BG-SAM

Aynı sokakta yaşayan insanlar, aynı mahallede oturanlar toplantı yapıp oylarını topluca satma planları yaparken, bir yandan da pazarlıklar başladı.

Seçimden 38 gün önce “Olacak, olacağına varır!” görüşü hakim.

Çingene çocuğuna sormuşlar.

–          “Bu sabah ne yedin?”

–          “Evde peynir ve yumurta olsa anam börek yapardı ama un da yok!” demiş.

Varna’da deniz ve park havası konserve etmeye başlamışlar.

Rusya’da kutusu 6 Ruble’den satılıyormuş. AB ve ABD ihracat yasaklarına girmiyor.

Bizim memlekete eski yeni toplam 66 888 traktör var. Ehliyetli traktör sürücüleri ise

yalnız 8 bin. Traktörcü başına 84 traktör düşüyor. Çık işin içinden çıkabilirsen. Kargalar tarlalarda güven yok diye şikâyet etmişler.

Konumuza geçelim.

Kargaların mektubundan da anlaşıldığı üzere şimdi ülkede ön plana çıkan güven sorunu. Seçim yaklaştıkça parazitleşen politik partilere güvenmeyenler çoğalıyor. Türklerin HÖH / DPS ve kart komünistlerin BSP partisini endişeye düşüren artık içten içe kemiren parti kurdu değil, biz artık kimliksiz kurlara alıştık. Kurt delikleri ağaç kesilmeden pek görünmez. Partiler kapanmadan içlerindeki kurdeşenlik da görünemez.

Bu sabah II. Simyon Partisi kapağı kalktı. Eski Dış Şişeri Bakanlarından Solomon Pasi, “artık alacağımızı aldık, çalacağımızı çaldık, içimizi dışımızı pakladık, partiyi kapatalım!”, dedi.

Bu baharda HÖH-DPS ve BSP partilerinin dallarına yapraklarına “ışık kelebekleri” adıyla bilinen beyaz kelebekler çok kondu ve yumurtalarını attı. Örümcek ağı gibi yayılan bu melet yaprak soldurup dal kurutuyor. Bunu görenlerde, gelecek bahar yeşerip çiçek ve yaprak açabilecek miyiz acaba korkusu aldı yürüdü. Yarın güvensizliği ve endişe var. Artık bizim seçmen de tek başına oy vermeye korkuyor.  Bu defa oylar pazara topluca sürülüyor. Örneklersek Plovdiv’in “Solipenovo” mahallesi sakinleri Sivil Toplum Örgütü kurmuşlar ve Lütfü Mestan ile Mişo Mişev’e “toplu oy teklifi” yapmışlar. İsterlerse açık arttırmaya çıkarız, diyorlar. D. Peevskiler demokrat olalıdan beri, bizdeki demokrasi açık arttırmalı oluverdi.

Güvensizliğin kapanındayız.

Biz Ahmet Doğan’a inanmıyoruz. Hak ve Özgürlükler Partisinin soydaşlarımız ve Bulgaristan’daki Türk, Müslüman Pomak ve Çingeneler için bir şey yapacağına bel bağlamıyoruz. Onlarda niyet olsaydı, 25 yılda birazcıktan birazcık, küçürek de olsa bir şeycikler yapılırdı. Yok! Bu HÖH parti yönetiminde birazdan biraz değişme olmadı değil! Oldu da, şöyle oldu. Ahmet Doğan’ın 1985’te 18 kişiyle Varnada bir gizli parti kurduğu zaman, bu 18’in 12-si gizli polis DS ajanıymış. Şimdi bunların sayısı arttı. Değişen ancak budur. Ahmet Doğan kendisi ise asla değişemez, çünkü anam ve babam da “DS” denmiş. Olamaz!. Anası ve babası da “DS” olunca, istese de değişemez.

Hele şu son 2 yılda topluma güvensizlik sisi çöktü. Heryer batak gazı gibi kokuyor. Ağır koku burun direğine vuran Bulgar nüfus, HÖH / DPS partisinden teskindi. “Doğan Mafya!” sloganı biraz da ağır kokuya karşı yükseltildi. HÖH-DPS’yi politik sahnede görmek istemeyenler meydanlara çıktı, çoğalıyor. Bu görüş basında ve TV’de her gün yeniden günden oluyor. HÖH /DPS’yi iktidar ortaklığında görmek isteyen yok. Bu yüzden Boyko Borisov Cebel köylerine gidip “gösterin bana hazırlıklı kadrolarınızı 10 bakan yardımcısı atayacağım!” diyor. O, “ben HÖH-DPS’den 10 bakan yardımcısı tayin edeceğim” demedi, Türklere ve diğer Müslümanlara, halkımıza kadrolarınızı verin birlikte çalışalım dedi. Olay bu, ayağımıza gelip “bataklıktan uzaklaşın” diyorlar.

Seçimlere 6 hafta kala politik ortamda yeni bir durum hasıl oldu:

Türk, Pomak ve Çingene ortamındaki bilinçsiz tepki şöyle oldu.

Zoru vardır. Bu büyük işler bizsiz olmaz, ayağımıza düştü! Bu, kendi kendine konuşanların örgütsüz ama beraber hareket eden ve birbirini etkileyen grubudur.

Bulgar nüfusun gıcık olduğunu görenler, yeni gelişmeden içten içe memnun. Bizsiz yapamaz havasını körükleyenler, oylarını inadına HÖH / DPS’ye vermeye hazırlanıyorlar. “Parçalanmayız, bölünmeyiz, hesaplarını göreceğiz!” naraları yükseliyor.

HÖH liderleri de sert tabakanın daha da katılaşmasından ve gösterdiği tepkiden memnun. DPS-ci seçmen sürüsü, aslında HÖP-DPS sayasında kuzu olduğunu biliyor. Bu tuzağa düşürüldüğünü bile bile, 7 kapı ve 7 kilit altında olduğunu göre göre,  oyunu HÖH’e verme inadı, kara kaya gibi ortadadır. Hakim kanı şudur: Sürünelim ama gözlerinde diken olalım! Mesele karşı koymaksa, haklı olabilirler. Bu, tepki göstermenin klasik yöntemidir. Şu da var: İçine düştüğümüz bataklık hepimizi dibe çekiyor. 25 yıldan beri bir arpa boyu büyüyemediğimizi, hiç ilerleyemediğimizi görmek zorundayız.  Görmek yetmez. Kabul etmek zorundayız. Ekmek parası, su, elektrik, çöp faturaları için el kapılarında iş arayanlar ordusundan birileri değil miyiz? Bu inat kime ve nereye kadar? Olan bize olmuyor mu!

1989 yılının şimdiki gibi şu ağustos sıcağında banka kapılarındaydık. Bankalarındaki paraların % 34’ü Türklerin hesaplarındaydı. Torbayla çekip yola çıkıyorduk. Geçen hafta kapısına kilit vurulan, ülkenin büyüklük bakımından 4. bankası – Kooperatif  Ticaret Bankası (BTK) ‘da sadece dört Türkün hesabı var. Biri Ahmet Doğan, 2. Emel Etem, 3. Vejdi Raşidov ve 4. Ramadan Atalay. Nasıl isterseniz öyle düşünün. İster “vay be, 4 kişiye düşmüşsek, biz bitmişiz” deyin, isterse “gözleri kör, yedikleri zehir olsun!” deyin, isterseniz “Vay be!” deyiniz. Her üç tepkinizde de haklısınız. Örnekliyorum: Vejdi Raşidov’un bundan 5 yıl önce GERB partisinin arkalamasıyla milletvekili seçildiği gün BTK bankasında hesabı yoktu. Şimdi 2 600 000 leva kaybetti. 5 yıl milletvekili olarak toplam 180 bin leva maaş almış. Bunu üstü olan 2 380 000 leva nereden geldi. Neymiş efendim, paralarını çalmışlar, şimdi artık TV ekranlarında konuşmayacakmış, darılmışmış vs. vs. Sen önce şu 2 600 000 levayı nereden çaldın, hangi öksüzün lokmasını ağzından aldın onun hesabını ver. Bu kadar parlak örneklemeye hiçbir şey eklemek istemiyorum. Eee, söyle bakalım, öyleyse ne istiyorsun?, deseniz. Cevabım şu olurdu: Bulgar savcılığında çalışmak istiyorum. Uyu babam uyu…Bu işlere doğaldır, deyemeyiz, hırsızlıklara olabilir havası vermeyiz. Biz en kodaman dolandırıcıları, yüzlerinde sakal var ciltleri görünmüyor diye yeniden ve yeniden milletvekili seçemeyiz. Bataklıktan gelen koku hepimizi boğacak.

Büyük dalavere tütüncülere yardım paralarında.

Son dönemde HÖH / DPS partisi yalnız Bulgarları rahatsız etmekle kalmıyor. Kırda tarlara ekmek parası için bocalayan Türkleri ve diğer Müslüman nüfusu her zamankinden daha fazla ve alabildiğine aldatıyor. Şu rüşvet ve dolandırma politikasını yaratan ve geliştiren, ülkemize yerleştiren  “Doğan Holding” adında,  adı olan, kendi olmayan bir kuruluş olduğunu herkes görmeye başladı. Daha önce bu kuruluşun adı “Doğan Çevresindeki Mafya Şirketleri” olarak gündem oluyordu. Adı uzun olduğundan Avrupalı liberal çevreleri “Doğan Holding” demişler. Yani kısaltmışlar. Dış İşlerinden protesto mektubu çıkmadığına göre, besbelli onların iç işlerimize müdahale hakları var. Bulgaristan’da Ahmet Doğan ve oğlu Delyan Peevski adına tescil ettirilmiş firma, LTD şirket, Holding, vakıf vs. yok. Dolayısıyla ikisi de hırsızlık, dolandırıcılık ve rüşvet almaktan hiçbir sorumluluk taşımıyor. Of’şor şirket ve “Kayman” yada “Baham” adalarında veya İngiliz eski sömürge merkezlerinde Of’şor banka hesabı açmış olsalar bile, bu şirket ve hesaplar Bulgaristan üzerinde çalıştıklarında vergi, gümrük vs. ödemediklerinden, hesaplarına kaç para girip çıktığı, gizledikleri para bilinmiyor. Bilinse bile yasal takibe uğramıyor. Örnekliyorum: HÖH-DPS Başkan Yardımcısı, BC Meclis Başkan Yardımcısı Hristo Biserov para aklarken suçüstü yakalandı ama dış savunma sonucu tutuklanamadı, evinde bey bey yaşıyor. Anlaşılan transferleri asıl kontrol eden başkaları. Bu işin Türkçesi “tut kelin perçeminden!” Öyle ama bataklık kokusu burnumuzu deliyor.

Son yıllarda  “Doğan Holding” Bulgaristan’ın en büyük vergi kaçakçısı oldu. Bu cümleye tepkiniz olacağını biliyorum.

Kimileriniz “Sana ne!” deyeceksiniz.

İkinci bir grup da,  “Onlar bizi az mı soydu! Ahmet haklarından gelir! Aşk olsun!” diyecektir.

Tepkiniz ne olursa olsun, A. Doğan ve ekibi Bulgaristan’da başkasını değil öncelikle ve en başta sizi, büyük harflerle yazıyorum B İ Z İ yani beni, seni, tütüncülerimizi soyuyor. Bu sene 50 bin tütün üreticisi aile için 119 milyon leva karşılıksız devlet yardım istendi. Biliyorsunuz Satovça’da, Haskovo ana yolu üzerinde ve Razdrat’ın merkezinde tütün balyalarını yakanlara, “aman zaman tütünleri teslim edin, biz paranızı vereceğiz, HÖH olarak garanti ediyoruz!” demişlerdi. Şimdi paralar devlet bütçesinden çıktı, (6 ay beklettikten sonra, seçim önü tabii)  ve paralarını bekleyen 50 bin  tütün üreticisi aileye değil, “Ahmet Doğan Holding”e bağlı 20 geçmişi karanlık, geleceği olmayan şirkete verildi. Yasaya göre, devletin verdiği karşılıksız yardımlarda aracı olmaz! Öyle ama bizde, devlet de onların, şirketler de, Allah insana iki elle yazma izni vermemiş, ama bunlar dört elle saldırıyor. Gelecek sene kısmetse bu 20 şirket de bu işin üstüne bir soğuk su içer, çünkü tütün paralarının hepsi yalnız “Doğan Holding”in kız holdingi olan Delyan Peevski’ satın aldığı “BULGARTABAK HOLGİNG” ve kumpanya gidecek. Bizim tütüncüler buna “genizlerine dursun!” demezde ne der…

Bunu fıkra ile anlatsam şu uygun mudur acaba.

İki yaya zebra gibi işaretlenmiş yoldan karşıya geçecekler. Yüksek süratli bir araç onları görmüyormuş gibi geliyor.

Arkadaşın biri

–          “Geçelim!” diye ısrar ediyor.

–          “Dur! Araba geliyor!” diye itiraz ediyor ikincisi ve aldığı cevap şu oluyor:

–          Yahu geçelim, şerit üzerindeyiz, çarpsa da, davayı yüzde yüz kazanırız!”

Bazen düşünüyorum da şu kendini şeytanların en açıkgözü sanan dalavereciler babası Ahmet Doğan’dan hesap soracak biri çıkmayacak mı? diye soruyorum kendime. Biliyorsunuz 2014’te Bulgaristan hem politik ve hem de ekonomik olarak çöktü, bu çöküşün suyu hükümeti de götürdü. Yerli basına göre,  çevirtilen dolaplar için HÖH/DPS partisinden şimdi de hesap sorulmayacakmış, zaten şimdiye kadar kimden hesap soruldu ki?. Çünkü son iktidar ortaklığına ilişkin imzalı kaşeli tutanak yokmuş. Daha öncekiler için de yoktu.

. Soru: Bunlar Bulgaristan’ı illegal mi idare ettiler? Memleket Danço’nun ahırına döndü. Bu arada DPS artık yerleşik bir politik güç olmayı aştı ve Bulgaristan’a politika model oldu, yani hırsızlık yasallaştı. Nasıl mı yasallaştı?.

Basının yazdığına göre bir maşa tarafından yönetilen HÖH /DPS partisi Doğan-Peevski işbirliği ile yargıçları ve savcılığı kontrol altına aldı. Gazetelere para verip ne yazacaklarını dikte ediyor. Ülkedeki tüm sermaye akımını ve işleri denetliyor. Şöyle düşünün: Tutuklanması için kırmızı bülten çıkarılan BTK bankası sahibi Tsvetan Vasilev ile D. Peevski kavga edene kadar ikisi ortaktılar. İnternet, TTNET, feecebok  vs. elektronik haberleşme araçlarında kendileri ve bankaları hakkında çıkan olumsuz haberleri yalanlamak için 200 kişilik bir ekip çalıştırmışlar. Kamuoyunu birkaç yıl böyle uyutmuşlar. BTK sözde “en yüksek faiz veren, batak kredisi olmayan” bankaydı. Reklâmlarla hükümeti, Merkez Bankasını ve tüm müşterileri topluca aldattı, soydu ve paraları kaçırdı. Bir sabah beş parasız kaldıklarında şok geçirenler hava almak için pencere kanadını açtıklarında, bataklık kokusu etrafı çoktan sarmıştı.

Al gülüm ver gülüm!

İnsan bir komediye gittiğinde, ne kadar gülerse o kadar daha iyi değil mı?. Gülmek, huzur değil de nedir? Tiyatro da öyle değil mi? O zaman gocunduğumuz ne? Hırsızlar soysunlar ne varsa, olmayanı alacak halleri yok. Avrupalılar “Bulgar Çingeneleri ülkede çalacak bir şey kalmadığından buralara gelmişler, bizi  soyuyorlar!” demeye başladı. Hırsızlar acaba yalnız Çingene mi?  Aslında Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev de hırsızlıkları görmüş olacak ki, İngiliz “Gardiyan” gazetesine son  hafta çıkan makalesine “Devleti soyuyorlar” başlığını atmış. Neyse canım, Bataklık kokar, olan yerde gene olur, belki bizimki çalmakla bitmez…

Liberaller bataklıktan memnun.

Batı Avrupa liberalleri üstün üslup Bulgarca konuşan Mestan ile aç köpek gibi saldıran Peevski’den çok memnun olduklarını gizlemiyor. “Vur patlasın, çal oynasın!” şeklinde gelişen Bulgar neo-liberal politikasında bazı değişiklikler yapması yakında bir karara bağlamışlar. Şimdiye kadar, Bulgaristan’da da bir iki Türk ile bir iki Çingene ve birkaç Pomak zengin olabilir havası estiriliyordu. Artık bu Bataklıkta gaz kokusu doğal olarak çok şiddetlendiğinden mi ne, Çingene baron ve çarlara sadece unvan verilsin ve bununla yetinilsin, zengin olmalarına gerek yok, zenginleşince etrafa değişik kokular yayılıyor ve yeni kokularla bataklıktan çıkan gazın kokusu birbirine karışınca demokrasi boğulabilir cümlesi tutanaklara geçmiş. Kuşkusuz demokrasimizin geleceği konusunda mutabakata varılmış olması büyük bir başarıdır. Ahmet Doğan’ın çingeneliği şimdilik gündeme getirilmiyor. Belçikalı bir neo-liberal, Çingenenin oğlu da muhtemelen Çingene olduğuna göre, Peevski’yi Başbakan yapmayı düşünmüyor muyuz?, sorusunu cevapsız bırakmış.

Durum çetrefilleşiyor:

Avustursa’nın (IWM Vienna) Enstitüsü ile Liberal Stratejiler Enstitüsünün ortak tespitine göre “Doğan Holding”i Bulgar iktidarından ayırmak artık imkânsız duruma gelmiş. Bu, anasını 37 yıl emen Çin Kralının durumu gibi bir şey, 25 yıldan beri çalıp, soyup kaçırdıkları yetmezmiş gibi, bir de birbirlerinden ayrılamaz duruma gelmişler yani iyice kaynaşmışlar. Ne oluyor şimdi? Doğan Holdingi memeden ayırsak, açlıktan ölecek öyle mi? Vallahi aklım ermedi! Türk halkının nükteli sözlerinden biri ”biz kız topuğuna bakar, memesinin tanesini görürüz!” der de, bu işin böyle olacağını neden göremedik? Yani Doğan Holding ile Bulgar hükümeti birbirine “Siyam İkizleri” gibi kaynaşmış ve ayrılmaları imkânsızlaşmışsa durumun vaziyeti vahim demektir. “Vay vay!” desenize…

Halkın öfkesi kükrerse:

Adamların mayası hırsızlıkla tutulmuş, karga karganın gözünü oymaz, deyenlerin sesi kulağıma geliyor da, Bulgar kendinden çalınmasına göz yummaz, demek istiyorum. Halk çok fakirleşti. Öfkesi patlarsa ne HÖH ne de DPS, ne babası Doğan ne de  Peevski kalır. Mestan da grameri iyice karıştırır demek geliyor içimden. Almanya’da çıkan “Süddeutschezeitung” gazetesi Bataklık gazı olayını konu etmiş ve “Bulgaristan Türklerinin partisi olan Halk ve Özgürlükler Partisi (DPS) seçenek önündedir, ya Delyan Peevski’yi partiden uzaklaştıracak, ya bataklıkta metan gazı patlamasında yok olacak! Bu Almanların dediği de laf mı şimdi. 2 milyon Türk ve Müslüman’ı görmezlikten gelip, HÖH partisi ile A. Doğan ve Peevskiyi bir görmüşler. Yoksa şu bataklık gazından bütün ülkeye sis mi çöktü ki, bizi göremiyorlar?

 

Reklamlar