Rafet ULUTURK

İnsan parayla dost edinemez.

Eski dost düşman olmaz.

Dost yıkım günlerinde belli olur.

Biz Bulgaristan Türkleri gerçek dostlarımızı bulma konusunda uzun yol aldık. Soyumuz, dinimiz ve suyumuzdan olan insanların geçmişte olduğu gibi yarın da gerçek dostlarımız olabileceğine inandık. Biz, iç dünyasının oluşumunda, yakınları hakkında kötü konuşmayan, sır tutan, ilke bilen, ahlaklı kişileriz. Bu geleneksel meziyetlerimizle hanede, köyümüzde, eş, dost, akraba arasında olup biteni göz bebeğimiz gibi korumayı daha çocukluğumuzda öğreniriz. Bu kuralların dışına çıkan, namus anlayışımızda HAİN’dir, cezası bellidir.

Kültürümüzde, dostlart kötü günlerde, namuslu kişilerse alış verişte kendini gösterir. Büyük bir imparatorluğun uzantısı olan bir tarihin arka plan sahnesinde olsak da, son 137 yılda Bulgar devletinde ikamet ettiğimizden dolayı, politik etkinliklerde ön planda değildik. Bu yüzden manevi ve siyasi niteliklerimiz ile zekamız kendini gösteremedi. Buna karşın bir canlanma içindeyiz. AB seçimlerinde 4 milletveklili çıkaran Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin büyüyen başarısı dikkati çekti. İzlenen politikada hepimiz için üzücü noktalar olduğunu biliyoruz. Kabullenmede zorlandıklarımızın başında bağlaşıklık yani müttefikler, yani ortaklık ve işbirliği politikaları gelir.

Son 25 yılda HÖH/ DPS partisi 4 kez hükümet ortaklığına yükseldi. Başbakan Lüben Berov hükümetindeydi. Sakskoburgotski kabinesinde yer aldı. İki defa da Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) hükümetine ortak oldu. Şimdiki Oreşarski hükümetinde 3 Bakanlık ve 5 bakan yardımcılığı HÖH / DPS partisinindir. Buna rağmen, işin içinde kurt yeniği olduğu görüşünde birleşiyoruuz ve birçok eksikliğe işaret ediyoruz. Eleştirimiz her zaman olumlu ve yapıcı olmuştur. Gelişmeler eleştirilerimizin yerinde ve isabetli olduğunu her gün daha parlak bir biçimde ortaya koyuyor.

Öncelikle HÖH / DPS partisi ile BSP partisi artık birbirlerine güven beslemediklerini resmen ilan ettiler. Bu gerçek, HÖH Başkanı L. Mestan ile BSP Başkanı S. Stanışev’in 25 Mayıs seçimlerinden sonraki ilk görüşmesinde ortaya çıktı. Kabinede ortak olmalarına rağmen, ikisi de “erken seçim” dedi ve güvenin suya düştüğünü ifade etti.

Bizler, Bulgaristan Türk ve Müslümanları bu bakıma tecrübe sahibi ve akıllı insanlarız, çünkü örneğin sefil bir durumda olsak bile, şimdiye kadar aramızdan hiç kimsenin “servetim yok” diye üzüldüğünü görmedim. Demokratikleşme dediğimiz son 25 yılda (A. Dönek dışında) aramızdan kimseye servet yığıma hakkı tanımadı. Eli uzun ve devlete çok yakın olanlkar, kendilerini unutunca hemen ceza evlerini boylamak zorunda kaldı. Bu tabloda, hırsızlığa uzananlara “korkmayın” deyip himaye eden A.(Dönek) gibi “liderler”in, sahte dost olduğunu görmeyen kalmadı. Bu arada, Bulgarlar bile, Türklerin, Pomakların ve diğer Müslümanların servetinin aklı ile gördüğü hayır işleriyle çoğaldığını görebilme imkanımız oldu. Bu eğilim, bambaşka bir anlayış ve modernin üstünde bir dünya görüşü olarak yerleşiyor.

Bizim Avrupanın en sefil ülkesinde, günümüz Bulgaristan’ında çok büyük mali ve ekonomik sıkıntılar yaşadığımız gizli kapaklı değildir. Fakir de olsa, seven insanın sevildiğine, çamura saplanan ve bunalıma düşen bizden birininin yine eş dost ve arkadaşlar yardımızla kurtaracağına inanıyorum. Bu bizim değişmez yaşam kuralımız oluyor. Birbirimize kenetlendiğimiz gözden kaçmıyor. Kurtuluş yolumuzu böyle bulacağımıza inanıyorum.

Dostluk ve Para konusunda görüşlerimiz kesindir. Değişmez. Bir defa kimse kimseye nedensiz para vermez. İnsanlar para ile kendilerine dost edinemezler. Tanımadığımız bilmediğimiz birinden borç para almayız.Biz böyle görmüş böyle biliriz. Üstelik bize daha önce fitnelik etmiş, kötülükte bulunmuş bir kişiden, küçük büyük fark etmez bir halk topluluğundan iyilik beklemeyiz. İnsanların fırsatçı, tamah ve tutkulu olduklarını biliriz ve böyle kişilerden uzak dururuz.

Bizim düşünme tarzımızın bir bölümünde şöyle bir gerçek de vardır: “Arkadaşı olmayan kimsesizdir. Kimsesizi kimse aramaz. Parasız kimse unutulur gider…”

Yoksulluğun baş belası olduğunu bildiğimiz gibi, dünkü gün cebinde beş parası olmayan bir kişinin ertesi gün zengin olmasının da içinde kirli bir iş gizlediğini biliriz. Dünkü gün açlıktan ağzı kokan, A. (Dönek), gibi kişilerin bugün “sarayda” yaşaması, bir yediğini bir daha tatmaya tenezül etmemesi, korumalı gezmesi bu gibi sahtekar durumlara açık ve kesin örnektir. Onlar, Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının kimliğini sattıkları için zenginlikle ödüllendirildiler. Kuşkusuz gün gelir, dervan döner, her hesap ödenir. Hainliğin hesabı idamdır.

Bu açıdan bakıldığında “varlıklı övülür, yoksul kötülenir!” sözlerinin anlamı açıktır ve su gerçek suni yaratılan “zenginler” için de geçerlidir. Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları son çeyrek yüzyılda olduğu gibi bugün de kötülenenlerdendir. Daha önce ise ezilenlerdi. Bizde yoksulun cesuruna “deli” dendi. “Deliler” hapishanelerde tutuldu. Parlamentoda “anadil, okul, insan hakları, hak hukuk” demeye kalkan milletvekili H. Hocov’un başına gelenleri gördük. Az kaldı, cesareti onu “tımarhaneye” götürüyordu.

Bizde eli açık olan, hayırsever yoksula çok harcıyor derler. Şimdi Varna hapishanesinde yatan D-r Tabakov’a “kumar oynuyor” dedikleri gibi. Oysa şehirlerimiz neredeyse Las Wegas gibi oldu.

Yoksul uysalın adı düşkün, iş bilmez’ dir. Gençlerimizin “Bulgarcayı iyi bilmiyor”, “okumuş ama sertifikası yok” gibi asılsız iddialarla hiçbir yerde iş bulamayıp Bayı Avrupayı boylaması buna örnektir. Ülkeyi terk etmek zorunda kalan 2.5 milyon kişiden % 99’unda sertifikasızdır. Vasıfsızdırlart demiyor, iş bilirler, ama ellerinde geçerli belgeleri yoktur. Eski belgeleri ise geçersiz kılınmıştır. Devlet nerede bir meslek kursu açtı da gitmedik?

Bir de fakirlikten, parasızlıktan bunalmış, ne olursa olsun bir işin ucundan tutayım diye ağırbaşlı hareket eden gençlerimizin de “budalanın teki” olarak hakaret gördüğüne tanıkız. Bu durumda biz başkasından ve devletten bir şey umacağımıza, böyle daha iyidir, fikrine teslim olmuş bir ortamda yaşıyoruz. Ortada ne hol ne de yumurta varken, “kötüden bir şey isteyeceğine yılan azından zehir alıp içse daha iyidir.” sözleriyle hayal kırıklığı yaşamak da hiç birimize mutlu olabilme yolu açmıyor.

Benzer görüşler, Vatanı son ziyaretim esnasında beni çok etkiledi. Böyle bir ortamda yeni dostluk kurmak çok zor. Bu durumun temelinde şöyle bir gerçek olduğuna inanıyorum:

Fakirlik yüzünden paradan tiksinmeye ve parayı lanetlemeye gerek yok, fakat kendini para hırsına teslim edenlerin sonu da yıkımdır. Parası varlığı helal olmayan pis bir zengin bütün varlığı, bütün hırs ve ihanetiyle halkın gözünden er ya da geç bir köpek gibi düşecektir.

Bunları yazmanın nedeni ise, zengin adamın yoksul bir kişinin dostu olamıyacağını anlatmaktır. Çünkü dünyada iki çeşit dostluk var, birincisi çıkara dayanır, ikincisi de zorunludur. Birincisi çıkara dayanır ama insan karşısındakine bir yere kadar güvenebilir. İkincisinde ise, insan tedbirli olmak zorundadır. Örneğin, ne pahasına olursa olsun iktidar olmalıyız hırsı ve bu işten karlı çıkmalıyız hesapları HÖH ile BSP partilerini 25 yılda dört defa iktidar ortaklığında yan yana getirdi. Bu ortaklıkta taban çıkarları açısından, tarihsel geçmişte Bulgar komünistlerinin Türklere yaptığı kötülükler bakımından iktidarda ortaklık kurabilen bu iki politik partinin dostluğunda çıkar ortaklığı olduğu dikkati çekiyor. Aslında hükumetten düştüklerinde hemen bozulması gereken bu dostluk sona ermiyor, taraflar yeniden buluşuyor. Bizde bu 4 defa tekrar etti.

Bulgaristan’da HÖH / DPS – BSP ortaklığı neye benziyor biliyor musunuz?

Bir kabın içindeki su, altında ateş yandıkça kaynar. Ateş sönünce su da soğur.

BSP, buharlaştırmak ve yok etmek için HÖH’ün suyunu ısıtıyor.

Şimde HÖH – BSP hükümet ortaklığını doğuran ve yaşatan çıkarlar sanki ortadan kalktı.Bu işlerde zayıf olanın her zaman temkinli olması gerekir. Zaten HÖH/DPS partisinin 25 Mayıs zaferi ve BSP partisiyle eşit milletvekili çıkarması, BSP’yi ürküttü. BSP’nın Hak ve Özgürlükler Partisinin güçlenmesini, yani güçlü müttefik istemediğini daha ilk görüşmede ortaya koydu. Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının güçlenmesi BSP’yi korkuttu ve dosytluk tosladı. Sen ancak zayıf, yoksyul, zavallı, işsiz güçsüz olunca ben seninle dost ve ortak olurum fikri ağır bastı. BÖYLE DOSTLUK ÖTE DURSUN!

Görüldüğü üzere BSP ile HÖH dostluğu içinde düşmanlık taşıyan bir “dostluktu.” “Kartal Köprü” öpüşmesi, Panporovo otellerinde “her yerde her zaman birlik olalım,” uyumlamadan yasaları Mecliste Genel Kurula getirmeyelim gibi yeni yeni mayalanan fikirlerin BALON olduğu görüldü. BSP, HÖH partisini aldatmaya çalışırken, saldırı hazırlığı içinde olduğunu gizleyemedi. Baş Müftülük vakıf mal ve taşınmazlarının iade edilmesi yolunu yasa değişikliyle kesmeye çalıştı. Soydaşlarımızın AB seçimlerine katılmasını hem T.C. ye sandık açtırmayarak, hem de “son üç ayda Bulgaristan’da ikamet zorunluğu” getiren değişikle haince baltaladı.BSP’nin içinde pazarlıklı hareketleri herkese dil yutturdu.ÖENME BELİRTİYORUM. Sinsi düşmanlık, gizli düşmanlık açık düşmanlıktan kat kat daha tehlikelidir.

Dostan, bir dostluk, bir iyilik beklendiği için DOST denir. BSP buna laik değildir. Düşmandan daima kötülük geldiğini unutmayalım.

Gerçek iki dostun arası ne açılabilir, ne de düşmanlığa dönüşebilir.

BSP – HÖH dostluğuna samimi olmayan, halkımızın hak ve özgürlüklerinin elde edilmesi yolunu kesen, sahte dostluk derken, BSP ile dost olma zorunluğunu da göremiyoruz. Burada geçerli olan ilke, zayıf olanın bazı hesaplar peşine düşüp halkın geçmişine, şimdiki sefil durumuna rağmen, güçlü bir eski düşmanla dost olmaması, işbirliği yapmaması prensibidir. Benzer bir dostluk her zaman bozulur.

Reklamlar