Bulgaristan’da aydın kadınlarımız, eğitimli bir topluluktur. Yeni Tarihin önemli evrensel bayram günlerinden biri olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, emekçi kadınların eşit hak ve özgürlük uğruna direniş ve dayanışma günü olarak Birleşmiş Milletler tarafından tanınmaktadır. Bulgaristan’da, dünya çapında dayanışma günü olarak kutlanan 8 Mart, kadınların hakları için bir aile bayramı olarak kutlanmaktadır.

Resmi bir bayram olmasa da 8 Mart, analarımızın, kadınlarımızın ailede, toplumda ve politikada oynadığı rolü hatırlamak, takdir etmek ve onlara sonsuz sevgi ve saygımızı ifade etmek için mükemmel bir fırsattır.

Biz, Bulgaristan’da yetişen ve yaşayan Türkler, anaerkil bir aile ortamında büyüdük.

Hafızamızda belirgin bir şekilde, anneler aile ocağını yönetirken, babalar işlerine giderler. Toplumun temelini kuran ana figürlerdir. Annelerimiz ve kadınlarımız, eğitim seviyeleri ne olursa olsun, alaylı entelektüellerdirler. Hayatın her yönünü kavrayan, her şeyi gören ve yöneten onlardır. Bizi eğiten ve hayatımıza yön veren büyük aydınlar, evde annelerimizdir.

İnsanlar genellikle iki gruba ayrılır: “Ot gibi bitip, ot gibi gidenler!” ve “Biz bu dünyaya neden geldik?” sorusunu soranlar. Bu ikinci grupta, bilinçli kadınlarımız yer alır. Zekalarını sürekli olarak aktif tutan, “Biz bu dünyayı öğrenip değiştirmeye geldik!” gerçeğini benimseyen kadınlarımız. Onlar, bilen ve öğreten kişilerdir. Bu yüzden onların sözlerine kulak verilmeli ve izlerinden gitmeliyiz.

Kadınlarımızla ilgili bir başka önemli dinamik de çocukları ve bir arada olanları eğitmektir.

Çocuğun ilk çığlığı, “Ben dünyayı öğrenmeye geldim!” haykırışıdır. Çocuk, bilgiye susamış bir şekilde doğar ve en güvenilir öğretmeni ve eğitmeni annesidir. Onlar, çocuklarını bilgiyle donatan ve onlara rehberlik eden kişilerdir.

Eğitim felsefesinde, en başarılı öğretmen, öğrencisinin hatalarını ve yanlışlarını bulup onu eleştirebilecek duruma gelmiş olan öğretmendir. Bu, karşılıklı hoşgörü ve tolerans gerektiren bir eğitim felsefesiyle başlar. Bu ilk dersler genellikle ana kucağında alınır.

Ülkemizin somut koşullarında, okullarımızda ana dilde eğitim ve öğretimin zorunlu hale getirilmesi sorunu henüz çözülebilmiş değildir. Bu nedenle, çocuklarımızın anadillerini öğrenmeleri ve kültürlerine sahip çıkmaları için annelerin büyük rolü göz önünde bulundurularak somut adımlar atılmalıdır.

Bulgaristan Türkleri arasında, annelerle başlayan yeni bir aydınlanma hareketinin bir an önce başlatılması gerekmektedir. Her anne değerlidir, ancak herkesin kendi annesi gibi değildir.

Zaman ruhunu en iyi okuyan anneler arasında, Bulgaristan Türkleri Tarihi’nde adları altın harflerle yazılmış kadınlar da vardır. Özellikle 1984-1990 yılları arasında, Todor Jivkov zulmüne dayanan ve “Belene” ölüm kampında bile ismini değiştirmeyen kahraman kadınlarımızı gururla anıyoruz. Onlardan biri Mestanlı’nın Hayranlar köyünden Hayriye Hanım’dır. O, öldüğü zannedilerek morga atıldı, ancak aslında hayattaydı ve Türklüğümüzü yaşattı. Kadınlarımız hakkında “doğa gibidirler, üretkendirler, bir fidandan orman yaratan onlardır” derken, her zaman ve her yerde onurlanıyoruz.

Kadınlarımız cömerttir, erkeklerine yaratıcılık kaynakları ve gönül bahçeleri sunarlar. Aynı zamanda, sevdiklerimizin bir şirlik, şefkat dolu dört mısralık canı vardır. Kadınlarımız için aşkın anlamı, kollarında öleceği erkeği doğru seçmektir. Analar, yenilikleri ilk hisseden ve alnında ışığı taşıyan kişilerdir.

8 Mart’ı kutlarken, 21. yüzyılın aradığı ve hayata davet ettiği kadın tipine de değinmek önemlidir.

O, problemleri doğru algılayan ve başarılı bir şekilde çözen kişi olacaktır. Aile içinde eleştirel düşünen ve doğru yönlendiren kadınlar, hayatın her alanında yaratıcı olurlar. Yeni tip insan, hoşgörülü olup işbirliği kurabilen kişidir. Hem ana dilinde hem de vatan dilinde, hem evde hem de işte verimli iletişim kurabilendir.

Saygıya ve sevgiye layık olan sevilen kişidir. Ayrıca, gayet sabırlı, cesur ve yürekli olması da önemlidir.

1984-1989 yıllarını hatırlamak, geçmişteki acıları ve zorlukları anlamak için önemlidir. Totalitarizmin yıkılmasıyla birlikte, geçmişte yaşanan acılar hala belleklerimizdedir. Geleceğin dersleri, bu zorlu dönemden çıkarılmalıdır.

Kökleri sökülenler bizlerdik, en büyük acıyı çeken analarımızdı.
Geleceğin dersleri o acı dönemden çıkarılıyor.

Bizler, bu inançla yol alıyoruz. Analar, en büyük eğitmen ve öğretmenlerdir. Türk kadını ham bir mermer gibi olabilir, ancak her birimizin içinde büyük bir cevher parlayacaktır. Buna inanıyoruz.

Kökleri sökülen bizlerdik, en büyük acıyı çeken annelerimizdi. Geleceğin dersleri o acı dönemden çıkarılıyor. Ardından hiçbir iş yapmayan, hiçbir işe yaramayanların dönemi geldi çattı. Yıllar boyunca dolandırıcıların, yalancıların ve sahte vaatlerin boruları öttü. Halkı soyanlar saraylara taşındı. Halkla yüzleşmekten korkanlar intihar etti. İsyan eden gençler kurultaylarda silah çekti. Ne var ki, “soyanlar hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir!” sözlerinin derin anlamına inemeden tarih oluyor. Bulgaristan’ı derin bunalımlara sürükleyen ve hiçbir şeyden ders almayanların dönemi sona erdi.

Bizim dünyamız memleketimizdir, insanlık kardeşliğidir, erdemli ve doğru dürüst olmak mesleğimizdir, dinimizdir. Bu inançla yola çıkıyoruz. Analar, en büyük eğitmenler ve öğretmenlerdir. Türk kadını ham bir mermer olsa bile, hepimizin kalbinde büyük bir cevher parlayacaktır, buna inanıyoruz.

Ve bu bayram gününde, hepimizin aklında şiirler var: Benden de bir şiir;

“Sen Vatanım gibi güzelsin,

Doğduğum Köseler köyü, barajıyla, çiçekleriyle güzeldi.

Sen de anlat doğduğun yerleri,

Yaylaları, pınarları, yılanlık dereleri.

Susadın mı,

 

Köşderenin suyundan içsene…

Benim okuduğum okulda

Okul yerine otel yapılmış.

Bir içim su gibi içip bitirirdin beni,

Şimdi de Mektep kuyusundan içsene…”

Son olarak, Acıyla yoğrulan, sabırla bilenen,
Türkiye’deki iş kadını kavramına büyük katkıları olan
Bulgaristanlı Türk kadınlarımızın
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Sevgi ve Saygılarımla!

Dostlarınızla, Paylaşmayı unutmayınız.

 

Reklamlar