Son Osmanlı Hükumdarı Sultan Abdülhamid’in vefatının 102. Yıl dönümü. 10 Şubat 1918’de bu fanı dünyadan göçmüştü.
Sekiz buçuk ay sonra da 33 yıl ayakta tutmayı başardığı devleti çöktü. 30 Ekim 1918, Osmanlı Devleti’nin fiilen çöktüğü tarihtir.

Çöküş, 1918 yılının başında belli olmuştu. Gariptir ama çöküşü görmüş oldu. Filistinli siyasetçi, devlet adamı Refik Şakir en-Nedşe, Sultan Abdülhamid için “Filistin uğruna tahtını kaybeden hükümdar” der.

Doğrudur, zira Abdülhamid’in varlığı Siyonistler için bir engeldi.

Herlz, bunu açıkça ifade eder. Sınırları “kuzeyde Kapadokya/Orta Anadolu, güneyde ise Süveyş Kanalı”na dayanan geniş ve mümbit coğrafya Osmanlı toprakları idi. Abdülhamid, iktidarda bulunduğu sürece, bu coğrafyada bir Siyonist devletin kurulması ancak bir hayaldi, Siyonistler, bu gerçeğin farkında idi. Abdülhamid’in olmadığı bir Osmanlı Filistini’nde toprak rahat satın alınabilecek, koloniler oluşturulacak.

Bu bir “geçiş devri” olacak. Yahudi nüfusu, bölgede üçte ikiyi geçtiği anda kuvvete baş vurarak, gücün gölgesindeki diplomasiyi kullanarak hayal gerçek olacak. Dr. Herzl, Siyonist kongre başkanı seçildikten sonra birkaç defa Istanbul’a gelmiştir. Heybesinde bir programı da vardır:

1- Osmanlı borçları için para, 20 milyonluk bir bütçe,

2-Ermeni meselesinde Osmanlı Devleti’ne yardım; Ermeni liderlerinin susturulması,

3-Avrupa basınının Osmanlı aleyhindeki neşriyatına son, hatta Türkiye lehinde neşriyatın sağlanması.

Peki karşılığı, Filistin’de Yahudilere bir yurtluk. Sultan Abdülhamid’in cevabı nettir: “Filistin’de toprak talebinde ikinci bir adım olmayacak, bir karış toprak dahi verilmeyecek. Bu topraklar kan ile kazanılmış, kan ile mahsuldar kılınmıştır. Devlet ve topraklar millete aittir. Yahudilerin milyarları Filistine bedel olamaz, bedeli kandır.”

Abdülhamid’in sözleri Dr. Herzl’i sarsmıştır, ümitlerini kırmıştır. “Sultanın bu doğru, büyük sözleri, sonu parçalanmaya ve ölüme giden bir fatalizmin ifadesidir. Bu fatalizmde dahi trajik bir güzelliğin olduğunu ifade eden Herzl; son nefese kadar, pasif mukavemet şeklinde de olsa mücadeleye devam edeceğini belirtir. İstanbul’da bulunduğu bir sırada, Haziran 1896’da bir cuma selamlığında merasimi izleyen Herzl, “Sultanın bakışlarını çelik kadar sert” diye tavsif eder. Hayali büyük devletinin gerçekleşmesini ancak Osmanlı Devleti’nin parçalanması ile mümkün görür. Parçalanacak devlet de Abdülhamidsiz bir devlettir. Şimdi, 31 Mart olayını. Osmanlı Devleti’nin dünya savaşına sürüklenişini yeniden, amasız, fakatsız olarak tekrar gözden geçirmek, yeniden değerlendirmek zamanıdır. Nesillerin bunun farkında olması gerekir.

Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta….. sergilenen oyunların anlaşılabilmesi için. Son hükümdarı, bu toprakları bize vatan kılanları rahmetle ve minnetle anıyorum. Ülkemizin ve milletimizin onuru için sınırlarımızın ötesinde canlarını veren kahramanlarımıza rahmet diliyorum.

Milletimizin birliği-dirliği dâim, ülkemizin kudreti hep kaim olsun.

 

Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan

Reklamlar