Ekonomi, maliye ve politikanın arasından hangisi belirleyici olandır?

Çağdaş dünyada en gerçek olan para değil, ekonomidir. Politika da, doğal yapısıyla paradan doğan bir sonuç değildir. Para ile en karışık işler çözülse bile, genel anlamda sonuç belirleyici olanın para olduğunu kabullenmemiz zordur. Temelde olan ekonomidir. Genelleştirirsek, özde, ekonomi, politika ve para üçlüsünün insanlara hizmet sunmak için yaratıldığını görürüz. XXI. yüzyılın ilk büyük bunalımı Bulgar ekonomisini hem sanayi hem de tarımda çökmüş buldu. Leva, maliye sistemi de Döviz Konseyi tarafından sıkı kontrol altındadır. Avro’yu esas alan döviz kuru değişmiyor. Dövizde dalgalanma olmuyor. Demokrasiye ve serbest Pazar ekonomisine geçmeye çalışan bir ülkede kullanılan para biriminin başının bağlanmış olması sosyal ve ekonomik hayatı baştanbaşa etkiliyor. Döviz Konseyi kalksa ve ben artık bu işe bakmıyorum, Bulgar parası leyavı serbest dalgalanmaya bıraktım dese, 1 Avro belki 4 leva olur. Konsey işini kim icat ettiyse iyi düşünmüş, kanımca, ekonomisi yaralı bir ülkeye daha büyük bir yardımda bulunulamaz.

 

Örneklememizi Bulgaristan’dan yaparsak, her şeyin tepetakla olduğunu, ekonomik durumun izlenen politikaların bir dolaysız olumsuz sonucu olduğunu, insanlarınsa paranın kölesi durumuna düşürüldüğünü açıkça görebiliriz. Parası olan çalışmasa da bey gibi ama selam versen sahteliği ortaya çıkacak. Artık kimin gerçek, kiminse sahte “zengin” olduğunu ayırt etmek zorlaştı. Eski milletvekili Günay Sever’in de çok zengin olduğunu zannedenler mahkeme kararı çıkınca ve icra yargıcı açık arttırmalı satış günlerini açıklayınca, olayın iç yüzü görüldü. 23 milyon leva borç! Ne yaptı, ne aldı, nereye kaçırdı, kime verdi, nereye sakladı belli değil. “Gelik” şirketinin işleri çürük çıktı. Olan bütün Dulova’ya oldu tabii. Bir adam çalıyor, bin kişi çekiyor. Bir şirket çöküyor, herkese vuruyor. Önemli olan, bu defa Ahmet Doğan da yardım edemedi, kurtaramadı dostunu. Gerçek demokrasiye geçildiğinde hukukun üstünlüğü sağlanacak ve hak ve özgürlüklerimizi adil yoldan elde etme kapısı açılacaktır. İşler çok sancılı gidiyor ama yapacak başka bir şey yok. Hak ve Özgürlükler partisine büyük darbeler indiren, ak yüzümüzü kara eden tüm bu kadroları Ahmet Doğan MULTİ GRUP’tan almıştı. Onları besledi, “politikacı” yaptı ve sonunda halkımızın namusuna leke sürdü.

Olaya bir başka açıdan bakalım:

Ekonomik bunalımlar, üretim hayatındaki çöküşler yalnız onun bunun çalmasıyla, çarpmasıyla, götürmesiyle, yıkmasıyla olan işler değildir. Olayı ulusal açıdan değerlendirirken insan faktörünü öne alıyoruz.

Bulgaristan konusunda yapılan tüm analizlerin temelinde yer alan ve ekonomik toparlanması ve dirilmeyi kıskıvrak bağlayan ana faktör kuşkusuz, demografi faktörüdür, yani insan etkeni yetersizliğidir. Çok farklı sonuçlar elde edilebilmesinde yol kesen engel, insan kıtlığıdır. Tüm planların, tüm yatırımların odak noktasında bulunan insan olmayınca, üst yapıyı (politikayı)  bütünüyle oluşturan ve alt yapıyı da yapılandıran tüm ekonomi, maliye ve sosyal modeller anlamsız kalır. Geçiş döneminde yani son 20 – 25 yılda Bulgaristan insan kaynakları açısından çok acınası bir durumdadır, derin bir salgın hastalığına kapılmıştır. Genç iş gücü ülkeyi terk etmiştir. Bulgaristan’da kalanlarsa işe yarayan meslek ve ihtisas sahibi değildir. Üniversiteli sayısı çok yüksek olan ülkede üniversite mezunlarına iş sunan kurum yoktur. Bundan dolayı, Bulgar altyapısındaki gerçekler dehşet verici olup, en çarpıcı şekilde şöyle ifade edilebilir: “BULGARİSTAN’DA İNSAN EKSİKLİĞİ VAR!”

 

XXI. yüzyılın başında Bulgaristan Avrupa’nın HASTA ADAMI durumuna neden düştü? Avrupa’nın Batısındaki devletlerle karşılaştırıldığında Bulgaristan’da işsizlik iki kat fazladır. Kadın sorunu da çok önemlidir. Bulgaristan’ın bazı bölgelerinde 20 ile 30 yaş arası kadın sayısı % 50 oranında azaldı. 2 milyon Bulgar vatandaşı Vatanını terk etti. Bu çok önemli gerçeklerle ilgili binlerce soru sorulabilir. Cevap hep aynı olacaktır. İNSAN EKSİKLİĞİ VAR. İnsan olmadığı yerde hiçbir şey olmaz, hiçbir sorun çözülemez. Her şeyden, tüm olup bitenden hep ötekiler, azınlıklar, yabancılar sorumlu ve suçludur. Oysa işin özündeki neden, insan kıtlığıdır. İnsan olmayan yerde ilerleme olmaz. Hayat durur.

 

Sosyal yaşamda yeni patlamalar zamanı yakınlaşan, asıl bomba DEMOGRAFİ BOMBASI olacaktır. Bu bomba, 2014’te infilak ettiğinde, insan kaynaklarındaki yetersizlik çok daha kötü etki yapacaktır. Öyle görülüyor ki, sanki çok büyük bir felaketin başındayız. Bizde 23 yıldan beri dipten kopamadık. İşin içinde olanlarda batmaya devam ediyoruz havası var. Geçen hafta Almanya’dan son 23 yılın ilk gönül okşayan haberi geldi. Berlin Duvarı yıkıldı yıkılalı, Doğu Avrupa sosyalist ülkelerinden bir tek Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde yani Federal Almanya ile birleşen Doğu Almanya’da ekonomik istikrarı sağlayıp dirilmeye geçişin ilk kıpırdanışı yaşanmıştır. Bulgaristan dahil, sosyalizme sırt çeviren, tüm öteki Doğu Avrupa ülkeleri batmaya devam ediyor. Bu ülkeler, AB içinde olmalarına rağmen, ne bir yeni ekonomik yapılanma modeli ne de diriliş motoru ve yönü yaratabildi. Olabilir ya, diriliş ve kalkınma yoluna açılabilmek için, belki tüm AB ekonomisi yeniden yapılandırılıp tesis edilecektir.

 

Nüfus yapılanmasındaki çarpıklıktan doğan büyük tehlikeler:

Bulgaristan’da doğum oranı o derece düştü ki, geçen yüzyılın savaş dönemlerinde bile, bu denli azaldığı görülmemişti. Bulgarlar çocuk doğurmaktan ve çocuk bakmaktan sanki vazgeçti. Devlet teşvikleri işi ateşleyemiyor. Durum o denli ciddi ki, kesin ve uzun vadeli çözümler gerekiyor. Şimdiki ağır bunalım yükünün AB ülkeleri arasında eşit paylar halinde dağılması gerekebilir. Bu yapılmazsa, Bulgaristan’dan İngiltere’ye kaçıp sosyal yardımlarla yaşamak isteyenler her gün artacaktır. Bu bunalımın sonuna kadar AB ayakta kalırsa, eşitsizlikten kurtulup durumu sakinleştirmek için genel Avrupa sağlık ve emeklilik sistemine geçilmesi zorunlu duruma gelebilir. HÖH partisinden Sosyal Hizmetler Bakanı D-r Hasan Ademov’un 2013 sonunda 2014 mali yılı sosyal bütçesini açıklarken, aileleri destekleyici önlemler paketi sundu. 2. çocuğa ek para yardımı, emekli maaşlarına 50 leva zam, en yüksek emekli maaşının 840 levaya çıkarılması, tüm emekli maaşlarına 4 leva 55 stotinka zam,  asgari ücretlilerden gelir vergisi alınmaması gibi tedbirler açıklandı. Bunun ardından aynı gün ilaçlara % 20 zam gecikmedi. Bu örneklemeyle Bulgaristan, “bir şeyden bir şeye” geçiş adı verilen klasik Avrupa örneği olabilir. Sıfır çarpı sıfır neticede hep sıfırdır.

 

Nüfus probleminde yeni çerçeve:

2011 istatistiklerine göre, Türkiye’ye olan son (1989 – 1991) büyük göç dışında, Bulgaristan’ı son 10 yılda 582 000 kişi terk etti. Bu, son nüfus sayımında açıklanan resmi rakamlara göre, nüfusu 7,3 milyon olan Bulgaristan için çok büyük bir kayıptır. Bununla birlikte,1990 yılından sonra ülkeyi 1,5 milyon kişinin daha Batı istikametinde terk ettiği hesaba katıldığında, yalnız AB içinde değil, tüm dünya tarihinde çok küçük bir ülkede, daha önce rastlanmamış bir nüfus kaybı ve getirdiği felaket dikkati çeker. 1985 yılında Bulgaristan nüfusu 9 milyondu. Şimdi ise nüfus, bir ulusal felaket olan, İkinci Dünya Savaşı’ndan ve faşist Çarlık rejiminden kurtuluş dönemi nüfusuna eşittir. Sayıca azalan Bulgar nüfusu bir de çok yaşlandı. 2001 yılında nüfusun % 16,8’i 65’i geçmişti. 12 yıldan sonra bu oran % 19 oldu. Bulgar nüfusunun yaş ortalaması da 40 yaşından yüksektir. Bunun anlamı şudur: ülkede işgücü azalmıştır.

 

Nüfusun yaşlanma nedenleri:

Bir, doğum oranının düşmesi; iki, diş ülkelere göç, ülkede kalan nüfusun yaş ortalamasını yükselten iki ana nedendir.. Bulgaristan’daki gerçek durumu, Romanya, Baltık ülkeleri ve Ukrayna gibi ülkelerde izlemek mümkündür. Bölge nüfusunda hızla azalma gözleniyor. Ukrayna sorunların üstesinden gelmeye çalışırken, ülke topraklarının % 10’unu Çin’e 50 yıllığına kiraladı. Bulgaristan’da milliyetçi damar hala atıyor. Yabancılara toprak satma yasası meclisten geçmedi. Yabancılara ülke topraklarının satılmasına malî işler kaynağı olarak bakılıyor.

 

Dış ülkelere göç bir felakettir.

Kimse bir ülkenin yaşlılık, işsizlik, ekonomik ve sosyal bunalım, dış ülkelere, uzak kıtalara göçler nedeniyle boşaldığını itiraf etmek istemez. Bulgaristan’da dış ülkelere göçle ilgili yayınlanan veriler ya yanlıştır ya da gerçek rakamlar değildir. Yarım yamalak yani kısmı de olsa, gerçek rakamların dili çok acıdır. Avrupa yayınlarında, 2010 yılında İspanya’ya giren ve orada kalmak isteyen Bulgar göçmenlerin sayısı 104 bin kişi iken, 2007’ye göre % 7 oranında artmıştır. Son yıllarda en fazla Bulgar göç alan Yunanistan’a gidenlerle ilgili kesin rakam yayınlanmıyor. Son altı ayda Almanya’ya 36 bin Bulgar yerleşti. İkamet alanların toplam sayısı 109 bindir. Son aylarda Bulgaristan göç verme bakımından, Ukrayna’yı solladı.

 

Milli hasıla ve emeklilere bakma sorunu:

Yaşlı emekli sayısı göz önünde bulundurulduğunda, Gayrı Safi Milli Geliri azalan Bulgaristan, bu kadar kalabalık emekli ordusuna bakabilecek durumda olmadığından, çok ciddi bir tehlikeyle yüz yüzedir. Reel gelir artmadan, emekli maaşlarına ve sosyal yardımlara zam yapılmaması imkânsızdır.  2014 zammı 4 ekmek parasıdır. Gelirlerin aynı kalması, ekonomide birikime geçilmesini köstekliyor, iş hayatına nefes aldırmıyor. Sayıca azalan ve yoksullaşmaya devam eden nüfusa uygun tüketim kredisi sunma olanakları da daralıyor. Ekonomide dirilme ihtimalini boğan faktörlerden biri de bu. Şimdiki ekonomik ve mali bunalımın devresel değil de sürekli olması, dış alımın dış satımı çok aşması ve bu nedenle de üretim olanaklarının daralması, iç tüketimin de azalmasına ana neden olan bir etkendir. Dış gözlemcilerin saptamalarında da yer aldığına göre, son 90 yılda Avrupa’da Bulgaristan’da şimdi yaşanan bunalımdan daha derin bir kriz yaşanmamıştır. Dirilme yolu arayan, yerli uzmanlar da, Bulgar ekonomisinin dirilme yolunun Türkiye’den geçeceğini öngörmeye başladı. Yakın komşuluk ve sıkı işbirliği ön plana çıkarılıyor. Ortak projelere ortak çözümler arayarak geliştirilecek komşu yardımlaşması karşılıklı yarar temelinde ekonomik canlanmamıza temeli ve anahtarı olabilir. Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

Reklamlar