Geçmişi günümüzde yaşamak veya günümüzü, geçmiş günler ile kıyaslamak isterseniz, burası tam sizin için – Oreşak Ulusal El sanatları ve Sanat Sergisi.

Tsetsa Dulkova, Ulusal El sanatları ve Sanat Sergisinde bize eşlik ederken 6 farklı sergi salonundan oluşduğunu da belirtiyor. Her salon ise farklı konuyu anlatıyor.

Tsetsa Dulkova şeytan simini taşıyan su testisinin hikayesini anlatıyor.

Tsetsa Dulkova şeytan simini taşıyan su testisinin hikayesini anlatıyor.

“Sergi, 1971 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Aslında ulusal sergi, Troyan manastırının bağışladığı arazi üzerine kurulmuştur, çünkü 18. asrın sonlarında Troyan manastırının duvarlarının çevresinde manastırın dini yortusu olan 15 Ağustos – Hazreti Meryem’in Göğe Kabulü gününde (Bulgarcada Uspeniye Bogorodiçno adıyla biliniyor), ülkenin dört bir ucundan el sanat ustaları buraya akın ediyormuş ve yıl boyunca yaptıkları eserleri sergiliyor ve biribiriyle takas yapıyorlarmış. Bu etkinlik günümüze kadar devam etmiş, gelenek haline gelmiş ve Sanatlar ve El Sanatları Panayırana dönüşmüştür. İşte bundan dolayı geçen asrın 60’lı yıllarında manastır 50 dekarılık bu araziyi geleneğin korunması ve gelişmesi, el sanatların kökenlerinin korunması amacıyla bu söz konusu ulusal serginin kurulması için bağışlıyor. Burada sergilenen eserler günümüz ustlarına ait, şöyle ki peryodik olarak bu sergileri yeniliyoruz ve farklı ustaları davet edip eserlerine yer veriyoruz.”

Şu anda Oreşak’taki Ulusal Sergiyi ziyaret edecek olursanız, İsperih, Sofya, Tırnovo, Gabrovo Stara Zagora’dan ustaların eserlerini görebilirsiniz.

Her el sanat ustasının geldiği bölgeden renkleri ve oranın tarzını taşıdığını anlatan Tsetsa Dulkova, her ustanın diğerlerinden farklı olup kendi ruhunu taşıdığını da belitmeden geçemiyor.

Troyan çömlek ustaların ünü çoktan Bulgaristan’ın sınırlarını aşmıştır diye anlatıyor Tsetsa Dulkova. Bunun sebebinin de ataların geleneğininin olduğu gibi korunması.

Burada örnek olarak Tsetsa Dulkova “şeytanka” veya “dyavolska” isminde bir su testisinin hikayesini anlatıyor:

Grundir ismindeki süslemeli testiler.

“Bu şeytanka isminde su testisi ile kaynata eve yeni gelen gelinin ne kadar akıllı ve keskin zekalı olduğunu sınıyormuş, yani gelini sınavdan geçiriyormuş. Bu su testisi ile kaynata gelini suya gönderyormuş. Bilindiği gibi, su testisinin ağızlığından su içilir ve üzerindeki testini ağızından su doldurulur, fakat bu su testi farklı bir testidir. Gelin çeşmeye gidiyor, fakat testinin suyu doldurabilecek ağızı yok. O zaman gelin aklını kullanıp testiyi ters çeviriyor ve görüyor ki, bu testi sıradan bir su testisi değil, çift duvarları ve çift dibi var. Demek ki, su, altından doldurulup yine ters çeviriliyor. Su ortalarına kadar geliyor. Yani gelin eve dönüyor ve kaynatsına su ikram ediyor. O zaman kaynata, “Aferim sana oğlum, kendine akıllı bir eş ve bize de akıllı gelin almışın” der.

İşte bundan dolayı da Troyan’da üretilen çömlek eserleri eşsizdir, çünkü burada halk psikolojisine dayandığı için halkın tecrübesini beraberinde getiriyor. “

Seramik eserler salonunda Bulgarcası “grundir” olan ve yine su testisini andıran çömlekçilik ustalının son derece süslü ve güzel örneklerini de görebilirsiniz. Grundir ismi veya gurindir, emiş demektir. Çünkü bu testilerden su veya şarap içilir, emilirmiş.

Oreşak Ulusal Sanat ve El sanatları Sergisinin ikinci salonuna geçiyoruz. Buradaki eserler de tamamen geçmişi, bu topraklarda hakim olmuş dokumacılık zanaatının ruhunu buralara taşımıştır.

Tsetsa Dulkova burada da bize tarihin izlerini paylaşmaya devam ediyor:

“Bu sergi “Ninemin çeyiz sandığından” ismini taşıyor ve Ocak ayında ziyaretçilerin beğenisini sunduk. Burada yer alan el dokuma eserleri ve milli kıyafetler tamamen bizim Troyan bölgesine aittir. Debnevo, Lomets, Troyan’dan halk kıyafetleri var.

Troyan yöresine ait elbise.

Kotel ve Çiprovtsi halılarına nazaran Troyan dokuma halıları daha renkli ve süslemeler açısından daha zengindir. Mesela Rodoplarda dokunan halılar tek renktedir veya yünün doğal rengini – beyaz veya boz rengini korumaktadır. Fark da zaten burada ibaret, yerli halılar çok renkli ve süslü olur. Renklere gelince, hepsi doğal renkler, mesela yeşil rengi, çeviz yaprağından, sarı rengi soğan kabuğundan elde edilirmiş. Tek sözle evinde dokuma tezgahı olan her nine renkleri kendi çabaları ile elde ediyor ve sırrını koruyormuş. İstediği renkleri halıya veya çergelere dokuyormuş.”

Bu geleneğin Troyan bölgesinde hala devam edip etmediğini sorduğumuzda Tsetsa Dulkova “ Maalesef bu gelenek söndü, yok oldu. Geçmişte ise dokuma tezgahı olmayan bir hane neredeyse hiç yokmuş” cevabını veriyor.

Burada sergilenen halıların her birinin de kendi ismi var – en yaygın olan da “kutu”, “çarın tacı”, “altın elma”, “nilüferler” motifleri. Tek sözle her halının kendi ismi ve süslemesi var. Buradaki eserleri sahipleri buraya getirip sergiliyorlar ve bazıları da satışa sunuluyor. Ertesi yıl diyelin farklı bir sergi açılıyor, buna da yine yerli halk destek çıkıyor”

Oreşak Ulusal El sanatları ve Sanat Sergisindeki turumuz burada son buluyor. Daha gezilecek tamı tamına 4 büyük sergi salonu var. Ağaç oyma, demircilik sanaat örnekleri, resim salonu vs.

Yolunuz Troyan bölgesinden geçerse sakın Oreşak Ulusal El sanatları ve Sanat Sergisiziyaret etmeden geçmeyin.

Fotoğraflar: Şevkiye Çakır

Reklamlar