Yazan: Nevzat ÖZTÜRK,
İlahiyatçı, Eğitimci Yazar

Din, toplumsal hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak insanlık var olduğundan beri varlığını devam ettiren bir olgudur. İslam nazarından bakıldığında yeryüzüne gönderilen ilk insanın aynı zamanda peygamber oluşu bu olgunun insanlıkla yaşıt olduğunu gösterir.

Toplumsal hayatın olmazsa olmazı olan din ile toplum arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Zaman zaman din toplumu, zaman zaman da toplum dini etkilemiştir. Ancak, küreselleşmenin etkisiyle adeta dünyanın bile köy haline geldiği, teknoloji çağını yaşayan günümüz toplumları üzerinde dinin etkisi her geçen gün artmaktadır. Bu artışın altında da sığınma, kendini güvende hissetme, korunma gibi son derece insani duyguların yer aldığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca dinin muhataplarına kazandırdığı ahlaki ilke ve değerler, hem bireye hem de içinde bulunduğu topluma kazandırdığı kimlik, geliştikçe güvensizleşen, çoğaldıkça yalnızlaşan, bunalımlara sürüklenen toplumlar için istikrarı temin eden bir sorun çözücü olarak karşımızda durmaktadır. İşte bu gerekçelerle dinin ve dolayısıyla dinin toplumsal hayattaki kurumsal adresi olan camilerin toplumsal hayata olan katkılarını, geçmişten günümüze icra ettiği fonksiyonları ele almaya çalışacağız. Öncelikle belirtmek isterim ki; öylesine çok boyutlu bir alanı ancak yazı dizisi şeklinde sizlerle paylaşmayı planlıyorum.

Nüzulünden itibaren İslam toplumuna değer aşılayan, cehalet çağını yaşayan insanları saadet asrının mutlu bireyleri haline getiren, tavrıyla, tutumuyla, fiziksel görünümüyle muhataplarını diğerlerinden farklı olmaya davet eden Hz. Peygamberin toplumsal hayatın merkezine yerleştirdiği camiler, her ne kadar geçmişten devraldığı bu mirasın tamamına sahip çıkamasa da halen toplumsal hayatı ayakta tutan merkezlerdir. Hayatın kişisel ve toplumsal sorunları karşısında insanın sığınabileceği en büyük güç dindir. Din, bireyin aşkın varlığa inanıp teslim olmasını isteyerek, varoluşa bir değer ve anlam kazandırmakta; aklı ikna edici bir dünya görüşü ve bir yaşam tarzı sunarak insanı sonsuzluk alanına yerleştirmektedir.

Kimlik ya da kişilik duygusuna sahip olma, insan için bir fıtri bir ihtiyaçtır. Ancak bu ihtiyaç, doğuştan itibaren kendiliğinden karşılanmaz. Birey, zihinsel açıdan ne kadar yüksek potansiyele sahip olsa da ileriki hayatında davranışlarına yön veren kişiliğinin gelişimi, irsiyet, aile, arkadaşlık, meslek, ekonomik şartlar, dünya görüşü, inanç ve değerler gibi çeşitli sosyo-kültürel faktörlere bağlıdır. Bu faktörler içerisinde dinin önemli bir yeri vardır. Din, insanlık tarihinin başlangıcından beri, toplumların dünya kurma girişimlerinde önemli bir rol oynamıştır. Farklı isimlerle de olsa tarihin her döneminde varlığını koruyan din, insanlığın doğal akışını daima etkilemiş ve etkilemeye de devam etmektedir. İnsanlıkla yaşıt bir kurum olan, toplumsal hayatın dizaynını etkileyen din, toplumu ayakta tutan diğer kurumlar gibi sosyal hayatın olmazsa olmazları arasında yer alan sosyal bir olgudur.

Parçaları bir araya toplayan, bir şeyin bir kısmını diğer kısmına katan, uzlaştıran ve barıştıran anlamlarına gelen cami de dinin en temel kurumsal yapısı olarak toplumda ortak bir şuurun oluşmasına önemli katkılar sağlayan bir müessesedir. Cami, toplumun her kesiminden insanın herhangi bir ayırıma gitmeden bir araya geldikleri, kaynaştıkları, aynı heyecanları yaşadıkları, kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularının doruk noktasına ulaştığı kutsal bir mekândır. Bu yüzden İslâm’da cami özel bir konuma sahiptir. Hz. Peygamber’den günümüze kadar bu yönünü hep muhafaza etmiştir.

Ülkemizin inanç yapısının temelini oluşturan İslam dini, özellikle uzun yıllar asimile edilerek  kimliksizleştirilmeye, isimlerinden ve dininden uzaklaştırılmaya çalışılan Bulgaristan Türkleri ve dünyanın benzer yerlerindeki  Müslüman Türkler arasında asırlarca sosyal kuralları düzenleyici bir rol oynamıştır. Günümüzde siyasi, içtimai, iktisadi ve eğitim gibi pek çok alanda İslam dininin izleriyle karşılaşılır. Dinsel hayatla belli bir yakınlığı olmayanların yaşantılarında bile dinin etkisi hissedilmektedir. Nikâh, defin, hatim ve mevlid törenleri, Ramazan ve kurban bayramı kutlamaları, hasta ziyaretleri, zekât ve sadaka gibi insanları birbirine yakınlaştıran gelenekler, dindar olsun olmasın, Türk toplumunda büyük bir kesimin ilgi gösterdiği temeli dine dayalı sosyal aktivitelerdir. Temeli dine dayanan ve toplumu oluşturan bireylerin tamamını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen bu aktivitelerin merkezi de hiç şüphesiz camilerdir.

Tarihsel süreç içerisinde ibadethane olmanın yanında çok farklı fonksiyonları yerine getiren camilerin, günümüzde sahip olduğu fonksiyonları kaybettiği, günde beş vakit namaz kılınan tek boyutlu mekânlar haline geldiği dile getirilmektedir. Ancak dinin kurumsal merkezi olan camiler hem günde beş vakit kılınan namazlarla toplumsal hayata katkı sunmakta, bünyesinde icra edilen dini tören ve merasimlerle müminlerin dini düşünce ve davranışlarına katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda yaygın din eğitiminin merkezi olan camiler, inananlara ve inananlar topluluğuna kimlik kazandıran, toplumun sahip olduğu değerlerin korunmasını, aktarılmasını sağlayan mekânlardır.

Kurulduğu günden itibaren Müslümanların yaşamında önemli bir yere sahip olan camiler, bugün de aynı konumlarını muhafaza etmektedirler. Günümüzde camiler, öncelikle ibadet yeri olma özelliğine sahiptirler. Milyonlarca insan beş vakit namaz, cuma namazı, bayram ve teravih namazlarında ibadet maksadıyla camilere gelmektedirler. Ayrıca mevlit programlarında ve ramazanlarda okunan mukabelelerde camiler dolup taşmaktadır. Camiler ibadet yeri olma özelliğinin yanında, din eğitiminin temel bahisleri olan iman, ibadet, ahlâk gibi konularda eğitim yapılan birer yaygın eğitim kurumudur. Camiler birer yaygın din eğitimi kurumu olduğundan buralarda verilen hutbe ve vaazların, Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgiler öğretiminin önemi bir kat daha artmaktadır. İslâm birlik ve tevhid dinidir. Tevhid inancı en mükemmel ve ideal bir sosyal kaynaşma, kenetlenme, birleşme ve bütünleşme prensibidir. İşte camiler İslâm’ın özünde yer alan bu birlik ve beraberlik ruhunun insanlara kazandırıldığı, insanların birbirleriyle kaynaştığı ve toplumsal dayanışmanın temellerinin atıldığı kutsal mekânlardır.

Camiler İslam’ın ilköğretim kurumlarıdır. Her ne kadar bir örgün eğitim kurumu olmasalar da yapı ve tasarımı itibariyle algı eğitimi yapan kurumlardır. Bu algı kutsalın algısıdır. Camiler hem dini mekânlar olmaları hem buralarda daha çok din ile ilgili konuların gündeme gelmesi bakımından hem de mimarileri ve tezyinatları itibariyle dini eğitim ortamları olarak değerlendirilebilir. Camiye giren kişilerin birçok dini sembole karşılaşmaları onlarda, dini öğrenme bakımından bir hazırbulunuşluk meydana getirebilir. Çoğu camide var olan hat yazıları, Kaberesimleri, mihrap, kürsü, minber, Kur’anı Kerimler, Kur’an okumak için yapılmış rahleler, tesbih ve takkelerin, her biri dini sembolik değeri olan nesnelerdir. Bu eşya ve semboller, camiye gelen insanlarda, inanç, ibadet ve ahlaka dair hususlarda çağrışımlara, pekiştirmelere neden olmaktadır. Aynı zamanda cami içerisinde ibadet, ahlak ve inanç öğrenme alanlarının hepsine ilişkin tecrübeleri hem gözlemleme hem de uygulama imkânı vardır.

Camilerde cemaatle kılınan günlük namazlar ve toplu halde kılınan Cuma, teravih ve bayram namazları gibi öbür toplu ibadetler, imamın arkasında ve onun önderliğinde bir tek Allah’a kulluk için saflar halinde toplanmış bulunan ve her türlü mesleki, sosyal, kültürel statü farkları ve imtiyazları bir kenara bırakarak kenetlenen ve yek vücut olan bir toplumsal kaynaşma ve bütünleşmenin en canlı örnekleridirler. Bugün ülkemiz il, ilçe, kasaba, köy ve en ücra köşelerine varıncaya kadar cami ağıyla örülmüş bulunmaktadır. Bu durum camilerin eskiden olduğu gibi günümüzde de yerleşim merkezlerinde önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Bulgaristan’da tarihî belgelere göre Osmanlılar döneminde Bulgaristan’da; 2.356 cami ve mescit bulunmaktaydı. Kimi şu an müze ya da sanat merkezine dönüştürülen camiilerin birçoğu tamamen bakımsız ve terkedilmiş durumdadır. Ülkedeki, Osmanlı mimarisinin en nadide örneklerini saklayan Köstendil şehrindeki tarihi yapılar da yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bulgaristan Başmüftüğünün verdiği bilgiye göre, müftülük ülkede 500’ü mescit, bin 700 camiye hitap etmektedir. Bulgaristan’ın değişik coğrafyalarında vakıf malları statüsünde devletin eline geçmiş çok sayıda camii bulunuyor.

1946-1989 yılları arasında Bulgaristan Türklerine devlet tarafından uygulanan hak ihlalleri sonucunda, Türk toplumunu asimile etmek için Türkçe konuşma aile içinde dahi yasaklanmış, Türklerin tamamının isimleri zorla değiştirilmiş, gençlerin birbirleriyle evlenmeleri mümkün olduğunca engellenmiştir. 1989 yılında Müslüman Türkler yoğun olarak yaşadıkları köy, kasaba ve şehirlerden, daha az Türk’ün yaşadığı bölgelere zoraki iskâna tabi tutulmuş, üç ile altı yaş arası Türk çocukları Bulgarlaştırma kampanyasının gereği olarak hafta içerisinde kreşlerde özel eğitime tabi tutulmuştur. Müslüman Türklerin dini hürriyetleri, âdet ve geleneklerini uygulamaları yasaklanmış; Kur’an-ı Kerîm’in evlerde bulundurulması ve Müslümanların camilere gitmesi yasaklanmış; Türk İslam kültürüne ait eserler, camiler, medreseler ve mezar taşları tahrip edilmiştir.

Birbirinden farklı kültür ve inançların birlikte yaşamaya başladığı günümüz dünyasında “her şeye rağmen değer ve kimlik merkezli çatışmalar da yaşanmaya devam etmektedir. Çatışmaların kimlik ve değer olarak benimsenen semboller üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Müslümanlara yönelik art niyetli tavırların camileri ateşe verme şeklinde kendini göstermesi halen camilerin kimlik ve değer kazandırma bakımından faal olduğu anlamına gelir. Bu bağlamda Müslüman toplumları provakatif eylemlere sürüklemek isteyenlerin hedeflerine Camiyi, Kur’an-ı, Peygamberi koymaları son derece manidardır. Yine yakın tarihimizde yaşadığımız kurtuluş mücadelesinin fitili camilerde ateşlenmiş, bir kriz merkezi vazifesi gören camiler halkın bilinçlendirilip organize edilmesinde en etkili rolü oynamıştır.

Camiiler, yani, mabet cemaatin içine ibadet merkezli bir çağrışımda bulunurken, cemaatin dışına dini sembolize eden bir mesaj vermektedir. Mabedin görkemi sadece kendi mensuplarını değil, farklı din mensuplarını da önemli ölçüde etkiler.

Kıymetli okurlarım, bu konuya devam edeceğim. Caminin unsurları, sembolleri, sembollerin anlamları, kullanılan motifler, verilmek istenen mesajlar, en önemlisi de Türklük=Müslümanlık bağlamında CAMİİLER…..

Allah’a emanet olunuz.

Reklamlar