Musa VATANSEVER

Tarih: 04 Temmuz 2017

Konu: Asenovgrad’daki aşırı milliyetçi hortlama kolektif haklar sorunudur.  Sürü halinde saldıranlara sürü halinde karşı koymak yasal haktır.

         Polisin saldırgan Bulgar sopacıların önüne durması yeterli sayılamaz.

         Faşizmin boy atmasını önleyecek yeni kanunlara gerek var.

Kolektif saldırılar meşru ise, birlikte hak arama da yasaldır

Avrupa’da ve dünyada milli azınlık olan yalnız biz Bulgaristan Müslüman Türkleri değiliz. Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre bugün dünyamızda 3 bin kadar milliyet topluluğu (azınlık) bulunuyor. Bunların hepsi yaşadıkları ülkelerin hükümetleriyle papaz değildir, çünkü hakları yasalarca garanti altına alınmıştır.

Bu azınlık topluluklarından 320’sinin 1 milyondan fazla üyesi var.  Birisi biz Bulgaristanlı Müslüman Türkleriz. 1.5 milyonumuz Bulgaristan Cumhuriyetinde,  150 binimiz Batı Avrupa ülkelerinde, 1 milyonumuz da Türkiye Cumhuriyetinde ikamet ediyoruz. Biz kendi kendini üretebilen bir azınlık topluluğuyuz. Bu durumda bizim Bulgarlar kadar, Bulgarlara eşit, kendi haklarımız olması gerekir. Aksi halde her akşam Asenovgrad  /Stanimaka/ merkezde 5 TIR bira içilir ve yumruk sallanır.

Dünyada 200 devlet vardır. Eğer bu 320 azınlığa devlet kurma hakkı tanınsa devlet sayısı birden bire değişir.  Böylece evrensel hukukun uluslararası ilişkilerin alt üst olur.  Bu böyle olmasın, dünyanın işleri karışmasın diye DEVLETLER HUKUKU icat edilmiştir.  Devletler hukukuna uyulmalıdır. Devletler hukukundaki azınlık haklarına mutlaka uyulmalıdır. Bunların uygulanması kontrol edilmelidir. Ne yazık ki olmuyor. Örneğin Bulgar devleti, Berlin Anlaşmasını, azınlık haklarımızla ilgili İstanbul Protokollerini, 1919 Nölly sözleşmesini ve hele de 2. Dünya savaşından sonra, ayrıva Soğuk Savaştan sonra imzalanan ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMELERİNİ onaylamadı ve bunlara uymamaya devam ediyor.

Ve işte Asenovgrad olayları:

Azınlık sorunları sınırlar değiştikçe, azınlıklar kendi devletlerinden kovuldukça, koptukça, sığınmacı olayı var oldukça, topraklar parçalandıkça var olacaktır. Biz Bulgaristan’da yerleşmiş, doğal azınlığız.  İnsan hakları sorunlarımızın çoktan çözülmüş olması gerekir. Devletin vatandaşına ilgi göstermesi, huzur içinde yaşamasını garantilemesi zorunludur. Ne demek Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin Asenovgrat gibi orta büyüklükte bir şehrinin merkezine her akşam 6 bin kişinin toplanması ve “Bırakın bizi hepsini öldürelim” gibi sloganlar atması. İnsanların yaşama hakkı ve kanunsuzluğun sınırı yok mu?

Önemli olan, modern hukuk, dünyanın başını yeni derde sokmamak için,  insan hakları gibi temel sorunlarda (azınlık sorunlarında) ulusal devletlerin sınırları içinde çözüm araması ilkesini de getirmiş ve işbozanlık yapmıştır. Bulgaristan’da Türkçe, Çingenece konuşmak yasaktır. Birleşik Amerika’da 15 eyalette İspanyolca ikinci resmi dildir. Romanya Çingenelerinin ana dillerinde eğitim veren anaokulları, ilkokulları, liseleri ve 5 Üniversite’de fakülteleri var. Neresi kötü. Romanya’da Transilvanya’da Çingene İsyanı olduğunu işittiniz mi? İsyanları doğuran haksızlıklardır. İsyan meşru hak arama aracıdır. Asenovgrad şehrinde 10 bin etnik Rom vatandaşın bir GETTO-  mahallede kapalı tutulması hangi yasalara göre yapıldı. Bulgaristan’da GETTO yasası yok. 10 bin kişilik bir mahallede poliklinik kurulmasını yasaklayan bir kanun da yok ama. Klinik yok.

Bulgaristan’da motor sahiplerinin, fen kulübü üyelerinin siyasete karışmasına izin veren bir yasa yoktur.  Hepimiz toplanalım ve Çingeneleri, Türkleri korkutalım. Gözdağı verelim gibi bir demokratik yaklaşım olamaz.  Demokrasi bir tabakanın ötekileri ezdiği, tehdit ettiği bir toplum düzeni değildir.  Hukukun üstünlüğü eşit haklılığa dayanır. Gece fener alayları, sarhoş mitingleri düzenlemek de izine tabii olmalıdır. Asenovgrad belediyesi her gece Bulgaristan’ın dört bir yanında gelen eli sopalı, kafaları alkollü haykırıp bağırıp çağıran, yumruk sallayan hergelelere hortlama  izni vermiş midir!? Verdiyse neden vermiştir!!?  O belediye başkanının orada ne işi vardır.

Taraflar arasında bir uzlaşma, anlaşma komisyonu kurulamamıştır. Böyle bir girişim de yoktur. Belediye, siyasi partiler bir kenara itilmiş kamuoyuna söz hakkı tanınmıyor. Demokrasi kurumları ne zaman görev başına gelecek. Helsinki Komitesi nerede? Demokratik İnsan Hakları Komitesi nerededir?

Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) gibi azınlık haklarını savunmak için kurulan partiler siyasetten neden kaçıyor? Tırmanan faşizmin yolu ne zaman kesilecek?  İlhan Küçük olayı AB Parlamentosuna taşımayacak mı? Olayların yeni boyutlara ulaşacağına sinyaller var. GETTO mahallere kapanan genç kitlenin % 29’ gibi bir oranı cahil, aç, işsiz ve yeni patlamalara hazırdır.  GETTO-mahalle patlamaları seri haline geldi.

Bulgaristanda demokrasi davasının ana kalesi olan Müslüman Türkleri parçalayan ve son 2 yılda hak ve özgürlük arayan demokratik muhalefetin büyük ölçüde kan ve konum  kaybetmesine, parçalanmasına neden olan DOST pırtlaması nerede?  Ülkemizde faşizmin yeni hortlamaları kapı çalıyor. Kırcaali’de B. Borisov’la kahve içerek, S. Stanışev’la “Karta Köprüde” öpüşerek hiçbir sorun çözemeyen Lütfü Mestan şimdi de Çar bozuntusu II. Simiyon’un boynuna sarıldı ve karşısında eğildi.  Uşaklar, maşalar, ipleri çekilenler birbirini nasıl buluyor?  Bir köylünün şehirleşmesine kaç yıl gerek!

Haber aldık. Asenovgrat patlayınca balık tutmaya gittiler. Denizde tatildeymişler. Türkiye avantası bitti. Mehmet Hocadan daha gerçekçi tutum almasını bekliyoruz. Halkımızın umudunu boşa harcamaya kimsenin hakkı yoktur. Diplomatik incelikler kör insanların işi değildir.

DOST pırtlayalı her konuda siyaset uzmanı kesilen ve heleHÖH konusunda fikirlerinin tutarsızlığı ortaya çıkınca, kalemini biraz körelten disident Petor Boyaciev son günlerde sustu. Küflü anahtarla yeni kapıları açmak zor. Yazdığı hiçbir fikrin tutarlılığı yok.

Büyük kamarama ve yapımcı Mihaylov’ u Asenovgrat ateşinden film yapmaya bekliyoruz.  7 gece süren aşırı milliyetçi, ırkçı, hesaplaşma hortlamada kurt uğultusu, kan kokusu,  kanunsuzluktan kaynaklanan anarşi ortamına kapı aralama var. Şahsen benim için kötünün kötüsü şudur.

 

  • Demokratik kamuoyunun pasif kaldı. Çingene, Türk, Müslüman, sığınmacı dendiğinde yasal durumun hemen rafa kaldırılmasına tepki gelmedi.  Sıcak başına vuranlar iktidara, faşistlere, sopacı tayfasına karşı yazıp konuşamıyor.  Memlekette hesaplaşma korkusu boy atıyor. Bu insanlara /azınlıklara/  ne gibi kötülük yapılsa haktır görüşünün hemen ortam buldu.

 

  • Todor Jivkov yalanları dolaşıyor havada. Entegre edeceklermiş falan filan. Soruyoruz: Son 30 yılda kaç Çingene hanesine kaç dönüm devlet toprağı verildi. Kaç Çingene şirketine kredi sağlandı. Üretici olmak isteyen kaç Çingene ailesi ile anlaşma imzalandı. Demokratik kamulaşmanın yolları tamamen kapalıdır.

 

  • Azınlık konusu gündem olunca hemen ve kendiliğinden “onların hiçbirinin hiçbir konuda hakkı olamaz” görüşü dolaylı yollardan bütün medya tarafından savunuluyor. Olaylar kışkırtılıyor. Tarafsız yayıncılık ardına saklanarak TV ve radyoların sözde hukukun üstünlüğünü savunarak, azınlıklara karşı başkaldıranları, kurt sürüsü gibi toplanıp şehir merkezlerinde gece boyu uluyanları haklı göstermeye çalışıyor.  DPS milletvekili Peevski kontrolündeki 8 gazete “azınlık haklarını savunan dört satır bir yazıyı” ne zaman basacak. Gizlendiği “saraydan” azınlıklar konusunu “üç boyutlu” gören A. Doğan siyah gözlüklerini ne zaman indirecek. DPS milletvekilleri hep beraber Asenovgrad merkezine gidip, haydur-hergele saldırganlarına karşı konuşma yapmayacaklar mı? Şehir merkezinde konuşmaktan korkanların milletvekilliğinden ne beklenebilir?!

 

  • Nasıl olur da, bir Rom bir bira içse ve yakalandığında 24 saat içerde kalsa, Bulgar kamuoyunca “güvenlik ve huzur” sağlayan bir önlem olarak algılanıyor da, Asenovgrad merkezinde ellerinde rakı, votka şişeleri, galonla bira içip haykıranların hiç birisi içeri alınmıyor? Sarhoş haymanalar kalabalık olunca ve birbirlerini kışkırttıklarında kamu huzurunu bozmuyorlar mı? Ne demek, “6 bin Bulgar” adalet aramaya geldi? Kim kimin adaletine el sürmüş? Bu memlekette savcılık, mahkeme, yargı mekanizması yok mu? Parlamento yalnız köfteciler sofrası mı?  Polisin vazifesi yalnız yol kesmek, rüşvet toplamak ve azınlıkları GETTO içine kapamak mı? Bu sorular çoktur…. ve daha çok uzun zaman tartışılacaktır. Testi kırılmış, balon patlamıştır. Bulgaristan hukuk sistemi insan hakları konusunda işlevselliğini kaybetmiş, meydan motorlu saldırganlara, futbol fenlerine, azınlık düşmanlarına, yumrukla adalet arayanlara, faşizm hortlatanlara ve onlar gibi daha binlerce ton beyinsiz et yığınına bırakılmıştır. Bunları geçen sene Plovdiv’te vakıf mülklerimizin, camilerimizin iadesi için mahkeme kararları çıktığında, Karlovo’da  “Kurşun Camii” saldırısında, Razgrat “İbrahim Paşa Camii” onarımını engellerken vs. vs yüzlerce olayda gördük ve göreceğiz. Bunlar bir tek silahlanması kaldı. Bak sen o zaman ne oluyor!!!

Bulgaristan’da kafası çalışan kişilerden biri ve kanaat sahibi olarak ünlü olan Doktor Nikolay Mihaylov’un Asenovgrad olayları konusundaki görüşleri kamuoyunu ürküttü: O, GERB Başkanı ve III. Borisov hükümeti başbakanı B. Borisov ile, sözde “Yurtsever Cephe” Başkanı ve Başbakan Yardımcısı aşırı milliyetçi ve faşist V. Simyonov’un birbirini tamamladığını açıkladı.  Bu tespit demokratik Bulgaristan’ın geleceğini tamamen kararttı.

D-r. N. Mihaylov, Borisov ile faşist yurtseverlerin ideolojik ve eylem yakınlığı içinde olduğunu açıkladı. GERB ile faşistlerin bir bakışta anlaştığını, faşist çetelerin hemen harekede geçtiğini, işbirliği yaptıklarını, eylem halinde uyum sağladıklarını belirtiyor ki, bu durumda parlamento ve meclis dışı muhalefetten başka Bulgar ırkçı faşizminin önüne geçecek güç yoktur.

Anlaşıldığı üzere, iktidar sarıca arı yuvasına bilinçli olarak çomak sokup, para mil iter, hergele takımı, moterlu, eli sopalı vurucu ve korkutucu güçlerle ve sözde onları gemleyen polislerle, kendi yarattığı duruma  “başarılı” hakim oluyor. Bu bir oyundur. Gerçek olan sosyal patlamaların sıklaşmasıdır. Gırmen, Varna, Roman, Vratsa, Mihaylovgrat, Plovdiv, Asenovgrat ve daha birçok yerde patlayan halk memnuniyetsizliği ulusal ayaklanma şeklinde alevlenebilir. O zaman bu ayaklanma votka şişeleriyle söndürülemez. Huzurun ayarı bozulmuştur. Metroya inen bir bayanın basamaklarda itilmesi ve hastanelik olması; otel odasında hizmet sunan bir bayanın kafasından vurulması;  Sofya’da hastane önünde bir doktorun burnu ve kaburgaları kırılana kadar dövülmesi toplumun çpk büyük ölçüde olumsuz enerji gizlediğini kanıtlıyor.

Gelişmeler Bulgaristan’da yalnız azınlıkların değil, onlarla birlikte doktorlar ve hemşireler gibi sağlık sektöründe çalışanları ve özellikle de öğretmenlerin büyük bir tehlike altında olduğuna her gün yeni kanıtlar sunuyor.  Toplumsal yapının çökmesi, adalet düzeninin kendini üretemediği, çöküş ve kokuşma yaşandığı ortadadır. Bu inkâr edilemez. Öğretmenler ve doktorların iş bırakmasından ne gibi sorunlar doğar, bir düşüne biliyor musunuz? Bu gelişmeler Bulgaristan’da demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere, kişisel ve kolektif güvenliğimize karşı mücadelede çok geniş bir direniş cephesi oluştuğuna, bu mücadelenin meşruluğuna, hak arama ve huzur istemenin her insanın ve her topluluğun hakkı olduğuna  zemin hazırlıyor. Faşist tırmanmayla mücadele ancak böyle kazanılacaktır.

Asenovgrad olayları gebedir. Bulgaristan’da demokratik kişisel ve kolektif insan hakları yasallaşana kadar , faşizm kışkırtkanlığı yasaklanan kadar devam edecektir. Sarhoşların azınlıklara toplu halde saldıramaz.  Polis olaylara seyirci kalamaz. Her gece devam eden bu hortlama meşru ise, halkın birlikte ve kenetlenerek hak arama mücadelesi de meşrudur. Borisov 2 defa düştüğünü unutmasın. Faşistler ise şimdiye kadar 3 defa yasayla yasaklandılar.

Yeni yasak yakındır o da akıllarında olsun.

Halkın dışında ve halka rağmen halk adına iş görülemez.

Palaşın bir birinizi bilgilendiriniz…

Reklamlar