaldı. Rus planı bu gürültülü tepki yüzünden değil, Mariopol şehri halkının her evi her sokağı savunmak için aşılmaz bir plan hazırlaması saldırganı durdurdu. Odasa’yı ele geçirme planı da başarısız oldu. Odesa halkı Rus askerinin çizmesinin nalçalı altında ezilmek istemediğini gösterdi. Bir süre sonra Ruslar Kara Dağda askeri darbe yapmayı denedi, fakat bu da tutmadı. Burada da Karadağlılar darbecilerle kendi güçleriyle başa çıktılar. Bu olaylarda Batı hep gözlerini kaçırdı ve derlenip toparlanamadı”.

Batının bu ağırdan alan tutumu yeni değildir. 1930’lu yıllarda Hitler ve Musolini diğer ülkelerden toprak ilhak etmeye başlandığında da böyle bir gevşeklik hakimdi. Polonya’nın işgal edilmesinden ve Almanların Fransa’ya dalmasından sonra uyanış ve fırtına başladı.

“Skripal ve Kızı Yulya” bir büyük, gelişmiş ve önde gelen Batı devletinde, “BOV” adlı bir kimyasal savaş silahıyla zehirlenmiştir.“BOV” dünyada yasak bir silahtır. Ordular bunu ancak savaşta kullanabilirlerdi. Geçen hafta Batı demokrasisi bir savaş silahıyla ve kendi devletlerinde saldırıya uğradıklarını görünce çok kızdılar. “Hadi yeter artık bu kadar” diyerek hiddetlendiler. İkinci Dünya Savaşı yıllardan beri Batı ülkelerinin etrafında dolaşıyordu savaş.Bu kez evlerinin içine girmişti. Bugünün kurbanı İngilizler, yarın bize yapılabilir, dediler ve birleştiler.

İşte böyle bir anda Boyko Borisov hükumeti dayanışma çizgisinden yan çizdi. Avrupa Birliği ve Birleşik Amerika’dan Rus diplomatlarının kovulması böyle anlaşılmalıdır.

Bulgar devlet ve hükmet yöneticilerinin şu günlerde alacağı kesin kararlar ülkenin önümüzdeki 30 – 50 yılda izleyeceği siyaset çizgisini belirleyecektir. Şu anda görebildiğimiz Rusçu totaliter-komünist tabakanın birbirine kenetlenmeleridir. Batıdan uzaklaşma planları hezimete götürebilir. Bulgar yöneticileri Bulgar halkını Rusya kanadı altına toplamaya gayret ediyor.  Gerekçe olarak “bilgiler eksik” denmesi de inandırıcı gelmiyor, çünkü 30 ülkenin elinde bilgi var da, bir tek Bulgaristan habersiz yakalandı.

Gelecek hafta uluslararası laboratuarlardan “BOV” zehirli gazı ile ilgili analiz ve deney sonuçları geldiğinde, “bilgi yetersizliği” sorunu kendiliğinden ortadan kalkınca ne olacak?

B. Borisov hükumetini Avrupa Birliği komiserleri geri çevirip, “ilk kararınla doğru yolu bulamadınız, hadi bakalım şu sırat köprüsünden bir daha geçin” dediklerinde ne olacak?

İstenen Bulgaristan’ın geleceği ile ilgili doğru politik karar alınmasıdır. Şu anda, dikkati çeken Cumhurbaşkanı seçimlerinden (13 Kasım 2016) sonra ilk kez Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Başbakan Boyko Borisov ve muhalefet lideri Kurnelya Ninova’nın siyasi bunalım konusunda ip gibi bir sıraya dizilmiş olmalarıdır ve Ahmet Doğan’ın da geçen hafta kutladığı doğum günü mesajında “ben de yanınızdayım” demesi ve her çorbada tuz olmaya çalışan ve hemen TV ekranına çıkan, Bulgaristan Türkleri adına konuşuyorum havalarına giren Osman Oktay’ın da ipleri ve şişleri birbirine karıştırarak bir şeyler söylemeye çalışmasıdır. Eski hamam eski tas artık işe pek yaramıyor. Bu gün Bulgaristan’da ne söylerlerse söylesinler, kafalarında uğuldayan Batıdan kopmak ve Rusya kucağına düşmektir işte gerçek durum bu. Rusya Büyükelçiliğinden aldıkları kutlamalar da hepsini yüreklendiriyor. Şimdilik…

Adı geçen tüm bu liderlerin su içtiği Bolşevik ideolojinin en önemli eserlerinden biri olan V.İ. Lenin’in “sıçanın gizlendiği delik” son günlerde aktüel oldu. İkisi de sıçanı yakalamak isteyen Başbakan Borisov ile muhalefet lideri Ninova, bir ağızdan konuşmaya başladılar ve Türkiye ile AB arasında Varna görüşmesinde “ev sahibi” ve bir yere kadar da “aracı” oldukları gibi, şimdi de Rusya ile Batı arasında  “köprü” veya “aracı” olmak istiyorlar. Tabi ki, onların bu kutsal niyetleri propaganda yalanları içinde görülmüyor, sıçan gibi deliklerin birinde saklanıyor. Askerler köprüleri ateş açarak nasılsa geçer, ama Bulgaristan’ın Rusya ile Batı arasında “aracı” olması gülünç değil mi?! Bir de orta’da en fazla Rus diplomatı kovalayan ABD var. Üstüne üstelik Bulgaristan AB ve NATO üyesi. Bu işte hem Batı hem de Rusya dışından bir devlet olabilir. Biz 2004’ten beri Batının içindeniz, bütün kademelerinde yer alıyoruz. Çocuklarımız Batıda okuyor. Ekonomimiz Batıya bağlı. Artık istesenizde istemesenizde Avrupa parlamentosundan bir parçayız. Bu durumda nasıl olur da “ara-bulucu” olabiliriz?

Biz bu konuyu ters yönden yorumlarsak. Bugünkü yöneticilerimiz Bulgaristan’ı Batı’nın gözünden düşürmek ve Rusya’nın kolları arasına atmak istiyorlar, işte bunu net diyebilirim. A. Doğan ve O. Oktay’in “biz de Rusçuyuz” demesine başka anlam verilemez.

GERB’in Avrupa Halk Partilerini, BSP’nin Avrupa sosyalistleri ve DPS’nin de Liberaller memesinden emdiğini unutmayalım. Amerika, “Mig savaş uçaklarıyla işi olanların hepsi yaptırımlar kapsamına alınacak” demesine rağmen, uçaklarımızı Moskova’ya onarıma göndermemiz de kendiliğinden buna işaret etmiyor mu? Savaş uçaklarımızı Rusya’da onardımıza göre, Bulgaristan yaptırımlara hazırdır. Bunu bize dayatan ise, ülkemizde askeri üsleri bulunan ve “en büyük müttefikimiz olan” ABD’dir. Yapacak bir şey yok. Her şey Arap saçı oldu.

Benim kendi kendime sorduğum tek bir soru var.

Devlete ihanet nedir?”  Bu sorunun cevabını bir türlü bulamıyorum. Batının  Rus saldırısına karşı hazırlıklara başladığı şu günlerde, Bulgar liderlerinin tavrına ne diyelim?

Şu da asla unutulmamalıdır. Batı ihaneti af etmez. Sonra şu da akıllarda tazedir. 3 hafta önce Batının ısrarına rağmen İstanbul Sözleşmesini meclisten geri çektik. Şu da var, Batı ile insan hakları konusunda imzaladığımız anlaşmaların hiç biri Bulgaristan meclisinde değişiksiz onaylanmadı. Okullarda Türkçe dersleri bu yüzden zorunlu olamadı. Radyo ve TV programlarımızı açamadık. Kültürümüz sakat kaldı vb. Bulgaristan nereye gidiyor? Bilen gören var mı?

Bulgarcada “bir torba tuz ve 100 kam şık masalı” var. Burada anlatsam doğru olurdu ama çok uzayacak. Gelecek haftaya devam ederiz. Sırat köprüsünden geçerken devletlerin ve insanların kaderi bir anda değişebilir…

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Paylaşmayı ihmal etmeyiniz.

Siyaseti birlikte izleyelim.

Reklamlar