Ortadoğu ve Afrika’dan gelen yasadışı mülteciler ile ilgili kriz AB üye ülkeleri arasında daha ayırıcı bir çizgi oluştururken, Birliğin ortak değerlerini ciddi bir sınama karşısında bıraktı.Haziran ayı sonlarında Brüksel’de liderler zirvesinde AK tarafından önerilen mülteci dağıtımına ait şema üzerinde hararetli tartışmalar vardı. 7 saat devam eden oturum sonucunda AB Başkanı Donald Tusk üye devletlerin yaklaşık 60 bin mülteci kabul edeceğini bildirdi. Macaristan ve Bulgaristan yoğun mülteci akınından zarar gören devletler olarak kabul edebilecek mülteci sayısının belirlenmesi zamanı geldiğinde özel bir durum olarak kabul edilecekler. Bir ay sonra AB Adalet ve İçişleri Konseyi ülkemizin İtalya ve Yunanistan’da bulunan mültecilerin dağıtım şemasına göre yaklaşık 500 mülteciyi kabul etmesi gerektiği kararı verdi. Bu sayı %33 daha az.

Sosyolog Evelina Slavkova, Amnesty İnternational örgütünün son mülteci raporuna göre gelişme bütçelerinin artmasına rağmen yaklaşık 50 milyon kişinin mülteciye dönüştüğünü söyledi:

‘Tabi ki bu sayı sadece Orta Doğu’daki savaş bölgelerini kapsamıyor, yaşamın çok zor olduğu Afrika kıtası da söz konusudur. AB çerçevesinde gözetlediğimiz bu mülteci akını ile birlikte çok sayıda ekonomik göçmen de var. Onlar Avrupa’nın sağlayabileceği daha iyi yaşam şartları aramaktadırlar. Bu ise sadece AB ülkeleri arasında değil dünya çapında ayırıcı bir çizgi oluşturacak sorundur. Bundan dolayı Avrupa’da bir çok devletin duvar, çit uygulamasına şaşmamalıyız.’

Evelina Slavkova devam ediyor:

‘Bu süreç önce Afrika’dan gelen mülteci akınına karşı duvar inşa eden İspanya’dan başladı. Benzer çitler Yunan-Türk ve Bulgar-Türk sınırında da var. Geçen ay Macaristan’ın Sırbistan ile ortak sınırında duvar inşa etmesiyle ilgili geniş bir tartışma vardı. Tehdit altında olan toplumlar işte böyle tepki veriyor. Bir ortak strateji olmadığı durumda görüyoruz ki mülteci akını ile baş etmekte her devlet tepkisine milli düzeyde karar veriyor. Bütün bunlar AB üye devletleri arasında yeni siyasi sezonuna damga vuracak ayırıcı bir çizgi kuracak. Ve Yunanistan ve Büyük Britanya ile AB arasında sorunlar Birliği ciddi bir şekilde bölemez ise , mülteci akını bunu yapabilir’.

Arkada kalan siyasi sezona bakarsak Brüksel zorunlu kotalar üzerinde çok enerji ve heyecan harcadı. Bundan böyle Dublin Belgesinin de yeniden gözden geçirilmesi düşünülüyor. Bu belge eğer değişmez ise Yunanistan, Bulgaristan, İtalya, İspanya gibi sınır devletler mülteci sorunu ile zor bir şekilde baş edebilirler. Bizim ülkemizin kabul ettiği mülteciler başka Avrupa devletlerine yöneliyor. İtalya ise kayıtlarını yapmadan kabul ediyor ve Kuzey’e geçmelerini sağlıyor. Bulgaristan Avrupa sınırlarını ciddi bir şekilde korumaktadır. Bütün bunlar üye devletler arasında ayırım süreçlerini derinleştirecektir.

Reklamlar