Rafet ULUTÜRK

Biz tarihin tanıdığı en büyük devletin ümmetinden gelen ve esir düşen “ötekilere karşı ben”  kavgası vererek, benliğini yaratabilen Bulgaristan Müslüman Türkleriz.

Biz Türklerin uykumuz sırasında düşüncemize bir parlaklık gelir.

Bu kafamızdaki konunun dağınıklıktan kurtuluşunu simgeler.

Böylece duyumlarımız ve fikirlerimiz toplanır, gruplaşır ve bir noktaya yönelir. Fikirleri doğru bir biçimde ifade ettiğimizde ve gözüne baktığımız insanların bizi anladığını, damağımızdan akanı kavradıklarını duyumsadığımızda ise, kendi kendimize ah şimdi oldu, demesek de, bunu hissederiz.

Sözcük dağarcığımızı zenginleştirdikçe ve dünyayı, onu öğrenmek ve bilmek isteyenlere en basit sözlerle ve ferah anlatabiliyorsak, hak ettiğimiz saygınlık kendiliğinden mayalanır ve büyümeye başlar.

Biz Bulgaristan’daki Türkler dünyaca çok iyi biliniriz. Türkçemiz Türkçenin en doğrusudur:

Akıtma gözümün yaşını ırmak gibi.

Al kollarına sar beni.

Bir sevda yeli esti gönül bahçemde,

Gönlüm gecelerce arzular seni.

Ajda Meşeli

Bulgaristan’da yine 15 Eylül geliyor. Okul zili yine çalacak. Türk çocuklara sınıf odası yine yok, sınıf odası olsa rahle yok, ikisi de olsa ders kitabı yok, üçü de olsa bile öğretmen yok, o da olsa müfredat yok.

Okula gitmeden, yukarıdaki dörtlüğü kaleme alacak şair, derdini dökecek yazar hiç yetişebilir mi, evet yetişemez. Her şey insanın belleğinde kalır, ya ölür ya patlar.

İşte bu bir patlamadır:

Balkanlarda Türk Olmak

Stranca (Yıldızlar Dağı) ötelerinde,

sert esen bir rüzgârla geldim dünyaya…

Şanım şerefim: Türk olmak.

Suçum yine aynı: Türk olmak.

 

Bizim kimlik formatımız şu sorulara hala cevap arıyor:

Bir soy sop ve tarih bilincimiz varsa, içindeki gizem nedir?

Biz kimiz?

Bireysel kimliğimiz. Bizi ötekilerden ayıran, polisten aldığımız kimliğimiz, pasaportumuz, iş kartımız, öğrenci kartımız, bankadaki kredi kartımız vs her birimizin bireysel kimliğimizi belirler.

Fakat bu evraklardaki ismimizde, baba adı ve soyadımızdan başka hiçbir şey bizim Türk kimliğimizi göstermez.

Kişisel kimliklerimiz. Bu bizim okulda, sevdiğimiz takımda, kulüpte, askerde, üniversite, okumayı sevenler, şiir sevenler, saz ekibi, koro ya da satranç veya spor takımlarındaki kimliğimizdir. Bunların resmi bir kartı olabilir ve olmayabilir de…

Ulusal – kültürel kimliklerimiz. Nüfus kütüğündeki soy sop ilişkilerimizi yansıtır. Bu bilgiler Bulgaristan’da Belediyelerdeki ESGRAUN (Sicil kaydı) şubesinde toplanmıştır. Burada kişiye özgü at, evlilik, çocukları, askerlik, sabıka, öğrenim vb bilgiler bulunur. Bunlara dayanılarak verilen pasaportla, öteki ülkelerin vatandaşlarının kimliğinden bizler ayrılırız.

Bulgaristan Türkleri dil, din ve kültürleri evrak üstüne işlenmeyen bir etnik ve kültürel azınlıktır.

1970 yılına kadar kimlikte İslam dinine mensup olduğumuz belliydi

1970 yıllarına kadar kimliklerimizde milletimiz Türk, dinimiz İslam olduğu kaydı vardı. Asimilasyon (kimliksizleştirme) sürecinde tüm özelliklerimiz, taşıdığımız başka kimliklerimiz, sosyal kişiliklerimiz, rollerimiz statümüz silindi.

Canlı kalan ve yaşatmaya çalıştığımız bir tek soru var:

“Kimiz, kimlerdeniz, nereden gelmiş, nereye gideriz?”

Bu sorunun cevabı ise şudur:

Geleneklerimizden dolayı (bizde)

Herkes bilir kim olduğumuzu! Biz Türk’üz!

Şiirimizin aktığı yolca devam edelim.

Bir başkadır Balkanlar’da Türk olmak Ey Anadolu!

Kalemim kırılır acıdan, yazmaya kalksam.

Kelimeler dayanmaz, kelimeler yetmez…

Anlatmaya kalksam.

Bu satırlar çağdaş insan kimliğinin tarihten kaynaklandığına işarettir. Biz tarihin tanıdığı en büyük devletin ümmetinden gelen ve esir düşen bir parçada “ötekilere karşı ben” kavgası vererek, kendi Egosu’nu yani Benliğini yaratabilen Bulgaristan Müslüman Türkleriz.

Aliya İZETBEGOVİÇİN dediği gibi savaşı ne zaman kaybederiz biliyor musunuz der ve şu cevabı verir: “Düşmana benzediğimizde” der.

İşte bu gün biz her kılıfa girmeye çalışıyoruz ama kendimiz olmaya eski atalarımıza benzemeye gerçek Türk-Müslüman olmaya çalışanımız maalesef pek yok… Gönüllü yok olma yoluna girmişiz gidiyoruz…

Eski atalarımızı da maalesef unutmaya başlamışız.

Bizler kendimizi kaybetmişiz, kimiz, nereden geldik nereye gidiyoruz unutmuşuz işte şimdi bunu hatırlama ve mücadele etme günlerindeyiz.

Bizler tekrar tarihimize dönüp kahramanlarımızı, aksakallarımızı ve evliyalarımızı çok çok iyi öğrenebilir isek geleceğe yön verebiliriz…

İşte en üzücü olan burasıdır geçmişimizi bilmemek veya yanlış bilmek.

Buna çok ama çok dikkat etmeliyiz ve yeniden doğmak, tekrardan ayağı kalkmak, sıfırdan başlamak bugünkü tabir ile Türk’e reset çekmeliyiz ve yeni gerçeklere hazırlıklı olmalıyız, yeniden dirilişi tüm Türk-İslam dünyası bunu birlikte gerçekleştirmeliyiz.

Saygılarımızla,

Reklamlar