Dr. Mustafa KAHRAMAN

Konu: Sınırlar kaldırılıyor mu, yer mi değiştiriyor?

Sık sık karmakarışık diyoruz. Arapsaçı gibi karışmış da dediğimiz oluyor. Bunu Balkan Yarımadasındaki devlet sınırları için söyleyebilir miyiz? Bu sınırların en uzunları 1990’dan sonra çekildi. Yugoslavya dağıldı bir sürü devlette parçalandı. Bu yeni devletlerin arasındaki sınırlarda çakılmış kazık ve çekilmiş çit bile yoktu. Bosna Hersek gibi aralarından sivrilenler artık Avrupa Birliği’ne üye oldu. Şimdi sırada Sırbistan ve Makedonya ikisi de AB ve NATO üyeliğine aday olduklarını sık sık yineliyorlar.

Makedonya ile Sırbistan memleketimiz Bulgaristan’a komşu ve sınır. Bu sınıra Türkiye sınırına gerilen 3 metre yüksek 5 katlı tel örgü çekilmedi. Sosyalizm yıllarında yani 1990’dan önce çekilmiş olan beton direkli 4-5 kat dikenli tel çitler rüzgârla boğuşmada yenik düşmüş ve ya Batıya ya Doğuya yatmış, toprağa yatıp teslim olmak üzere yere yatmıştır.

Bu sınırlar, 27 Kasım 1919’da Paris çevresindeki Nöyyi (Neully) İtifak devletleri arasında imzalanan Barış Antlaşması’nda çizilmişti. Bu Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Bulgaristan’a galip müttefik güçler tarafından dayatılan bir antlaşmadır. Bu antlaşma gereğince, Bulgaristan Ege sahiline çıkıştan vazgeçmiş ve topraklarından 11 278 km kare yitirmişti. Bu topraklar Batı Trakya, Struma Irmağı boyunda, Bosilovgrad, Tsaribrot bölgesi ve Kula belediyesi köylerinden bazılarıydı. Bununla birlikte Nöyyi Barış Antlaşması, Balkan Harbinden ve Müttefikler Arası Savaştan sonra 1913’te imzalanan Bükreş Antlaşması hükümlerini de onaylamıştı ki, bu antlaşmaya göre Güney Dobruca Romanya’ya verilmiştir. Bulgaristan’a ekonomik, mali ve askeri yaptırımlar, 2.25 milyar altın Frank tazminat ödemesini ve galip devletlere 70 825 iri baş hayvan ve 225 bin ton kömür vermesi zorunlu kılınmıştı.

1940’ta imzalanan Romanya Krayova Sözleşmesi, 1913 Bükreş ve 1919 Paris Antlaşması’nın Güney Dobruca’ya ilişkin maddelerini geçersiz kılarak, Güney Dobruca’yı Bulgaristan Çarlığına geri vermiştir. Bu, Nazi Almanya’sının baskısı altında olmuştur.

İmzalanmasından 96 yıl sonra 2015’te Nöyyi Antlaşmasıyla çizilen sınırlar devlet sınırıdır.  Bugünkü Sırbistan’da bulunan Niş, Bosilovgrat ve Tsaribrot yöresinde Bulgar nüfus yaşıyor. Onların da özgün kültürel ve etnik topluluk haklarında, okullarda Bulgar dilinde eğitim görme gibi kaynağı devlet bütçesi olan istekleri yerine getirilmiyor. Bulgaristan bu kasaba ve köylerdeki Bulgar ocaklarını yaşatmak için kitap, CD, film vb gönderiyor, sanatçılar sık sık bölgeyi ziyaret edip konser veriyor. Kuzey Batı Bulgaristan illeri ile Sırbistan’ın Bulgar sınırına tekâmül eden bu bölge arasında ortak ekonomik kalkınma bölgesi kurulması gibi girişimler de güncelleşmiş bulunuyor. Bu arada tanınmış Bulgar demokrat siyasetçilerinden, yazar ve şair, diplomat Edvin Sugarev geçen ay Niş Bulgar Konsolosu olarak görevlendirildi.

İşte böyle bir ortamda, geçen hafta, Sofya’da Bulgar Ulusal Bilim ve Sanat Akademisi (BUBSA), yeni başkanı Stefan Vodeniçarov yönetiminde ilk kurultayını düzenledi. BUBSA sosyalism yıllarındaki Bulgar Bilimler Akademisi’nin (BBA) kapatılmasını, devlet bütçesinden aldığı ödeneklerin durdurulmasını, emekli akademisyenlere verilen 3 bin leva emekli maaşının kesilmesini ve eski Akamemi taşınmazlarının kendilerine devredilmesinde ısrar ediyor.

BUBSA Başkanı St. Vodeniçarov Nöyyi Antlaşmasıyla çizilen Bulgaristan Sırbistan devlet sınırı ve Sırbistan devlet sınırı içindeki Bulgar kamuoyunda adı Batı Sınırımızın Kenar Yöreleri olarak bilinen toprak parçasının Bulgaristan’a iadesi için çok ciddi bir talepte bulundu ve bu isteği dış işleri bakanlığımız üzerinden Brüksel’e iletmek üzere belgeledi.

Olay şudur: Sırbistan Avrupa Birliği (AB) üyeliği için talepte bulunmuştur. Brüksel yeni adaylardan İç ve Dış (komşularıyla) sorunu olmadığına ilişkin özel bir belge talep ediyor. Bulgaristan, Sırbistan devlet sınırları içindeki “Bulgar topraklarını” geri vermeyi kabul etmeden, Bulgaristan Sırbistan’la sorunu olmadığı sözleşmesini imzalamak istemiyor ve böylece Sırbistan’ın AB üyeliği yolunu keserken,  Batı sınırı boyunda, Sırbistan topraklarında,  Bulgar nüfusun yaşadığı toprakları kendi devlet sınırlarına katmak istiyor.

Not: Bir çok yazımızda Ahmet Doğan ve HÖH yönetiminin Bulgaristan Türkleri ve Müslümanların bir etnik halk topluluğu olarak çözülmemiş hiçbir sorunu olmadığı sözleşmesini imzalayıp Brüksel’e sunması, hak-hukuk, adalet ve özgürlük sayfamızı kapatarak, 40 korumalı, 3 aşçılı,  ekmek elden su gölden gel keyfim gel saraya sefasına çekilmesine benzer bir olaydır.  O zaman da ŞARTA BAK, ŞARTA, demiştik.

Bu uluslararası diplomasi konusudur.

Daha önce, AB’de böyle bir istekle karşılaşmamıştır. 1954’te imzalanan “Roma Demir ve Kömür Antlaşması” nın imzalanmasından beri büyüyen AB, her defasında daha önce imzalanmış olan tüm uluslararası sözleşmelere saygı ve uyma hazırlığı dile geçirmiştir. AB eski kıta devletleri arasındaki sınırları kaldırmak, tüm vatandaşlara ve iş gücüne serbest gezme ve istihdam hakkı tanıyan ve ekonomik ve sosyal olarak tek bünye yaratmak için kurulan ve geliştirilen bir toplumsal vücuttur. 2015’te sığınmacıların AB’ye akınıyla devlet sınırları konusu yeniden güncel oldu ve telli duvar şeklinde birçok yere gerildi. AB ilk kez “sığınmacı isteyen ve istemeyenler” olarak değişik gruplara parçalandı. Bu parçalanmaların yarattığı çelişkiler v çatışmaya götürebilecek kızışmayı en güçlü belirtileriyle Balkanlarda, Balkan devletleri arasında his etmeye başladık. Hırvatlar ile Slovenler silaha sarılmış durumdadır.

BABSA Başkanı Vodeniçarov’un sözleri henüz kurultay salonlarında yankılansa da, yeni kurulan Akademi kadrolarının Çar III. Boris zamanından geldiği ve eski kıtada kabaran milliyetçi dalgayla ahenklik içinde yükseldiğini vurgulamak yerinde olur.

İşte böyle bir ortamda, Antalya Beleg’te G-20 zirvesi düzenlenirken, İngiliz “İndipendent” gazetesi Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev ile bir söyleşi yayınladı.  Plevneliev, “Rusya Balkanlar üzerinden Avrupa’da istikrarsızlık yaratıyor” dedikten sonra şu özelliklere işaret ediyor: “Putin siber savaş yürütüyor, bizi siber saldırılarla sarsıyor. 25 Ekim günü Bulgar Parlamentosu, Cumhurbaşkanlığı ve Yüksek Seçim Kurulu daha önce görülmemiş bir Rus siber saldırısına hedef oldu. Avrupa’yı istikrarsızlaştırmanın en kısa yolu Balkanlardan geçer. t Putin bu fırsattan yararlanmaya çalışıyor.”

Avrupa’nın güvenlik siyasetinin kalbini Balkanlar oluşturmalı, deyen Plevneliev bu bakıma NATO ve AB yönetimine çağrıda bulundu. Kırım Adası’nın ilhak edilmesinden sonra, Karadeniz’de Rus uçaklarının hava sahamızı 10 defa daha sık ihlal ettiğine işaret etti. Devlet başkanı, bu saldırıların siber baskıdan halka olduğunu söyledi. Plevneliev “İndipendint” gazetesine, Bulgaristan’ın 2015 sonuna kadar 20 bin sığınmacı daha alacağını da sözlerine ekledi.

İşte böyle eski kıta ve Balkanlarda bir yandan sınırlar sökülüp atılsın derken, yenileri çekiliyor, toprak talepleri başlıyor ve siber savaşın ilk kıvılcımları yerde gökte çakmaya başladı.

Reklamlar