Rafet ULUTÜRK
Tarih: 24 Ekim 2020

Davamız Bir Serüven Değil, Yokuşlu Bir Yoldur.

20. yüzyıl deneyimleri, sosyalleşemeyen bir davadan lider çıkarmanın çok zor olduğuna yüzlerce örnekler verdik.
Dava dediğimizde ise, biz iki bağdaşmazın, birbirine tahammülü olmayan iki sosyal çelişkinin aralarındaki boğuşmayı anlıyoruz.

Bu barışçı araçlarla, yasal yollarla, zor kullanarak, zulüm ederek hatta silahlı olabilir.
Aldatma ve komplolarla uyutula-aldatıla da bilir. Analiz merceğimizde bulunan Bulgaristan 1919 – 1944 dönemi, sosyal ve politik iradenin gerici (militarist, faşist, diktatörce, monarşist) ve ilerici, emekçi halktan yana, demokratik ve özgürlükçü gruplaşma biçimleri arasında kıyasıya sertleştiğini izledik. Bu yazımda o yıllarda atılan bazı temellerden ve bugüne yansımalarına da kısaca değinmek isterim.
Evet, o yıllarda kurulan Bulgaristan Başmüftülüğü ve Bulgar uşağı ilk Başmüftü Hüseyin Hüsnü Efendi, faşistlerin koynuna sığındı ve yemlendi. Bir önceki yazımda da kısaca anlatmıştım.

Hiçbir Müslüman cemaatin dışında kalmaz!” şiarı onundur. O, Bulgaristan Müslümanlarını yediden yetmişe faşist şemsiyenin altına toplamaya çalıştı.

Bulgaristan’da Al. Stanboliyski’nin tanıdığı imkânlarla halk bir süre ayakta kaldı.

1919-1923 yıllarında, Bulgaristan Türk azınlığı biraz rahat nefes alabilmiş ve Çiftçi Birliği hükumeti, ülkesinde yaşayan Türklere karşı görevleri bulunduğunu açıkça kabul etmiş ve yerine getirmişti. Yüzde 80 kadarı çiftçi olan Bulgaristan Türklerinden de destek görebilmek için onların haklarını teslim etme gereğini duymuş olabilirdi.

21 Temmuz 1921’de çıkan yeni eğitim yasasından alıntılar:

  • 20’den fazla okulu bulunan Türk Okul Encümenliklerine bir rüştiye ve bir okul öğretmeni seçilecektir. Seçimi Türkler kendileri yapacaktır.
  • Türk okullarında Bulgarca öğretim yapma zorunluluğu kaldırılacaktır.
  • Bulgar okulları gibi Türk okulları için de “okul fonları” oluşturulacak ve bu okullara emlak sahibi olma hakkı tanınacaktır.
  • Programları, yönetmelikleri ve öğretmenleri resmi Bulgar okullarına uyan Türk okullarına da resmi okullar gibi yardım yapılacaktır.
  • Yeni okul binaları yapımında Türklere de kredi verilecek ve inşaat malzemesi alım kolaylığı sağlanacaktır. Belgede, en büyük azınlık kitlesi olan Türklerin 1.713 okulu bulunduğu, bunlarda 2.113 öğretmenin görev yaptığı ve 60.540 öğrencinin ders gördüğü resmen kaydedilmiştir.

Yukarıda adı geçen fonlar Türk okullarına da yardım eli uzattı. 1921-1922 ders yılında Şumnu ili Türk okullarına 5.000 civarında, Varna yöresi Türk okullarına 2.500 dekar toprak dağıtıldı.

Şumnu’da Türk Öğretmen Okulu açıldı. 1928’e kadar bu okuldan her yıl 50 genç diploma aldı, bunların 10’u kızdı. Rusçuk, Filibe ve Kırca Ali’de de birer öğretmen okulu açılacağı haberi duyuruldu. Aynı dönemde kurulan, Nuvap okulu 1926’da ilk mezunlarını veren ve 1947’ye kadar 677 genci din hizmetleri için yetiştirdi.

Dernekleşmenin gelişmesi

Bulgaristan Türklerinin günümüzde (stk) kısaltmasıyla bilinen sivil toplum örgütleri Türkiye dışında ilk Türk isminde derneği (Türk Öğretmenler Birliği) Bulgaristan’da kurulmuştu. 1906 yılında eğitimde, okul programlarında ve dier kitaplarında aynılık sağlanma gereğinden doğmuş ve Türk Öğretmenler Birliği (TÖB) adıyla yayılmış ve önlenmiştir. İlk Kongrelerini Şumnu’da yapan öğretmenlerin örgütlü çalışmaları okul encümenliklerince desteklendi ve yaygınlaştı. Çözüm arayan sorunlar arasında ders kitabı hazırlanması, Türkiye’deki eğitimle paralellik kurulması, kitapların içeriği ve öğretmen mesleğinin sorunları başta geliyordu.

Öğretmenler Birliği, olağanüstü ağır koşullarda ve baskı altında çalışsa da, Bulgaristan Türk çocuklarına Türklük Bilincini, vatanseverlik ruhunu, ana-vatan Türkiye’ye bağlılık duygusunu aşılamak bakımından tarihi bir görev yapmıştır.
TÖB birinci adı “Terbiye Ocağı” olan, “Muallimler Ocağı” adlı bir dergi çıkardı. TÖB 19. Kongresini 1928’de Lom’da yaptı ve Latin alfabesine geçilmesi çalışmalarını tamamladığını ilan etti. Türkiye ile birlikte yeni alfabeye geçilmiştir. TÖB 1933 yılında Rusçuk’ta son, 23. Kongresini yaptıktan sonra Bulgar hükumetince dağıtıldı. Örgüt Bulgaristan Türkleri tarihinde kalıcı izler bıraktı, Türk kimliği bilincini mayalandı. Bulgaristan Türklerinin İslami Encümenlikler dışında, halka kenetlenmiş ve gücünü halktan alan örgütlenme geleneği TÖB geleneklerine dayanır.
Gücü halktan alan her kurum güçlü olur ve doğru işler yaptığı gibi burada da doğru işler yapıldı.

“Turan” isminde ilk teşkilatlar Bulgaristan’da kuruldu

Türkiye’deki olumlu gelişmeler, Türkiye Cumhuriyetinin doğuşu ve Çiftçi iktidarıyla gelen bazı olumlu gelişmeler Bulgaristan Türk gençliğini çok etkilemişti. “Turan” Sportif birliği adı altında sportif kulüpler kuruldu. Bu gelişmenin mayalandığı yıllar, olumlu gelişmelerin etkisi altında ve 1925’teki birinci askeri darbeden önceye – 1923-1924 yıllarına rastlar. Bu kulüpler “ileri”, “Çelik”, “Hilal”, “Gayret”, “Rumeli”, “Gayret” ve “Balkan” gibi isimlerle faaliyet göstermiştir.

Bu sportif Kulüplerin birinci Kongresi Rusçuk’ta, ikincisi Plevne’de yapılırken, bu çatının adı “Turan” Gençlik Birliğine değiştirilmesi fikri Varna’da toplanan 3. Kongrede Vidin delegelerinden gelmiştir. “Turan” derneğinin siyasal amaçları yoktu.

“Turan” ismini bir sembol olarak benimsemişlerdi.
Atatürkçü Bulgaristan Türk Gençliğini toplayan ve hızla halka yayılan bu örgütün kuruluş yılı 1926’dır. Razgrat’ta çıkan “Deliorman” ve “Karadeniz” gazeteleri, Kırca Alide çıkan “Özfilek”, “Yeniyol”, “Halk Sesi” ve Vidin’de çıkan “İstikbal” gazeteleri Turan hareketinin yayılmasını destekledi. 1928’de Vidin’de yeni Türk harfleriyle çıkan “Ruran Gazetesi” Turan Dernekleri Birliğinin organı oldu. Gazeteden başka kitap da yayınlayan bu dernek okuma yurtlarında çok kültürlü kalkınma fikrini ekiyor ve Türk bilinci geliştiriyordu.

1931/1932 yılları Turan Derneğin gelişme devri olmuştur.
Birçok İl, İlçelerde şubeler açıldı, hatta köylerde bile şubeleri vardı. Deliorman’ın göbeğinde Türk, yerli kıyafetiyle Turan’da yerini almıştı. Türkçe gazeteler derneğin yapılanmasını sağlıyordu. Kırca Ali’de (Özdilek), Vidin’de (İstikbal), Razgrat’ta (Karadeniz), bunların başında gelir. Mustafa Kâsım, Ârif Necip, Ali Turan, Aliş Ekrem imzaları Turancıların dostlarıydı. Zengin Cemaat-i İslamiyeler, derneğe para yardımına başlamıştı. Gençler umutla çalışıyorlardı. 1932’de Kırca Ali’de VII. kongrelerini yapmaya hazırlanır iken. Beklenmedik bir haberle sarsıldılar. Hükümet kongrenin orada toplanmasına izin vermiyordu. Bulgaristan’da kanunlar Kırca Ali için geçerli olmazdı, burada her zaman farklılıklar olmuştur. Sebebi belli: Kırca Ali’nin, Türkiye sınırlarına yakın bir yerde oluşu ve burada Türklerin yoğun olmasıdır. Kongre Kırca Ali yerine Eski Zağra’da toplandı ve de çok parlak geçti. 1933’te VII. Kongre Deliorman’ın göbeği Razgrat’ta toplanacaktı. Fakat buna da izin verilmedi. Turancılar, 8. Kongreye 20-22 Ağustos 1933 günleri Rusçuk’ta toplandılar. Ömer Kâşif’in başkanlığında yapılan bu kongre çok güzel geçti, fakat ne yazık ki, sonuncu Turan kongresi oldu. Burada, gelecek yıl kongrenin hükumet merkezi Sofya’da yapılması kararlaştırılmıştı. Ne yazık ki Turan örgütü, bundan 9 ay sonra 1934’te kapatılmış ve faşist idare öncü Türk gençleri kovuşturmaya başlatmıştı. Rusçuk kongresindeki kararlar arasında şu da var: Bulgaristan’la alâkalarını kesmiş olan eski Turancıların, Bulgaristan Türk matbuatına derneği ilgilendiren yazılar yazmamalarını kendilerinden rica etmek ve bu kabil yazılara gazetelerinde yer vermemelerini de Bulgaristan’daki Türkçe gazetelerden istemek. (Turan, sayı 6, 1933, Ağustos).

Böyle bir kararın sebebi şuydu: O zaman Türkiye’ye göçmüş olan Şerif Aynak’ın, yaz tatili eski arkadaşları arasında geçirmek üzere geldiği Bulgaristan’da, “Rodop” gazetesinde çıkan(Turan Dernekleri İnkılabın Birer Kışlası Olmalıdır) başlıklı yazısıydı. Bu başlık zaten takibata uğrayan Türk gençlerini zor duruma düşüreceği hatıra gelir. Turan’ın gelişmesinden kuşkulu olan makamların kuşkusu artabilir. Turan’ın o zaman 95 şubesi, 5.000 üyesi vardı, bu dikkat çeken bir hâl olmuştu. 1931’de Nüvvab öğrencilerinden birkaçı Şumnu Turan Şubesi’ne üye kaydedilmişlerdi, Turan’ın köylerde de şubeleri açılıyordu. Turan ismi ile dernekler ilk defa Bulgaristan’da kuruluyor. Bulgaristan’da Turan Türklüğü yaşatıyordu…

Bulgaristan Türklerinin Kurultayı hep o dönemin ürünleridir.
Bulgaristan Türklerinin Milli bir kongre toplaması fikri ilk önce Sofya’da çıkan “Rehber” gazetesinde yer almıştır. Bulgaristan Türklerinin Milli Kongresi 31 Ekim – 3 Ağustos 1929 tarihler arasında Sofya’da toplandı. Sofya meclisindeki Şumnu (Şumen) Milletvekili Mehmet Ali Giray; Eski cuma (Tırgovişte) milletvekili Mehmet Sait, Rusçuk Milletvekili Hafız Sadık ve Paşmaklı (Smolyan) milletvekili Auşoğlu Hafız Emin Bey gibi Türk milletvekilleri kongre fikrine sahip çıkıp öncülük etmişlerdir.

18 Mayıs 1929’da “Rehber” gazetesinde çıkan yazı kongre gereğini şöyle gerekçelendirmişti:
Türk Milli Kongresi (TMK), bir meslek, bir sınıf, bir zümre veya parti kongresi olmayacak, bütün Bulgaristan Türklerini kapsayacaktır.”

Devam edecek,

Gelecek sayımızda; Kongrenin gündemi ve 2. askeri darbeyle devam edilecektir.

Reklamlar