Mehmet ÇAKIR
Korku, insanın en eski duygularından biridir. Her birimiz zaman zaman korkarız; kimimiz geleceği, kimimiz geçmişi, kimimizse bilinmeyeni korkutucu bulur. Korkular vücudu sarar, sarmalar ve insanı sıkıştıran bir yorgunluk gibi hissedilir. Peki, korkunun hüküm sürdüğü bu anlarda ne yapmalıyız? Nasıl cesur kalabiliriz?
İlk adım, korkuları kabul etmektir. Korku, hepimizin yaşadığı bir duygu. Ancak bu, korkunun bizi teslim alması gerektiği anlamına gelmez. Cesaret, korkuların varlığında değil, onlara rağmen hareket etmekte yatar. Korkuları bastırmak, onları görmezden gelmek, genellikle daha büyük bir gerilim yaratır. Asıl cesaret, korkularla yüzleşmeyi öğrenmekte ve onları aşmaya çalışmaktır. Cesaret, harekete geçmek, çözüm üretmek, olumsuzluğu fırsata dönüştürmektir.
Cesaretin kaynağı çalışmaktır, üretmektir, aktarmaktır, paylaşmaktır ve etkiyi oluşturmaktır. Çalışmak, sadece bir hedefe doğru ilerlemek değil; bir amacı, bir ideali, bir düşü gerçek kılma yolunda yapılan her adımdır. Üretmek, insanın yaratıcı gücünü dışa vurmasıdır. Korkular bizi engellemeye çalışsa da, üretmeye devam ettiğimizde bu engelleri yıkmaya başlarız. Paylaşmak, yalnızca maddi bir şey vermek değil, aynı zamanda düşüncelerinizi, duygularınızı ve deneyimlerinizi başkalarıyla paylaşmaktır. Çünkü her paylaşılan şey, bir başkasına cesaret verebilir. Etkiyi oluşturmak, kendi gücünüzü fark ettikçe, bu gücü etrafınızdaki insanlara da yansıtmak anlamına gelir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta daha var: Şikayet etmek yerine, bir yerden tutmak gerekir. Zorluklarla karşılaştığınızda, bu durumları şikayet etmek, yalnızca durumu daha çıkmaz hale getirir. Şikayet etmek, bir sorunu kabullenmek, ama çözüm aramadan o sorunla yaşamaya devam etmektir. Bu, insanı pasifleştirir ve daha da korkutucu hale getirir. Oysa şikayet etmek yerine, bir yerden tutmak çok daha etkilidir. Bir yerden tutmak, “Bu durumla ne yapabilirim?” diye sormaktır. Korkuların ve zorlukların sizi sarmasına izin vermek yerine, o zorluklardan çıkış için bir yol aramaktır. Bir yerden tutmak, cesaretin temelidir. Bu, zor zamanlarda bile bir adım atmak, bir çözüm geliştirmeye çalışmak ve her durumda ilerlemeye devam etmektir.
Korkular vücudu sararsa, cesaret de o kadar büyür. Cesaret, sadece bir içsel güç değil, bir hareket şeklidir. Cesaret, korkuya karşı bir duruş değil, korkuyla birlikte bir yolculuktur. Şikayet etmeyen, bir yerden tutan insanlar ise bu yolculukta yalnızca kendilerini değil, başkalarını da taşıyan bir güç kaynağı olurlar. Zorluklar karşısında cesaretin simgesi, bir adım daha atmak, bir çözüm daha üretmek ve her durumda bir şeyler paylaşmaktır. Bu, insanı güçlü kılar, toplumları dönüştürür.
Sonuçta, korkularınız vücudu sararsa, unutmayın: Şikayet etmek değil, bir yerden tutmak önemlidir. Cesaretin kaynağı da buradadır. Korku ne kadar güçlü olursa olsun, cesaretin gücü ve üretme kararlılığı her zaman korkulardan daha büyüktür.
_______________________________________________
KORKU
Korku sarmış dört bir yanımı,
Gölgesi düşer her adımıma,
Fakat bir ışık, bir umut ışığı,
Gizli kalır her karanlıkta, ararım.
Bir adım atarım, belki düşerim,
Ama kalkıp yine yürürüm,
Çünkü cesaret, içimde bir ateş,
Korkunun ötesine taşır beni, ben.
Şikayet değil, bir yerden tutmak,
Karanlıkta bir yol aramak,
Zorluklar dağ gibi, büyük ve sert,
Ama ben bu yolu yürümek isterim.
Yıldızlar kayar gökyüzünde,
Her biri bir dilek, bir umudu taşır,
Ben de hayalini peşinden sürüklerim,
Her korkuya karşı bir adım daha atarım.
Korkular geçer, cesaret kalır,
Ve ben, her engeli aşarım,
Bir yerden tutmak, bir adım atmak,
Hayatın en güzel anlamıdır, bilir, yaşarım.