Bulgaristan Türklerinin çıkmazı

1878 Berlin Konferansında ve 1879 Birinci Bulgar Anayasasında, 1909 ve 1913 Osmanlı – Bulgar Krallığı ikili antlaşma protokollerinde, 1919 Neuilly Barış Anlaşmasında, 1925 Ankara Sözleşmesinde ve 1947 Bulgaristan HC Anayasasında ülkede Müslüman azınlık yaşadığı tanınsa da, Müslüman nüfusun doğal, vatandaş, dil, din, eğitim ve kültürel hakları sürekli kısıtlanmış ve uygulanmamıştır.

1972 Anayasası ise tam bir küstahlıktır.

1972-73 ve 1984-1989 soykırım denemesi bu anayasanın geçerli olduğu koşullarda gerçekleştirilmiş, büyük sayıda Müslüman öldürülmüş, insan haklarından men edilerek hapsedilmiş, sürgün görmüş, işkence altında sakat, çocukları cahil kalmış ve yurdundan kovulmuştur.

1991 Anayasası doğal ve yurttaş haklarımız açısından daha önceki anayasaların devamıdır. Türk dilinde seçim konuşması yapmak kanunla yasaklanmış durumdadır. Bulgar devletinin Türk kimlik maneviyatını çökertme politikasından asla ödün vermiyor.

Aslında Bulgaristan’da Türklük konusu ciddi bir şekilde kilitlenmiştir. Türkiye ile Bulgaristan’ın NATO müttefikliği, Türkiye Cumhuriyeti’nin Bulgaristan Dış Ticaretinde 3. yere yükselmesi, Geçiş Dönemi’nde Bulgaristan alt yapı tesislerinin hemen hemen hepsinin Türkiye Cumhuriyeti şirketleri tarafından inşa edilmesi, alüminyum, otomotiv, ahşap, mobilya, tekstil, nakliyat,  yan sanayi v.b. sektörlerde verimli işbirliği gelişmesine karşın, Türklerin azınlık ve kültürel haklarında olumlu gelişmeler kaydedilmemiştir.

Gayrı Safi Milli Hasılası ile Yıllık Milli Bütçe ’den her senti nasıl ve nereye harcadığına AB’ye hesap vermek zorunda olan Bulgar hükümeti (talep etmez de) istese bile, 1991 anayasası değişmedikçe, yasallaştırılarak kamuoyuna dayatılan milli azınlıklar siyasetini değiştiremez.

Bugün bu konuda mecliste gerekliği çoğunluğu sağlamak da zordur. Anadilde zorunlu eğitim, öğretim görme, sanat ve kültür geliştirme olanaklarını oluşturmaya doğru kolay kolay adım atılamaz. Bulgaristan’da Türk kimliği oluşturmak Türklerin kendi görevidir.

Türk kültür ve medeniyeti Türklüğümüzün kendi nimetidir. Bulgaristan Türk edebiyatı kendi çabalarımız sonucu oluşmuştur. Günümüzde özel Türk anaokulları ve okullarına, İmam Hatip Okullarımızda ve İslam Enstitüsünde Türk dili öğretimine daha fazla özen gösterilmesine ihtiyaç var. Türkiye eğitim sisteminin ülkemizdeki karma bölgelere akması gerekiyor. Yunus Emre Enstitüsü’nün karma bölgelerdeki belediyelerimizin hepsinde dershane ve kültür ocakları açması zorunlu olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Müslümanları kültürünün kaynaşması yolları mutlaka açılmalıdır. Büyük Türkiye’nin yanında olanlar kazanacaktır, bir an önce devleti yönetenler bunu iyi değerlendirmeliler. Yani tarafını belirlemeliler.

Dünya çok farklı yöne yöneldi. Bu yeni dünya düzeninin yerine Türk devleti yeni bir yol çizdi. “TÜRK DÜNYASININ YÜCE DÜZENİ” olarak belirledi. Yanına da Türk Cumhuriyetlerini, İslam Birliği ve Afrika’dan da 48 devleti de buna kattıklarını görüyoruz. Bunların toplamında 3 milyar civarında insan bir arada olduğunu iyi görmeliyiz. Yani yeni asrın Türk asrı olacağı ortada net olarak görünmeye başladı. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı bir konuşmasında şunları söylüyor: “UMUTLARIMIZIN VE BEKLENTİLERİMİZİN KARŞILANDIĞI SON BİR DÖNEME GİRİYORUZ” dikkat ederseniz bu sıralarda son dönemecini çok sık kullanmaya başladı. Bunları da dikkate almaları gerektiğini düşünüyoruz.

Avrupa Birliği Konseyine ülkemizde etnik azınlık olmadığı, vatandaşların hepsinin Bulgar olduğunu bildirmiştir.

Onlara göre, Ahmet Doğan bir Bulgar partisi lideridir. D. Peevski bir Bulgar milyoneridir. Açlık ve cahillik sınırı altında yaşayanların hepsi Bulgar’dır. Bu perde çekilip indirilmeden, Bulgaristan’ın çok etnikli, çok kültürlü, etnik topluluklarla merkez devletin arası açık bir ülke olduğu kabul edilmeden, sorunları çok kültürlülük ilkelerine uygun çözme yolunda adım atılamaz!

Bulgar toplumunun azınlıklar konusundaki tutumu, görüşleri mutlaka değişmelidir. Bulgaristan tarihinin en iyi yılları Türk nüfusun vatanı için çalıştığı ve yeni Bulgaristan yaratmaya ter döktüğü yıllardı. 1970’li yıllarda Müslüman nüfus Bulgar Milli Hasılatının yarısını üretiyor. Spor ve kültür dallarında Bulgaristan’a altın madalya ve ödüller akıtıyor, halkın gururu ve devletin şanı yükseliyordu.

Bugün Bulgaristan Türklerinin boynunda dört tasma vardır.

Bunlardan birisi Rus, ikincisi AB, üçüncüsü Bulgar ve dördüncüsü de HÖH içindeki oligarşi (D. Peevski) tasmasıdır.

Günümüzde yerli Türklerinin özgürlüğü için mücadele verilecekse, önce HÖH içindeki asalak oligarşi tümörleri yani hain-muhbir “lider” Ahmet Doğan, milyoner (uşağı) milletvekili D. Peevski ve partinin içindeki tüm politik ihanetçiler, çıkarcılar tayfası kazandibi gibi kazınmalıdır. Bu güçler Bulgaristan’ı dibe çeken komünist çöp yığını ya da Moskof uşakları-ajanlarıdır. Şimdi de ABD uşakları kendilerini göstermeye başladılar. Bulgaristan’da devleti yönetecek halkını savunacak insanların olduğunu hep birlikte göreceğiz.

***

Bulgaristan “sömürge” bir ülke midir?

16 Nisan 1879’da Tırnova şehrindeki Osmanlının yaptığı Kaymakam Konağı’nda Büyük Halk Meclisi’nde (BHM) onaylanan Bulgar Prensliği Anayasasının 61 Maddesinden bir alıntı:

Bulgar Prensliğinde İnsan ticareti yapılamaz. Bulgar topraklarına ayak basan her köle diline, dinine ve milletine bakılmaksızın özgürlük kazanır.”

2020’de Kuzey Amerika’da hem “beyaz” hem de “siyah” ırkçılık zirve yaptı. Siyahlar,  Washington eyaletinin “Seattle” kentini özerk bölge ilan ettiği gün, Almanya’da çıkan gazetelerde okudum: “Bizim siyah kölelerimiz Bulgarlar.” Bulgar basını hemen yanıt verdi: “Bulgar kölelerin önünde diz çöken yok.

Bulgar köleler” kavramının anlamında Türkler, Pomaklar, Roman Müslümanlar, Makedonlar, Ulahlar ve Tatarlar olmadığını ise yazmadılar. Halkı bir bütün olarak görenler bizi beraberce sömürmeyi, kullanmayı, ezmeyi, hayal ediyorlar. Avrupa Parlamentosu (AP), “köle” olduğumuza ve “köle toplumunda” yaşadığımıza yakın zamanda karar verebilir. Bekliyoruz.

Nasıl oldu da sezdirmeden topluca “köle” edildik! Nasıl oldu da biz kendimizi “köle” hissetmezken, onlar bizim Avrupalı kişiliğimizde “köle” gördüler? Asıl sorun bu! Bu sorunun önemi ise, öncelikle sömürge ülkelerin liderlerinin metropol devletlerce gösterildiği gerçeğinde gizlidir.

Saygılarımla
Okuyanlara sağlıklı günler ve teşekkürler
Paylaşınız.

Reklamlar