Tarih: 03.02.2020
Yazan: Nedim AKIN
Konu:  Kıvılcımlı havada titreşim var.

Bu yazıma bir fıkrayla başlamak istiyorum.
Davos’ta Başbakan Boyko Borisov’a sormuşlar.
Politikacılar Bulgaristan’dan neden kaçmıyor?
Bulgaristan’dan g… göçü değil, beyin göçü var…

Başkanlara fıkra düzmeye başlandığında “hadi yeter, olduysa oldu” işareti verilmiştir. Seri fıkraların çıkmasıyla Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’un kravatlı, tıraşsız olsa da traşlı, yalan söylese de doğru olarak kayda geçen hayatı birden bire pörsüdü.

Anlatmak istediklerimin doğru kavranması için şuna dayanırız.

Karanlık aydınlıktan,
Yalan doğrudan kaçar.

Bulgaristan’da 2020 başında en parlak şekilde görülebilen budur.

Dolandırıcıların ve vergi kaçıranların en sık kullandıkları yalan ise:  “Yasa dışı gelirden, yasal vergi toplanmaz!”

Büyük adamların hayatları kalın kitaplarda anlatılır. Başbakan Borisov’un hayat özünü birkaç sayfaya sıkıştıranlar, bildiklerini çok kırpmış gibi. Anlatanların yalancısıyım.

Birbirinin kopyası olan ve Bulgaristan’ı “yöneten” (soyan) kişilerden birini anlatıyorum.

Başbakan Borisov dedesini kendisi anlatırken, 18’inde Bulgaristan Komünist Partisi’ne üye, üçüncü kuşak komünist olduğunu, çavuş olan babasının İkinci Dünya Savaşı yıllarından cephedeki askerlerin eşlerine sulandığı için, savaştan dönenler tarafından bugünkü “Bankiya” şehri meydanında tepelendiğini anlatmıyor.

Liseden sonra, Ulusal Yedek Subay Okulunda ve Sofya Yüksek Milis Okulunun Üçüncü İtfaiyeci Fakültesinde okumuş, kofalar ve hortumlar üstüne doktora tezi savunup doçent olmuştur. Diktatör Todor Jivkov’un yakın koruması görevinde bulunduktan sonra, 1984-1985 Martı arasında Türk isimlrinin değiştirmesinde devlet terörü uygulanırken bir özel baskı birliğinin komutanı olarak Razgrad – Silistra yöresinde Dulovo Türk bölgesinde bulunmuştur. Onun otobiyografisini ilk yazan öğretmeni Dimitır Nikov, 1990’dan sonra “işsiz kaldığında, sokaklarda taş çaktırıp ardından kovaladığına” işaret etmiştir.

Borisov, örgütlü cinayet gruplarına Sofya kenarındaki “Kaziçene” belediyesinde katılmıştır. Kısa adı CIK olan bu örgütlü cinayet grubunun meşgale alanına uyuşturucu, mali dolandırıcılık, otomobil hırsızlığı vb yasa dışı işler girer. Bugünün başbakanı, grubun araç çalma koluna sıradan biri olarak alınmış, 1990’da Çek Cumhuriyeti’nde tutuklanmış ve Pankrats hapishanesinde 8 ay, 1993’te Macaristan’da tutuklanmış ve 2 ay hapis yatmış, ehliyeti elinden alınmıştır. Yeni açıklanan hapishane belgeleri bu ayrıntıları doğrulamıştır.

CIK tarafından kurulan “İpon-1” şirketine yönetici atanan B. Borisov,  kaçakçılar grubundan arkadaşlarıyla kurdukları başka şirketlerle T.C.ye sigara ve yakıt kaçırmışlardır.

Yıllar 2000’ne kadar değişik cinayetlerle tekerlenirken, Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) Genel Başkanı, 2002-2012 yılları arasında Cumhurbaşkanı görevinde bulunan Georgi Pırvanov, Rusya Federasyonu Komünist Partisi Genel Sekreteri Genadiy Züganov’tan bir telefon almıştır. Züganov, BSP Başkanından, Boyko Borisov adlı Bulgar vatandaşının devlet katlarında yükseltilmesini rica etmiştir. G. Pırvanov da bu ödevi istihbarat şefi General Brigo Asparuhov’a havale etmiş, 400 bin Avro karşılığında B. Borisov II. Simeon Saks-Kobur-rgotski hükümetinde İç İşleri Bakanlığı Genel Sekreteri görevine atanmıştır. Borisov bu görevde bulunduğu yıllarda Bulgar İç İşleri Bakanlığında görevli 193 kişi örgütlü suç gruplarıyla mücadelede öldürülmüştür. Bu yıllarda Borisov General rütbesi almıştır.

Daha sonra Sofya Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Borisov, başkentin belediye mülklerinden 14 arsayı kendi üstüne geçirmiş ve daha sonra da GERB partisini kurup 2009’da genel seçimleri kazanıp üç defa art arda başbakan seçilmiş ve halen Bulgaristan Başbakanıdır.

Kimseye kendinizi anlatmaya çalışmayın, herkes sizi kendi istediği gibi görür – atasözümüz, anlatmaya çalıştığımız sanki B. Borisov için söylenmiştir.

GERB Başkanı Borisov Bulgaristan’ı planlı programlı yönetmemiştir. İşlerinin aklan gitmesinin nedeni 2004’te T.C. meclisi tarafından desteklenen Bulgaristan’ın NATO’ya alınmasından ve ardından da 2007’de Avrupa Birliği’ne katılmasıyla açılan destek fonları sayesinde Bulgar halkının refah durumunda herhangi bir değişiklik yapmadan, ABD’yi de Bulgaristan’a davet ederek ayakta kalmasıdır. Borisov Bulgaristan’ı bir İtfaiye ekibi şefi gibi idare etmiş, yangın çıkan yere su sıkmıştır.

1990 yılından beri Bulgaristan’da özgürlükten ve demokrasiden sıkça söz edildi. Fakat özgürlük ve demokrasiye yaklaşılamadı.  Özgürlüğün bir anlamı egemenlikse, Rusya’dan bağımlılıktan kopmaya çalışan Bulgaristan yüzde yüz Batı yörüngesine geçemedi. Daha gerçekçi bakıldığında, 1878’den sonra Rusya Çarlığı köleliğine düşen Bulgar Prenslik ve Çalık’ının 1944 yılına kadar çok yoğun çabalarına rağmen, Rus Çarlığı ve Sovyetler Birliği yörüngesinden çıkıp, Batı (Alman) yörüngesine geçtiğini söyleyemeyiz. Tam bağımsızlık ve tarafsızlık da ilan edilmemiştir. 1944’te Sovyet köleliği durumuna olmuş armut gibi düşmesi de başlı başına bir olaydır. 1944-1989 yılları arasında Bulgaristan HC’ni 2 defa SSCB’ne 16. Cumhuriyet olarak katma teşebbüsü Moskova’dan değil, Sofya’dan kaynaklanmıştır. Burada vurgulanması gereken şudur. Todor Jivkov yeteneksiz bir yönetici olduğundan ve yönetim biçimi olarak ancak devlet zulmüne, şiddetli soykırım biçimlerine dayandığından dolayı derin bunalımlara düştüğünde çıkış yolunu Sovyetler Birliği’ne bağlanmakta ya da Almanya’dan cankurtaran simidi (Deusche Mark) istemekte bulmuştur. Olay, onun cahilliğinde, demokrasiyi tepmiş olmasında, halktan, özellikle azınlıklardan kopmuş olmasında, hele isim ve kimlik değiştirme katliamlarıyla dünyayı Bulgaristan’a düşman etmesinde kendini gösterdi.

Günümüzde sosyal medyada Başbakan Borisov ve partisi hakkında gönül açan söz bulmak iyice zorlaştı. Herkes Bulgaristan’ın Batı ile Doğu arasında sıkışmış olduğunu görüyor. Aynı zamanda vatandaşlar 2 yörüngede birden dönmemin imkânsızlığını biliyorlar.

Rusya’dan bir adım daha uzaklaşmak için Avro alanına (AB mali yörüngesine) girmeye can atan B. Borisov hükümeti kararlarının meclise değil, onaylanmak üzere halka sunulmasını isteyenler nüfusun % 51’nden fazladır. Borisov’u destekleyen kesim % 19’dur.

8 adet F-16 uçağı satın almak için tüm fiyatı peşin ödeyen Sofya hükümeti, ülkedeki radar ve hava savunma sisteminin yüzde yüz Rus imali olduğunu, Rusya kontrolünde bulunduğunu düşündükçe kahroluyor. Aynı zamanda, hükümet Rusları hiddetlendirmemek için elindeki Varşova Paktı zamanından kalmış savaş uçaklarını Moskova’da onarıma göndermeye devam ediyor. Rus gazının Bulgaristan üzerinden AB ülkelerine ulaşmasına gerekli boru hattı döşenirken, D. Trump baskılarına da dayanmaya çalışıyor. Aslında bu baskının Bulgaristan’a değil, ABD “Jeneral Elektrik” şirketine yapılması gerekir, çünkü Rusya Federasyonundan Karadeniz altından T.C’ye doğal gaz çıkaran yüksek basınçlı türbinler “Jeneral Motors” imalıdır.

Aralık ayında Washington’a gidip gelen B. Borisov,  Bulgar halkına, Varna liman kentinin ABD askeri deniz kuvvetleri ve NATO gözetleme üssü haline getirilmesi haberini medyada doğru dürüst açıklayamadı. Vatandaşlar ciddi tepki göstermeye başladı. Varna, Ruslar tarafından 2 defa bombalanmış bir şehirdir. Sakinleri gelişmelerde tehlike seziyor. Kıvılcımlı havada titreşimler var.

Bu olaylar Sofya yakınındaki Pernik sanayi şehrine içme suyu veren “Srtruma” barajının kuruması ve yüzbinlerce insanın susuz kalması sonucu da gelişti.

Başsavcılık ile Cumhurbaşkanlığı arasındaki sürtüşme ciddi çelişkiye dönüştü. Bu gerginlikten Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in galip çıkacağı seziliyor. Babası ve eşinin kişisel hayatı esas alınarak şiddetlendirilmeye çalışılan saldırılardan bir şey çıkmayacağı belli oluyor.

Turizmci ve esnaf kesimin bazı isteklerle ayaklanması ve Sofya’ya toplanması şiddet uyandırdı.  Çevre Bakanı’nın tutuklandığı, ardından da ülkenin en zengin kişisi olarak bilinen Vasil Boşkov ve ekibinin kumar işlerinden vergi kaçakçılığı ve organize suç işleme gibi nedenlerle içeri atılması ve bir sürü başka engeller süreç oldu ve iktidar ayağına dolaştı. Bu yasa dışı olayların, kumar ve dolandırıcılık olayları Multi Grup yılan ininden çıkmıştır. Bu indeki yıllardan biri Ahmet Doğan ve yakınındaki gruptur. Yolsuzlukların kökünün kazınması halkımızın isteğidir. İnsanlarımız kumarcılar, dolandırıcılar, kumar ebeleri tarafından yönetilmek istenmiyor. Adalet ve demokrasi mücadelesi alayı kuruluyor, biz de hazırlanalım.

Okuyanlar paylaşmayı unutmasınlar.
Teşekkürler.

Reklamlar