Tarih: 28 Ocak 2019
Yazan: Rafet ULUTÜRK
Konu:  Bağımsız düşüncenin seçim zaferine şimdiden selam olsun!
Bulgaristan toplumu kapıya hücum eden bu soruya cevap bekliyor.

 Geçmişin geçmişinde İngiltere’de yapılan boyalar güneş görünce soluyor, yıkayınca çıkıyormuş. Türklerin gülkurusu, saman sarısı renklerine bayılan ama nasıl elde edildiğine bir türlü akıl erdiremediklerinden„ Anadolu’da çalıştırdıkları casuslar 300 sene “ebru” sırrını çözеmemişler.

Bu arada ilgili ve üzerinde çalışan İngilizler sırların zaman içinde kendiliğinden çözüldüklerine de inandıklarından, su ve boya deneyleri de yapıyorlarmış. Şöyle akan suya bir kaşık boya atar, boya sudan ağır olduğundan dolayı önce dibe çöker, ama sonra kırmızı 500 metre, siyah 650-770 metre sonra vs kendini su yüzünde belli edermiş.

Bu işler sırlar için de geçerli. Bir Bulgar atasözü “bir sırı 3 kişi bilirse o artık sır olmaktan çıkar,” der.

Hafta başından beri Hak ve Özgürlük Partisi (HÖH-DPS) Genel Sekreter Ahmet Ahmet, milletvekillerinden Hamdi Hamdi, Trakya ve Yalova yerel temsilcileri partisi adına Ankara otelleri lobilerinde bol bol resim çektirdiler. İlk ziyaretleri (CHP-İP-HDP) ortaklarının Abisi CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU ile yaptılar. Sohbette ilk önce Türkiye seçimleri daha sonra da Bulgaristan’da seçimler gündemindeydi. Yapılan ilk görüşmelerde aynı 29 yıl önceki eski plak dönmüş, “liderimiz Bulgaristan Türk hareketlenmesinden gelmiştir, kurucudur” falan filan anlatanlara, yalanın bacakları kısa olduğunu hatırlatmak isteriz.

Çünkü memlekette kimin kim olduğunu bilmeyen artık kalmadı. Tabi kötü niyetli isen o başka…

1989 yılında Bulgaristan’ı dipten tepeye kadar sarsan Türk Mayıs İsyanından sonra, o zaman toplam sayıları 3 016 olan “Türklere karşı çalışan ajanların babası” sayılan VI. Şube Şefi General Musakov Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne (BKP MK) gönderdiği bir gizli raporda şöyle demiştir:

“Başta “Türk Kanadı” olmak üzere, Bağımsız İnsan Haklarını Savunma Örgütü; İnsan Hakları ‘Demokratik Lig’ örgütü; Müslüman Grev Komitesi; özellikle de ‘Viyana 89 – Dayanışma Derneği gibi tescili olmayan yapılar 1989 Mayıs Ayaklanmasını örgütleyen kuruluşlardır. Mayıs Ayaklanmasını örgütleyen Türk liderlerden bazılarının isimleri de şunlardır: Avni Veliev, Mustafa Ömer, Mümün Akkala, Zeynep İbrahimiva vb. Bu listede Medü Doganov veya Ahmet Doğan ismi yoktur. Bir Bulgar Generalinin Todor Jivkov’a yanlış rapor verecek hali yoktur, çünkü o gerçeğin su yüzüne çıkacağını bilir.

Totaliter rejime muhalefet eden Bulgarların tutumu şuydu:

Türk direnişleri Bulgar gayrı resmi örgütlerinden destek alıyor. Açıklık ve Yeniden Yapılanma Kulübünden 120 entelektüel 18 Haziran 1989’da Halk Meclisine bir BİLDİRİ sunarak, Bulgaristan Türklerinin haklarını savunduklarını ve Türk direniş örgütlerini desteklediklerini duyurdu. Bu bildiri “Almanya’nın Sesi”, “Hür Avrupa” ve “Bi Bi Ci”, radyo yayınlarında okundu.

Türk direniş örgütleri tarafından örgütlenen ve açlık grevleri, gösteri yürüyüşleri, protesto nümayişleri, mitingler şeklinde gelişen ve dalga dalga yayılan ayaklanma ile ilgili Bulgar kamuoyu bilgi alamamıştı, bu büyük hareketlenme üstüne o dönem medya bilgi vermiyordu.
Aynı zamanda totaliter rejime karşı başkaldıran, Bulgaristan toplumunun çok büyük bir kısmını kucaklamış legal ve yarı legal ama halka tutunmuş direniş örgütleri hakkında da hiçbir bilgi verilmiyor.

Her şeye rağmen, görüldüğü üzere, yılların geçmesiyle herkes bir şeyler öğrenebildi. Günümüzde gizli tutulmaya özellikle özen gösterilen nedir?

27 Ocak 2019 tarihinde (Pazar) Sofya bTV stüdyosuna giren ve bu konuda hiç kimse ona böyle bir şey sormasa da, Kasim DAL “4 Ocak 1990 tarihinde 33 Türk mahkûmla birlikte Varna’da Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS) kurucularından biri benim” dedi.

Bu böyle olsa bile bu 33 kişinin birbirini tanımadığı, çekilmiş bir resimleri olmadığı, isimleri alt alta dizilmiş, imzaları yan yana bu gün bile devletin dahi bir belgesi olmadığı, kabul edilen ve yayınlanan bir parti programı, tüzük ve bildiri olmadığı 29 sene sonra da kabak gibi ortadadır. Bu güne kadar böyle bir belge kamuoyuna sunulmamıştır, resmi gazetelerde veya diğer gazetelerde kurucuların adı soyadı yayınlanmamıştır. Sadece 33 kişi oldukları söylenir o kadar…

Bu cümleyi işiten herkesin aklından geçen şudur:
Kaim Dal ile birlikte 23 kişi 1989 Aralığının son günlerinde hapisten beraberce salıverilmiştir.

Onlardan önce Vratsa, Montana, Vidin köylerindeki politik sorgulamalardan sonra gidebilirsiniz denmiş, Kırmızı pasaportlarını hemen ellerine vermişler, “Demokratik Lig” kurucu ve önderleri Mustafa Ömer, Sabri İskender, kız kardeşi Safet, Kızı Leyla, Ali Ormanlı, Nazım Saliev Başaran, örgütün il, belediye ve köy öncüleri memleketten atılmış, direnişleri yönetmek üzere ise GİZLİ YÖNETİM Bulgaristan’da kalmış mı dır? Yoksa bırakılmış mıdır?

Hak ve Özgürlük hareketinde tablo tamamen farklıdır:

Kasim Dal ile beraber salıverilenler ve yine 1990 arifesinde serbest bırakılanlar hapishaneden çıkmazdan önce “DS” VI. Şubesi tarafından hazırlanan ve imzalatılan bir DEKLARASYONUNU kabul etmişlerdir. Hapisten çıkışlarında verilen Bu Polis belgesinde ne olursa olsun her konuda susmaları istenmiştir. Kendilerine söylenen her şeye uyacakları emredilmiş ve onlar da kabul etmişlerdir. Uymadıkları halde yok edilecekleri de peşinen beyinlerine akıtılmıştır. Bu nedenle, 1990’a girerken, her biriyle temas kurulmuş ve “Böyle böyle Varna’da 04 Ocak 1990’da Hak ve Özgürlük Türk ve Müslüman Hareketi kurulduğu, bunun için görüşme Varna’da Emin HAMDİ’in bir odalı 50 m2 dairesinde yapıldığı ve 23 kişi, hapishanede yatmış Türk’ün katıldığı ve M. Doğanov adında bir Başkan seçildiği” söylenmiştir. K. Dal bu görüşmeye katıldığını ve 33 kişi olduklarını bugün de ballandıra ballandıra anlatmaya devam ediyor. Bu 33 kişi hala ortaya çıkmış değil. Oysa bu hareketin resmi kuruluş tarihi 29 Mart 1990 – Sofya’dır.

Ne demiştik, yalanın bacakları kısa da, fakat gerçek de bu bataklıktan 30 yıl geçti hala çıkamadı. Türkiye’de bu konuda toplam 50’den fazla kitap ve broşür, dergi ve gazete yazısı çıktı. Fakat bizim yeminliler korkuyu yenip gerçeği söyleyemediler… Ancak ne yazık diyebilirim.

Konumuza devam edelim, lağım deresi akmaya devam ettikçe kokmaya da devam ediyor. Demek istediğim Bulgaristan demokrasinin mayasında yalan var ve işte güncel örnekler:

27 Ocak 2019’da – Pazar akşamı – bTV’de “120 Dakika” programını izliyoruz. Stüdyoda, 2009 – 2012 yılları arasında Birinci Borisov hükümetinde İç İşleri Bakanı,  halen de Avrupalı Bulgaristan Vatandaşları GERB partisi millet meclisi grup başkanı olan Tsvetan Tsvetanov belirdi.
Konu şuydu: Ts. Tsvetanov’un İç İşleri Bakanı olduğu yıllarda değişik ağır cinayetlerden pek çok kişi tutuklanmıştı. Sanık olarak davaya çıkarılan bu vatandaşların hepsi kendilerine karşı açılan davaları bire bir hepsi kazandılar. Bu defa sanıklar devlete karşı kendileri tazminat davası açtılar ve onlara ayrı ayrı 1 800 000 (bir milyon sekiz yüz bin) leva tazminat ödendi.

Tutuklama emirlerini Bakan imzaladığından dolayı gazeteci, “Ortaya çıkan, makamınız kullanılarak devleti bilinçli soyma mekanizmasıdır!” dedi ve cevap bekledi. Olay düşündürücüdür.

Olay iki:
2009’dan beri Bulgaristan’da “Ajan Dosyaları Komisyonu” var. Burada “ajan” dendiğinde belki de “köstebek dosyaları” dense daha isabetli olacak, çünkü söz konusu olan “devlet güvenliği “DS” ismi ardına gizlenen, totaliter devrin gizli polis muhbirleri dosyalarıdır.
Bir boyut daha dibe inersek, söz konusu olan bu köstebeklerin iplerini çekenlerin işledikleri suçlar ve bu suçlulara karşı Ajan Dosyaları Komisyon Başkanlığı’nın açtığı davaların hepsinin duruşma salonlarında kırda yemiş yaprak gibi patır patır düştüğü ve cezasız kapandığı gerçeğidir.

Bu konuda basına bu hafta açıklama yapan Ajan Dosyaları Komisyon Başkanı Evgeni Kostantinov şöyle diyor: “Ajanlara karşı davaları kaybediyoruz, çünkü yargıçlar gizli polis – “DS” den gelmiştir.”

Başkan Konstantinov şöyle devam ediyor: “Askeri Enformasyon ve Devler İstihbarat Ajansı ilginç isimlerin gün ışığına çıkmasından korkuyor.

Daha önceki yıllarda olduğu gibi, 2018 yılında da “Askeri Enformasyon ve Devler İstihbarat Ajansı” bu iki kurumdaki yüksek rütbeli kadrolarla ilgili açıklamada bulunmamıştır.
6 ay arayla meclise rapor sunuyoruz. 2 yıl beklesek de, “Askeri Enformasyon” kadrosunda çalışan yüksek rütbeli kişilerin listesini bize vermediğinden dolayı, bu kişilerin “DS” ajanı olup olmadığını tespit edemiyoruz. 2013 yılında o dönem Cumhurbaşkanı Plevneliev sorunu çözmeyi üstlenmişti, fakat ileri adım atılamadı, attırılmadı.

Bu cetvelin içinde kaç Türk var merak ediyorum.
Ahmet Doğan’ın gizli dosyasını karıştırmaya kalkan istihbaratçı Albay Raşkov’u geri dönememek üzere Bulgaristan’dan kovmuşlar.
Bu sorunları beraber halt edeceğiz. Durum kilitli.
Gerçeklere inmeden ilerisini göremeyiz.
Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Lütfen paylaşınız herkes gerçeği öğrensin.

 

Kaynaklarımız:
https://sites.google.com/site/bgcoffe/ahmed-doga
http://angelovveselin.blogspot.com/2016/03/blog-post.html?m=1 
http://angelovveselin.blogspot.com/2009/12/1985-1986-436_3281.html?m=1

https://www.24chasa.bg/Article/1791308

 

Reklamlar