Dr. Aygün Hasanoğlu.

Çağdaş dünya gündeminde yer alma başlayan Türk dünyası hızla gelişen, keskinleşen ve mekanını genişlendiren çatışmaların içerisinde kendi varlığını korumak için mücadele vermektedir. Maalesef ki, bölgelerdeki çatışmaların en büyük darbesi de kültürel mirasa dokunduğundan  çatışma bölgelerindeki Türk varlığı tehlikede kalmıştır. Bu durumda ortak projelerin gerçekleştirilmesine, Türk kültür mirasının korunması için ciddi çalışmalara ihtiyaç ortaya çıkmaktadır.

Teknolojinin geliştiği çağdaş dönemde Türk halkları arasındaki ilişkilerin zayıf olması teessüf doğuruyor. Lakin internetin mevcutluğu ortaya geniş oimkanlar çıkarmıştır ki, bu imkanları yeterince kullanmak başarısına sahiplenmemesiz gerekiyor.

Doğu Türküstanda, Azerbaycanın Karabağ Bölgesinin, Kerkük ve Mosulun, Suriyedeki ve Efganistandaki Türklerin, Bulgaristandaki Türklerin baskılar altında kalması onlara mahsus kültürel mirasın da yokolması tehlikesini göz önünüe almamızı gerektiriyor.

Bir halkın meskunlaştığı. Yaşadığı yerdeki varlığını kanıtlayan tarihi kütürel miraslar bunlardır:

  1. Tarihi abideler. Anıtlar.
  2. Mezarlar
  3. Yer isimleri

Maalesef ki, Türk dünyasında bu mirasın korunmasında büyük boşluk vardır. Bu gün Doğu Türküstan Türkleri Af­ganistan Türklerinin, Azerbaycan Türkleri Bulgaristan ve Balkan Türklerinin problemleri, yaşantıları, tarihi hak­kında malumatsızdır. Bu bilgisizlik ortak problem­lerin çö­zülmesinde ortak faaliyetin oluşturulma­sına engel olu­yor. Bu durum da çözümsüzlüğe getiriyor. Çünkü her kes ayrı ayrılıkta faaliyet gösterdiğinden sesler duyulmuyor, bir güç oluşturulamıyor. Ortak problemlerin ortak halli yollarını aramak gerekiyor.  Düşünüyorum ki, önce birbirimizle ilişkileri artırmalıyık, bilgi alış-verişini daha çevik  hale getirmeliyiz. Bunun için medyanın biribiryle irtibatta çalışması gerekiyor.

Dünya Türk mirasını koruma altına almak günümüzde önemli meseledir. Bu amaçla projeler hazırlamak gerekiyor. Her şeyden önce Türk anıtları kayda alınmalıdır.  Anıtların resimleri çəkilməli, nə zaman, kimler tarafından inşa edildiği ve hakkındaki diğer bilgiler yazıya alınmalı, kitap halinde yayınlanmalı. Sonra bu anıtların koruma altına alınması için uluslararası örgütlere müracaat edilmelidir.

Yer isimleri de çok önemlidir. Bazı isimler hatta bin, iki bin yıllık tarihi kendisinde yansıtıyor. Türklerin yaşadığı arazilerdeki Türk kökenli yer (şehir, köy, dağ, dere, çay, göl ve diger)  isimleri kayda alınmalı, anlamı hakkında bilgiler de bu kayıtlara eklenmelidir.

Nihayet, halk edebiyatına da dikkat yetirilmelidir. Halk efsane ve revayetleri, latifeler, yazarı belli olmayan şiirler ve şarkılar, ata sözleri de toplanmalı, yazıya alınmalıdır. Kalb sözle dolu olan yaşlı kuşak zaman geçtikce azalıyor. Onların taşıdıkları söz hazinesine sahip çıkmamız lazım.

Türk sofra kültürü dünyanın en zengin sofra kültürleri sırasındadır. Maalesef ki, son zamanlar bazı Türk sofra numunalerinin talif hakkını başka milletlerden olan şahıslar tarafından satın alınmaktadır. Mesela, Paklava, Dolma, Ayran, Lavaş gibi nimetlerimize Yunanlar, Almanlar, Ermeniler sahiplenmeye çalışıyorlar. Ermenistan’da hatta Dolma festiveli düzenlemekle ginnesin rekorlar kitabına düşmek isteyen Ermeniler Dolma’nın uluslararası alanda ermeni mutfağına ait olması ile ilgili çalışmalarda bulunuyorlar. Bu olgular bizleri sofra kültürümüze de sahiplenmeye çağırıyor. Bölgeler üzre türk mutfağının örnekleri kayıtlara geçirilmeli ve Türk yemeği, tatlısı, içkisi Türk kültür mirası gibi koruma altna alınmalıdır. Bunlar hem kitap şeklinde, hem site halinde, hem de CD halinde toplanmalı ve Türk mtfağı gibi yayılmalıdır.

Tabii ki  bunlar proje şeklinde gerçekleştirilmelidir. Bu tür projeleri gerçekleştirmek için Proje merkezi kurmak istiyorum. Bu merkez Türklüğe hizmet eden projelere mali desteği aramaya çalışacaktır. Bu bir gerçektir ki, sen, senin olana sahiplenmezsen, ona başkaları sahiplenir.

 

Reklamlar