Dr. Nedim Birinci Dr. Nedim BİRİNCİ

Kurultay Yolları İkidir                        

Nisan 2016 Bulgaristan Türklerinin Sofya’ya toplanacağı ay olacak.  10 Nisan’da DOST adıyla kendini tanıtan ve açılımında demokrasi, hoşgörü, sorumluluk ve adalet gibi kavramları birleştiren bu parti, 17 Aralık 2015’te 26 yıllık HÖH-DPS partisinden ayrılan Genel Başkan Lütfi Mestan, milletvekillerinden Şabanali Ahmet, Hüseyin Hafızov ve Aydoğan Ali ile Kırcaali HÖH İl eski Başkanı Bahri Ömer tarafından yönetiliyor.

Parti kurma toplantısını Sofya “Grand Hotel Sofya” da yapan bu girişim grubu 10 Nisan’da 1 200 (bin iki yüz) delege toplama kapasitesi olan Sofya Ulusal Kültür Sarayı (NDK) 3. Salonunda Kurucu Kurultay topluyor. Bu forumda kabul edilecek program ve tüzükle yeni partinin tescil edilmesi için mahkemeye başvurulacaktır.

Bir ay önce çağrılan girişim kurultayına Hak ve Özgürlük Partisi ilk bileşiminden Necmettin Hak ile Mehmet Hoca ve T.C.’de 24 göçmen derneği, politik mahkûmların temsilcileri ve HÖH partisinde değişiklik isteyenler katılmıştı.

Forumda,  esas sunum yapan Lütfi Mestan’ın öne sürdüğü tezlerde Avrupalı ve Atlantik özlü liberalizm çağrısı yapıldı.  Yeni Liberalizmin temel ilkelerinden olan, özellikle insan hakları ile doğal hakların, etnik azınlıklarının özgün haklarının, dini ve özgün kültür hakların savunulmasına ve Bulgaristan’da çok kültürlü bir toplum yaratılmasına değinilmemesi ise şiddetli eleştiri aldı. Göçmen çevrelerinden gelen tenkitlerde ise, L. Mestan’ın yeni Liberalizmin temel prensibi olan sivil toplum örgütleriyle çalışmalara hiç önem vermemesi oldu. O, 1 milyonu Bulgaristan’da ve 710 bini de Türkiye’de yaşayan Bulgaristan Türk Müslüman azınlığının aynı ulusun iki parçası, aynı etnik azınlığın eş nitelikli oluşturucu öğeleri olduğuna, aydı dil, din ve kültürden olmalarına işaret etmedi. Somut sorunlar küresel siyaset gargarasında tanım bulmadı.

Bu konuda bir kaç kez TV söyleşisine katılan milletvekili Hafızov da olaya teorik açıklık getiremezken, Bulgaristan iç siyasetinde ve özellikle de Türklerin, Müslüman Pomak ve Çingenelerin en ilkel haklarının, eşit haklı vatandaş olma hakkının, hele de sağlık ve eğitimde hak eşitliği elde edebilme yollarına işaret edemedi. DOST girişimcileri Bulgar basınında ilkesel açıklamalar yaparak, yeni parti ilkelerini halk kitlesine Türk ve Bulgar dillerinde tartışmaya açmadı, HÖH’ten farklı olan ve öncelikli sayılması gereken prensip ve yargı değerlerine, yeni kurulacak partinin siyaset ortamındaki yerine ayrıcalıklarına da işaret etmediler.

Bu bakıma biz, siyasi çizgisi belli olmayan bir siyasi partinin her zaman yeni bir koltuk değneği olmasından korktuğumuz için Göçmen derneklerimizi ve tüm soydaşlarımızı uyanık ve bilinçli olma bakımından uyarıyoruz. Yeni kurulacak partinin, daha önce HÖH –DPS’den ayrılan partilerle birleşmesi veya işbirliği sözleşmesi imzalaması konularında ise ilerleme sağlanamamıştır.

***

24 Nisan’da ise HÖH-DPS partisinin 9. Olağan kurultayı yine Sofya’da ve yine Ulusal Kültür Merkezi (NDK) salonlarından birinde toplanacaktır.

19 Ocak 2013’te yine NDK’da yapılan 8. Kurultay, genç delegelerden, üniversite öğrencisi Burgaslı Oktay Yeni Mehmet, parti Genel Başkanı Ahmet Doğan’ı, sunum yaparken silah kullanarak kürsüden indirmesiyle Kurultay çalışmalarına ara verdi. Doğan, görevini 15 Aralık 2015’te partiden uzaklaştırdığı Lütfi Mestan’a devrederek,  parti başkanlığından çekildi.  “Saray” denen bir eve kapandı. 3 yıldan beri dışarı çıkmadı.

Aynı zamanda Bulgar ve Rusya gizli servislerinin Bulgaristan’da etnik azınlıklardan sorumlu istasyon şefi olan Doğan, halktan kopmuş, görevinden uzaklaştırılmış vb olsa da bu “tecritlenmişlik” dönemde Bulgaristan’daki etnik ve dini Müslüman azınlık konusunda “son söz sahibi” olmaya devam ettiğini 17 Aralık 2015 gecesi, “Bulgar milli menfaatlerini bahane ederek”  bir daha kanıtladı. Türkleri Türkiye’den ve Türklükten kopmaya ve Rusya’ya sarılmaya çağırdı.  Görev başında olduğunu kanıtlarken Rusya’yı Balkanlara davet etti.  Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik Paktı (NATO) üyesi olan Bulgaristan, 2014’ten beri ülkede 3 adet US askeri üssü kurulmasına da izin vermişken, etnik halk topluluklarımızı,  azınlıkları Rusya’nın Balkanlar ayağı yapmaya yeltendi.

Olay parti içi darbe niteliği alınca HÖH partisi art arda 2 defa parçalandı. Birinci bölünmede DOST-çular partiden ayrılırken, ikinci “gönüllü” ihraç da “Peevski-Doğan” grubuna inen “kaçakçılık” nitelikli Türkiye darbesiyle gerçekleşti. Rusya finans oligarşisinin Bulgar ayağı olan milletvekili Peevski siyasetten ayrılacağını ilan etti. Bununla birlikte Bulgar toplumunda “Rusofil” ve “Rusofob” yeniden yandı. Böylece Bulgaristan’daki Rus ayağı son 3 ayda ciddi darbe alırken, bir de Moskof koltuk değneği 2 defa kırıldı.

Görüldüğü üzere artık 138 yıldan beri Rusya’nın diretmesi ve Bulgar iktidarlarının ve ırkçı-milliyetçi zihniyetin zorlamasıyla evini yurdunu bırakıp göçe zorlanan ya da teslim olup ezilmeyi kabul eden Bulgaristanlı Türk Müslüman azınlık yeniden başkaldırdı. Bulgaristan, Balkanlar ve Avrupa siyasetinin odağında yer aldı. Türkiye’den, AB ve NATO’dan, barış ve güvenlikten yana olan bu yeni tutum, HÖH yönetimi tavrını, Moskof uşağı Ahmet Doğan ve Bulgar istihbaratı siyasetini ret ettiği gibi, Türkiye Bulgaristan dostluk, işbirliği ve yardımlaşmasından yana olduğunu ortaya koydu.  380 bin oy sahibi olan Türkiye’deki soydaşlarımız bu siyaset çizgisinde kendi başlarına belirleyici önem kazanıp yeni rolünü almaya hazırlanıyor. Bu atılım, öncelikle Rusya’nın şiddetlendirerek tırmandırdığı ve Balkanlara kaydırmak istediği siyasette bir tepkidir. Bulgar Türk Müslümanları Bulgar milli menfaatlerine rağmen Rus çizmesi altında ezilmek istemiyor, Rus uşaklığı döneminin geri dönmesine karşı koymaya hazır olduklarını beyan ediyorlar. Rus emperyalist imparatorca saldırgan siyasetine Bulgaristan’da “koltuk değneği” olmayı asla ve ebediyen kabul edemeyiz. Bizim ufkumuzdaki vatanımız AB üyeliğiyle bizleri, Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının tümünü de, her bakıma hepimize güvence olacak sarmış Büyük Türkiye hayalidir.

Fakat biz HÖH-DPS 9. Kurultayının bu havada geçeceğine inanmıyoruz. Bağlı olduğundan dem vuran Liberalizm ve neo-liberalizm ilkelerini çoktan gömmem, halkımızın 5% 90’nının yaşamına sefalet taşı diken HÖH yönetimi, halktan tamamen kopmuş, Bulgar milli siyasetine de ihanet etmiştir. 8. Kurultay’da ilk yarısını okuduğu raporda “Türk”, “Müslüman”, Bulgaristanlı Türk Müslümanlar” ve “hak ve özgürlük” sözünü kullanmayan A. Doğan tamamen boş, geçersiz ve perspektifsiz konular ele almıştı. Bunlar arasında, artık tamamen toslayan “post modern toplum” ile “küreselleşme” ikilisine en fazla yer ayırmıştı. Görüldüğü gibi, liberalizm zihniyeti “post modern” toplum kuramadı, Bulgaristan’da 560 bin emekli 70 Euro (140) leva) emekli maaşı alıyor ki, bu durum insanları felç etmiştir. Geçim derdi ateşten gömlek olmuş, sağlık sistemi çökmüş, ülkede 26 yılda 1260 sağlık ocağı, klinik, acil merkez, il ve ilçe hastanesi, sanatoryum ve diğer tıp merkezi kapanmıştır. Son haberlerde, Bakan P. Moskov, aile doktoru sisteminin de kapanacağını basına açıklamış bulunuyor ki, bu başlı başına yeni bir trajedidir. Hastalıkları yenemeyen ve ölen bir toplum içinde yaşamak istemeyen gençler vatanlarını terk ediyorlar. Bu çok acı bir gerçektir. “Post modern” Bulgar toplumu, özellikle Çingene azınlığı büyük kent varoşlarına, kenar mahallelere kapamış, kent kültür ve yaşamına katamadığı gibi, sosyal bataklım oluşmuştur. Bin bir çeşit isyan edenler her gün kan döküyor. Türkler ise, toplumdan uzak ve Allah’a yakın köylerine hapsedilmiş durumdadır. Pomak gençler de topluca dış ülkelerde tarım işinde olduğundan, Rodoplar’da ana-baba sevgi ve eğitimi almadan, anneanneleri ve dedelerinin bastonuna yapışarak tay duran yeni bir genç kuşak hayata hazırlanıyor. Bulgaristan’daki bütün Müslüman azınlık nüfus içindeki oranı  % 90 olan fakirler zümresi içindedir. Zor zamanda birbirine üç beş borç verecek adam ve aile kalmamıştır. “Post modern” toplum sefalet bataklığı, içinden çıkılmaz bunalımlar yarattı.

Bizim toprakta tamamen toslayan ve kimsede umut ufku açamayan “post modernizem” ile birlikte Doğan’ın 8. Kurultayda gevelediği ana konu bir de “küreselleşme” (globalizm) olmuştu.  Bunun anlamı ise şudur. Bilindiği üzere Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında başlıca İngiltere, Fransa, Rusya, Amerika ve Almanya’dan oluşan emperyalist devletler birbirine düşmüştü. Birinci büyük savaş, Fransa, İngiltere ve Rusya tarafından hızla dirilen Almanya’yı bitirmek için ateşlenirken, ikincisinde Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya vs devletleri istila etmek için saldırılara geçti. Küreselleşme, 20-nci yüzyılda şöyle ya da böyle ikiye bölünen ve aralarında savaşan emperyalist devlerin “Berlin Duvarını” yıkıp, “Soğuk Savaş’ı da gömerek,  1989’dan sonra Birleşik Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya’nın da katılacağı küresel bir egemenlik (dünya hükümdarlık) gücü oluşturma hevesiyle başladı. Bir süre için “soğuk savaş” düşmanlıkları rafa kaldırıldı. Ne ki, bu süreç ABD ile Rusya arasında “tek mihverli”, “iki mihverli” ya da “çok mihverli” dünya egemenlik gücü oluşturma konusunda çelişki ve çatışmalar doğurana,, Batı dünyası Putin döneminde Rusya’nın yeni imparatorluklar kurma niyetlerini sezene kadar sürdü. “Terörizm” , “uluslararası terörizm”, “dünya halkları için terörizm tehlikesi” adlı ortak düşman yaratıldı. “Terörizm” birlikte kınandı, hatta Rus ve İngiliz-Amerikan uçakları Suriye’yi birlikte bombaladı. Sonunda bu işlerin böyle olmayacağı, Müslüman dünya dışında dünya egemenliği kurulamayacağı vs ortaya çıkınca “küreselleşme” tosladı.  Rusya’ya yeni ambargolar uygulayan AB ve ABD Suriye ve Ukrayna’da Putin barbarlığını durdurma derdindedir.

Oktay Yeni Mehmet’in Ahmet Doğan’ı 8. Kurultay kürsüsünden kovmasıyla okunamayan raporun son kısmında, “lider” kendini “kâhin” yaparak, 19-uncu yüzyılda kömür, 20-inci yüz yılda da akaryakıt kullanan dünyanın 21-inci yüzyılda “hidrojen” kullanarak bunalımları aşabileceğine işaret edecekti. İyi oldu da etmedi, çünkü bu da boş çıktı. Aslında deniz ve okyanusların su dolu olduğunu, su bileşiminde oksijen ve hidrojen olduğunu ve hidrojenin beleş enerji kaynağı haline getirilmesinin dünyayı sefaletten kurtarıp yeni medeniyetlere taşıyacağını düşünmek “bin bir gece masalı gibi bir şey”. Amerikan sakızı uzat uzatabildiğin kadar. Ama öyle olmuyor işte, siyam ikizleri birbirinden ayrılabiliyor ama adı su, kimyasal formülü (H2O4) olan bileşimindeki ikili ikiz de oksijen ve hidrojen olan nesne parçalanıp birbirinden ayrılamıyor. Yani bu iş de olmadı. 8. Kurultay raporunda “liberalizm”, “post modern toplumda refah” ve “küreselleşme” nimetlerinden faydalanma konusunun bir masal olduğu ortaya çıktı. Yeni raporu kim hazırlıyor, Doğan “milli menfaatlerimizin özünde Türk düşmanlığı olmazsa olmaz” katlanacaksınız mideyecek, yoka “troykadan” biri yeni bir hava başlatıp yılanı delikten çıkarmaya mı çalışacak pek bilinmiyor.

Bulgaristan Türk Müslümanları çok büyük bir ideolojik ve siyasi bunalım içindedir. Bu bataklık “liberalim ya da neo-liberalizm” efsanesiyle kurutulamaz. Ulusal çıkarlar içinde etnik azınlıkların menfaatleri ve acil ihtiyaçları gün ışığına çıkarılmalı ve Bulgaristan Türklerinin ona buna koltuk değneği yapma siyasetine son verilmelidir. İki yol var önümüzde ve bu yolların ikisi de bataklı8ğa çıkıyorsa, gelin kendi bahçemizi kendi çapamızla kendimiz kazalım.

Devam edecek.

Reklamlar